Hazinenin de tarafı olduğu bir ilam ile taşınmazın özel mülkiyete konu teşkil ettiği benimsenerek bir tescil hükmü kurulur ve taşınmaz hakkında bir sicil kaydı tesis edilirse, artık bu kararın Hazineyi bağlamayacağından söz edilemeyeceği- Mahkemece, dava konusu taşınmazda yeniden keşif yapılması, dava konusu taşınmazın, tescil ilamının kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi, tescil ilamının kapsamında kaldığının tespiti halinde bu hususun kesin hüküm yönünden değerlendirilmesi, söz konusu ilamın eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturmadığı kanaatine varılması halinde ise, önceki keşifte taşınmazın farklı noktalarında açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi, her ikisinin çakışmaması halinde çelişkinin nedenlerinin bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişiye açıklattırılması, eksikliklerin giderilememesi halinde ise; önceki bilirkişlerden farklı 3 jeolog ya da jeomorfolg, 1 harita mühendisi ve 1 ziraat mühendisinden oluşacak bilirkişi kuruluyla yeniden dava konusu taşınmazda keşif yapılarak belirtilen eksikliklerin giderilmesi ve ayrıca, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle, yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesi gerektiği-
Mahkemece, 3 kişilik jeolog ya da jeomorfolog, 1 harita mühendisi ve 1 ziraat mühendisinden oluşacak bilirkişi kurulu eliyle, dava konusu taşınmazda yeniden keşif yapılması, taşınmazın farklı noktalarında gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve topoğrafık memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi, farklılık olursa sebebinin açıklattırılması ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle, yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesi ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece bozma kararına uyulduğuna göre, bozma ilamında ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, İdarece oluşturulan kıyı kenar çizgisinin idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 gün 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramış olup olmadığının araştırılması, sonucuna göre gerekirse İdare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisinin değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun'un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İ.ları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi, bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edildikten sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
İdarece oluşturulan kıyı kenar çizgisinin idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan haritanın -28.11.1997 T. 5/3 s. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda kabul edilen ilkeye göre- ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramış olup olmadığının araştırılması, sonucuna göre gerekirse İdare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisinin değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 s. Kanun'un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda, bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi, bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edildikten sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken, uyulan bozma ilamına göre gerekli araştırmalar yapılmadan, "jeolog bilirkişilerin bulunmadığı" iki teknik bilirkişiden alınan rapor dikkate alınarak eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Türk Medeni Kanununun 715 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesi gereğince yollar kamunun yararlanmasına tahsis edilen orta malı niteliğindeki taşınmazlar olduğundan bu özellikleri gereği, yoldan yararlanma hakkı olan özel kişilerin de varsa elatmanın giderilmesi için dava açmaya hakları bulunduğu-
Mahkemece hakkında kabul kararı verilen taşınmazın davalının göstereceği bölümünün kroki üzerinde gösterilerek hükmün buna göre kurulması gerekirken iptal ve terkinine karar verilen bölüm krokide işaretlenmeden infazı mümkün olmayacak şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerler olduğu, ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan yerler ile dolgu yapılmayan bir yerin koşulları mevcut olduğu takdirde, özel mülkiyete konu olması olanaklı olduğundan, uzman jeolog bilirkişiler dinlenilmek suretiyle dava konusu taşınmazın gösterilen bölümleri bakımından aktif dere yatağı veya derenin etkisi altında bulunup bulunmadığının, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, bu bölümlerin arasındaki ayırıcı unsurun ve kod farkının denetime elverişli şekilde tespit edilmesi, dere ile doğal sınırı çizdiği söylenen karaca ve çınar ağaçlarının bu bölümler arasında mı yoksa dere kenarında mı yer aldığını belirlenmesi ve krokide yerlerinin denetime elverişli olarak gösterilmesi gerektiği-
Dava konusu yolla ilgili olarak mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre davalıya ait parsellerin doğu hududunda bulunan köy yoluna davalının çalı ve avlağa çekmek suretiyle tecavüzce bulunduğu, bu durumun mahalli bilirkişi beyanları ile de doğrulandığı anlaşıldığından, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteminin kabul edilmesi gerekeceği- Kamu malı olmaları özelliğinden dolayı yolla ilgili davanın, bulunduğu köy ya da belediye tüzel kişiliği tarafından açabileceği gibi, o köy ve belediye halkından olan kişiler tarafından da açabileceği-
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olup, kamu malları ile ilgili davalar aynı zamanda kamu düzeni ilkesini de içerdiğinden mahkemece, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra oluşan yeni yasal durum dikkate alınarak, inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerekeceği-
Kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve terkinine ilişkin davanın kısmen kabulü ile, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin içinde kalan kısmının tapu kaydının iptali ile kıyı vasfıyla Hazine adına tapudan terkinine karar verilmesi halinde, iptal kararından sonra taşınmazın tescil harici bırakılması kararı ile yetinilmesi gerekeceği-