Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının da, HMK mad. 180 ve 184 uyarınca davanın tamamen ıslah mümkün olduğundan, mahkemece, davacının alacak davasının farklı (yazılı) yargılama usulüne tabi olması nedeniyle eldeki davadan tefrik edilmesi, yeni esasa kaydedilerek yargılamaya yeni esas üzerinden devam edilmesi, eldeki davanın da TBK’nun 19 maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı iptal istemi olarak ıslah edilmesi nedeniyle murisin diğer mirasçılarının da davaya dahil edilmesiyle taraf teşkilinin sağlanması gerektiği-
Davacının alacağının bonodan doğduğu, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, haciz tutanağının aciz belgesinin niteliğinde olduğu, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapıldığı anlaşıldığından, dava ön koşullarının mevcut olduğu- Davalılar arasında anne-oğul ilişkisi olup, İİK 278/3-1 maddesi gereğince yapılan işlem bağış niteliğinde olduğundan iptali gerektiği, davalının inançlı işlem iddiasının yazılı belge ile de ispatlanmamış bulunması nedeni ile davanın kabulü ile ve 280/1 maddeler gereğince takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Danışıklı işlem ile diğer kişilerin haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onların, danışıklı işlemde bulunandan alacaklarının bulunması ve danışıklı işlemin o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olması gerektiği- Davacıların alacağı davalınn sebebiyet verdiği 2007 tarihli kazadan doğan tazminat alacağından kaynaklanmakta olup, tazminat davası sonuçlanmış, muvazaalı olduğu ileri sürülen icra takip dosyası ilk olarak önce takipsiz bırakılmış sonra yenilenmiş ve takip dosyasından haciz konulan taşınmaz yapılan ihalede alacağa mahsuben alacaklı kişi tarafından alınmış olup, mahkemece, bu taşınmazla  ilgili olarak mahallinde keşif yapılarak, keşif sırasında daha önce dinlenen tanıkların yeniden dinlenilerek, taşınmaz üzerinde borçlu, davalı ve dava dışı kişinin evlerinin bulunup bulunmadığı, evlere ne zaman elektrik ve su aboneliklerinin yapıldığı sorularak iddianın doğruluğunun araştırılması, doğruluğu ispat edildiği takdirde, muvazaalı olduğu iddia edilen takip konusu borcun aslında 1996 yılında doğduğu tesbit edilmiş olmakla birlikte amacın taşınmazın haczi ve satışını engellemek olduğundan takibin iptaline, ancak taşınmazın borçlunun adına kayıtlı hissenin aslında 1/3 nün borçluya ait olduğunun anlaşılmış olması halinde, sadece 1/3 üzerinde davacılara haciz ve satış isteme yetkisi verilmesine karar verilmesi gerektiği-
Tapu kaydından 19166 ada 5 parsel zemin kat 1 nolu bağımsız bölümün davalı tarafından davalı borçlu şirkete 03.08.2007 tarihinde tapuda 56.000 TL bedelle satıldığı, anılan şirket tarafından da aynı taşınmazın 18.07.2008 tarihinde davalıya 61.000 TL bedelle satıldığı; yine davalının 27.09.2007 tarihinde … bankasına ait dekontla davalı borçlu şirkete 124.700 TL ödediği anlaşılmış; bu durumda davalı tapudaki bedel dışındaki ödeme iddiasını ispatladığından, davalı tarafından ödenen 235.700 TL bedelle bilirkişi tarafından belirlenen 210.000 TL rayiç bedel arasında misli fark bulunmadığı ve davalı üçüncü kişinin kötüniyetli olduğu da ispatlandığından davanın reddedilmesi gerektiği-
Bedeli borçlu tarafından ödendiği halde alınan malın borçlunun malvarlığına girmeyip, somut olayda olduğu gibi borçlunun eşine yani 3. kişi adına tescil edilmesi halinde bu durum borçlunun 3. kişi lehine yaptığı bir kazandırma (bağış) yanı nam-ı müstear bir işlem olup, koşulların bulunması halinde iptale tabi olduğu-
Davacının alacak davası lehine kesinleştiğinden, TBK 19 gereğince değerlendirilmesi yapılarak karar verilmesi gerekirken, muvazaa nedenine dayalı açılan iptal davasının İİK mad. 277 vd. gereğince görülerek reddinin hatalı olduğu-
Boşanmadan kaynaklanan nafaka ve tazminat alacağına ilişkin davada, borcun doğumunun en geç boşanma davasının açıldığı tarih olarak kabulü gerekeceği, boşanma davası nafaka ve tazminat talepli olarak tasarruftan önce açıldığından, tasarrufun borcun doğumundan sonra yapıldığının kabul edilmesi gerekeceği-
İİK. mad. 283/2 gereğince nakten tazminat olarak açılmamış olması nedeniyle, tasarrufa konu olmayan davalı şirkete ait menkul, gayrımenkul, banka hesapları ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulması yönündeki davacı vekilinin tedbir talebinin reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı-  Serbest Bölgelerdeki üst yapı hakkının devrine ilişkin tasarrufların İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davasına konu olabileceğive bu nedenle davalı 3.kişi vekilinin ihtiyati haciz kararına itirazının reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında davanın kabulüne karar verilmesi halinde, alacaklının icra dosyasındaki alacak ve ferilerine şamil olmak üzere tasarrufun iptali ile davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarının, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-  Husumetin, davanın dinlenebilme koşullarında olup mahkemece re’sen nazara alınması gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında karar ilam harcının, takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanacağı- Harç kamu düzenine ilişkin olduğundan temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın res'en inceleneceği- Tasarruf değerine göre karar ilam harcı alınması gerekirken tasarruf değerinden de daha düşük olan dava dilekçesindeki değer üzerinden eksik harç alınmasının hatalı olduğu-
"Adres kapalı. İşyerinin penceresinden (vitrininden) bakıldığında adresin kapalı ve boş olduğu haciz kabil bir malın bulunmadığı görüldü. Mahallinde başkaca yapılacak işlem kalmadığından tutanağa son verildi." şeklindeki haciz tutanağının, kesin aciz vesikasının sonuçlarını doğurmayacağı- Alacaklının, haciz talebinden sonra yenileme talebine kadar zamanaşımını kesen bir işlemi bulunmadığından, bonolar için öngörülen 3 yıllık zamanaşımının dolmuş olduğu, mahkemece; "borçlu şirket adına kayıtlı menkul ve gayri menkullerin tespit edilemediği, borçlu şirketin haczi kabil malının bulunmaması nedeniyle haciz tutanağının İİK.nun 143. maddesindeki aciz vesikası hükmünde olduğu ve İİK.nun 105/1. maddesi kapsamında muvazaa nedeniyle açılan tasarrufun iptali davasının zaman aşımını keseceği" gerekçesi ile icranın geri bırakılmasına yönelik şikayetin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-