Resmi nikâh yapılacağı inancıyla rızası ile gayri resmi evlilik hayatı yaşayan ancak resmi nikâh yapılmadan ayrılmak zorunda kalan ve reşit olan davalı kadın lehine manevi tazminata hükmedilmeli midir?
Davacı hakkında örgütü ile ilgisi olduğuna dair hiçbir delil, ceza soruşturması veya kovuşturması bulunmamasına rağmen, davalı tarafça yazılan davaya konu köşe yazılarında, davacıyı FETÖ terör örgütü ile ilişkilendirilen ifadelerin ısrarlı bir şekilde kullanılmasının davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu ve davacı yararına uygun miktarda manevi tazminata karar verilmesi gerektiği-
Tarafların komşusu olan tanığın beyanlarına göre, erkek eşin davacıyı evden kovduğu, bu nedenle kadın eşin iki gece tanığın evinde kaldığı, sonrasında komşuların aralarında para topladığı, toplanan parayla davacıya uçak bileti aldıkları ve davacı eşi Kayseri’ye ailesinin yanına gönderdikleri anlaşılan olayda; erkek eşin davacıya hakaret ettiği ve zaten "eşini evden kovma" şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışın kendi içinde "hakaret eylemini" barındırmasının doğal sonucu olmasına göre yerel mahkemece, somut olaya uygun ve aynı yönlere işaret eden bozma kararına uyulması gerekirken, davalı erkek eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan kusurlu davranışının ispat edilemediği gerekçesiyle davacı kadın eşin manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Manevi zararın, "kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilme" olduğu; duyulan acı, çekilen ızdırabın manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabileceği; acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasaların manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiş olduğu (TMK. 24,121,158,174; TBK. 56, 58)- Davalı hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı sabit olduğu gibi, olayın oluş şekli, söylenen sözlerin içeriği ("Siz egonuzu tatmin için avukatlık kimliğinde ısrar ediyorsunuz.") ve tarafların durumu birlikte değerlendirildiğinde; Özel Dairece de belirtildiği üzere, davalı tarafından söylenen sözlerin yaşanan olayla ilgili davacıya yöneltilmiş eleştiri ve sitem kapsamında olduğunun, hakaret niteliğinde olmadığının ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığının kabulü gerektiği-
İlâmın kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceğine ilişkin şikâyet "süresiz" yapılabilir mi? Manevi tazminata (TMK. m. 24) ilişkin ilâmın takibe konulabilmesi için kesinleşmesi gerekir mi?
Sesli ve görüntülü şekilde gizli kayıt alma ve bunu yayınlama eylemlerinin, Anayasa’nın 17. ve AİHS’nin 8. maddesi kapsamında değerlendirilebilecek kişilerin şeref ve itibarının bir diğer deyişle özel hayatlarının korunması ilkesi kapsamında kalması nedeniyle davalı şirket (TV) aleyhine de manevi tazminata hükmedilmesi gerekir mi?
Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesi gerektiği- Sadece birlikte olunulanın evli olduğunun bilinmesinin sorumluluk için yeterli olmadığı-
Murisinin ölümü sonrasında, davalı tarafça internet ortamında paylaşılan hakaretvari sözlerin, özellikle kullanılan “mikrop” kelimesi dikkate alındığında, küçük düşürücü ve incitici olduğu kuşkusuz olduğu gibi; olayın oluş şekli, söylenen sözlerin içeriği ve tarafların durumu birlikte değerlendirildiğinde bu sözlerin nezakete aykırı sözler olarak kabulü mümkün görülmediğinden kınama ile yetinilmesinin uygun düşmeyeceği- Ölenin şeref ve haysiyetine yönelen saldırılar onun yakınlarının kişilik hakkına saldırı teşkil edeceğinden, bu tür saldırılar karşısında ölenin yakınları, kendi kişilik haklarının ihlaline dayanarak TMK’nın 25. maddesinde belirtilen davaları açabileceğinden, mahkemece davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesinin isabetli olduğu-
Basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin davada; dava konusu haberde davacı Bakan hakkında fezleke bulunduğuna dair iddialarda bulunulduğu, haberin kaynağı olarak da ilgili Genel Başkan Yardımcısının basın açıklamasının gösterildiği, yapılan habere ilişkin başka herhangi bir bilgi ve belgenin sunulmadığı, söz konusu basın açıklamasında davacının isminin geçmediği , davaya konu haberde kamu yararı bulunmadığı, görünür gerçeğe uygun olmadığı, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğinin anlaşılmasına göre davaya konu haberde geçen iddialar davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikte olduğundan, mahkemece uygun bir miktar manevi tazminata karar verilmesi gerektiği-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı gerçekleştirildiğini iddia eden davacı tarafın fotoğrafının basında açık bir şekilde yayınlanması ve kendisi ile ilgi bulunmayan bir eylemin kendisine aitmiş gibi gösterilmesinde kamu yararının bulunmadığı ve basın özgürlüğünün sınırlarının aşıldığı ve davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-