Gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekeceği, esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanağın da olmadığı, kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olmasının yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.nun buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratacağı, bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesinin yasa ile hakime yükletilmiş bir görev olduğu-
Tefhim edilen kısa kararda alacağın işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesine karşın, gerekçeli kararda alacağın işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline hükmedilmek suretiyle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratıldığı, buna göre, mahkemece; kısa kararla bağlı olmaksızın ve dosya münderecatına göre, açıklanan hususlar gözönünde tutularak vicdani kanaate göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, HMK'nun 297 ve 298. maddeleri hükümleri gereğince şüphe ve tereddüt oluşturmayacak şekilde, şikayetçinin her bir talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilerek usulüne uygun hüküm kurulması gerekeceği-
Gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, 10.4.1992 gün, 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni oluşturacağı, bu durumda mahkemece yapılacak işin önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Kararların hüküm kısımları infaz edilecek olması nedeniyle kararın gerekçe ve hüküm fıkrası arasında mevcut bu çelişki HMK'nın 298/2. maddesi hükmüne aykırı olmuş, kararın bu nedenle bozulması gerektiği-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni olup, HMK'nun 298/2. maddesine uygun olarak karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
Mahkemece karar gerekçesinde; davalı tarafından takip dosyasında takibe konulan senedin, teminat senedi olmayıp davacının açık sebebi ile işverene borçlu bulunduğu tutar karşılığı düzenlediği senet olduğu anlaşıldığından menfi tespit davasının reddine; davacının borçlu olduğunu bilmesine rağmen yaptığı itirazın kötüniyetli olması sebebi ile %20 oranında kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiğinin belirtildiği, ancak söz konusu tazminat konusunda hüküm kurulmaması hatalı olup bu durumun hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturduğu, mahkemece bu şekilde çelişkili karar verilmesinin, 10.04.1992 tarih ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararına ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'nun 298/2. maddesine aykırı olduğu-
Mahkemece bozma ilamı ile kurulan ilk hükmün ortadan kalkacağı gözetilerek, yeniden HMK. m. 297-298 hükümlerine uygun bir hüküm kurulması gerekeceği-
Gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni oluşturduğu, bu durumda mahkemece yapılacak işin önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Davalının belirlenen tarihlerde uçuşları yaptığı, davacının ise davalı tarafa 10. 341,90 USD fazla ödeme yaptığı tespit edilmiş olmakla bozma ilamındaki eksiklikler giderildiğinden...'' şeklinde değerlendirme yapıldıktan sonra, hüküm kısmında ''asıl davada; bir önceki hüküm onanmadığı gibi bozma konusu da yapılmadığından davanın kabulü ile ..'' şeklinde yanılgılı ve gerekçe ile çelişkili şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-