Madenler özel mülkiyete konu olamayacağı, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu- Maden işletme ruhsatının özel mülkiyete el atma hakkı vermeyeceği-
Mülkiyetten kaynaklanan hakkı bulunmayanın mutlak el atmasının önlenmesine karar verilmesinin gerekli olup; davacının payı oranında el atmanın önlenmesine karar verilemeyeceği-
Mahkemece yapılan inceleme sonucu taşkın yapının 2661 sayılı parselde bulunduğu, bu kısmın tapusunun iptali ile davalı-karşı davacı adına tesciline ve bedelinin de davacıya ödenmesine, bu nedenle elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmayacağı-
Taşınmazların kayıt maliki olan davacıların mirasbırakanının 1984 yılında öldüğü davalının taşınmazları 1994 yılından dava tarihine kadar nizasız ve fasılasız tasarruf ettiği, dava tarinine kadar olan 13 yıllık kullanım süresi içinde davacılar tarafından davalıya uyarı mahiyetinde bir ihtarname keşide edilmediği gibi davalının kullanımına ses çıkartmadıklarından, davalının muvafakata dayalı olarak oturduğu, bu nedenle de taşınmazın haksız olarak kullanılmasından kaynaklanan ve taşınmaz malikine ödemekle yükümlü olduğu haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisilden sorumlu olmayacağı-
Aile konutu olarak kullanılacak taşınmaz için önceden verilen muvafakatin boşanma olmasa dahi ayrı yaşayan çiftler bakımından geri alınabileceği-
Murisin; taşınmaz temlikinde gerçek amacının mirasçıdan mal kaçırmak olmayıp, mal varlığının mirasçılar arasında paylaştırmak olduğunun belirlenmesi durumunda, hoşgörü sınırları içerisinde kalacak şekilde bir mirasçıya biraz fazla değerdeki taşınmazı vermesi miras bırakanın mal kaçırma kastıyla hareket ettiğini göstermeyeceğinden, açılan muvazaa davasının davanın reddi gerekeceği-
Davalıların her birinin taşınmazın ayrı ayrı bölümlerine elattıkları mahkemece belirlendiğine göre, her bir elatanın elattığı yerle sınırlı olmak üzere avukatlık ücreti ve harçtan sorumlu tutulması gerekeceği-
Tapu iptal-tescil davalarının kayıt malikleri aleyhine açılacağı, somut olayda, fenni bilirkişiler tarafından keşif sonrası düzenlenen rapor ve krokiden ihyası istenen kadastral parselin bazı bölümlerinin yolda kaldığı görülmekte ise de diğer bazı bölümlerinin dava dışı kişilere verilen imar parselleri içerisinde kaldığının anlaşıldığı, bu durumda kadastral parselin ihyası halinde o parselin gittiği tüm imar parselleri yönünden hüküm kurulması gerekeceğinden, o imar parselleri maliklerinin davada yer almaları gerekeceği-