Davacı dava dilekçesinde yaklaşık 15 dönümlük yerin tesciline karar verilmesini istediği, teknik bilirkişice belirlenen miktarın ise 17368,33 m2 olduğu ve bu miktarın "yaklaşık" kavramı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği halde istekle bağlı olarak hüküm kurulmasının yerinde olmadığı, kaldı ki, bu biçimde kurulan, hükmün de infaza elverişli olmadığı, çünkü teknik bilirkişinin rapor ve krokisinin 17368,33 m2 ye göre düzenlendiği, 15.000 m2 için düzenlenen bir rapor ve krokinin olmadığı, bu nedenle hükme esas alınan rapor ve krokinin TMK. nun 713/7. fıkrasına uygun olduğundan söz edilemeyeceği, anılan fıkra uyarınca rapor ve krokinin kararın eki sayılacağı-
Taşınmaz, davalının dava dışı üvey kardeşinden aldığı hisse satış suretiyle el değiştirdiğine ve kadastro sırasında da taşınmazın tamamının davalı adına tespit edilerek tapuya tescil edildiğine göre davalı üzerinde kalan ½ hissenin davacının annesinden miras yoluyla intikal eden hisse olduğunun kabulünün gerekeceği-
Davacı sadece kendi adına iptal ve tescil isteğinde bulunmuş tüm mirasçılar adına iptal ve tescile karar verilmesi konusunda herhangi bir isteği bulunmadığından terekeye dahil bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmadığından davanın bu gerekçeyle yani dava koşulundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kural olarak, tanıklar hakkındaki hükümlerin yerel bilirkişiler hakkında da uygulanacağı, HUMK.nun 265. maddesi (HMK. m.261) uyarınca tanıkların ayrı ayrı dinlenilmesi öngörüldüğüne göre, yerel bilirkişilerinde birbirinden bağımsız olarak dinlenmesinin gerekeceği, zilyetlik maddi olaylardan olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi uyarınca, yerel bilirkişi ve tanık dahil zilyetliğin her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğu-
Her ne kadar Kadastro Müdürlüğü’nden alınan yazı cevabında taşınmazın dere yatağı olarak tespit dışı bırakıldığı bildirilmiş ise de, somut ve bilimsel verilere dayalı olarak uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlarda, dava konusu taşınmazın öncesinde, derenin yatak değiştirmesi ile meydana gelen çakıl ve kaya bloklarından oluşan bir yer olduğunun anlaşıldığı, Yargıtay'ın içtihatlarına göre böyle bir yerin imar ve ihya yoluyla kazanılması mümkün olmadığı gibi güçlendirmek amacıyla getirilen toprak dışında, yoğun bir toprak taşınarak kaya bloklarının üzerinin doldurulmasının ve tarım arazisi haline dönüştürülmesinin de ihya sayılmadığı-
Mahkemece taşınmazın niteliğinin ve kullanım süresinin ve başlangıç tarihinin belirlenmesine çalışılmasının gerekeceği, şahit ve bilirkişi sözlerinin ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesinin, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilme yapılarak karar verilmesinin gerekeceği-
Dava dışı kalan mirasçıların, böyle bir davada 11.10.1982 gün ve 3/2 sayılı YİBK'na göre, sonradan muvafakatlarının alınması ya da miras şirketine mümessil tayini suretiyle dava koşulunun yerine getirilmesinin de mümkün bulunmadığı-
Dava konusu taşınmazın bahçesinde bulunan ağaçların yaşı dikkate alındığında dava tarihinden geriye doğru 20 yıllık zilyetliği kanıtlamaktan uzak olduğu, öte yandan, Dairenin ve HGK. nun yerleşmiş içtihatlarına göre, hayvan barındırmak amacıyla ağıl yapmanın ekonomik amaca uygun kullanım olarak nitelendirilmediği, dosya içindeki bu bilgiler ve açıklamalar karşısında taşınmazın tarım arazisi olarak kullanılmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekeceği-
Dava açmamış ancak; Anayasa Mahkemesi’nin verdiği yürürlüğünün durdurulması karar tarihi olan 17.3.2011 tarihinden önce hak sahipleri yararına kazanma koşullarının oluştuğu, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğunun da kabulünün gerektiği, bu gibi hak sahiplerinin 17.3.2011 tarihinden önce veya sonra dava açmalarının bir öneminin bulunmadığı, intikal tarihine kadar dava konusu taşınmazın teknik bilirkişi raporunda A harfiyle gösterilen bölümü üzerinde TMK.nun 713/2 maddesinde yazılı kazanma koşullarının davacı lehine gerçekleştiği hususunda duraksamamak gerekeceği-