Taşınmazın satışının borçlu aleyhine tazminat davası açılmasından hemen sonra ve değerinden düşük bir bedelle yapılması ve akabinde de açılan şufa davasının kabul edilmesi hususlarının muvazaayı göstereceği- Şufa davasının, alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olarak kullanılması durumunda, şufa davasına konu tasarruf yönünden iptal davası açılmasına yasal bir engel olmadığı-
Tasarrufun iptali davasının şartlarından birisi de kesinleşmiş bir alacağın bulunmasının olduğu- İcra takibinin dava açıldıktan sonra yapılmış ve kesinleşmiş olmasının da mümkün olduğu-
Takip konusu alacağın davalı borçlunun bankadan 6.4.2007 tarihinde kullandığı krediye kefil olan davacının kefil sıfatıyla bankaya yaptığı ödemeden doğduğu, bu durumda davacı ile borçlu arasındaki borcun doğumunun 6.4.2007 tarihli kredi sözleşmesi olduğu kabul edilerek diğer dava koşulları ve dava konusu tasarrufun İİK 278, 279, 280.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu tarafından damadına yapılan taşınmaz satışlarının muvazaaya dayalı olması sebebiyle davalılar arasındaki alacaklılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapılan satışın BK mad. 18 (TBK.m.19) gereğince iptaliyle borçlu adına tescilini talep ettiğinden, mahkemece, ilgili Ağır Ceza Mahkemesi ilamının kesinleşmesi beklenerek, alacak kesinleştiği takdirde davalılar arasındaki satış işlemlerinde danışıklık bulunup bulunmadığı konusu araştırılarak, davalıların danışıklı bir davranış içinde bulundukları sonucuna varılması durumunda davacının alacağının tahsili için İİK mad. 283/1'e benzetme yoluyla uygulanmak suretiyle tapu iptaline gerek olmaksızın davacının alacağını alabilmesini sağlamak için davaya konu taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olmasının, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olmasının, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olmasının ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunmasının gerekeceği- Alacaklı vekilince, "takip konusu çekin, alacaklı ve borçlu şirket arasındaki ticaretten doğduğu" belirtildiğinden, öncelikle, alacağın çekin düzenlenme tarihinden önce doğduğunun davacı alacaklı tarafından ispatlanması gerektiği- Takip konusu borcun iptali istenen tasarruftan önce doğduğunun tespiti amacıyla davacı ve davalı borçlu şirkete delillerini bildirmesi için süre verilmesi, gerektiğinde tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre; takip konusu alacağın iptali istenen tasarruftan önce doğduğu ispatlanması halinde, iptal koşullarının araştırılması, ispatlanamaması halinde ise, davanın "önkoşul yokluğundan reddine" karar verilmesi gerektiği- Takip dosyası yönünden sunulmuş aciz belgesi  olmadığından, bu konudaki eksikliğin davacı vekiline verilecek makul süre içinde giderilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Takibe konu borcun, takip tarihinde değil, takip konusu senedin düzenleme tarihinde doğmuş olduğu- Akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği tasarrufların iptali gerektiği-  28.6.2011 tarihli haciz tutanağı ile 16.10.2009 tarihli tasarruflar arasında iki yıllık süre geçmediğinden borçlunun davalı oğullarına yaptığı davaya konu tasarruflar İİK. mad. 278/3-1 gereğince; davalıların, borçlunun oğulları olması, diğer davalının da borçlunun köylüsü olması ve taşınmazları görünürdeki satıcıdan değil fiilen borçludan almış olması sebebiyle borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olmaları sebebiyle davaya konu tasarrufların İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olduğu gözetilerek davanın kabulüyle davaya konu tasarrufların takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekeceği-
İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemi-
Borçlunun malları üzerine konulmuş çok sayıda haciz bulunduğu ve kıymet takdir raporlarından alacağın karşılanamayacağı, icra takip dosyasında değişik kişi ve kurumlara yazılan yazılara verilen cevaplardan ve tüm dosya kapsamından borçlu davalının malvarlığının borcuna yetmediği anlaşıldığından, dosyadaki haciz tutanaklarının İİK. mad. 105 uyarınca "geçici aciz belgesi" yerine geçtiğinin ve tasarrufun iptali davası şartının gerçekleştiğinin kabulü gerektiği-
İİK'nın 184. maddesine göre iflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün mallarının hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil edeceği ve alacakla­rın ödenmesine tahsis olunacağı, iflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen malların masaya gireceği, masanın kanuni mümessilinin ise İİK'nın 226. maddesine göre iflas idaresi olduğu, iflas idaresinin, İİK'nın 187. maddesine göre İİK'nın 277. maddesinden 284. maddesine kadar olan maddeler uyarınca iptal davasına mevzu olabilecek bütün şeylerin masaya intikali için lazım gelen davaları açacağı, İİK'nın 245.maddesinin, "alacaklıların masa tarafından neticelendirilmesine lüzum görmedik­leri bir iddianın takibi hakkı istiysen alacaklıya devrolunur" hükmünü içerdiği bu se­beplerle davanın yargılaması sırasında İflas İdaresinin yukarıda yazılı dilekçe ile davaya dahil olduğu-
Davacı alacaklının açmış olduğu icra takibinin geri bırakıldığı be bu konuda verilen kararın kesinleştiği anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece, davacı-alacaklının, İİK. mad. 33/a-ll uyarınca, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vaki olmadığını ispat için 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açıp açmadığının belirlenmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının açılması koşullarından birisi davacının kesinleşmiş bir alacağın bulunması olduğundan, bu dava koşulu gerçekleşir ise, mahkemece davalı üçüncü kişinin taşınmazı satın aldığı tarihte taşınmazın satış bedeliyle gerçek değeri arasında mislini aşan fark bulunup bulunmadığına yönelik olarak taşınmaz üzerinde satış tarihinde mevcut olan ipotek miktarının ne kadar olduğunun araştırılması ve taşınmazın son satışının da davalının, alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastıyla hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olup olmadığı üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-