Henüz tedavinin tamamlanmadığı, zararın kapsam ve miktarı konusunda belirsizliğin devam ettiği bir aşamada, zarar görenin süre aşımı kaygısıyla dava açmaya zorlanamayacağı- Davacı ile davalı doktor arasında görülen hatalı tedavi sonucu uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı- Islah dilekçesi ile hükmedilecek tazminata dava tarihinden itibaren faiz hükmedilmesi talep edildiğinde, talep aşılarak olay tarihinden itibaren faize hükmedilemeyeceği- Hastane yönünden alacağının avans faizi ile tahsiline karar verilmesi gerektiği- "Somut olayda zamanaşımı başlangıç tarihi en geç kısmi davanın açıldığı tarih olduğundan, ıslah dilekçesiyle talep edilen maddi tazminat yönünden 5 yıllık zamanaşımının dolduğu ve vekalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkta yasal faiz uygulanması gerektiği, ancak bu husus bozmaya uyulmakla usulü kazanılmış hak oluşturduğundan bozma sebebi yapılamadığı" şeklindeki görüşün ise kabul edilmediği-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacaklarının işçi tarafından bilinmekle kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği ve ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere göre belirlenecek ise, kıdem ve ihbar tazminatının belirsiz alacak davasına konu edilebileceği-
Takibin dayanağı ilamda miktar belirtilmediği, hüküm fıkrasında önceki ilama atıfta bulunulmadığı bu haliyle alacağın likit olmayıp hükmün eda hükmü içermediği, mahkemece dayanak ilamın eda hükmü içermemesi nedeniyle ilamlı takip konusu yapılamayacağı dikkate alınarak takibin iptaline karar verilmesi gerekirken şikayetin reddine dair kararın isabetsiz olduğu-
Yurt dışına sefer yapan tır şoförlerinin salt tanık deliline dayanarak fazla çalışma ücreti talep etmeleri mümkün olmadığı- Davacının çalışmaları konusunda yurt içi - yurt dışı çalışması olarak ayrım yapılmış olduğu, davacının ev nakliyesi işi yaptığı ve yine yurt içinde iken yük götürüp getirdiği dönemler de ayrı ayrı değerlendirilerek fazla çalışma ücreti alacağı hesaplanmış olduğu, uluslararası tır şoförü olarak çalıştığı noktasında taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığına göre davacının yapılan işin niteliği itibarıyla yurt dışında tır şoförü olarak çalıştığı dönemlerde fazla çalışma ücretine hak kazanmasının mümkün olmadığı, pasaport kayıtlarına, yurda giriş çıkış kayıtlarına göre tespit edilecek bu dönemler için fazla çalışma ücreti talebinin reddinin gerektiği- Dava dilekçesinde kıdem tazminatı dışındaki alacak kalemlerine dava tarihinden, ıslah dilekçesinde de artırılan kısımlara temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep etmesine rağmen, davacının talebi aşılarak kıdem tazminatı dışındaki alacakların tamamına temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesinin yerinde olmadığı-
Davanın türünün başlangıçta var olan hukuki yararı ortadan kaldırmayacağı, koşulları oluşmadığı halde belirsiz alacak davası olarak açılan bir dava, usul ekonomisi ilkesi gözetilerek hukuki yarar, yani dava şartı yokluğu nedeni ile hemen usulden reddedilmeyeceği- Alacağın belirli olduğu hallerde kısmi dava açılmasına cevaz vermeyen 6100 sayılı HMK'nun 109'uncu maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmasıyla birlikte artık belirli olan alacaklar için de kısmi dava açılması mümkün olacağı-
Taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığından bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesi gerektiği-
Tarafların da imzaladığı tarihli sözleşme ile, davalının banka hesabı hareketleri ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde tarafların gerçekte hisse devri amacıyla hareket etmediğinin, işlemlerin fiktif olduğu- Mahkemece, 6098 sayılı TBK’nın 19. maddesi uyarınca borçlunun, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamayacaksa da bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradelerinin esas alınacağı, inançlı işlemin, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşme olduğu, bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesinin istenebileceği-
Ortaklar kurulu kararının butlanının, yokluğunun tespiti, iptali, şirket yöneticisinin azli, şirkete kayyım atanması, şirketin uğradığı zararın tespiti ile davalı şirket müdüründen tahsili ve şirketin ortaklarına borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin davada; şirketin tasfiyeye sokulmasına ilişkin usulsüz çağrı ile toplanan ortaklar kurulu kararının yok hükmünde olmadığı ve 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmayan ortaklar kurulu kararı ile ilgili iptal talebinin reddine karar verilmesi gerektiği- Davacı ortak, dava dilekçesinde ayrıca davalı şirketin, ortakları olan diğer davalıların borçlu olmadığının tespitini istemişse de bu talebin ancak borçlu şirket tarafından açılacak bir davada alacaklı ortaklara yöneltilebileceği, davacının bu davayı açmaya aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı- Davacı, diğer taleplerinin yanında ortağı olduğu şirketin uğradığı zararın tespiti ile zarar miktarının davalı şirket müdüründen alınarak şirketine verilmesini de istediğinden bu davanın dolaylı sorumluluk davası niteliğinde olduğu ve davalı şirket müdürünün davacının ortağı olduğu şirkete zarar verip vermediği, vermiş ise zararın miktarının tespitine karar verilmesi gerektiği-
Fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla icra dosyasına fazladan yaptığı ödemelerin iadesi ve icra dosyasına fazladan yapılan ödemeler için borçlu olmadığının tespiti isteğiyle açılan davanın kısmi dava niteliğinde olduğu ve kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği-
Kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili ve ecrimisil istemine ilişkin davada taşınmazın dava tarihindeki değerinin davacı tarafça somut olarak bilinmesi mümkün olmadığından davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu- Davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın dava dilekçesinde belirttiği miktarı arttırabileceği ve aynı nitelikli davada bir kez de ıslah yoluyla talep arttırılabileceği-