Davacının da başkaları gibi çekişme konusu yoldan yararlanma hakkı bulunduğundan davalıların yola elatmasının önlenmesini istemede hukuki yararı bulunup aktif dava ehliyeti olduğu- Dosyadaki bilgi ve belgeler ile yapılan keşif ve keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporlarından davalının yola tecavüzü bulunup bulunmadığı hususunun araştırılmadığı- Davalının yola tecavüzünün bulunup bulunmadığı, yola yaptığı betonlamanın davacının geçişini engelleyip engellemediği hususlarının açıklığa kavuşturulması için bilirkişiden ek rapor aldırılması gerektiği- 
Tapu iptali ve terkin davalarında iptal kararı verilmeden doğrudan ''taşınmazın tescil harici bırakılmasına'' karar verilmesi çifte tapuya neden olabileceğinden bundan kaçınılması gerektiği ve mahkemece, kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı değerlendirilen taşınmaz için iptal kararı verilmeksizin doğrudan tescil harici bırakılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Kıyı kenar çizgisine ilişkin uyuşmazlıkta, idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması gerektiği ve  yapılacak araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
İlgililere bizzat bildirim yapılmadığı için kıyı-kenar çizgisinin kesinleşmediği ve bağlayıcılık niteliği kazanmadığı; bilirkişi heyetince kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerekirken, bağlayıcılık niteliği taşımayan ve delil olarak istifade edilmesi gereken, idare tarafından daha önce belirlenmiş kıyı-kenar çizgisi esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporunun yeterli bulunması ve rapora dayanılarak hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Dava konusu yerin onaylanan kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı ve onaylanan kıyı kenar çizgisinin 1 ay süre ile ilan edildiği anlaşıldığından, ilgililere bizzat bildirim yapılmadığı için kıyı-kenar çizgisinin kesinleşmediği ve bağlayıcılık niteliği kazanmadığı, bilirkişi heyetince kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerekirken, bağlayıcılık niteliği taşımayan ve delil olarak istifade edilmesi gereken, idare tarafından daha önce belirlenmiş kıyı-kenar çizgisi esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporunun yeterli bulunması ve rapora dayanılarak hüküm kurulmasının isabetli olmadığı-
Uzman bilirkişiler vasıtasıyla kıyı kenar çizgisinin tespitine yönelik bir araştırma yapılmadan, sadece idare tarafından tespit edilen kıyı kenar çizgisinin dava konusu taşınmaza uygulanması suretiyle hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-  Hazine'nin de tarafı olduğu bir ilam ile taşınmazın özel mülkiyete konu teşkil ettiği benimsenerek bir tescil hükmü kurulur ve taşınmaz hakkında bir sicil kaydı tesis edilirse, artık bu kararın Hazine'yi bağlamayacağından söz edilemeyeceği-  Kesin delilin de aynen kesin hükmün sonuçlarını doğuracağı- Dava konusu taşınmazın kadastro tutanağının ve varsa dayanak belgeleri ile hükmen tesciline ilişkin dosyanın getirtilmediği, dolayısıyla Hazine'yi bağlayıcı bir husus bulunup bulunmadığı konusunda bir inceleme yapılmaksızın karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu-
19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 s. K.'nun 16. maddesiyle 3402 s. K.'nun 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre, kadastro işlemleri sebebiyle Hazine tarafından açılan davalar nedeniyle, davalı tarafın yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağı-