Alacağın temlikinin ivazı olarak ipotek tutarı kadar bir paranın bankaya yatırılmış olmasının, kural olarak borcun ödemeyle sona erdiği anlamına gelmediği- Borçlunun şahsının önem taşımadığı borç ilişkilerinde edimin, üçüncü kişi tarafından yerine getirilmesine engel bir durum bulunmamakla birlikte, temlik işleminin iptale tâbi bir tasarruf olarak (İİK. mad. 277 vd.) ödemeyi gizleyecek bir muvazaaya dayandığı ispatlanmadıkça, ödemenin alacağı temlik alan kişi tarafından değil de, asıl borçlu tarafından yapıldığının kabul edilemeyeceği- Sıra cetveline itiraza ilişkin davada, davacı "alacağın muvazaalı olduğunu" ve "davalı banka alacağının ödeme suretiyle sona erdiğini, bunun teminatı olarak taşınmaz üzerine tesis edilen ipoteğin de bu fonksiyonunu yitirdiğini" ileri sürmüş ve mahkemece "borcun sona erme iddiasının bulunması" dolayısıyla ispat yükünün davacı yana bırakılması isabetli olmuşsa da, temlik bedeli olarak yatırılan tutarın, borcu sona erdirmek amacıyla yapılmadığı ve davalıya, davalı banka tarafından yapılan temlik ile alacağın davalı 3. kişiye geçtiği ve yine bu amaçla bankaya yapılan temlik ödemesinin davalının babası tarafından yapılmasının sonucu değiştirmeyeceği gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Şirket hissesinin devrine ilişkin tasarrufun iptaline, davacıya söz konusu şirket hissesi üzerinde alacak miktarı ile sınırlı olmak üzere haciz ve satış isteme yetkisi tanınmasına karar verildiği-
Kredi kartı sözleşmesi, tasarruftan önce yapıldığından, tasarrufun iptale tabi olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesi gerektiği, borcun doğumunun, "hesap kat’i tarihi" olarak kabul edilmesinin isabetsiz olduğu-
TBK’nun 19. maddesi gereğince (senede dayalı takipte borçlunun öğretmen, davalı üçüncü kişinin ise yeşil kartlı olduğu, borçlunun ödeme emri tebliğ edilmeden borcu kabul ettiği, anılan senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin muvazaalı olduğu belirterek) muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada, davalılar arasındaki dava konusu senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olup, mahkemece İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal konusu tasarrufun davacının dava konusu icra dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği-
Davacının davalı ... adına yapılan menkul değerlerin borçlunun parası ile yapıldığı iddiası yani namı müstear niteliğinde olduğu ve terditli bir taleple açıldığı, bu sebeple BK'nun 19.maddesine göre de dava açmasında bir engel bulunmamakla birlikte, davacı alacaklının alacağının ipotek ile güvence altına alınmış olması nedeni ile her iki dava içinde davacı alacaklının bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığı-
Takip konusu alacağının haksız fiilden doğmasına, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olmasına, haciz tutanağının İİK’nun 105.maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde bulunmasına,dava konusu taşınmazın satışa konu yapılmış olması nedeniyle davalıların meskeniyet iddiasının dinlenemeyeceğine, davalı 3 ve 4.kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufların İİK'nun 280/1 madde gereğince iptale tabi bulunduğu- Somut olayda davacıya takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış yetkisi verilmesi gerekirken ilaveten taşınmazın önceki malik adına tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı-
İİK'nun 277 vd. maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davasında, bir takibin mevcut olmaması ve davacının da davayı TBK mad. 19'da düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine dönüştürülmesine ilişkin ıslah talebinde bulunulmadığı, bütünen dikkate alındığında davanın dava şartı yokluğundan reddi gerekeceği-
Davalının daha önce verdiği kredi sözleşmelerinde de kredilerin teminatı olarak ipotek verileceğinin belirtildiği ve dava konusu ipoteklerin konulduğu taşınmazların ipotek tarihinden önce borçlu şirkete ait olmadığı, ipoteklerin tesis edildiği tarihte dava dışı şirketten satın alınmak sureti ile ipoteklerin tesis edildiği bu hali ile davalıların mal kaçırma amacı ile hareket ettiklerinin söylenmesinin mümkün olmadığı-
Tasarrufun iptali davasında, davalı 3.kişinin alacağın gerçek olmadığı yönündeki savunması üzerinde durularak özellikle takip konusu senetlerin vade tarihi, davacı ile borç şirket temsilcisinin hemşeri olması da gözönünde bulundurularak davacı vekilinin bildireceği deliller ile davalı 3.kişi vekili tarafından bildirilen delillerin tamamının toplanarak, gerektiğinde davacı ve davalı borçlunun takip konusu senetlerin tanzim tarihindeki ekonomik ve sosyal durumları hakkında zabıta araştırması yaptırılıp, banka kayıtları, vergi ve ticaret sicil kayıtları istenerek tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılıp toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, dava konusu ticari işletme rehine konu malların neler olduğu, borçlu şirket tarafından bu malların ne zaman alınarak fabrikasında kullanılmaya başlandığı, anılan malların alımından önce, satımından sonra borçlunun fabrikasındaki makinaların hangi makinalar olduğu, davalı borçlu şirket fabrikadaki tüm makinalarını sattığından dava konusu makinalar dışındaki satışların hangi makinalara ait olduğu ve ne zaman kimlere satıldığı, dava konusu satışı yapılan makinaların hangi makinalar olduğu, ticari işletme rehnine konu mallar olup olmadığı hususlarında, davalı şirketlerin kurulduğu tarihten bugüne kadar tüm ticaret sicil kayıtları, vergi kayıtları, dava konusu malların alım-satımına ilişkin BA/BS formaları, davalılar arasında düzenlenen dava konusu mallara ilişkin satış faturaları ve sevk irsaliyeleri, ticari defterleri, davalı 4. kişi şirketin dava konusu mallara ilişkin gümrük beyannamesi incelenmek suretiyle uzman bilirkişi heyetinden alınacak rapor sonucuna göre tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-