Yapılmış olan Haberin bir bütün olarak değerlendirilmesinde; kamusal yarar içeren bir tartışmaya katkı sağlamış olduğu, dönemin koşulları ve Devletin tehlike olarak gördüğü bir yapıyla mücadelesi içinde, gündemde olan Sosyal Güvenlik Kurumu’nda paralel yapılanmanın gerçekleştirdiği ilaç yolsuzluklarına dikkat çekilerek kamuoyuna yönelik değerlendirmeler içerdiği, ayrıca haberin fotoğraflarla desteklendiği dikkate alındığında, davaya konu haberin kamu yararı üstün tutulmak suretiyle kaleme alındığı-
Davalının yazdığı köşe yazılarında kullandığı ifadelerde davacının isminin ve sıfatının belirtilmediği, makul okuyucu çoğunluğunun davalının köşe yazılarındaki sözlerinin muhatabının davacı olduğunu ve yazılarda davacının kastedildiğini anlayamayacağı görüldüğü yani "matufiyet" unsurunın gerçekleşmediği anlaşıldığından, davanın reddi gerektiği-
Davacı avukatı, davalının şikayet etmediği, dava dışı kiracının şikayet ettiği, asıl davanın davalısının ceza yargılamasında tanık olarak dinlendiği, Adalet Bakanlığı tarafından davacı avukatın yargılanması için soruşturma izni verildiği anlaşıldığından, davacı hakkında şikayetçi olunmasında az da olsa bir takım emareler mevcut olup şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığı ve hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı-
Davaya konu yayının güncel olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediğinin anlaşıldığı-
Davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ülkemizin beş yılı aşkın süre içinde geçirdiği olaylar ve süreçler nazara alındığında, dava konusu yayın, süreç içerisinde güncellik, görünür gerçeklik, kamu yararı ve özle biçim arasındaki denge unsurlarını taşıdığından, davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediği-
Davaya konu edilen yayının yer aldığı gazetenin künyesi bölümünde, yayın sahibi, sorumlu yazı işleri müdürünün kim olduğu açık ve net olarak belirlenebilir nitelikte olduğundan, mahkemece "yayın sahibi" yerine "sorumlu yazı işleri müdürünün" davalı olarak gösterilmesinin makul bir yanılgıya dayandığı gerekçesiyle HMK. mad. 124 uyarınca iradi taraf değişikliğine ilişkin talebin kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu- Dava konusu haberin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, edinilen bilgilerin gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte verilen başlık ile aktarıldığı anlaşıldığından, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, basın özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı ve davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığının kabulü ile manevi tazminata ilişkin istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı, şikayet dilekçesinde, borçlu olmadığının, borçlu olan oğlu ile ayrı yaşadığının bilinmesine rağmen evine haciz işlemi yapılmak istenmesinde ısrar edilerek konut dokunulmazlığının ihlal edildiği ve görevin kötüye kullanıldığı gerekçeleriyle yasal sınırlar dahilinde yaşadığı sürece ilişkin olayları anlatarak icra memuru, alacaklı ve vekili hakkındaki şikayetlerinde davalının az da olsa bir takım emareler mevcut olup şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığının ve hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı-
Davalının davacılar hakkında görevi kötüye kullanma şüphesi ile şikayetçi olduğu, davalının şikayetine istinaden yapılan soruşturma neticesinde şikayetin yasal şartları taşımadığı değerlendirilerek işleme konulmamasına karar verildiği, davalı hakkında da, görevli memura direnme ve iftira eylemleri nedeniyle kamu davası açıldığı, üzerine atılı suçun şartlarının oluşmaması nedeniyle beraatine karar verildiği ve kararın Yargıtayca onandığı anlaşıldığına göre, davalının vermiş olduğu şikayet dilekçesi de bir bütün olarak değerlendirildiğinde hak arama özgürlüğü sınırlarının aşılmadığı-
Savcılık tarafından yapılan soruşturma sonucunda kamu davası açılmasında yeterli delil ve emare görülerek atılı suç nedeniyle kamu davası açıldığı, davalının yapmış olduğu şikayetin hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı, davalının şikayet dilekçesinde de davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir ifade bulunmadığı-
Dava dilekçesince davalı hakkında kullanılan sözlerin savunma ve hak arama özgürlüğü sınırları içinde kaldığı, davacının kişisel haklarını zedeleyici nitelikte olmadığının kabulü gerektiğinden; manevi tazminat davasının reddine karar verilmesi gerektiği-