Her bir kredi borcu için tasarrufun iptali koşullarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, zira söz konusu takibe konu kredi borçları birbirinin devamı mahiyetinde olmayıp bağımsız kredi sözleşmelerinden oluşmakta olduğu-
İİK. 40 uyarınca, alacaklının iade etmesi gereken miktardan haberdar edilmesinin bir muhtırayla sağlanması gerektiği- Alacaklının muhtıra tebliğine rağmen bu parayı iade etmemesi hâlinde temerrüdün oluşacağı ve kendisinden "yasal faiz" istenebileceği- Borçlunun "ödeme tarihinden itibaren faiz" isteğinin "genel mahkemede" açılacak ayrı bir davanın konusunu oluşturacağı- Alacaklının iade etmesi gereken paraya, muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren (muhtıra ile süre verilmiş ise bu süreden sonra) uygulanacak faiz oranı "yasal faiz" olup, takip hukukuna göre gerçekleştirilen eski hâle iade içerisinde taraflar arasındaki ilişkinin "ticarî iş" olduğu dikkate alınarak faiz oranının belirlenemeyeceği-
Davalı taşıyan taşıma konusu emtiayı söz konusu şirket deposundan hasırlı olarak aldığını iddia etmiş ise de; davalı taşıyanın itirazi  kayıt koymaksızın emtiayı  teslim aldığı, bu durumun, davalı şirkete  emtianın sağlam teslim edildiğine dair karine oluşturacağı ve bunun aksinin yazılı belge ile davalı tarafından  ispat edilmesi gerekeceği, ispat yükü üzerinde olan davalı şirket emtianın hasarlı teslim alındığını ispat edemediğinden ilk derece mahkemesince ispat yükünün davacıda olduğu ve hasarın kara taşımasında gerçekleştiği davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kadının 6-7 yaşlarında iken yaşadığı bir cinsel tacizin kadına sonradan kusur olarak yüklenemeyeceği, boşanmada kusur olmayan kadın yararına manevi tazminata hükmedileceği-
İcra hukuk mahkemesince süresinde dosya arasına alınmayan, gider avansı ve bilirkişi ücreti ödendiğine dair dekont için meydana gelen gecikmeden şikayetçinin kusuru olmadığı, bu nedenle şikayetin süresinde yapıldığının kabulü gerekeceği-
Y.li idrak gücüne sahip olan çocuğun velayetin değiştirilmesi davasında dinlenebileceği-
HUMY.nın 363 vd. maddelerinde anılan hususları kapsamayan keşfin yapılmasının hava koşulları gözetildiğinde olanaksız bulunduğu 1. ayda yapılmasına, üstelik keşif sırasında incelenmesi, dosyada yer alması zorunlu tüm belge ve kayıtların getirtilerek dosyanın keşfe hazırlanmasından evvel yazılı biçimde düzenlenen ara kararı ve buna dayalı olarak verilecek önel ve kesin önelin uygulamada HUMY.nın 414, 163. maddeleri açısından bir sonuç doğurması olanağının bulunmayacağı-
Yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı olup olmadığının, bilirkişinin görüşüne başvurulmadan, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenebileceği–
Dava konusu yayınla davacının kişilik haklarına saldırı oluşup oluşmadığını saptamak için mahkemenin bilirkişiye gereksinim duymaması gerekirken davacı yanın istemi üzerine yapılan bilirkişi incelemesinin masraflarının davalıya yükletilemeyeceği–
Mahkemece, tensip ara kararı ile istenen avansın bilirkişi ücretine ilişkin olduğu belirtildiğinden, anılan avans, delil ikamesi avansı niteliğinde olup, HMK'nun 324. maddesine göre, bu avansın süresinde yatırılmamasının hukuki sonucunun, delile dayanan tarafın delilden vazgeçmiş sayılması olduğu, mahkemece, istenen masrafın gider avansı olarak adlandırılmasının, onun delil ikamesi için avans olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği, o halde, mahkemece işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile delil ikamesi avansının gider avansı olarak nitelendirilip verilen kesin sürede yatırılmaması üzerine dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
28.05.2013 tarihli celsede 300,00 TL gider avansının mahkeme veznesine depo edilmesi için usulüne uygun şekilde ihtaratlı kesin süre verilmediği gözetilerek bu konuda davacılar vekiline usulüne uygun şekilde kesin süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece gerekçeli karada yer almayan yargılama giderleri ve mahkeme harçlarına ilişkin olarak ve davacı vekili lehine hükmedilen vekalet ücreti miktarının arttırılacak şekilde hükmün tashih yolu ile değiştirilmesi usule aykırı olduğu gibi bu şekilde temyiz talebine konu edilebilecek hususların tashih yolu ile değiştirilmesinin hatalı olduğu-
Bilirkişi ücretinin delil avansı niteliğinde olduğu- Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmamasının davanın dava şartı yokluğu ile reddine neden teşkil etmeyeceği- Belirtilen sürede delil avansı giderini yatırmayan tarafın dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılacağı- Taraflara bozma sonrası duruşma gününü bildirir tebligat yapılmadığından kesin süreye ilişkin ara kararın usul ve yasaya uygun kabul edilemeyeceği-
İmza itirazında bilirkişi incelemesi yapılması için bilirkişi avansını yatırmak üzere celselerde borçluya süre verilmiş ise de; ilk oturumda sürenin kesin olduğunun belirtilmediği ve ayrıca süreye uymamanın hukuki sonuçlarının ihtar edilmediği, sonraki celsede verilen sürede ise delil avansının yatırılacağı yerin gösterilmediği, bu durumda kesin sürenin hukuki sonuçlarını doğurur mahiyette usulüne uygun olarak verilmiş bir süreden bahsedilemeyeceği, buna karşılık davacı vekilinin karar celsesinde bilirkişi ücretinin süresinde ödendiğine dair PTT makbuzu sunduğu, mahkemece ödemenin Uyap sisteminde görünmediğinden bahisle itirazın reddi ile tazminat ve para cezası takdirine yer olmadığına karar verildiği görülmüşse de, verilen sürede borçlu tarafından delil avansının yatırıldığının kabulü ile bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İlk kira sözleşmesinin ortadan kalktığı tarafların kabulünde olduğu anlaşılmasından, ilk sözleşme akdedilirken tahakkuk edecek kiraların teminatı olarak verilmiş olan teminat mektubunun iadesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususu üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Adli yardım talebi reddedilen başvurucuların, yargılama giderlerini ödememesi üzerine davanın usulden reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği-
Delil avansına yönelik ara kararında mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmesi ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde bu delilin ikamesinden vazgeçildiğinin kabulü ile dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ihtar edilmesi gerekeceği, somut olayda, mahkemece, gider avansı olan tebligat ve diğer giderlerin dava açılırken yatırılmış olduğu, bu giderlerin 2 haftalık kesin süre içerisinde yatırılmamasından dolayı yapılamayan veya geciken bir işlem bulunmadığından davanın bu gerekçeyle reddi doğru olmadığı gibi, keşif ve bilirkişi ücreti delil avansı olduğu halde bunları da gider avansı kabul etmek suretiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, dava konusu ayıplı aracın teknik donanımını gösteren bilgi ve belgelerin (araç kataloğu, kitapçığı vb) temin edilerek bu araçtaki özellikler ile haczin yapıldığı tarihteki aynı marka ve model aracın yine teknik donanımını gösteren bilgi ve belgelerin (araç kataloğu, kitapçığı vb) getirtilerek (bilirkişi incelemesiyle) fiyata etkili teknik donanımlarının karşılaştırılması, bu suretle ayıplı araçta bulunmayan özelliklerin değerleri tespit edilip, bu karşılığın haciz tarihindeki (icra dosyasındaki değer belirleme tarihindeki) aracın değerinden mahsubu suretiyle ayıpsız araç yerine talep edilebilecek miktarın bulunması gerekeceği-
Hâkimin, HMK'nun 266. maddesi uyarınca, ancak çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, bilirkişi incelemesi yaptırabileceği, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda ise bilirkişiye başvuramayacağı, taşınmaz ihalesi İİK'nun 123 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, mahkemece, ihalenin feshi isteminin İİK'nun 134. maddesine göre incelenerek, sonuçlandırılmasının gerekeceği-
Faiz başlangıca ve oranına itiraz etmiş olan borçlunun bu itirazının, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenebilecek nitelikte bulunması nedeniyle, icra mahkemesince «bilirkişi ücreti yatırılmadığı»ndan bahisle, itirazın esası incelenmeksizin «faiz oranına itirazın icra müdürlüğünce dikkate alınmasına» şeklinde karar verilemeyeceği—
Delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinden ayrılması, delillerin ikamesi için alınacak avansın gider avansı içinde yer almaması gerektiği-
Temliklerin muris muvazaası nedeniyle geçersiz olup olmadığı hususunun hâkim tarafından çözümlenmesi gerektiği, bilirkişiye başvurulmasının hatalı olduğu ve bu durumda davacı tarafa bilirkişi ücretini yatırması için verilen süre ve buna bağlanan sonuç da usul hukukuna aykırı olduğundan, kesin süreye uyulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilemeyeceği-
İtirazın incelenmesi duruşmalarında, Avukatlık Ücret Tarifesinin 12. maddesi gözardı edilerek, tavan (maktu) vekalet ücreti aşılarak, nisbi avukatlık ücreti takdir edilemeyeceği—
Uzman bilirkişiden rapor alınarak tüm masraf dökümlerinin izahını denetime elverişli olacak biçimde yansıtan bir karar verilmesi gerektiği- Davacı tarafından yatırılan gider avansından karşılanan bilirkişi ücretinin yargılama giderlerine dahil edilmemesinin yasaya aykırı olduğu-
Aynı yerde bulunan dava veya icra dosyalarının getirtilmesi yükümlülüğünün taraf vekillerine yükletilemeyeceği ve mahkemece ilgili dosyanın re'sen istenmesinin gerekeceği-
11. HD. 02.05.2016 T. E: 2015/10699, K: 4938-
Mahkemenin , bilirkişi incelemesini 2 ve 3 no'lu ara kararlarının sonuçlarının gelmesine bağladığı, mahkemece, bu aşamada davacı kooperatifin tüm kayıt, defter, belge ve dayanakları ile bilanço, gelir-gider cetvelleri, yönetim ve denetim kurulu raporlarının öncelikle kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise ilgili Ticaret Sicil Memurluğu'ndan ya da anasözleşmenin 41. maddesi gereğince Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü'nden; yine gönderilmeyen noterlik belgesinin ilgili noterlikten istenmesi, daha sonra bilirkişi incelemesine karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece, henüz bilirkişi incelemesi aşamasına gelmemiş dosyada, davacının usulüne uygun olarak verilen kesin sürede bilirkişi ücretini de yatırmamasının yargılamanın uzamasına neden olmadığı hususu da gözönünde bulundurularak, eksik bilgi ve belgelerin tamamlanmasından sonra bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Gider avansının eksik olduğunun anlaşılması halinde, tamamlattırılması için HMK. mad. 120/2 gereğince verilecek iki haftalık kesin süre ile birlikte gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirlenmesi ve tarafa avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları konusunda uyarı yapılması gerekeceği; ancak bu süre içinde dava şartı noksanlığının giderilmemesi durumunda, davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedileceği-
3. HD. 20.09.2018 T. E: 2017/17162, K: 8839-
Senetteki imzanın borçluya ait olduğunun ispat külfetinin senedi elinde bulundurun, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu-
Davacıya verilen kesin sürenin HMK’nın 94. maddesi ile yargısal uygulamada öngörülen şartları taşımadığından hukukî bir sonuç doğurmayacağı, o hâlde, mahkemece HMK’nın 94. maddesinde belirtildiği gibi usulüne uygun olarak bilirkişi incelemesi amacıyla ara karar kurulup, müteakip işlemler de tamamlanmak suretiyle varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun olmayan kesin süreye sonuç bağlamak suretiyle davanın ispatlanamadığından bahisle reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin, senedi elinde bulundurup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu-
İtirazın iptali davası-
Menfi tespit davasının kısmi dava olarak açılabileceği- Davacı borçlu tarafından takip alacağının 2.000 TL' si bakımından borçlu olmadığının tespiti için açılan menfi tespit davasında, mahkeme bilirkişi incelemesi için gerekli ücret yatırılmadığından davanın reddine karar vermiş, Yargıtay'ca bu karar, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu'nun 10. maddesinin 3. fıkrası; "... kredi veren, asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemeyeceği" düzenlenmesini içermekle, somut olayda borçluya başvurmadan kefilden borcun ifası istediğinden, bilirkişi incelemesi yapılmadan davanın kabulü gerektiği- Bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından davacının ıslah talebinin yapılmamış sayılacağı-
CISG m. 11.gereğince milletlerarası mal satımı sözleşmesinin şekle tabi olmadığı dikkate alındığında teklif formunda davalının imzasının ve kaşesinin bulunup bulunmaması hususunun taraflar arasında sözleşmenin kurulması bakımından bir etkisinin olmayacağı- Davacının CİF klozu kapsamında navlun bedelini ve ihracat masraflarını ödeyerek taşınan emtiayı teslim yeri olan İstanbul'a gönderdiği ve yetkilisi tarafından davalı yetkilisine gönderilen e-posta ile malların geldiğine ilişkin bildirimi yaptığı, ancak yine aynı tarihte davalı yetkilisinin malın satış bedelini ödeyemedikleri için üzgün olduklarını ve gerekirse gümrük işlemleri için banka garantisi ya da şirket çeki verebileceklerini belirten bir e-posta gönderdiği, dosya kapsamında davalı tarafın böyle bir garanti verdiğine ya da gümrük, liman ve antrepo masraflarına ilişkin bir ödemede bulunduğuna ve sözleşme konusu malları teslim aldığına ilişkin bir delil sunulmadığı, davacı tarafın gerek kendisi gerekse de Türkiye'de bulunan iştiraki olan A.Ş. tarafından ödenen faturaların dosya kapsamında yer aldığı, bu bağlamda davalının içeriği CIF klozu çerçevesinde belirlenen CISG m. 52 kapsamındaki teslim alma borcunu yerine getirmediği, dolayısıyla, davalının CISG 61/1-b madde yollaması ile CISG m. 74 kapsamında tazminat talep edebileceği, bu tazminatın kapsamının sözleşmenin ihlal edilmesinden dolayı satıcının uğradığı zararın tamamını kapsayacağı- A.nda davalı/alıcı tarafından yapılması gereken ve malların gemiye yüklenmesi aşamasından itibaren doğan tüm masraflardan alıcının sorumlu olduğu- Davacının icra takibinden önceki zararlarına ilişkin olarak sunduğu faturaların liman terminal masrafları, ardiye masrafları, gümrük müşavirliği masrafları, damga vergisi, liman içi nakliye masraflarından oluştuğu, takip tarihinden dava tarihine kadarki zaman diliminde ise ardiye masraflarından oluştuğu, bu masrafların taraflarca kararlaştırılan CIF klozu çerçevesinde davalı tarafından ödenmesi gereken masraflar olduğu ve davalının bu masraflardan sorumlu olduğu- Davalı tarafından, davacı tarafça dosyaya sunulan faturaların bir kısmının davacının Türkiye'de bulunan iştiraki A.Ş. tarafından ödenen faturalar olduğu ve bu nedenle davacının husumet ehliyeti bulunmadığını ileri sürülmüşse de, satıcının davacı olduğu ve satım ilişkisi çerçevesinde davalı tarafından yerine getirilmesi gereken işlemlerin Türkiye'de kendisi ve iştiraki A.Ş. aracılığıyla yerine getirdiği ve daha sonra A.Ş.'nin masrafları davacıya tekrar fatura ettiği dikkate alındığında davadışı A.Ş.'nin davacının Türkiye'deki temsilcisi olarak hareket ettiği ve davalı tarafından yapılması gereken harcamaların A.Ş. eliyle yine davacı tarafından yapıldığı dikkate alındığında, davalının husumet itirazına itibar edilmediği- İcra takibine konu alacak miktarının faturaya dayalı likit olması nedeni ile davacının icra inkar tazminatı talebinin de kabulü gerektiği-
