Kısmi dava olarak açılan ve ıslah dilekçesi ile alacak miktarları arttırılarak taleplerini kısmen ıslah ettiği davasında dava dilekçesi ile talep edilen kısım yönünden dava tarihi; ıslah dilekçesi ile talep edilen miktarlar yönünden ise ıslah tarihi itibariyle zamanaşımının kesintiye uğrayacağından, davalı vekilinin ıslah dilekçesine karşı süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı def’inin mahkeme tarafından dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; HMK’nın yürürlük tarihinden önce açılan eldeki davada, bozmadan sonra verilen ve ıslaha ilişkin olduğu belirtilen 01.04.2014 tarihli dilekçenin, belirsiz alacak davasında talebin yükseltilmesi mahiyetinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, burada varılacak sonuca göre hükme esas alınmasının usulen mümkün olup olmadığı-
Davacı tarafın dava dilekçesinde açıkça ağaçların bedeline ilişkin alacak talebini belirtmiş ve dava değeri olarak başlangıçta toplam 10.000 TL göstermiş olmasına göre, bu talebin belirsiz alacak davası niteliğinde olduğunun kabulü gerekeceği, mahkemece, davacı tarafa imkan ve süre verilmek suretiyle, keşfen belirlenen toplam dava değeri üzerinden harç ikmali yaptırılarak yargılamaya devam edilmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ağaçların bedeline ilişkin alacak talebi hakkında usulünce harcı yatırılarak açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda dava konusu kıdem ve ihbar tazminatlarının belirsiz alacak olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı-
Dava Dilekçesiyle Türk Lirası olarak talep edilmiş olan yabancı para alacağının davanın ilerleyen safhalarında ıslah dilekçesiyle doğrudan yabancı para alacağına dönüştürülmesinin mümkün olmadığı-
HMK’nın 107. maddesiyle, bir davanın belirsiz alacak davası olarak açılabilmesine ancak alacağın miktarının objektif sebeplerle hesaplanamadığı durumlarda cevaz verildiği, alacağın miktarı belirlenebilir olmasına rağmen belirsiz alacak davası açmakta dava şartı olan "hukuki yararın" bulunmadığı, bu tip durumlarda bu husustaki dava şartı eksikliğinin giderilmesine de imkan bulunmadığı-
TBK. 19 uyarınca muvazaalı araç satışı nedeniyle uğranılan zararın tazminine yönelik davada, davacıların talebi miras hukuku ilkelerine dayanmadığından ve "muris tarafından davacı asile halk otobüsü hissesi devredildiği hususunun" ispatına yönelik beyanlar dışında yazılı bir delil de dosyada mevcut olmadığından, diğer davacılar yönünden muvazaanın varlığı kabul edildiğine göre davacılardan ... yönünden muvazaanın varlığının kabul edilmesi gerekirken anılan davacı yönünden davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Belirsiz alacak davası olarak açılan davada, alacağın miktarı tam ve kesin olarak belirlendiğinde tahkikat sona ermeden hakim tarafından verilecek iki haftalık kesin süre içerisinde davacı alacağını belirleyerek bu miktar üzerinden talebini arttırabileceğinden, mahkemece davacılara, alacak miktarını belirlemek üzere HMK’nın 107/2. maddesi gereğince süre verilmesi gerektiği-
Dava konusu kıdem ve ihbar tazminatları ile asgari geçim indirimi ve yıllık izin ücreti alacaklarının belirsiz alacak olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı- Fazla çalışma ücreti alacağının, davacının haftanın altı günü ve günde sekiz saat, pazar günü ise beş saat çalıştığı kabul edilerek haftada sekiz saat olarak belirlenen fazla çalışma süresi üzerinden mi yahut haftanın altı günü ve günde sekiz saat çalıştığı kabul edilerek haftada üç saat olarak belirlenen fazla çalışma süresi üzerinden mi hesaplanması gerektiği-
Davalı işyerinde sendikal örgütlenme olduğu, toplu iş sözleşmesi düzeni bulunduğu ve davacı işçinin sendika üyesi olarak toplu iş sözleşmesinden yararlandığı, davacının talep ettiği fark işçilik alacaklarının hesaplanabilmesi için, kanunda öngörülen kayıt ve belgeleri tutma ve işçinin bilgisine sunmakla yükümlü olan işverenin sunacağı bordrolara ihtiyaç duyulduğu, fark işçilik alacaklarının belirlenebilmesi muhasebe işlemini gerektirdiği ve bunun için de işyerinde kayıt tutma dolayısı ile belgeleme yükümlüsü olan işverenin sunacağı bordrolara ve kayıtlara ihtiyaç duyulduğu anlaşıldığından, toplu iş sözleşmesi artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi, davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında kendisinden beklenemeyeceği gibi söz konusu alacakların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan, davanın "belirsiz alacak davası" olarak görülmesinin yerinde olduğu- "Davalı Milli Savunma Bakanlığının kamu kurumu olduğu, toplu iş sözleşmelerinin sendika vasıtasıyla elde edilebileceği, dava dilekçesinde fark işçilik alacaklarının neden kaynaklandığının açıkça belirtildiği, sendika üyesi olan davacının çalışma süresini ve ücret miktarını belirleyebileceği, 'belirsiz alacak' davasının koşullarının bulunmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret, ilave tediye, akdi ikramiye ve verimliliği teşvik primi alacaklarının belirsiz alacak olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının "belirsiz alacak davası" olarak eldeki "işçilik alacağı"na ilişkin davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı-