Davacı hakkında yapılan disiplin tahkikatı sonunda davalının iddialarının bir kısmının şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuştuğu kabul edilerek disiplin cezası uygulanmasının teklif edilmesi nazara alındığından, davalının, davacıyı zarara uğratma kastıyla hareket etmediği ve Anayasal şikayet ve dilekçe hakkını kullandığı-
Davacı cevaba cevap dilekçesinde sunmuş olduğu yazının dava dilekçesindeki isnatlarla ilgili olmadığı ve iddiayı kuvvetlendirici delil olarak sunulması gözetildiğinde yasal şikayet hakkını kullanıldığından, kişilik haklarına saldırının oluşmadığı-
Hırsızlık gibi yüz kızartıcı ve ciddi bir suçlama yoluna gidilmiş olması, herhangi bir delil veya emare ortaya konulamaması, davalılar tarafından verilen ifadelerde ısrarla davacının isminin verilmesi şikayetin haksız olduğunun kabulü ile davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu-
Ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda davacı hakkında beraat kararı verilmesi şikayetin haksız olduğunu göstermeyeceğinden, şikayetin kişilik haklarına saldırı olduğu düşüncesiyle dava hakkında karar verilmesinin doğru olmayacağı-
Davaya konu yazı; basın ve ifade özgürlüğü sınırlarında, sert siyasi eleştiriler ve değer yargıları içerdiği ancak ağır suçlamalar içeren ve eleştiri sınırlarını da aşan ve özle biçim arasındaki denge bozulmasına neden olan ifadelerinde kullanıldığı açık olup, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu-
Davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı tarafından televizyon programında sarf edilen söz ve ifadelere yayında kısmen eklenen sözlerde görünür gerçeğe uygun ve güncel olduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, söz konusu yayında davacı tarafından kalıplaşmış, övgü mahiyetinde olan ifadelerin kullanıldığı, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacak bir ifade bulunmadığı ve yayının bir bütün halinde davacının övgü halindeki beyanlarını içerdiği anlaşıldığı-
Alacaklı (davalı) tarafından 30.01.2007 vade tarihli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla 28.03.2007 tarihinde borçlu (davacı) aleyhine icra takibi başlatıldığı, adres araştırması nedeniyle aradan uzun bir süre geçtikten sonra 25.02.2011 tarihinde ödeme emri borçluya tebliğ edilip borçlu tarafından 15.04.2011 tarihli belgeyle borcun ödendiği, vadesinde ödenmeyen bir borç nedeniyle alacaklının başlattığı icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu söylenemeyeceği- Borcun ödenmesinden sonra alacaklının icra takip işlemlerine devam etmesi ve bundan sonra eldeki menfi tespit davasının açılmış olması nedeniyle "haksız ve kötü niyetlilik" olgusunun icra takibinden sonra gerçekleşmesi hâlinde de tazminata karar verilip verilemeyeceği hususunda, İİK'nın 72/5. maddesinin borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan "takibin" haksız ve kötü niyetli olmasını aradığı, burada "takibin" denilmekle takip tarihindeki haklılık durumunun esas alındığı, böyle olunca da davacı lehine İİK'nın 72/5. maddesindeki tazminat koşullarının oluşmadığı-
Davalının şikayetinin olağan kuşku üzerine yapıldığının, yakınma olduğunun ve hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığının kabul edileceği-
Davalının şikayetinin olağan kuşku üzerine yapıldığı, yakınma olduğu ve hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı-