BK'nun 18. maddesine dayalı tasarrufun iptali davalarında, İİK'nun 277. maddesinde düzenlenen koşulların aranmayacağı–
Borçlunun halen oturduğu ve dava dilekçesinin tebliğ edildiği adresinde her hangi bir haciz işlemi yapılmadan, daha önce boşalttığı adresinde düzenlenen haciz tutanağının, İİK. 105'de ifade edilen "geçici aciz belgesi" niteliğinde sayılamayacağı–
Davacı-alacaklı tarafından dosyaya "kesin aciz belgesi" sunulmamış olmasına rağmen, borçlunun tesbit edilen tüm adreslerinde yapılan haciz işlemlerinde tutulan haciz tutanaklarında "borçlunun, borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığı"nın belirlenmiş olması halinde, haciz tutanaklarının İİK'nun 105. maddesinde öngörülen "geçici aciz belgesi" yerine geçeceği–
Kamu alacağından dolayı 6183 sayılı Kanuna göre tasarrufun iptali davası açılabilmesi için öncelikle "kesinleşmiş ve muaccel hale gelmiş bir kamu alacağı"nın bulunması (borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmiş ve ödeme emrinin kesinleşmiş olması) gerektiği; bu nedenle borçlu tarafından, gönderilen ödeme emrinin iptali için idare mahkemesine açılan davanın sonucunun, açılan tasarrufun iptali davasında "bekletici mesele" yapılması gerekeceği-
“Borçlunun danışıklı olarak kayınpederine borçlandığı” ileri sürülerek, kayınpederi tarafından borçlu hakkında yapılmış olan icra takibinin iptalinin istenebileceği (İİK 277 vd.)-
Davalı borçlunun konkordato istemi ile açtığı dava da "aktifi pasifinden fazla olduğu için" reddedilmiş olup borçlunun, mevcut mal varlığı karşısında, aciz halinde olup olmadığı, dosyada mevcut haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde kabul edilip edilemeyeceği tartışılarak, aciz halinin varlığı halinde tasarrufun iptaline ilişkin davanın esastan incelenmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının dinlenme koşullarından birisinin de “takip konusu alacağın kesinleşmiş olması” gerektiğinden, takip konusu borca itiraz edilmiş olması ve alacaklı tarafından “itirazın iptali davası” açılmış olması (ya da; icra mahkemesinden “itirazın kaldırılması”nın talep edilmiş olması) halinde, mahkemece bunların sonucunun (kesinleşmesinin) “bekletici mesele” yapılması gerekeceği –
Tasarrufun iptali davasında, "tasarruf tarihi itibariyle" doğmuş olan vergi borcunun miktarının (borç aslı+ferilerinin) saptanması gerekeceği–