Gerekçede ıslah harcı yatırılmadığından faize ilişkin talebin ıslah edilmemiş sayılmasına karar verildiğinden söz edilirken, hüküm fıkrasında asıl dava davacıları bakımından hükmedilen maddi ve manevi tazminata faiz işletilmiş olmasının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 298/2 maddesine göre mahkeme kararının gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturacağı, bu durumun usul ve yasaya uygun olmayan kararın bozulmasını gerektireceği, böyle bir durumun bozma nedeni oluşturacağına ve bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi giderme koşuluyla vicdani kanaatine göre karar verebileceğine, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunca 10/04/1992 gün ve 7/4 sayıyla karar verildiği, o halde, mahkemece yapılacak işin; önceki kısa kararla bağlı olmaksızın, kısa karara uygun olarak gerekçesini yeniden düzenlemek veya gerekçeye uygun nitelikte yeni bir kısa karar oluşturmak ve bu şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiyi gidermek olduğu-
Gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanağın da olmadığı, kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olmasının, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa'nın 141.maddesi ile HMK.'nun yukarıda değinilen emredici nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratacağı, ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, re'sen gözetilmesinin yasa ile hakime yüklenmiş bir görev olduğu-
Davalılar vekili tarafından istinaf isteminde bulunulduğu, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından gerekçe kısmında “Davalının tefhimle başlayan yasal 10 günlük istinaf süresi içinde vermiş olduğu istinaf dilekçesinde istinaf sebep ve gerekçelerini yazmadığı, ...istinaf yoluna başvuran davacı ve davalı dilekçesinde sebep ve gerekçe gösterilmediğinden istinaf başvurusunun usulden reddinin gerektiği” kabul edilmesine rağmen, hüküm fıkrasında davalılar vekilinin istinaf itirazları hakkında herhangi bir hüküm kurulmamasının gerekçeli karar ile hükmün çelişkili olmasına sebep olduğu-
Gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı-
Mahkeme hükmü tek olduğundan ve kısa kararla aynı sonuçları taşıyacağından kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki halinde ortada yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilemeyeceği-
Tefhim edilen ve duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasındaki aykırılıkların tek başına bozma sebebi olacağı-
Gerek mülga 1086 sayılı HUMK.nun 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nun 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceğinin ve sonrasında kararın nasıl yazılacağının etraflıca hükme bağlandığı, yargılamanın açık bir şekilde yapılmasının ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesinin ilke olarak kabul edildiği, bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazının kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekeceği, aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanının zedelenmiş olacağı, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK'nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağının düzenlendiği-
Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, maddi olaya uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa, mülga HUMK 388 ile 6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun ve denetime elverişli olmayan hükmün re'sen bozulması gerektiği-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı-
Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararda davanın kabulüne denildiği halde, gerekçeli kararda davanın kısmen kabulüne denildiğinden, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratıldığı-