Ceza dosyasında ve soruşturma dosyasında alınan beyanlardan dava dışı kişinin davalı nam ve hesabına onun temsilcisi sıfatıyla hareket ettiği, davalı ile dava dışı kişinin birlikte ve ortaklaşa faaliyet yürüttüğünün saptandığı, dolayısıyla dava dışı kişi tarafından yapılan işlemlerin davalı yönünden bağlayıcı olduğu- "Ceza yargılamasında savcılık aşamasında ve kollukta alınan ifadelerin temsil yetkisinin varlığına yönelik ikrar olarak kabul edilemeyeceği, eldeki dava dosyasına dava dışı kişinin davalıyı ve inşaat firmasını temsile yetkilendirildiğine dair herhangi bir ortaklık sözleşmesi, vekâletname, imza sirküleri gibi kayıt ve belge ibraz edilmediği, davalı yüklenici ile davanın dayanağı sözleşmeyi ve makbuzları imzalayan dava dışı kişi arasında iş ilişkisi olup olmadığının ve her ikisinin birlikte hareket edip etmediklerinin tespiti için yeterli inceleme ve araştırmanın yapılmadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacı, davalı şirketi muhatap göstererek 09.07.2012 tarihinde fesih ihtarnamesi göndermiş ve ihtarnamede muaccel kira borcunu ödemeyen kiracıya borcunu ödemesi için Kanun’da öngörülen otuz günlük mehil vermiştir; temerrüt ihtarnamesi 11.07.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı şirket otuz günlük yasal süreyi geçirdikten sonra  ödemede bulunmuş ve temerrüt olgusu gerçekleşmiş olduğundan mahkemece, davalı şirket hakkında temerrüt nedeniyle tahliye kararı verilmesi gerektiği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, "davalının kira sözleşmesini kiracı ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, sözleşmeyi şirket temsilcisi olarak imzalamadığı, bu nedenle kiracının davalı Y.E.Ö. olduğu, temerrüt ihtarnamesinde muhatap olarak sadece davalı şirketin gösterildiği, davalı kiracı Y.E.Ö.’ın gösterilmediği, geçersiz ihtarnameye dayanılarak temerrüt nedeniyle tahliye isteminde bulunulamayacağı, direnme kararının değişik gerekçe ile onanması gerektiği" görüşü ileri sürülmüş ise de, Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Müspet zarar, alacaklının tam ve doğru ifaya olan menfaati yansıttığı ve bu menfaat, borçlu edimi vaktinde ifa etmiş olsaydı alacaklı hangi ekonomik durumda olacaksa idiyse o durumu ifade ettiği-
Mahkemece dava kabul edilmiş ise de; dosya kapsamına göre dava dışı R.K.’ın ihtilafsız dönemlerde davacı şirket adına işlemler yaptığı, bunun yanında davaya konu 30.11.2015 tarih ve ... sayılı faturanın da davacı şirket tarafından düzenlendiği ve fatura üzerindeki hesap numarasına ödeme yapıldığı, bu durumda dava dışı R.K.’ın temsilci olarak hareket ettiği ve yine bu şahsın işlemlerinin davacı tarafça benimsenip onandığı, TBK'nın 46. maddesi gereğince yetkisi olmayan kimsenin temsilci olarak işlem yapması halinde bu işlem onanıp benimsendiği takdirde temsil olunanı bağlayacağından davanın reddinin gerektiği-
Kural olarak yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçlarının, doğrudan doğruya temsil olunanı bağladığı, alacak ve borçların temsil olunana intikâl ettiği- Hukuki muamelede bulunanın yetkili temsilci olmaması halinde, temsil olunanı bağlamayacağından yetkisiz temsilcinin şahsen sorumlu olduğu- Ancak bir kimsenin yetkisi olmadığı halde temsilci olarak bir hukuki işlem yaptığı ve bu işlemin temsil olunan tarafından onandığı ve icazet verildiği taktirde temsil olunanı bağlayacağı-
Eser sözleşmesinden kaynaklı, işin ayıplı yapıldığının tespiti ve fazla ödenen bedelin iadesi istemine ilişkin davada; davalı kendi imzasını taşıyan tahsilat makbuzlarındaki imzaları inkâr etmiş ve sahtelik iddiasında bulunmuşsa davalının isticvap edilip huzurda imza attırılarak değerlendirme yapılması, incelemeye rağmen sahtecilik konusunda kesin bir kanaat oluşmaz ise karşılaştırma yapmaya elverişli imzalar ilgili yerlerden getirtilip inkâr edilen imzaların davalıya ait olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılması, yetkilisi olmadığını ileri sürdüğü imzasını taşıyan makbuzlarla ilgili olarak davalının çalışanı olup olmadığı da ilgili kurumlardan araştırılıp davalının ödeme yapılan tarih ve dönemlere ait ticari defter, kayıt ve belgeleri ibraz ettirilip yine mali müşavir bilirkişiden davalının bu şahsın yaptığı tahsilat ve işlemler ile yaptığı işlere onay verip vermediği ve yetkili temsilcisi gibi hareket etmesini benimseyip benimsemediği ile ödemelerin davalıya yapılan ödemelere katılıp katılmayacağı konusunda TBK’nın 46 ve devamı maddeleri uyarınca rapor alınıp, yaptırılacak imza incelemesi ve yapılan ödemenin davalıya yapılan ödemeye katılıp katılmayacağına dair inceleme sonucuna göre davacının davalıya sözleşme gereğince yaptığı toplam ödeme miktarı belirlenip, bulunacak toplam ödeme miktarından davalı yüklenicinin gerçekleştirip hakettiği iş bedeli düşülerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Temsil olunan yetkisiz temsilcinin yaptığı sözleşmeye icazet verebileceği ve icazet verdiği takdirde de temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlem temsil olunanı bağlayacağı, temsilcinin yaptığı inanç sözleşmesindeki koşullara uygun davranan ve sonraki hukuki işlemlerini bu doğrultuda gerçekleştiren murisin inanç sözleşmesine icazet vermiş olduğu- Murisin inanç sözleşmesine icazet vermediğinin kabulü hâlinde, oldukça değerli ve kira gelirleri de yüksek olan taşınmazların çok uzun yıllar boyunca davacı şirket tarafından tasarruf edilmesine ses çıkarmamış olmasının hayatın olağan akışıyla bağdaştırılmasının da mümkün olmadığı- Bizzat muris tarafından açılan ferağa icbar davasının ilk oturumunda davacı şirket vekilinin davayı kabul etmesi ve bu davada verilen tescil kararının temyiz edilmeksizin kesinleştirilmiş olmasının inanç sözleşmesinin bir gereği olarak yapılmış olduğu, zira, inanç sözleşmesinde tarafların, sadece taşınmazlar hakkında satış vaadi sözleşmesi yapılması hususunda değil, ileride gerektiğinde tapuca kati olarak devirlerinin de sağlanması mümkün olmak üzere anlaşmış olduğu- İ. sözleşmelerinin kendine özgü sözleşmeler olması nedeniyle davacı şirketin o dava sırasında satış vaadi sözleşmesinin inançlı olarak yapıldığı yönünde bir savunma ile temlik işlemine karşı koymaması nedeniyle satış vaadi sözleşmesinin hukukiliğinin kesinleştiğinden söz edilemeyeceği gibi davacının eldeki davada ileri sürdüğü iddiaların da iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan söz edilemeyeceği- "İ.lı işlemin belgesi olarak dosyaya sunulan adi belgenin düzenlendiği tarihte vekilin davalıların murisinin vekili olduğuna dair bir vekâletname bulunmadığı gibi nam ve hesabına inanç sözleşmesi yapılan murisin bu sözleşmeye sonradan icazet verdiğinin de kabul edilemeyeceği, böyle olunca anılan belgenin geçersiz olduğu, kaldı ki ferağa icbar davası sırasında davacı şirket vekilinin hiç bir çekince ileri sürmeksizin ve taşınmaz bedellerinin de tahsil edildiğini belirterek davayı kabul ettiği, tüm bu olgular bir arada değerlendirildiğinde eldeki davanın kanıtlanamadığı" şeklindeki görüşün ve " belgenin bir inanç sözleşmesi niteliğinde bulunmasına ve dosya kapsamındaki delillere göre kendi nam ve hesabına sözleşme yapılan murisin bu sözleşmeye icazet verdiğinin anlaşılmasına karşın, davalılar tarafından sözleşme altındaki imzanın vekile ait olmadığı iddia edildiğinden bu iddianın da araştırılması gerektiği" yönündeki görüşün (mahkeme huzurunda bizzat dinlenen vekilin davalılar murisinin verdiği yetkiye dayanarak inanç sözleşmesinin yapıldığını ve altındaki imzanın kendisine ait olduğunu beyan etmiş olması karşısında) HGK çoğunluğu tarafından kabul edilmediği-
Ortaklığı idare yetkisi bulunan temsilcinin yapacağı işlemin, ortakları, üçüncü şahıslara karşı eşit olarak sorumlu kıldığı- Adi ortaklığı temsilen idareci şerikin (ortak-temsilcinin) imzaladığı bonolardan dolayı diğer ortakların da sorumlu olacağı- Temsil yetkisinin; zımnen icazet, temsil belgesi, adi ortaklık sözleşmesi veya ortaklık kararı ile verilebileceği-
Davacının verdiği vekaletname ile ihbar olunan kardeşinin mal, hizmet ve kredi aldığı, birlikte kullanarak tasarruf ettiği, bunun davacının yapılan işlemlere muvafakat ettiği anlamına geldiği savunulmuş olup, davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılarak, vekaletname tarihi ile borç senetlerinin imzalandığı tarihi arasındaki dönemde, ihbar olunan kardeşi tarafından alınan vekaletnameye dayalı olarak vekaletname kapsamı dışında davacı adına başkaca işlemler yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise bu işlemlerin dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 s. BK. mad. 38 (TBK. mad. 46) uyarınca, davacı tarafça benimsenip benimsenmediği, taraflar arasında bu hususta bir teamül oluşup oluşmadığı araştırılıp, benimsemenin mevcudiyetinin belirlenmesi durumunda menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerektiği- Takip dayanağı senetlerden 7517 sayılı senet kimyevi gübre kredisine ilişkin olup, vekaletname sadece gübre satın almaya yönelik verildiğinden kredi çekmeye yetki verildiği kabul edilemeyeceğinden senedin de vekaletnamede verilen yetkilerin kapsamı dışında kaldığının kabulü ile, bu senetten dolayı da davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiği-
Kaza 2007' de gerçekleşmiş olup maluliyet oranının tespiti açısından kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü'ne uygun olarak Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden usulüne uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde davacının maluliyet derecesi ve oranının belirlenmesi amacıyla rapor alınması gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor