Bankacılık Kanununun Geçici 13. maddesi uyarınca, aciz belgesinin aranmama koşulunun ancak 26.12.2003 tarihinden önce verilmiş krediler için geçerli olduğu, takip konusu kredi bu tarihten sonra verildiğinden, davacı alacaklı bankanın aciz belgesi ibraz zorunluluğunun bulunduğu-
"Davacı tarafından dosyaya kati aciz belgesi ibraz edilmediği gibi , aciz belgesi niteliğinde haciz tutanağı da ibraz edilmediği" gerekçesi ile tasarrufun iptali davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davalı borçlunun icra takibine itiraz etmesi halinde, itiraz dilekçesinin davacıya tebliğ edilip edilmediği ve tebliğ edilmiş ise, tebliğden itibaren bir yıllık süre içinde itirazın iptali davası açılıp açılmadığının araştırılması, açılmış ise itirazın iptali davasının sonucunun bekletici mesele yapılması, takibin kesinleşmesi halinde ise aciz belgesi yerine geçebilecek haciz tutanağının da bu aşamadan sonra araştırılarak tasarrufun iptali isteğine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemenin aynı anda hem yetki hem görev konusunda karar verilmesinin doğru olmadığı-
Nam-ı müstear niteliğindeki işlem iptalinin istenebileceği- 12.02.2006- 14.11.2012 tarihleri arasındaki kıdem tazminatı ve işçilik alacağına ilişkin ilama dayanan alacağın 12.02.2006 tarihinde doğduğunun kabulü gerektiği- Dava konusu taşınmazın davalı-borçlu şirket malvarlığı ile bir ilgisi olmadığı kabul edilmişse de, taşınmazın borçlu şirket yetkilisinin eşi adına tescil ettirildiği ileri sürüldüğünden, asıl borçlu şirketin %95 hissedarının davalı üçüncü kişinin eşi, %5 hissedarının ise davalı üçüncü kişinin babası olduğu gözetilerek, üçüncü kişinin, dava konusu taşınmazları satın alabilecek ekonomik gücü olup olmadığı, taşınmazların aslında eşi veya babası tarafından, davalı üçüncü kişi adına alınıp alınmadığının araştırılarak, sonucuna göre davalı üçüncü kişi, elinden çıkarmış olduğundan, davacıdan İİK. mad. 282 gereği satın alan şahsı davaya dahil edip etmeyeceği, yoksa davasını bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği sorularak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasındaki; davalının Vergi Dairesi'ne olan tüm vergi borçlarının ödenmiş olduğu göz önüne alındığında dayanaksız ve konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı-
Davalı-3.kişi aleyhine açılmış olan davanın, feragat nedeni ile reddine, davacı tarafından davalı-malik ve davalı-3.kişi hakkında dava konusu bağımsız bölüm için açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalıların, davacı bankanın dava dışı kişi ile imzaladıkları Tarımsal Kredi Sözleşmesinin müteselsil borçlu ve müteselsil kefili oldukları, haklarında icra takibine geçildiği, davacının alacağını tahsil imkanı ve haczi kabil malının bulunamadığı, piyasaya yüklü miktarda borçlu olup ödemeye niyetlerinin bulunmadığı, bir kısım taşınmazlarını mal kaçırma gayesiyle kardeşlerine devrettikleri anlaşıldığından, davalılar arasındaki tasarrufun iptali gerekeceği-
Davacı şirket iflas ettiğinden, davacı vekilinin müvekkili şirket ile aralarındaki vekalet ilişkisinin sona ereceği ve davayı takip yetkisi de verilmediği için dava ehliyetinin kalmadığı- İflas dairesine duruşma günü bildirilip, davayı takip edip etmeyecekleri sorulmadığından, taraf teşekkülünün sağlanmadığı- Mahkemece, iflas dairesinden davayı takip edip etmeyecekleri sorularak, devam etme iradesinin bildirilmesi halinde yargılamaya iflas dairesi ile devam edilmesi aksi halde davacının aktif dava ehliyeti kalmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı, davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK mad. 283/1,2 maddesinin kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebileceği-