Tacir sıfatını taşıyan davacı ile yine tacir olduğu kabul edilen davalı İSKİ arasındaki haksız fiilden kaynaklanan davaya adli yargı yerinde bakılacağı-
Ayıplı olduğu anlaşılan imalatın iş sahibine kabule zorlanamayacağı-
İcra Dairesini haciz bildirisini alan anonim şirket, çıplak payın haczedildiğini şirket pay defterine işlemek zorundadır; ancak, çıplak pay haczi, şirket pay defterine işlenmemiş olsa bile, (haciz bildirisinin) anonim şirkete tebliğ edildiği tarihte yapılmış sayılacağı-
Taraflar arasındaki “ menfi tespit ” davasında, Borçlar Kanununun 44. maddesinde, birlikte (ortak) kusurun bulunduğu hallerde tazminatın indirilmesi ve ayrık durumlarda tazminattan vazgeçilebileceği hükme bağlanmış olup somut olayda taraflar arasında aktedilen sözleşmede, altı adet jeneratör satışına ilişkin olarak jeneratörden biri arızalı çıkmış; davacı şirket tarafından yenisi imal edilerek değiştirilmiş, ancak arızalı jeneratör davalı şirket tarafından ardiyede 134 gün boyunca bekletilmiş olduğundan davalının bu bekletme nedeniyle zararın oluşmasında (müterafik) kusuru bulunduğunun kabulünün gerekeceği-
Bir tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işleminin, aynı zamanda Borçlar Hukukuna ilişkin bir hukuki işlem olduğu bu karar ve işlemin hataya dayanması karşısında gerçek anlamda bir tasfiye işleminden söz edilemeyeceği, hataya veya kasta dayalı, şeklen gerçekleşmiş bir tasfiyenin kaldırılmasının gerek o işlemi gerçekleştirenlerce, gerekse bundan zarar görenlerce Borçlar Hukukunun temel kuralları çerçevesinde istenebileceği- Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek yargılamanın limited şirket tüzel kişiliğine karşı devamının sağlanacağı- Rücuan alacak davası davalı limited şirketin tasfiyesinden sonra açılmış ise de, tasfiye memurunun iş kazasından haberdar olup, bu konuda dava açılıp açılmadığını araştırmakla yükümlü olduğu, TTK’nin 445/3. madde [şimdi; Yeni TTK. mad. 541/(3)] hükmü gereğince, belirtilen sair tedbirleri almak suretiyle tasfiyeyi gerçekleştireceği-
Vakıfların gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları olduğu, bir malvarlığının bütünü veya gerçekleşmiş ya da gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya ekonomik değeri olan hakların vakfedilebileceği ve özgülenen malların mülkiyetinin ile haklarının, tüzel kişiliğin kazanılmasıyla vakfa geçeceği- Türk Ticaret Yasası’nın 468.maddesi gereğince de ana sözleşmede şirket çalışanları için yardım sandıkları ve diğer yardım teşkilatı kurulması ve varlığını sürdürmesi amacıyla para ayrılmasının kararlaştırılabileceği, yardım amacına özgülenen para ve diğer malların şirket mallarından ayrılarak bunlarla Medeni Kanun hükümleri gereğince bir vakıf kurulacağı, vakıf senedinde vakıf mallarının şirkete karşı bir alacaktan ibaret olacağının yazılabileceği-
Cari Hesap ve Bankacılık Hizmetleri Genel Sözleşmesinin sadece Ş.A. tarafından imzalandığı, diğer davacılar tarafından imzalanmadığı ve onlar adına vekaleten imzalandığına dair bir kaydın bulunmadığı; bu durumda dava konusu hesabın teselsüllü müşterek hesap olmayıp, bölünebilir müşterek hesap olduğundan, davacı Ş.A. ve diğer davacıların paranın tamamında tek başına tasarruf yetkisi bulunmadığı ve tüm hesap sahiplerinin hesaptaki parada eşit oranda pay sahibi olduklarının kabulünün gerektiği-
Uyuşmazlığın satıcının ayıplı mal satışına karşı tekffülünden kaynaklandığı, taraflar tacir olduklarından mahkemece öncelikle TTK.nun 25/3.maddesinde (şimdi; Yeni TTK. mad. 23/(1)-c) öngörülen sürelerde ayıp ihbarı bulunup bulunmadığı üzerinde durulup sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği, bu yön üzerinde durulup tartışılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Sözleşmede süre gösterilmemiş olsa bile taşımanın geç yapılması nedeniyle oluşan zararın tazminine yönelik uyuşmazlıkların, Türk Ticaret Kanununun 780/1.maddesi [şimdi; Yeni TTK. mad. 875/(1)] çerçevesinde çözümleneceği-
Davacı davalıya mal sipariş ettiğini ve avans olarak para gönderdiğini iddia etmiş ve bu iddiasının dayanağı olan banka havalelerini delil olarak sunmuş, incelemede banka havaleleri ile davacının hesabından davalının hesabına para gönderildiğinin anlaşılması üzerine, bu paranın dayanağının davalıdan sorularak sonucuna göre ispat külfetinin belirlenmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesinin gerektiği-