Taraflardan biri veya vekili mazereti nedeniyle belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelmemiş, mazeret dilekçesi göndermiş, mahkemece de bildirilen mazeret kabul edilmiş ise, mazeret bildiren tarafa tensip edilecek duruşma gününün davetiye ile bildirilmesi gerekeceği; zira duruşma gününün gelmeyen tarafa davetiye ile bildirilmesinde yasal zorunluluk bulunmakta olduğu- Mahkemece celsede davacının savunma hakkını kısıtlar şekilde ''UYAP'tan öğrenmesine'' şeklinde ara karar tesis edilmesinin hatalı olduğu-
9. HD. 09.07.2018 T. E: 6200, K: 14967-
Davaların uzaması veya uzatılmasını engellemek amacıyla, işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 163. maddesiyle getirilen kesin mehil kuralının, Kanunun amacına uygun kullanılması, başka bir anlatımla davanın reddi için araç görülmemesi gerekeceği, kesin mehile ilişkin ara kararının her türlü yanlış anlamayı önleyecek şekilde açık ve eksiksiz olması, yapılacak işlerin neler olduğunun tek tek gösterilmesi, ara karar gereğinin yerine getirilmesi için davacı tarafından yatırılması gereken masraf tutarının ayrıntılı olarak saptanması ve paranın nereye yatırılacağı ile bunun için verilen sürenin kesin süre olduğunun özellikle yazılması gerekeceği-
İİK'nun 278/3-1 maddesine göre, damat-kayınvalide arasındaki tasarrufun bağış niteliğinde olup iptalinin gerektiği ve tasarrufun İİK’nun 280/1. maddesi gereğince dahi iptale tabi olduğu anlaşılmış olmakla davanın kabulüne karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı-
Yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nispi karar ve ilam harcından, aynı şekilde 6100 sayılı HMK’nin 326/2. maddesi uyarınca hesaplanacak yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilecek vekalet ücretinden, her bir davalının, dava konusu taşınmazın tapuda paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı olması halinde tapudaki payları, elbirliği mülkiyetin söz konusu olması halinde ise miras payları göz önünde bulundurularak sorumlu tutulmaları gerekeceği-
Mahkemece verilen ara kararda masrafın gider avansından karşılanmasına, yetmediği takdirde davacı tarafından eksik avansın kesin süre içerisinde yatırılmasına karar verilmekle bilirkişi ücretinin net bir şekilde belirlenmediği, kesin sürenin başlangıcı konusunda da açıklık bulunmadığı, bilirkişi tarafından yapılması gereken işlerin neler olduğu hususunun somut bir biçimde ara karara yansıtılmadığı görüldüğünden, uyuşmazlığa konu ara kararının hukuka uygun olmadığı- Kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerektiği- Delil avansını yatırmayan tarafın, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacağı, mevcut duruma göre davacının iddiasını ispatlayamadığı, bu nedenle direnme kararının gerekçesi genişletilmek suretiyle onanmayacağı-
Takibe dayanak ilamın hüküm fıkrasında,  "...borcu üstlenen davalı TMSF'den tahsiline..." denmiş olduğundan, TMSF'nin borçtan sorumlu olduğu, şikayetçi bankaya karşı takip yapılamayacağı, bankanın husumet itirazının kabulü ile hakkındaki takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, ara kararında; “1 nolu ara karar yerine getirildiğinde dosyanın hesap bilirkişisine tevdine , bilirkişi için 150 TL ücret takdirine, bilirkişi ücretinin davacı vekilince 2 haftalık kesin süre içerisinde mahkeme veznesine yatırılmasına, yatırılmadığı takdirde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına” dair karar verildiğinin görüldüğü, bu durumda, mahkemece, ara kararında belirtildiği üzere, bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçilerek mevcut duruma göre karar verilmesi gerekirken, yapılan ihtarata da aykırı şekilde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Yapı eseri malikinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkin davada, davalı elektrik dağıtım şirketinin, ağır özen yükümlülüğü doğuran bir hizmet yürütmekte olup, yaptığı iş itibariyle her türlü önlemi alması gerektiğinden, direkte uyarıcı levhanın olmaması, direğe çıkılmasını engelleyici korkuluğun eğik olması, direğin, yerleşim alanı içinde herkesin kolaylıkla çıkabileceği bir vaziyette bulunması nedeniyle; gerekli güvenlik önlemini alma konusunda üzerine düşen yükümlülüğünü yerine getirmediği-
İİK.'nun para cezasına ilişkin bu hükmünün emredici nitelikte olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan re’sen uygulanması gerekeceği- İşin esasına girilmeden 'davanın reddine' karar verildiğinden, şikayetçi borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olduğu- Birden fazla taşınmazın aynı ilanla satışa çıkarılması halinde, satış bedelinin muhammen bedelin %50'sini ve satış masraflarını karşılayıp karşılamadığının tespiti; toplam paraya çevirme gideri satışı yapılan taşınmaz sayısına bölünmek suretiyle ayrıca müstakil harcamalar var ise bu miktara eklenerek İİK'nun 129. maddesindeki koşullara uygun şekilde satışın gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin belirlenmesi gerekeceği- İİK'nun 129/1. maddesi gereğince bu hususun tek başına ihalenin feshi nedeni olduğu gibi, mahkemece de re’sen gözetilmesi gerekeceği-
Sigortalı şayet ölüm aylığından yararlanılacak kadar sigortalılık süresini tamamlamadan ölmüş ve askerlik borçlanması ile birlikte yeterli süreye sahip olunabiliyorsa, hak sahiplerinin askerlik borçlanmasını yaparak ölüm aylığı bağlanmasına hak kazanabilecekleri- 2926 sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca üç tam yıl sigorta primi ödenmiş olması gerektiğinden davacının, eşinin sigortalılık süresine ilişkin prim borçlarını ödediği tarihi takip eden aybaşından itibaren ölüm aylığının bağlanmasına hak kazandığı-
Mahkemece, delil avansının süresinde yatırılmış olduğu kabul edilerek borçlunun kıymet taktirine itirazının mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalı ile aralarında 01/06/2010 başlangıç tarihli altı buçuk yıl süreli kira sözleşmesi bulunduğunu, otuz yılı aşkın süredir tekstil üretim işi yaptıklarını, halen kiracı olduğu taşınmazın üretim kapasitesine yetmediğini, 19/08/2016 tarihli ihbar ile kiralanana ihtiyacı olduğunu ve sözleşmenin süre sonunda yenilenmeyeceği hususu bildirildiği halde davalının taşınmazı tahliye etmediğini, taşınmaza kendi gereksinimi bulunduğundan iş yeri ihtiyacı nedeniyle davalının taşınmazdan tahliyesine, tahliye talebi açısından yıllık kira bedeli üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davalı şirketten ayrı ayrı daire satın alan 154 kişinin, aynı vekille temsil edilerek "tapularının tescili" için atıkları davada, "usul ekonomisi" gereğince birlikte yürütülmesi gereken mahkemenin ön inceleme duruşmasından önce, dava açılırken yatırılması gereken gider avansının her bir davacı için hangi amaçla yatırılması gerektiği izah edilmeden "verilen kesin süreye uyulmadığı" gerekçesiyle üstelik duruşma tarihinden önce taraflarca gider avansının büyük bir kısmının da yatırıldığı gözardı edilerek "davanın usulden reddedilmesinin" hatalı olduğu-
