Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz malların 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edileceği- İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hükmün uygulanmayacağı- Orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde imar ve ihya yoluyla kazanılmasının mümkün bulunmayacağı- Nehir ve çay gibi akarsuların eski (terk edilmiş, metruk) yataklarının, kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu- Bu yerlerin koşulları oluştuğu takdirde imar ve ihya ile kazanılmasının mümkün olduğu- Aktif nehir, çay yatakları etki alanında bulunan yerlerin imar ve ihya ile kazanılmasının mümkün olmadığı- Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarfedilerek tarım arazisi haline getirilmesi gerektiği- Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım arazisi haline getirilmesi halinde imar ve ihyadan söz edilebileceği- Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşların, meydana getirilen eserlerin KK'nın 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemeyeceği- Maddi olgu olan imar ve ihyanın, her türlü delil ile kanıtlanabileceği-
Hazine'nin de tarafı olduğu bir ilam ile taşınmazın özel mülkiyete konu teşkil ettiği benimsenerek bir tescil hükmü kurulur ve taşınmaz hakkında bir sicil kaydı tesis edilirse, artık bu kararın Hazine'yi bağlamayacağından söz edilemeyeceği-
İdarenin kıyı kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeleri getirtilerek, bunlardaki verilerle, mahkemece kıyı kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınması gerektiği; yani, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılmasının zorunlu olduğu-
Yerel mahkemece direnme kararının gerekçe bölümünde Yargıtay ve Yargıtay tetkik hakimlerinin çalışma düzeni hakkında yapılan ve davanın esası ile ilgisi olmayan değerlendirmelerin hukukilikten uzak olduğu; usul kurallarına uygun olmadığı gibi yapılan eleştiriler ve kullanılan üslup hem davanın tarafları hem de toplum nazarında Yargıtay kararlarına duyulan güven ve saygınlığın sarsılmasına yol açabileceğinden, gereğinin yapılması için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na bildirimde bulunulması gerektiği- Dava konusu taşınmazın tespit tutanağında belirlenen niteliğine göre "imar ve ihyaya muhtaç" yerlerden olduğu, mahkemece yerinde yapılan keşif sonucu ziraat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan raporda ise "taşınmazın yer yer sürülü olduğu, sürülü olmayan kısımların otluk olduğu, içerisinde taş ve kayalar ile meşe palamudu ile badem ağaçlarının bulunduğu" belirtildikten sonra, açık bir şekilde "fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile ve sarı renkte gösterilen çekişme konusu bölümün gerekli ekim, dikim ve bakım işleri yapıldığı takdirde bakımlı bir bahçe olabileceği" belirtilmiş olduğundan, çekişme konusu bölümün imar ve ihyasının tamamlanmamış olduğu ve dosya içerisinde yer alan bu bölüme ait fotoğraflar da "imar ve ihyanın gerçekleşmediğinin" anlaşıldığından, TMK. mad. 713/1 ve 3402 s. Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri uyarınca "zilyetlikle mülk edinme" koşullarının kanıtlandığının söylenemeyeceği-
3621 s. Yasadan kaynaklanan taşınmaza ait sicil kaydının kütükten terkini ve müdahelenin men'i isteğine ilişkin davaya konu taşınmazlar yargılama sırasında el değiştirmiş olduğundan mahkemece davanın yeni malike yöneltilmesi gerektiği-
İdare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisi, mahkemeyi bağlayıcı nitelikte değilse de, idarenin önceden kıyı kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyon çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin gözardı edilmemesi gerektiği-
Bilirkişi heyetince kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerekirken, bağlayıcılık niteliği taşımayan ve delil olarak istifade edilmesi gereken, idare tarafından daha önce belirlenmiş kıyı-kenar çizgisi esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporunun yeterli bulunması ve rapora dayanılarak hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
3621 sayılı Kanun'un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesinin zorunlu olduğu-
Kural olarak tapu iptal/terkin-tescil davalarında, davanın kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise, saptanacak mirasçılarına yöneltilerek açılacağı-
3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan taşınmaza ait sicil kaydının kütükten terkini ve yıkımı isteği-