Davacının sözleşmeyi feshetmekte haklı bulunduğu, davacının ödediği kira parası ile pazarlama ve kullanım bedellerinin dönemsel ödemeler olduğu, davacı bu ödemeleri sözleşmenin ayakta olduğu döneme ilişkin olarak yaptığından davacının bu kalem alacaklara ilişkin talebinin yerinde olmadığı-
Tarafların defterlerinin, 8 adet fatura ve 1 adet iade faturası hariç birbirini doğruladığı, bu durumda davalının defterlerinde kayıtlı olmayan 8 adet fatura konusu malın davalıya tesliminin ispat yükünün davacıda olduğu, davacının defterlerinde kayıtlı olmayan iade faturası yönünden iade faturasına konu malın davacıya teslimini ispat yükünün davalıda olduğu, her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmamış olması nedeniyle lehlerine delil olarak kullanılamayacağı, ........ tarihli alınan bilirkişi raporundan 4.000,00 TL’lik çekin ödeme dekontu ile ödenmiş olduğunun, ayrıca borcun tarafların ticari defterlerini karşılaştıran fark tablosunda bulunan 8 adet fatura karşılığı olan 8.670,11 TL’lik faturalardan kaynaklandığı, bu faturalar içinde bulunan 2.082,38 TL'lik ve 1.600,60 TL'lik faturalardaki imzaların davalıya ait olmadığının Adli Tıp Raporu ile belirlendiği, faturaların tek taraflı düzenlenebilir bir belge olması, davacının fark tablosundaki fatura içeriğindeki ürünleri davalıya teslim ettiği olgusunu ispatlayamaması ve davalı tarafından düzenlenen 09.11.2009 tarihli, 540.00 TL tutarındaki iade faturasının davacıya ait muhasebe kayıtlarında bulunmadığı gerekçesiyle davanın ve davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalının mal tesliminde davacıya 4 adet bono verdiği, mahkemece de isabetli olduğu şekilde bonoların dava konusu borç için verildiği, mevcut bir borç için bono verilmesinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 133 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince borcun yenilendiği anlamına gelmeyeceği, aksine anlaşma yoksa borç için kambiyo senedi verilmiş olmasının mevcut borcu ortadan kaldırmayacağı; ancak kambiyo senedinde öngörülen vadenin, taraflarca temel ilişkideki edim için de benimsendiğinin kabul edilmesi gerektiği, kambiyo senedindeki vade geldikten sonra alacaklının, ister temel ilişkiye ister kambiyo senedine dayanarak alacak hakkını ileri sürebileceği, somut olayda davacının temel ilişkiye dayalı olarak talepte bulunma hakkı var ise de vadeden önce icra takibine geçilmiş olmakla takibe itirazın haklı olduğu-
Mirasın reddine ilişkin açılan davaların, itirazın iptali davasının açılmasından sonra karara bağlanması- Reddi miras beyanı, yetkili sulh mahkemesine sözlü veya yazılı olarak yapıldığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuracağından, mahkemenin karar sonucunun beklenilmesine gerek olmadığı- Davalılar haklarında yapılan icra takibine itirazlarında "mirasın reddi istemine ilişkin sulh mahkemesinden talepte bulunduklarını" bildirdiğinden, davacı tarafın itirazın iptali davasını açarken, davalıların mirası reddettiğini bilmekte olduğu ve bu dava açıldığı an itibariyle reddi gereken bir dava olup, davanın açıldıktan sonra konusuz kalmayacağı- Davacı vekilinin "davanın konusuz kaldığı ve vekâlet ücreti ile yargılama giderinin davalılar üzerine bırakılması yönünde karar verilmesi gerekeceğine" ilişkin temyiz itirazlarının yerinde olmadığı-
6098 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesine göre taraflarca aktin ifa yeri belirlenmemişse para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceği hükmü gereğince davalının icra dairesinin yetkisine yönelik itirazının yerinde görülmediği, davalı tarafça ödemezlik def'i ileri sürülmüş ise de davacının .............. tarihli sözleşmede taraf sıfatı bulunmadığı gibi sözleşmede de avans olarak ödeme hususunun kesin bir sözleşme hükmü olmadığı, icra takibinden önce davalının temerrüde düşürülmediği, yargılamanın usul kurallarına uygun olarak yapıldığı, alacağın likit olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
2004 sayılı Kanun'un 67 nci maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasının görülebilmesine ilişkin yasal koşullar arasında yetkili icra dairesinde usulüne uygun yapılmış bir icra takibinin bulunması gerektiği, somut uyuşmazlıkta, .................. İcra Müdürlüğü'nün 2004 sayılı Kanun'un 50 nci maddesi yollaması ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine göre yetkili icra dairesi olmadığı, davalı borçlunun da ödeme emrinin tebliğinden sonra yasal süre içerisinde usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunduğu, yetkili icra dairesinin ikametgahının bulunduğu .............. Adliyesi İcra Müdürlükleri olduğunu bildirdiği, geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunmasına ilişkin yasal koşulun oluşmadığı-
Her iki takibin de tarafları, alacak dayanağı ve miktarı ile ipoteğin paraya çevrilmesi istenen taşınmaz aynı olup ilk takipten vazgeçilmeden, aynı alacak ile ilgili olarak yeniden takip yapılmasının mümkün olmadığı, ayrıca ipotek hakkının bölünmezliği ilkesi gereğince alacaklının, ipotek ile teminat altına almak istediği tüm alacağını aynı takip dosyasından talep ederek ipoteğin paraya çevrilmesini talep etmesi gerektiği, zira takip konusu taşınmazın satışı gerçekleştiğinde taşınmazda yer alan ipotek çözülmekle teminat oluşturmaktan çıkacağı, ipotek bir kez kullanılmakla artık aynı ya da farklı bir borcun teminatını oluşturamayacağından sırf ipotek şerhinin tapudan fek edilmemesi nedeniyle aynı ipoteğin, borçlunun alacaklı nezdinde doğmuş doğacak tüm borçlarının teminatını oluşturmayacağı gibi tahsilde tekerrür olmamak üzere takip başlatılmış olmasının da sonucu değiştirmeyeceği dolayısıyla İlk Derece Mahkemesince takibin mükerrer olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı- İtirazın iptali davasında alacağın esasına yönelik bir inceleme yapılmadığı, itirazın iptali isteminin mükerrer takip gerekçesiyle reddine karar verildiği anlaşılmakla, kötü niyet tazminatı talep koşulları oluşmadığından davalıların kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı- Davalı ............. vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, somut olayda dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verildiğine göre, davalılar lehine nispi vekâlet hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Davalının, taraflar arasındaki önceye dayalı ticari ilişkiyi kabul ettiği, ancak takibe konu faturalar yönünden sözleşme ilişkisini ve teslimi kabul etmediği, takibe konu faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacı tarafça sunulan faturaların teslim alan bölümlerinde isim ve imza bulunmadığı, davacının usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde kayıtlı faturaların dayanağının da usulüne uygun olduğunu ispatlaması gerektiği, davacının ürünlerin bir kısmının bizzat personele teslim edildiğini iddia ettiği, bu hususta zimmet formlarına dayanmış ise de, zimmet formları ............. Koruma Güvenlik... Ltd. Şti. antetli olduğu gibi teslim alan kısmındaki tüm isimlerin davalı şirket çalışanlarına ait olduğunun tespit edilemediği, bazı formların imza kısmında aynı işaretlerin yer aldığı, zimmet formlarının içeriklerinin takibe konu faturaların içeriği ile aynı olup olmadığının ispatlanamadığı, davacının diğer iddiasının ise ürünlerin bir kısmının davalı şirket tarafından bildirilen adrese kargo ve ambar ile gönderildiğine ilişkin olduğu, taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığı gibi kargo şirketinin yazı cevabına göre teslimatın içeriğine dair bir açıklama yer almayan, kime teslim edildiği tam olarak belirlenemeyen faturaya konu malların teslim edildiğinin kabulünün mümkün olmadığı, üniversitelerin yazı cevaplarında da personellerin kıyafetlerinin davacı şirket tarafından teslim edildiği hususunda bir cevap verilmeyip ............... Üniversitesi ve ............ Üniversitesinin yazı cevaplarında, kıyafetlerin davalı şirket tarafından personele gönderildiğinin belirtildiği dikkate alındığında bu husustaki delillere göre de teslimin sübuta erdiğinden söz edilemeyeceği, elektronik postaların ancak yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebileceği gibi mail içerikleri incelendiğinde, maillerin farklı tarihlere ilişkin siparişlere yönelik olduğu, fatura ve teslimat bilgisinin yer almadığı, bu durumda mailler ile birlikte tanık ifadesi değerlendirilerek teslimin ispatlandığından söz edilemeyeceği, açıklanan nedenlerle davalı yanca davaya konu faturalar yönünden teslimin ispatlanamadığı, davacının delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanmadığı dikkate alınarak davanın reddine ve davacının kendi defterinde kayıtlı faturalar yönünden başlattığı takipte kötü niyetli olduğundan söz edilemeyeceğinden davalının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı vekilinin istinaf sebeplerinin değerlendirilebilmesi, bu bağlamda davacı bankanın ....... şubesindeki kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle davalı ödemelerinin başka kalemlerde gösterildiği savunması da gözetilerek iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle davacı bankanın davalıdan alacağı bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarının tespiti için bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişiden ek rapor alınması için duruşma açılmasına karar verilerek, ............. tarihli tensip zaptının düzenlendiği, ............... tarihli celsede alınan ara karar gereği davalı vekilinin istinaf incelemesinin yapılabilmesi için belirlenen bilirkişi ücretinin yatırılması, aksi halde mevcut duruma göre karar verileceğine dair ihtaratı içeren duruşma zaptı davalı vekiline .............. tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği halde bilirkişi ücretinin verilen kesin sürede yatırılmadığı, davalı vekilinin .............. tarihinde yapılan duruşmaya mazeretsiz olarak katılmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 358 inci maddesinin 3 üncü bendi uyarınca reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre davacı bankanın takip konusu borçlu cari hesap kredisi yönünden hesap kât tarihinde müşterilerine fiilen uyguladığı faiz oranları dikkate alınarak hesaplama yapılması gerektiği, mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmaksızın banka tarafından TL ticari kredilere uygulanan akdi faiz oranı olan yıllık %19,08 oranı esas alınarak taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 19 uncu maddesinin (f) bendinde yer alan düzenleme gereğince bu oranın iki katı oranında temerrüt faizi uygulanacağı kabul edilerek %38,16 temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplama yapılmış ise de davalının istinaf başvurusunda bulunmamış olması ve davacı tarafça da hesap kat tarihinde fiilen uyguladığı faiz oranının mahkemece esas alınan orandan daha yüksek olduğuna dair iddia ve delil ileri sürülmemiş olması karşısında, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının reddi gerektiği, davacı bankaca davalılara gönderilen hesap kat ihtarnamesinde borcun ödenmesi için 7 günlük atıfet süresi verildiğinden, bu sürenin dolmasından itibaren temerrüt tarihinin 30.01.2018 olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, takip konusu kredi taksitli ticari kredi olup hükme esas alınan bilirkişi raporunda kredinin ödenmeyen 4 üncü, 5 inci ve 6 ncı taksitlerine vade tarihlerinden hesap kat tarihine kadar akdi faiz uygulanması, 6 ncı taksit tarihindeki kalan ana para bakiyesine de hesap kat tarihine kadar akdi faiz uygulanarak hesap kat tarihindeki asıl alacak miktarının tespitinde bir hukuka aykırılık bulunmadığı-