Davacının cezaevinden tahliyesi için paralel devlet yapılanmasının yargı imamı olduğu iddia edilen dava dışı şahısla irtibata geçtiği iddia edilmiş ise de, davalı tarafça bu iddiayı destekler nitelikte herhangi bir bilgi ve belge sunulmaması ya da emare teşkil eden olgu gösterilmediğinden dava konusu haberin basın özgürlüğü kapsamında kalmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyacağından davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi için kararın bozulması gerekirkip karar düzeltme isteminin kabul edilmesi gerektiği-
Kamuoyunda tanınan ve bilinen kişilerin eleştiriye katlanma yükümlülüğünün, normal insanlardan fazla olduğunun kabulü gerektiği- Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkin davaya konu yayınlar ülke gündemini meşgul eden ve herkes tarafından takip edilen konulara ilişkin olup yayınlanmasında kamu yararı bulunduğu- Dava konusu ifadelerin, ifade ve basın özgürlüğü kapsamında kamu yararı ve toplumsal ilgi duyulan hususlara ilişkin değerlendirmeler olup ifade özgürlüğünün muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığı gözetildiğinde dava konusu yayınlarda davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediğinin kabulü gerektiği-
Manevi tazminatın koşullarını düzenleyen TBK’nın 58. maddesine göre, malvarlığı zararının; kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak benimsenemeyeceği, somut olaya bakıldığında; davacının ev eşyalarında oluşan zararın da malvarlığına ilişkin bir zarar niteliğinde olduğu, bu nedenle; davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Tedaviye başlanıldığı tarihte 7,5 yaşında olan ... ailesiyle birlikte farklı tarihlerde (37) defa yaşadıkları Karadeniz Ereğli’den İstanbul’a gitmek zorunda kaldığı gibi, yetişkin bir insanın bile diş tedavisinden korktuğu, tedirginlik duyduğu düşünüldüğünde, her defasında bu korkuyu yaşaması ve buna ek olarak tedavinin hatalı olması nedeniyle daha uzun süre bu korkuyu ve sıkıntıyı yaşamış olması göz önüne alındığında davacı için manevi tazminat koşullarının oluştuğu-
Davacının, davalı bankanın kusurlu davranışları ile krediye kefil olduğunu belirterek maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunduğu davada; manevi tazminata hükmedilirken şahsiyet haklarına hukuka aykırı şekilde bir saldırının varlığı aranması gerektiği ve burada kişinin bedensel ve ruhsal ve sosyal bireyliğinin korunması söz konusu olduğu- İhbar olunan davada taraf olmadığından ve aleyhine hüküm kurulmadığından kararı temyiz hakkı bulunmadığı-
Resmi nikâh yapılacağı inancı ile tarafların ailelerinin ve yakınlarının katılımı ile gerçekleştirilen düğün töreninden sonra davacının, davalı ile 3 yıl karı koca hayatı yaşaması, resmî nikâh yapılmaması fırsat bilinerek hiçbir yasal hakkı olmaksızın ailesinin evine gönderilmesi veya terke zorlanması toplumumuzun geleneksel yapısı ve tarafların yaşadıkları sosyal çevre gözetildiğinde, toplumda boşanmış kadın damgasını taşımasına yol açacağından, ortaya çıkan bu olgu davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu- Davacının yeni bir evlilik yapmasını zorlaştıracağı gibi ileride yapacağı evliliklerde de aleyhine kullanılabileceği dikkate alındığında, davacının, davalı tarafından resmî nikâh yapma vaadi ile kandırıldığı ve davacının hukuka aykırı olan eylemden dolayı davacı lehine uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davalı bankanın, hukuki dayanağı olmaksızın sırf eşinin zimmet iddiası nedeniyle davacı-çalışanının parasına el koymuş olması başlı başına kişilik haklarının zedelere mi?
Usulsüz işlemle çekilen paraların aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olduğu ve bu bağlamda haksız eylemin esasen davalı bankaya karşı işlendiği-
Davacı ile davalının aynı firmada çalıştığı, davacının müdür konumunda olduğu, davalının ise aynı firmada psikolog olarak çalıştığı ve görevden ayrılmasından sonra kendisine mobing uygulandığından bahisle şirketin üst yönetimine davacıyı şikayet ettiği, davaya konu söz ve şikayetlerin yasal şikayet hakkı kapsamında sarf edildiği, ayrıca iddia edilen hususlarda emare olduğu da anlaşılmasına göre davalının hak arama özgürlüğü kapsamında şikayet hakkını kullandığının kabulü gerektiği- Olay tarihi, olayların gelişim süreci, tarafların konumu ve yukarıda anılan ilkeler gözetildiğinde takdir edilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu-
Davalılar tarafından davacının şantaj suçunu işlediği şikayeti üzerine, savcılık tarafından soruşturma sonucunda kamu davası açılmasında yeterli delil ve emare görülerek atılı suç nedeniyle kamu davası açıldığı dikkate alındığında olay sebebiyle bir takım emarelerin bulunduğu, şikayetin hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı, davalıların şikayet dilekçesinde de davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir ifade bulunmadığı için maddi ve manevi tazminat talebinin reddi gerektiği-