Temsil olunan yetkisiz temsilcinin yaptığı sözleşmeye icazet verebileceği ve icazet verdiği takdirde de temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlem temsil olunanı bağlayacağı, temsilcinin yaptığı inanç sözleşmesindeki koşullara uygun davranan ve sonraki hukuki işlemlerini bu doğrultuda gerçekleştiren murisin inanç sözleşmesine icazet vermiş olduğu- Murisin inanç sözleşmesine icazet vermediğinin kabulü hâlinde, oldukça değerli ve kira gelirleri de yüksek olan taşınmazların çok uzun yıllar boyunca davacı şirket tarafından tasarruf edilmesine ses çıkarmamış olmasının hayatın olağan akışıyla bağdaştırılmasının da mümkün olmadığı- Bizzat muris tarafından açılan ferağa icbar davasının ilk oturumunda davacı şirket vekilinin davayı kabul etmesi ve bu davada verilen tescil kararının temyiz edilmeksizin kesinleştirilmiş olmasının inanç sözleşmesinin bir gereği olarak yapılmış olduğu, zira, inanç sözleşmesinde tarafların, sadece taşınmazlar hakkında satış vaadi sözleşmesi yapılması hususunda değil, ileride gerektiğinde tapuca kati olarak devirlerinin de sağlanması mümkün olmak üzere anlaşmış olduğu- İ. sözleşmelerinin kendine özgü sözleşmeler olması nedeniyle davacı şirketin o dava sırasında satış vaadi sözleşmesinin inançlı olarak yapıldığı yönünde bir savunma ile temlik işlemine karşı koymaması nedeniyle satış vaadi sözleşmesinin hukukiliğinin kesinleştiğinden söz edilemeyeceği gibi davacının eldeki davada ileri sürdüğü iddiaların da iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan söz edilemeyeceği- "İ.lı işlemin belgesi olarak dosyaya sunulan adi belgenin düzenlendiği tarihte vekilin davalıların murisinin vekili olduğuna dair bir vekâletname bulunmadığı gibi nam ve hesabına inanç sözleşmesi yapılan murisin bu sözleşmeye sonradan icazet verdiğinin de kabul edilemeyeceği, böyle olunca anılan belgenin geçersiz olduğu, kaldı ki ferağa icbar davası sırasında davacı şirket vekilinin hiç bir çekince ileri sürmeksizin ve taşınmaz bedellerinin de tahsil edildiğini belirterek davayı kabul ettiği, tüm bu olgular bir arada değerlendirildiğinde eldeki davanın kanıtlanamadığı" şeklindeki görüşün ve " belgenin bir inanç sözleşmesi niteliğinde bulunmasına ve dosya kapsamındaki delillere göre kendi nam ve hesabına sözleşme yapılan murisin bu sözleşmeye icazet verdiğinin anlaşılmasına karşın, davalılar tarafından sözleşme altındaki imzanın vekile ait olmadığı iddia edildiğinden bu iddianın da araştırılması gerektiği" yönündeki görüşün (mahkeme huzurunda bizzat dinlenen vekilin davalılar murisinin verdiği yetkiye dayanarak inanç sözleşmesinin yapıldığını ve altındaki imzanın kendisine ait olduğunu beyan etmiş olması karşısında) HGK çoğunluğu tarafından kabul edilmediği-

Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.07.2013 tarihli ve 2011/186 E., 2013/296 K. sayılı kararın davalılar vekili tarafından temy ...
İlgili bağlantılar