Takip dosyası incelendiğinde ödeme emrinin davalı borçluya tebliğ edilemediği, dolayısıyla dava tarihi itibariyle kesinleşmiş bir takip bulunmadığı, dava şartı da dava tarihi itibariyle incelenmesi gerektiğine göre şartları oluşmayan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nun 277 ve devamına göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davaların görülebilmesi için diğer dava koşullarının yanında, kesinleşmiş bir takibin varlığının da gerektiği, ancak dava koşullarındaki eksikliklerin niteliğine göre yargılama sırasında tamamlanmasının mümkün olduğu- Somut olayda davacı tarafından icra müdürlüğünde borçlu aleyhine takip yapılmış ve davalı tarafından söz konusu dosyadan çıkartılan ödeme emrinin ve takibin iptali talepli dosya ile şikayet yoluna gidilmiş olup, bu durumda, hukuk mahkemesindeki yargılama sonunda ödeme emrinin iptali talebinin reddine karar verilmesi halinde takip kesinleşeceğinden, hukuk mahkemesindeki dosyanın kesinleşen sonucunun bekletici mesele yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasından sonra açılan menfi tespit davasının sonucunun, tasarrufun iptali davasında 'bekletici mesele' (HMK. 165) yapılması gerekeceği-
Geçici aciz belgesi niteliğinde haciz tutanağı mevcut olduğundan dava şartı itirazının reddi gerektiği-
Mahkemece borçlu adına kayıtlı taşınmazların değerleri belirlenerek, üzerlerindeki haciz ve ipotekler de gözetilerek, davacının alacağını karşılayıp karşılamayacağı hususu değerlendirilip, buna göre 'aciz halinin oluşup oluşmadığı'nın araştırılması ve taşınmazların değerleri itibariyle borcu karşılamayacağının anlaşılması halinde aciz halinin varlığı kabul edilerek, yargılamaya devamla tarafların diğer tüm delilleri toplanıp esas hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının İİK 282. maddesi hükmü uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-
Borçlunun kendi yaptığı tasarruflar için dava açılması mümkün olduğu gibi, parasını kendi verdiği ancak muvazaalı olarak başkası adına tescil edilen mallar için de dava açılmasının mümkün olduğu, bu gibi tasarruflar nam-ı müstear olarak adlandırıldığı- Nam-ı müstear somut olaya göre bir çeşit muvazaa olabileceğinden, her türlü delil ile ispat edilebileceği- Somut olayda davalı borçlu aleyhine yürütülen bir ceza dosyasının bulunduğu ve davalı borçlunun eşi olan diğer davalının ev hanımı olması sebebiyle dava konusu gayrımenkulü satın alabilecek gelirinin bulunup bulunmadığının da mahkemece araştırılmadığı sebepleri karşısında, öncelikle ceza davasının bekletici mesele yapılması ve daha sonra diğer davalının ev hanımı olması sebebiyle dava konusu gayrımenkulü satın alabilecek gelirinin bulunup bulunmadığının araştırılması sonunda hüküm kurulması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında, hem alacaklı hem de borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde karşılaştırmalı olarak inceleme yapılarak takip konusu borcunun var olup olmadığı ve neye dair olduğu tesbit edilerek, sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
İİK mad. 282 gereğince davalı borçlu ile borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3.kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda oldukları, yetki itirazının davalılarca birlikte ileri sürülmesinin yasadan kaynaklandığı, yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazının hukuki sonuç doğurmayacağı, ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelememiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceği-
Takip konusu alacağın ve iptali istenen muvazaalı takip dosyasındaki alacağın farklı olması halinde daha düşük olan alacak miktarı üzerinden kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-