Resmi memur önünde yapılmayan harici satış senedine değer verilemeyeceği ve buna dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunulamayacağı-
Her ne kadar, davacı vekili mazeret dilekçesinde duruşma gününü UYAP'tan öğreneceğini belirtmiş ve mahkemece duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesine karar verilmiş ise de, kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için yerine getirilmesi gereken hususların bilinmesi gerektiği, bu durumda, mahkemece, kesin sürenin verildiği duruşma tutanağının davacı vekiline tebliğ edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
"Asıl borçlu"nun zamanaşımı itirazının kabulü ile icranın geri bırakılmasına karar verilmesine ilişkin kararın kesinleşmesine karşın, alacaklı tarafından İİK. 33/a-2 uyarınca 7 gün içerisinde alacak davası açılmaması halinde, "icranın geri bırakılması" kararının takibin iptaline ilişkin sonuçları doğuracağı ve bu durumda "icra kefili" borçlu hakkında da  talep doğrultusunda icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiği- NOT: Alacaklının "icranın geri bırakılması kararının kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde" açması gereken davanın "zamanaşımının vâki olmadığını ispat konusunda olacağı" İİK. m.33/a-II'de açıkça belirtilmiş olduğu halde, yüksek mahkeme bu kararında, alacaklının "temel ilişkiye dayalı alacak davası" olabileceğini belirtmiştir. Bu konuda ayrıca bknz: Yargıtay 11. HD. 09.06.2021 T. E: 5867, K: 4925; Yargıtay 12. HD. 20.06.2011 T. E: 14157, K: 12445; HGK. 15.03.2006 T. E: 12-61, K: 59; Antalya BAM 11 HD. 09.03.2020 T. E: 1350, K: 440; Yargıtay 12. HD. 08.02.2005 T. E: 25108, K: 2083 (www.e-uyar.com)
Hakem heyetince Dairemizce gerekçeli karar ile bilirkişi raporu ve gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderilmesi için üçlü makine mühendisinden alınacak rapora göre hüküm kurulması için gerektiğini belirten bozma ilamı üzerine itiraz hakem heyetince mail yoluyla verilen ara kararı üzerine davacıya bilirkişi ücreti yatırması için verilen üç gün sürenin yasada aranan koşullara uygun olmadığı-
Davanın 6100 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden önce açılmış bulunması karşısında, davanın açıldığı sırada yatırılması gereken bir avansın söz konusu olamayacağı ve hükmün anılan Yasa'nın yürürlüğünden sonra açılacak davalarda söz konusu olabileceği, esasen 448. madde anlamında dava açılma işleminin tamamlanmış olduğu anlaşıldığından, tamamlanmış işlemden sonra yürürlüğe giren Tarife'ye dayalı olarak gider avansının ödenmesinin istenemeyeceği, davanın HMK döneminde açılmamış olması, dilekçelerin teati aşaması tamamlanarak, tahkikat aşamasına geçilmiş olması karşısında bu aşamada masrafa gerek olması halinde HMK'nın 324. maddesi uyarınca sonuca gidilmesi gerektiği nazara alınması gerekirken, davanın gider avansı yatırılmadığı gerekçesiyle dava şartı noksanlığından reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın, belirsiz alacak davası olarak açıldığı ve sonradan belirli hale gelen alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunulduğu halde davanın HMK m.26/1 hükmüne aykırı olarak davanın alacak davası olarak kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Borçlu şirket aleyhine bir adet çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan icra takibinde, borçlu şirket, imzanın şirket yetkilisine ait olmadığından bahisle icra mahkemesine başvurarak imzaya itirazda bulunduğu davada, imzaya itiraz halinde, imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olacağı- İspat yükünün alacaklıda olduğu gözetilerek HMK'nun 324. maddesi kapsamında delil avansının alacaklı tarafından yatırılması için işlem yapılması, sonucuna göre imza itirazı hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi incelenmesi yaptırılamayacağı–
Yargılama giderlerine eksik hükmedilmesi doğru değil ise de; bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Kıymet takdirine itiraz üzerine noksan ücret ve masrafların miktarı da belirtilerek mahkeme veznesine yatırılması için kesin mehil verilmeden mahkemece itirazın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Kıymet takdir raporunun usulüne uygun olarak kesinleşmediği ve mahkemece belirlenen muhammen bedeller ihalede esas alınan muhammen bedellerin üzerinde olduğundan ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-
Davalının borçlunun yeğeni olduğu dikkate alındığında, borçlunun mal kaçırma kastını bilebilecek durumda olduğu, taşınmazın gerçek değerinin çok altında bir değer ile diğer davalı üçüncü kişiye devredildiği, tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleştiği, haciz tutanağı ile geçici aciz halinin tespit edildiği, davacı alacaklının alacağını tahsil etme imkanının olmadığı, bu nedenlerle dava konusu tasarrufların İİK 280/1 maddesi gereğince iptale tabi olduğu-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Islah ile dava dilekçesinde istenilmemiş olan alacakların da talep edilebileceği- Islah dilekçesi ile talepte bulunulan ve harcı da yatırılan alacak talepleri bakımından, dava tarihinin, artık ıslah tarihi sayılacağı ve faize ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği- Kural olarak dava dilekçesinde belirtilen alacak kalemlerinin her biri için alacak miktarının ayrı ayrı açıklanması gerektiği ancak belirtilmemiş ise toplam miktarın her bir alacak kalemine eşit olarak dağıtılması gerektiği-
HGK. 12.04.2023 T. E: 3-172, K: 307
Akaryakıt istasyonunda meydana gelen patlamada yaralanan davacının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin eldeki dava kusursuz sorumluluğa dayalı olup, dosya kapsamı ve ceza dosyası incelendiğinde davacıya atfı kabil kusur bulunmamasına göre delil avansını yatırma yükümlülüğünün davacı tarafa yükletilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece verilen 1 nolu ara karar incelendiğinde; kesin süre içinde delil avansının yatırılmaması halinde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarının ihtarına demekle yetinildiği, açıkça mevcut delillere göre karar verilip, gerektiğinde ret kararı verilebileceğinin ihtar edilmediği, dolayısıyla mahkemenin bilirkişi ücretinin süresi içerisinde yatırılmaması durumunda uygulanacak olan yaptırıma ilişkin ihtarının doğru olmadığı-
Dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması, tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin ise gider avansı içinde değerlendirilmemesi gerektiği- Tanık deliline dayanılması sebebiyle istenilecek giderin delil avansı olduğu, bu masrafların gider avansı olarak kabul edilerek davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece, yargılama oturumunda davacı tarafça ikmal edilmesi istenen toplam 1.131,00 TL'nin, HMK mad. 120 gereğince dava şartı olan gider avansı değil, HMK mad. 324 uyarınca ifade edilen delil ikame avansı olup, eksik masrafın kesin sürede ikmal edilmediği takdirde davanın usulden reddedileceğinin ihtarı bu nedenle hukuki sonuç doğurmayacağı-
