Tüm deliller toplanmadan hazırlanan ve davacılar vekili tarafından itiraz edilen önceki bilirkişi raporuyla alacakların tam ve kesin olarak belirlenebilir hâle geldiğinin kabul edilemeyeceği- Tazminat alacağının ek bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirli hâle gelmesi karşısında, bu ek rapor doğrultusunda sunulan talep artırım dilekçesine hukuki değer atfedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı- "Davacılar vekilinin itirazlarının karşılanmasını veya ek rapor alınmasını beklemeden aceleci davranıp talep artırım dilekçesiyle talep sonucunu belirlediği anlaşıldığından, artık ek bilirkişi raporunda alacakların daha fazla çıkması üzerine verdiği ikinci talep artırım dilekçesine hukuki değer atfedilemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği- Müteveffanın hizmet akdiyle çalışan olmayıp kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen ceza dosyasında olayın meydana gelmesinde müteveffa sigortalının kusurlu olduğuna dair maddi olgunun tespit edildiği gözetildiğinde, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin büyük çoğunluğunun davacıların murisi tarafından alınması gerektiği, bu nedenle kusur bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşıldığından, A sınıf iş güvenliği uzmanından oluşacak bilirkişi heyetinden olayın oluşuna uygun kusur oranlarının tespiti için yeniden rapor alınması gerektiği-
İİK 89/4'e dayalı tazminat davasında, harca esas değer olarak 10.000,00 TL'nin gösterilmiş ve dava "belirsiz alacak" davası olarak nitelendirilmiş olsa da, alacak tutarı belirli olduğundan, davanın belirsiz alacak davası olmadığı- Mahkemece; birinci haciz ihbarnamesindeki alacak miktarı üzerinden harcının tamamlattırılması ve tazminat talebine konu haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle haciz ihbarnamesine itiraz eden üçüncü kişinin takip borçlusuna muaccel hale gelmiş, kesin bir borcunun bulunup bulunmadığını tespiti ile karar verilmesi gerektiği- Davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Belirsiz alacak davasında dava konusu alacağın tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı taraf iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın dava dilekçesinde belirttiği miktarı arttırabileceğinden bozma kararı sonrasında da arttırım dilekçesi vererek tamamlama harcı yatırılmak suretiyle talebini arttırılabilmesi mümkün olduğu-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacaklarının işçi tarafından bilinmekle kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği ve ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere göre belirlenecek ise, kıdem ve ihbar tazminatının belirsiz alacak davasına konu edilebileceği-
Takibin dayanağı ilamda miktar belirtilmediği, hüküm fıkrasında önceki ilama atıfta bulunulmadığı bu haliyle alacağın likit olmayıp hükmün eda hükmü içermediği, mahkemece dayanak ilamın eda hükmü içermemesi nedeniyle ilamlı takip konusu yapılamayacağı dikkate alınarak takibin iptaline karar verilmesi gerekirken şikayetin reddine dair kararın isabetsiz olduğu-
Davanın türünün başlangıçta var olan hukuki yararı ortadan kaldırmayacağı, koşulları oluşmadığı halde belirsiz alacak davası olarak açılan bir dava, usul ekonomisi ilkesi gözetilerek hukuki yarar, yani dava şartı yokluğu nedeni ile hemen usulden reddedilmeyeceği- Alacağın belirli olduğu hallerde kısmi dava açılmasına cevaz vermeyen 6100 sayılı HMK'nun 109'uncu maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmasıyla birlikte artık belirli olan alacaklar için de kısmi dava açılması mümkün olacağı-
Taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığından bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesi gerektiği-
Tarafların da imzaladığı tarihli sözleşme ile, davalının banka hesabı hareketleri ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde tarafların gerçekte hisse devri amacıyla hareket etmediğinin, işlemlerin fiktif olduğu- Mahkemece, 6098 sayılı TBK’nın 19. maddesi uyarınca borçlunun, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamayacaksa da bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradelerinin esas alınacağı, inançlı işlemin, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşme olduğu, bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesinin istenebileceği-
Fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla icra dosyasına fazladan yaptığı ödemelerin iadesi ve icra dosyasına fazladan yapılan ödemeler için borçlu olmadığının tespiti isteğiyle açılan davanın kısmi dava niteliğinde olduğu ve kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği-
Kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili ve ecrimisil istemine ilişkin davada taşınmazın dava tarihindeki değerinin davacı tarafça somut olarak bilinmesi mümkün olmadığından davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu- Davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın dava dilekçesinde belirttiği miktarı arttırabileceği ve aynı nitelikli davada bir kez de ıslah yoluyla talep arttırılabileceği-