Dava konusu haciz borçlu adresi dışında üçüncü kişi adresinde ve elinde yapılmış, bu haciz işleminden sonra takip dosyasında başka bir işlem yapılmamış olup üçüncü kişi "takibin danışıklı olduğunu ve amacın dava konusu iş makinesinin elinden alınmasının amaçlandığını" iddia ettiğinden, icra mahkemesince "borç kaynağı bono alacağının gerçek olup olmadığını tacir olan borçlunun ticari defterleri üzerinde yapılacak inceleme ile araştırılması gerektiği-
Davadan feragatin kati bir hükmün sonuçlarını doğuracağı, kaldı ki, HMK'nun 310. maddesine göre feragatin hüküm kesinleşinceye kadar davanın her aşamasında mümkün olduğu-
Haczedilmezlik şikayeti olarak görülen davanın, üçüncü kişinin mülkiyet hakkına dayalı olarak ileri sürdüğü “istihkak iddiasına” ilişkin olduğunun kabulü gerektiği- İstihkak davalarının nispi esas üzerinden harca tabi olduğu ve alacak tutarı ile haczedilen dava konusu mahcuzların değerinden hangisi az ise o değer üzerinden hesaplanacak nispi karar ve ilam harcının ¼'ü anılan Kanun'un 28. maddesi uyarınca peşin olarak alındıktan sonra yargılamaya devam olunması gerektiği, davaya eksik harçla bakılmasının doğru olmadığı-
Geçerli bir haczin varlığı ise; istihkak davasının ön şartlarından olup, haczin yargılama aşamasında ortadan kalkmasının davanın konusuz kalması sonucunu doğuracağı-
Konsinye sözleşmelerine Borçlar Kanunundaki "komisyon" hükümlerinin uygulanacağı, bu nedenle herhangi bir şekil şartı aranmadığı- Davacı üçüncü kişi ile borçlu arasındaki konsinye satış sözleşmesi uyarınca dava konusu malların davacı adına satılmak üzere borçluya bırakıldığı, davacı şirketin ticari defter ve kayıtları ile borçlu ile aralarındaki cari hesap hareketleri, faturaları ve sevk irsaliyeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ile de sabit olduğu, bu nedenle, dava konusu malların mülkiyetinin borçluya geçmediğinin kabulü gerektiği-
Uyuşmazlığın İİK 96 ve devamı maddeleri gereğince 3. kişi tarafından açılmış istihkak davasına ilişkin olduğu- Yapılacak işin, konusunda uzman teknik bilirkişi heyetinden, davacı ile borçlu arasında imzalanan sözleşmede özellikleri belirtilen, hak ediş tutanağında yer alan ve bedeli ödenen malzemenin, bilirkişi raporu ile tesbit edilen hacizli malzemeye miktar ve özellik olarak uyup uymadığı davacı 3.kişinin itirazları da dikkate alınarak bir değerlendirmenin yapıldığı rapor alınarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesinden ibaret olduğu-
Kural olarak, istihkak davasında borçlunun davalı gösterilmesi için 3. kişinin istihkak iddiasına karşı çıkmış olmasının gerekeceği, borçlunun İİK’nun 96/1. maddesi uyarınca davayı açan 3. kişi yararına istihkak iddiasında bulunması veya haciz sırasında hazır bulunmasına karşın 3. kişinin istihkak iddiasına karşı çıkmaması ya da İİK’nun 96/2. maddesi gereği yokluğunda yapılan 3. kişinin istihkak iddiası kendisine bildirilmesine rağmen verilen 3 günlük süre içinde itiraz etmemesi durumunda istihkak davasında davalı gösterilmesine gerek olmadığı, çünkü bu durumda borçlunun istihkak iddiasını kabul etmiş sayılacağı-Haciz sırasında hazır bulunmayan ve dava konusu menkullerin haczine ilişkin tutanağın İİK’nun 103. maddesi uyarınca tebliğ işlemi de kendisine yapılmayan borçlunun, istihkak iddiasına karşı çıkıp çıkmadığının anlaşılamayacağı, mahkemece yapılacak işin öncelikle borçluya yöntemince çıkartılacak açıklamalı davetiye ile davaya katılma olanağı sağlanması, duruşmaları takip etmesi halinde istihkak iddiasına karşı tutumunun belirlenmesi, varsa delilleri de toplanarak yargılamaya devam edilmesi olduğu-
Dava konusu haczin, ihtiyati haciz kararı uyarınca İİK’nun 261/1. maddesindeki 10 günlük yasal süresi içinde yapıldığı, aynı Kanun’un 264/1. maddesindeki 7 günlük yasal hak düşürücü süre içinde de asıl takibe geçildiği, böylece haczin kesinleştiği, sonradan yapılan itiraz üzerine ihtiyati haciz kararının kaldırılmasının kesinleşen hacze etki etmeyeceği-
Davacı şirketin, borcun doğumundan sonra, borçlu şirket ortakları ile yakın organik bağ bulunan kişi adına, aynı konuda faaliyette bulunmak üzere kurulduğu ve yeni kurulan şirkete mal devri yapıldığı, yapılan işlemlerin alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik danışıkılı örtülü işyeri devri niteliğinde olduğundan davalı alacaklı yönünden hüküm ifade etmeyeceği-
Davacı 3.kişinin devlete ait maden sahasınını işletme hakkını alan kişi konumuda olduğu dolayısı ile çıkartılan ve üretilen maden davacıya ait olup borçlunun sadece üretime yardımcı konumundaki taşaron firma niteliğinde olduğu- Bu durumda, haczedilen madenin borçlu elinde ve borçluya ait olduğundan söz edilemeyeceğinden mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-