Tasarrufa konu edilen "hastane işletme ruhsat devrini"nin bir karşılık alınarak devir sözleşmesine konu edilmesi ve Sağlık Bakanlığın yazısından "alım satıma konu olduğu" ve "ruhsatların üzerine haciz konulabildiği" anlaşıldığından, maddi bir değerinin olduğunun saptandığı- Aynı sektörde faaliyet gösteren ve borçlu şirketin mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu anlaşılan 4. kişi hakkında da tasarrufun iptali davasının kabulünün isabetli olduğu-
Aynı taşınmaz ile ilgili iki farklı kıymet takdir raporları bulunması halinde, çelişkinin giderilerek, bulunan değer ile borçluya ait diğer taşınmaz değerleri birlikte toplam miktarın, davacı alacaklının borcunu karşılamaya yetmesi halinde tasarrufun iptali davasının, borçlunun aciz halinin bulunmaması nedeni ile "ön koşul yokluğundan" reddine, aksi durumda ise, borçlunun borcuna karşılık borcunun 3 katı değerde hissesini kardeşine devretmesine yönelik tasarrufun iptali için açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Hastahane işletme hakkına ilişkin işletme ruhsatının, kuruluş aşaması henüz tamamlanmamış bir şirkete satılması yönünde karar alınması, yeni şirketin danışıklı olarak kurulduğu, anılan şirketin ise 5 ay gibi kısa süre sonra diğer davalı .şirkete satıldığı, bu şirketin yönetim kurulu başkanının şirket ortaklarını bilgilendirme amaçlı yazılarında "borçlu şirket ile önceden ruhsat devri konusunda anlaştıkları, borçlu şirketin içinde bulunduğu mali durum nedeni ile görüşmelerin devam ettiğini" bildirildiği ve bu durumda dördüncü kişi şirketin de borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu görüldüğünden, " özel hastahane işletme hakkı ve işletme ruhsatının" satışına ilişkin tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
7 yıllık yargılama boyunca ileri sürülmeyen "alacağın muvazaalı olduğu" iddiasının son temyiz aşamasında ileri sürülmesinin samimi olmadığı-
Davalı borçlunun alacaklı olduğu icra dosyasındaki alacağını üçüncü kişi davalı eşine temlik etmesi halinde, davalıların karı-koca oldukları ve davalı üçüncü kişinin, eşi olan davalı borçlunun davacılara borcu olduğunu bilebilecek durumda olduğu, davacıların alacağını sonuçsuz bırakmak amacı ile temlikin yapıldığı anlaşıldığından davanın kabulü ile davacıların alacakları ile sınırlı olmak üzere temlik tasarrufunun iptaline karar verilmesinin isabetli olduğu-
İcra takip dosyasında, İİK. mad. 105 niteliğinde borçlu adresinde yapılmış bir haciz olmadığı gibi aciz belgesi de sunulmamış olduğu anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Kambiyo senetlerinin keşide bölümünde borçlu davalının adresi olarak basılan kaşedeki şirket unvanının değişiklik sonucu alınan unvan olduğu- Geçmişe yönelik olarak senetlerin tanzim edilip davalı üçüncü kişinin zarara uğratılması için düzenlendiği, bonoların üzerindeki tanzim tarihinin en eski tarih olarak unvan değişikliğinin yapıldığı tarih olarak kabulü gerektiği- Borcun doğum tarihinin davaya konu taşınmazın devredildiği tarihten sonraki tarih olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması gerektiği ve davanın önkoşulu olan bu hususun mahkemece res'en araştırılması gerektiği- Davacının takibe dayanak çeklerinin görünüşte iptali istenen tasarruftan sonra düzenlediği anlaşılmakta ise de, bu durumun gerçekten tasarruftan sonra doğmuş bir borç ilişkisini mi yoksa daha önce yapılmış bir ticari ilişkiden kaynaklanan vadeli çek uygulaması olarak da bilinen bir vakıayı mı gösterdiği hususunun araştırılması gerektiği- Davalı borçlular vekilinin, "davacı şirketle ticari ilişki miktarının ticari defterlerle sabit olduğu ve bir kısım borçların ödendiği" beyan etmesi gözetilerek, ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi vasıtası ile inceleme yapılarak aralarındaki ticari ilişkinin ne zaman başladığı, tasarruf tarihi itibariyle borçlu davalıların davacı şirkete bir borcu olup olmadığının belirlenmesi, bu inceleme sırasında gerektiğinde taraflardan bu hususta delillerinin istenilmesi ve sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, borçlunun çalışmakta olduğu kurum tarafından maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK. mad. 140/1 anlamında sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği ve bu durumda "maaş haczinde birinci sırada yer alması gerektiğini, davalı alacaklının gerçek bir alacağı olmadığını" ileri süren davacı alacaklının açtığı davanın  (TBK. mad. 19) muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü gerektiği-
Davacının icra dosyasında borçlu hakkında aciz vesikası almasının ardından borçlu adına kayıtlı olduğu halde tapuca bildirilmeyen ve üçüncü kişilere satılan taşınmaz için yeniden tasarrufun iptali davası açarak satışı iptal ettirme ve bu yolla alacağını elde etme imkanı olduğu, nitekim davacının daha önce açtığı tasarrufun iptali davasının esastan değil usulden reddedildiği, redde neden olan usuli eksikliğin tamamlanarak yeniden tasarrufun iptal davası açma ve alacağını bu şekilde elde etme olanağı bulunduğu görüldüğünden, zarar gerçekleşmeden Hazinenin sorumluluğundan söz edilemeyeceği ve tapu memurunun hatası nedeniyle TMK. mad. 1007 uyarınca maddi tazminat istemine ilişkin davanın reddi gerektiği-