Katkı payı davalarında katkı oranı bulunurken, tarafların dava konusu mal varlığı değerinin edinildiği tarihe kadarki toplam gelirlerinden tarafların sosyal statüleri ile konumlarına göre yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM'nun 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarlarının ne olacağının belirlenmesi, daha sonra toplam tasarruf miktarı karşısında davacı eşin katkı oranının bulunması, bulunan bu oranın dava konusu mal varlığının dava tarihindeki değeri ile çarpılarak varsa katkı payı alacağının tespit edilmesi, gerektiğinde hakkaniyet ilkeleri ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesinin göz önünde tutulması ve davacının katkı payı alacağı konusunda bir karar verilmesi gerekeceği-
17. HD. 17.09.2019 T. E: 2016/18498, K: 8107-
Geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemi-
Mahkemece, kesin mehilin sonucu açıklanıp ihtar edilmediğinden böyle bir ara kararını yerine getirmeyen tarafın bu durumun sonuçlarından sorumlu tutulmasının düşünülemeyeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemi-
7. HD. 14.04.2016 T. E: 12310, K: 8307-
Gider avansının; tebligat, bilirkişi ücreti ve diğer iş ve işlemler için dava açılırken alınması gereken bir tutar olduğu- Dava şartı olmayan ve HMK'nın 324. maddesinde düzenlenen, taraflardan birinin, ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen ve verilen kesin süre içinde yatırılmak zorunda olunan ( delil ikamesi için ) avansa ilişkin yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, diğer tarafın bu avansı yatırabileceği- Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı- Görüldüğü üzere her iki avansın niteliği ve yatırılmamaları halinde uygulanacak hükümlerin farklı olduğu-
Mahkemece, ön raporda bilirkişi tarafından esasa yönelik bir inceleme yapılmamasına ve eksikliklerin bir bölümünün davacıdan kaynaklanmamasına rağmen 150,00 TL ek bilirkişi ücreti takdir edilmesi ve dosyanın gidiş-dönüş masrafı ile ilgili ayrıntılı rakam belirtmeden kesin süre verilmesi, sonrasında kesin süre içerisinde masraf yatırılmadığından davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler denilmek suretiyle delil tespiti için yapılan giderlerin de yargılama giderleri içinde olduğu-
İtirazın iptali davası-
Bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenemeyeceği- "Yıllık izin ücretinin davacının fesih tarihindeki brüt çıplak ücreti; kıdem ve ihbar tazminatının ise giydirilmiş ücreti olan brüt üzerinden hesaplanması gerektiği"ne ilişkin bozma ilamı doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alarak kıdem, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının hesaplanıp hüküm altına alınması isabetli olduğu- İhbar tazminatının 6,19 TL'lik kısmına ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken, hüküm fıkrasında "ihbar tazminatı" yerine maddi hata sonucu yıllık izin ücreti yazılmasının ve yargılama gideri ile avukatlık ücretinin doğru hesaplanmaması hatalı olduğu-
Mahkemece, kesin süreye ilişkin ihtaratın borçlu vekiline tebliği yapıldıktan sonra neticesine göre karar verilmesi gerekliliği yerine getirilmeden sonuca gidilmesi doğru olmadığı gibi, İcra Müdürlüğünce haciz kararı alınmadan önce borca yeter mal gösterilmesi istenilmeden uygulanan haczin kaldırılması talebi yönünden hüküm kurulmamasının da isabetsiz olduğu-
Tapu iptali ve tescil davasında, davanın başarıya ulaşması halinde gerek yasal hasım durumunda bulunan Hazine, diğer kamu tüzel kişileri ve gerekse TMK'nun 713/2. maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil davalarında kayıt malikinin mirasçılarının harç, avukatlık ücreti ve diğer yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı-
İİK.128/a uyarınca borçlunun yatırması gereken bilirkişi ve keşif masrafları için, mahkemece yatırılması gereken miktarın kendisine bildirilmesi gerekeceği; mahkemece böyle bir bildirim (tebligat) yapılmadan 7 günlük sürenin işlemeye başlamayacağı-
Bir meskenin borçlunun haline münasip olup olmadığının haciz anındaki sosyal durumuna ve ailesinin ihtiyaçlarına göre belirleneceği, mahkemece “borçlunun haline münasip evi kaç liraya alabileceğinin, bilirkişiden rapor alınarak tespit edilmesinden sonra, tespit edilen bu miktarın, evin değerinden az ise evin satılarak borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanının alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına” karar verilmesi gerekeceği-
Menfi tespit ve ödenen kira parasının iadesi istemlerine-
Borçla ilgili yeniden yapılandırmaya gidilmiş olduğunun tespiti halinde 5464 Sayılı Kanunun Geçici 4.maddesinin 5.fıkrası hükmü uyarınca yeniden yapılandırılan borçlarda, borçlunun yapılandırma öncesi dönemde borca yaptığı itirazlar, kanun gereği ortadan kalkacağından, alacaklının itirazın kaldırılmasına yönelik isteminin de salt bu nedenle reddine karar verileceği; şayet, borçlunun böyle bir başvuruda bulunmadığının veya başvurmakla birlikte bunun maddede belirtilen süre ve koşullarda olmadığının tespiti halinde ise, 5464 Sayılı Kanunun başta 26.maddesi olmak üzere ilgili diğer hükümleri de dikkate alınarak işin esasının inceleneceği-
Davacının davalı asıl işverene ait işyerinde son alt işveren davalı şirketinin işçisi olarak çalıştığı, alt işverenin asıl işveren nezdinde asıl iş olan elektrik hizmetine ilişkin inşaat işlerini yaptığı, davacının da inşaat ustası olduğu, hizmet cetveli, taraf ve tanık beyanlarından anlaşılmış olup, davacının iş akdinin aynı işte ve aynı asıl işveren nezdinde her yıl ihale alan farklı alt işverenlere bağlı olarak devir gördüğü, bu nedenle her seferinde sona ermiş sayılamayacağı, davacının işinin kesintisiz şekilde 5 yıl 6 ay 10 gün sürdüğü, akdin belirsiz süreli sayılması gerektiği, davalı son alt işveren şirketi tarafından diğer davalı ile sözleşmesi yenilenmeyeceğinden; davacının da sözleşmesinin yenilenmeyeceğinin davacıya açıkça yazılı olarak bildirildiği ve davacıya kıdem tazminatının kısmen ödenerek işine son verildiği anlaşıldığından; davacının iş akdinin sona ermesinde davacıdan kaynaklanan bir haklı neden bulunmadığından davacının kıdem tazminatına hak kazandığı, çalışma süresine göre hesaplanan ihbar süresinde yazılı olarak bildirim yapılmış olması nedeniyle ihbar tazminatına hak kazanmadığı- Bilirkişi tarafından hesaplanan kıdem tazminatı, izin alacağı, fazla çalışma alacağı, genel tatil ve çalışma alacağı; hayatın olağan akışına göre hastalık, mazeret gibi haller gözönüne alınarak hesaplanan miktardan %30 takdiri indirim yapılması gerektiği değerlendirilerek bu hususun hesaplamada dikkate alındığı-
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davası-
Uyuşmazlık 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 04.02.2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.nun 120/2 ve 114/1-g maddesinin somut olayda uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin olup, uyuşmazlığa konu davanın 1086 sayılı HUMK.nun zamanında açılmış bulunması dilekçelerin tesbit aşamasını geçip tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek bu aşamada HMK.nun 324. maddesi uyarınca sadece delil avansı istenebileceği-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davası-
HMK.'nun yürürlüğünden önce açılan davalarda, davanın açıldığı sırada yatırılması gereken bir avansın söz konusu olamayacağı-HMK. mad. 448. madde anlamında da dava açılma işleminin tamamlanmış olduğu anlaşıldığından, tamamlanmış işlemden sonra yürürlüğe giren Tarife'ye dayalı olarak gider avansının ödenmesi istenmeyeceği- Masrafa gerek olması halinde de, HMK. mad. 324 uyarınca sonuca gidilmesi gerektiği-
Davacıya kesin süre ihtarını içeren tebligatta usulsüzlük olmayıp bilirkişi ücreti de 2 haftalık süre içerisinde yatırıldığından şikayetin reddi gerektiği-
«Sıra cetveline itiraz davası»nda, «bilirkişi ücretinin yatırılmaması halinde davanın reddine karar verileceği»nin açıkça ara kararında belirtilmemiş olması halinde, «davanın reddine» karar verilemeyeceği—
İİK m. 277 vd. göre açılan davaların dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği-
HUMK. mad. 414 (HMK. mad. 324) gereğince, taraflara istedikleri delillerin toplanması için gerekli olan giderleri yatırmak üzere sonuçları da hatırlatılarak kesin süre verilmesi gerektiği- Mahkemece oturumunda verilen ara kararları gereğince gider avansı yatırılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, HMK.nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenme hakkının, taraf teşkilini de içerdiği ve yargılamayla ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını sağlama amacında olduğu-  Kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 s. Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkin davanın, "dava şartı yokluğu" usulden davanın reddine karar verilmişse de, yöntemine uygun bir biçimde çekilme dilekçesi davacı asile tebliğ ettirilmeden ve yöntemine uygun bir şekilde kesin süre verildiği konusunda uyarıda bulunulmadan usulüne uygun keşif ara kararı alınmadan, dava koşulu nedeniyle usulden davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Bozma kararında "aracın teknik donanımını gösteren bilgi ve belgeler temin edilmeden düzenlenen bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetsizdir" denilmişse de, takip konusu araç borçlu şirket tarafından alacaklıya satılmış olup, aracın teknik donanımını gösteren bilgi ve belgeler borçlu şirket tarafından dosyaya sunulması gerektiğinden ve icra mahkemesince "takip konusu aracın teknik donanımını bildiren bilgi ve belgelerin sunulması" için taraflara on beş günlük kesin süre verilmesine rağmen, borçlu vekili tarafından sadece fatura fotokopisi sunulduğundan, bu durumda dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre başka bir sonuca ulaşılamayacağı ve anılan bilirkişi raporuna göre davaya konu aracın değerinin tespitine dair verilen yerel mahkeme kararının isabetli olduğu-
22. HD. 12.03.2019 T. E: 2016/7282, K: 5689-
Borcun doğumundan sonra borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan devir işlemlerinin “örtülü iş yeri devri” niteliğinde sayılacağı ve alacaklıların hakların etkili olmayacağı-
Gider avansı için iki haftalık kesin süre verilmesi gerekirken, icra mahkemesince bir hafta kesin süre verilmesinin isabetsiz olduğu-
Mahkemenin usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdireceği; yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai kararın, hüküm teşkil ettiği; hükmün, yargılamanın sona erdiği duruşmada verileceği ve tefhim olunacağı; HMK. 297. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği; gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı; kararın gerekçesiyle hüküm sonucunun çelişkili bulunması, müphem ve kendi içerisinde çelişkili, infazda tereddüt oluşturacak şekilde yazılmış olmasının bozma nedeni teşkil ettiği -
HMK’nun 115/2 ve 120/2. maddeleri ve HMK. Gider Avansı Tarifesi'nin 6. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirtilerek ve hukuki sonuçları hatırlatılarak, tamamlanması için kesin süre verilmesi gerekeceği-
HUMK zamanında açılan davada, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK.'nun 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği- Kapsamı da belirtilmeden gider avansı istenmesi yerinde olmadığı, mahkemenin davanın reddine dayanak aldığı, davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında "alınması gereken avansın ne miktarda ve hangi işlere ilişkin olduğu, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağının açıkça belirtilmemesi ve belirtilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının da açıklanmamasının hatalı olduğu- Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerektiği-
Kooperatif çalışanlarının haksız eylemi nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimsenin lehine hükmedilecek olan manevi tazminat tutarının, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alınarak belirlenmesi gerekeceği-
Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu - İddianın ispatı yönünde masraf yatırılması gerekiyorsa, bu masrafın da ispat külfeti kendisinde olan tarafça yatırılması gerekeceği- (Not: Bu kararda alacaklının süresi içinde bilirkişi ücretini yatırmamış olması nedeniyle borçlunun yatırdığı gider avansının (borçlunun) muvafakati dışında bilirkişi masrafı olarak kullanılmış olmasının bozma ilamının kaldırılma sebebi olduğuna dair ayrıca bknz: 12. HD. 28.04.2015 T. E:1844, K: 11585)-
Mahkemece, borçlu tarafından yatırılan avansın, PTT şubesinden süresi içerisinde çekilmediğinden borçluya iade edildiği; borçlunun ise paranın iade edildiğini hükümden sonra öğrendiği, paranın PTT şubesinden çekilmeyerek, iade edilmesinde, borçluya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığından, borçluya tekrar süre verilerek yargılamaya devam olunması gerekeceği-
Gerek ara kararında gerekse borçlu vekiline gönderilen davetiyede eksik avansın yatırılmamasının hukuki sonuçlarının hatırlatılmadığı buna rağmen, Mahkemece, avansın verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, bilirkişi ücreti olarak istenen gider avansının verilen kesin süre içinde tamamlanmasının hukuki sonuçları hatırlatılarak, kesin süre verilmesi gerektiği-
Davacı vekilince dava açılırken gider avansının yatırıldığı ve bu avansın harcanmadığı anlaşıldığından, mahkemece, davacı tarafça baştan yatırılan gider avansı dikkate alınmadan oluşturulan bu ara kararın usulüne uygun olduğundan bahsedilemeyeceği-
Davalı kurum ile arasında sağlık hizmet sözleşmesi bulunduğunu, 2014 yılı eylül ayında acil hizmet verdiği hastalara ilişkin tutulan kayıtların uygun görülmeyerek hak edişinden 47.613,36 TL'nin kesileceğinin bildirildiğini, yapılacak kesintinin sözleşme ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek işlemin ihtiyadi tedbir yolu ile durdurulmasını ve kesintinin haksız olduğunun tespitine-
Taraflar arasındaki genel kurul kararlarının iptali davası-
Davalı kollektif şirketin tasfiyesi, dava dışı N. Çimento A.Ş.'nin %10 kurucu ortağı olan davalı kollektif şirketten intikal etmesi gereken %10'luk hissenin davacılara tahsisi ile tüm temettü ve kar paylarının hesaplanarak davacılara ödenmesi istemlerine-
Trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemi-
Eser sözleşmesinden kaynaklanan sözleşme dışı ilave iş bedeli alacağının tahsili istemine ilişkin davada, davalı iş sahibi üniversitenin 2547 sayılı Yasa'nın 56/b maddesi delaletiyle 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi uyarınca harçtan muaf olduğu-
Uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinden kaynaklanmış olup, gecikme nedeniyle ceza-i şart, kira tazminatı ve eksik işlerin giderimi ile nama ifaya izin ve davalı yükleniciye düşen bağımsız bölümün satışına yetki verilmesi istemine ilişkindir...
22. HD. 12.03.2019 T. E: 2016/7293, K: 5690-
Kiracı tarafından depozito bedelinin iadesi için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesine rağmen davalı tarafından yapılan yargılama gideri hakkında hüküm kurulmamış olmasının doğru görülmediği-
Geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkin davada, mahkemece, davalı şirketlerce SPK'ya yazılan yazılar incelenerek, bu listelere göre davacıdan tahsilat yapılıp yapılmadığı, davacıya herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı hususunda gerekirse bilirkişi raporu alınarak ortaya çıkacak sonuca göre davalıların hukuki durumları hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Hukukumuzda tanıkların taraflarca hazır edilmesini zorunlu kılan bir kural bulunmadığı- Hâkimin olaylara, adalet hizmetine çözüm odaklı yaklaşması, şekilci olmaması gerektiği- Keşif harç ve avansının kısa süreli farkla tamamlanmış olmasından dolayı keşiften vazgeçilmiş sayılması ve bu gerekçe ile davanın reddi kararı verilmesinin yerinde görülmediği-
Taraflar arasındaki iflas davası-
Kural olarak başka bir mahkeme sıfatıyla görülmek üzere dava açılan bu gibi hallerde Asliye Hukuk Mahkemesinin yargılamaya hangi sıfatla baktığını tensip kararından başlayarak karara bağlaması ve buna göre yargılamayı sürdürmesi, sonuçta da nihai kararında göstermesi gerekeceği- Örneğin, İş mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesine açılan bir davada seri yargılama usulü uygulanacağı gibi, temyiz süresi de tefhimle başlayacağından mahkemenin bu sıfatla davaya baktığını karar altına alması ve nihai kararında da göstermesi gerekeceği-
Mahkemece davalının savunması doğrultusunda delillerini toplaması, tanıklarını dinlemesi, davalının eşi tarafından yapılan temlikin satış mı, bağış mı olduğunu belirlemesi, dolayısıyla aynı resmi satış senedi ile yapılan diğer pay satışları itibariyle taşınmazlardaki paydaşlık durumunu tespit etmesi ve sonucuna göre bir karar vermesi gerekeceği-
Uyuşmazlığa konu davanın 1086 sayılı HUMK zamanında açılmış bulunması, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK'nun 324 maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği, gider avansı yatırılmadığı için davanın usulden reddine karar verilemeyeceği-
Bilirkişi ve keşif giderleri nedeniyle istenilecek giderlerin delil avansı kabul edilip, HMK. mad. 324 uyarınca sonuca gidilmesi gerekirken, ara kararda "keşif yapılması ve bilirkişi raporu alınması için belirtilen meblağın iki haftalık kesin sürede yatırılması için borçluya süre verildiği" ve bu paranın yatırılmaması halinde, HMK. mad. 120 gereğince istemin usulden reddine karar verileceğinin ihtarı yapılmasına karşın buna uyulmadığından, icra mahkemesince haczedilmezlik şikayetinin usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, bu masrafların gider avansı olarak kabul edilmemesi gerektiği-
6100 sayılı HMK'nun 312/1. maddesi hükmüne göre kural olarak davalı tarafın davayı kabul etmesi halinde yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinden sorumlu tutulması, bunun sonucu olarak davacı tarafın yaptığı giderlerin davalıdan tahsiline, vekille temsil edilmiş ise davacı taraf yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği- Harçlar Kanunu'nun 22. maddesi gereği muhakemenin ilk celsesinden önce cevap dilekçesi ile davanın kabul edilmesi halinde karar ve ilam harcının üçte biri ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 6. maddesine göre; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı öncesi davanın kabul edilmesi nedeniyle tarife hükümleri ile belirlenen ücretlerin yarısına hükmedilmesi gerekeceği-
İmzaya itirazda ispat külfeti alacaklıya ait olduğundan, icra mahkemesince “yapılacak bilirkişi incelemesi giderinin borçlu tarafından değil, alacaklı tarafından karşılanmasına” karar verilmesi gerekeceği-
Kefalet sözleşmesinin geçersizliği nedeni ile menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin davada, dava konusu taahhütnamenin incelenmesinde, taahhütnamede tek bir tarih ve miktarın yazılı olduğu, her bir borçlunun kefalet limitinin ve ödemeyi taahhüt ettiği borcun miktarının ve tarihininde yazılı olmadığı bu nedenle söz konusu taahhütnamenin  TBK 583/1. maddesi uyarınca şekli unsurlarını taşımadığından ve geçersiz olduğu- Davacılar vekilinin dava dilekçesinde belirttiği 1 adet icra dosyası için menfi tespit; 5 adet icra dosyası için ise istirdat isteminde bulunduğu, dava değerini 10.000,00-TL olarak gösterdiği; ıslah dilekçesinde ise dava değerini yükselterek ve fakat icra dosya sayısını 3 adet  ile sınırlayarak istirdat isteminde bulunduğu dikkate alınarak; henüz ödeme yapılmadığı bildirilen icra dosyası için bir miktar yönünden menfi tespit isteminin kısmen kabul edildiği; ıslahta gösterilen diğer üç icra dosyaları yönünden ödenen miktarların ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan istirdatına karar vermek gerektiği-
Asıl dosya davacılarından ..............'in fiil ehliyetine ve bu sebeple de açtığı davada dava ehliyetine sahip olmadığından bahsedilemeyeceğinden Özel Dairece bu yöne ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı-
Mirasçılıktan çıkarmanın (ıskat), mahfuz hissenin temelini teşkil eden aile dayanışmasının zedelendiği hallerde, mahfuz hisseli mirasçıyı mirastan uzaklaştırma olanağını miras bırakana tanıyan ölüme bağlı bir tasarruf olduğu; bu tasarrufla vasiyetçinin, mahfuz hisseli bir mirasçısını miras hakkından ve mahfuz hissesinden yoksun bıraktığı-
İcra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekeceği; dolayısıyla takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödeme yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararının olmadığının kabulünün gerekeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan ve itirazın iptali şeklinde açılan maddi tazminat istemi-
Mahkemece bilirkişi ücretinin yatırılması hakkında oluşturulan ara kararın ve kesin sürenin mazeret dilekçesi kabul edilen davalı alacaklı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesi, belirlenen kesin sürenin sonuçları hakkında tarafların uyarılması, ihtarata rağmen kesin sürenin gereğinin yerine getirilmemesi halinde HMK'nin 324. maddesi gereğince işlem yapılması aksi takdirde işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Haczedilmezlik şikayetini ileri süren borçlunun bu iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu- Mahkemenin ara kararında istenen avansın, keşif ve bilirkişi ücreti olduğu belirtildiğinden, istenen avans delil ikamesi avansı niteliğinde olup, HMK. mad. 324 gereğince, bu avansın süresinde yatırılmamasının hukuki sonucunun, delile dayanan tarafın o delilden vazgeçmiş sayılacağı olduğu-
Kira bedelinin tespiti istemi-
Tahkim yargılamasının tüm aşamalarından haberdar olan, yetkisiz olarak yapılmış olan işlemi bilmesine rağmen tahkim yargılamasında dahi sessiz kalan, itiraz etmeyen, ehliyetsizlik yada tahkim anlaşmasının geçersizliğini ileri sürmeyen tarafın, tenfiz yargılamasında ehliyetsizlik nedeniyle tahkim anlaşmasının geçersizliğini ileri sürmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı; bu nedenle, taraflar arasında geçerli bir tahkim sözleşmesi olduğunun kabulü gerektiği-
Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler ile dayanağı olan tüm dosyalar birlikte değerlendirildiğinde davaya bakan hakimin HMK'nun 46/1 fıkranın c bendinde yer alan, “farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verdiğinin” kabulüne olanak görülmediği, aynı maddenin e bendinde yer alan “hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması” unsurunun da somut olayda gerçekleşmediği, söz konusu bendlerdeki unsurların gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için davaya bakan hakimin bir bakıma kasıtlı tutum ve davranışı ile zararın oluşmasına maddi ve manevi tazminatın meydana getirilmesine sebebiyet vermiş olması gerektiği-  Davacı tarafın delillerini açıkça belirterek göstermek istediği tanıkların açık kimlik bilgileri ve adreslerini mahkemeye sunması gerektiği- Hakimin hukuki sorumluluğu ve buna bağlı olarak Devletin hukuki sorumluluğunu öngören HMK'nun 146/1. fıkrasının c ve e bendlerindeki hususların somut olayda gerçekleşmediği, buna bağlı olarak maddi ve manevi tazminatın unsurlarının da somut olguda oluşmadığı sonucuna varıldığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Trafik kazası sonucu meydana gelen araç hasar bedeli ile araçtaki hasarın tespiti için ödenen ekspertiz ücretinden oluşan maddi tazminat istemi-
Mahkemece, davacıların adli yardım talebinin değerlendirilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi halinde yargılamaya harç alınmadan devam edilmesi, adli yardım talebinin reddine karar verilmesi halinde ise nispi peşin harç noksanlığının Harçlar Kanunu'nun 30-32. maddeleri gereğince tamamlattırılması, harcın tamamlanması halinde işin esasının incelenmesi, aksi takdirde Harçlar Kanunu'nun 30. maddesinde gösterilen usul çerçevesinde hareket edilmesi gerekeceği-
Davalı borçlu hakkındaki kambiyo senedine dayalı olarak takip yapıldığı, davalı borçlunun yetkilisi bulunduğu şirket ile davacı arasındaki fatura tarihlerine göre dava konusu tasarrufun, taraflar arasındaki ticari ilişkinin doğumundan sonra gerçekleştiği, davalı borçlu hakkında yapılan haciz işlemlerine göre borçlunun aciz halinde olduğu, davalıların anne-oğul olup akrabalık durumu sabit olduğu gibi taşınmazın bilirkişi aracılığıyla tespit olunan tasarruf tarihindeki rayiç değeri ile akit tablosundaki bedel arasında fahiş fark bulunduğu sabit olduğundan mahkemece İİK. mad. 278 gereğince tasarrufun iptaline ilişkin davanın kabulünün isabetli olduğu-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine aykırı davranılması nedeniyle açılan, eksik iş ve imalat bedeli ile geç teslim nedeniyle cezai şart istemi-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemi-
Hakimin takdir hakkını kullanarak cezai şartı indirmesi halinde, yapılan indirim miktarının vekalet ücretinin hesaplanmasında dikkate alınamayacağı-
Mirasbırakan A. Ş. tarafından 176 parsel sayılı taşınmazının davalı kızı Seniha Öter’e, ondan da diğer davalı K. Ş.’e temlik edildiğini, işlemin mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptali ve tescile-
11. HD. 09.05.2016 T. E: 2015/10608, K: 5185-
Kazaya karışan her iki aracın ruhsatında kullanım tarzının ticari olarak belirtilmesi halinde, avans faize hükmedilmesi gerektiği-
İmza incelemesine yönelik yapılacak bilirkişi incelemesi için talep edilen giderin, ne için istendiğinin açık ve anlaşılabilir şekilde mahkemece verilecek kararda belirtilmesi gerekeceği-
Kural olarak yargılama giderlerinin, davada haksız çıkan (aleyhine hüküm verilen) tarafa yükletileceği, bir davada her iki taraf da kısmen haklı çıkarsa, mahkemece, yargılama giderlerinin, haklı çıkma oranına göre taraflar arasında paylaştırılacağı-
Mahkemece, davalı alacağının muvazaalı olduğundan terkinine dair verilen kararın, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 03.11.2010 tarih ve 2010/8390-12401 E.K. sayılı kararı ile iki kişiden oluşan bilirkişi heyetinin çelişkili rapor verdiği, çelişkinin giderilmesi için yeni bir bilirkişiden rapor alınması gerektiği, ayrıca davalıya ayrılan hissenin sıraya bakılmaksızın alacağı nispetinde davacıya verilmesine ve artanın sıra cetveline göre diğer alacaklılara ödenmesine karar verilmesi gerekirken alacağın terkinine denilerek yetinilmesinin doğru olmadığı belirtilerek bozulması üzerine, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacının verilen kesin süreye rağmen bilirkişi ücretini yatırmadığı gerekçesiyle, HMK'nın 120/2. maddesine göre davanın usulden reddine karar verildiği ve bu kararın onandığı-
3. kişi olan davalılar taşınmazları ellerinden çıkardıklarından davanın bedele döndüğünün kabulü ile 3. kişilerin taşınmazları ellerinden çıkardıkları tarihlerdeki bedeller ile sorumlu tutulmalarının isabetli olduğu, icra takip dosyasında aleyhine takip yapılmamış olan davalı dosyada borçlu olmadığı halde, bu davalının yaptığı tasarrufların bu icra dosyası yönünden de iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının, imza incelemesine ilişkin alınan bilirkişi raporuna itiraz etmeyerek alınan rapor doğrultusunda davanın kabulünü talep etmesi, davalının ise, alınan bilirkişi raporuna itiraz etmesi halinde, mahkemece, gerek görülen bilirkişi heyet raporu incelemesine ilişkin bilirkişi masrafının rapora itiraz eden davalı taraftan alınması gerekeceği-
Davanın kabul-red oranında yargılama giderlerinin taraflara yükletilmesi gerekeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemi-
Sigortalıların gelir, aylık ve ödeneklerinin nafaka borçları dışında haczedilemeyecekleri-
Senetteki/çekteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin, senedi/çeki elinde bulundurup takibe başlayan ya da imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğunu, mahkemece bilirkişi ücretini yatırması için alacaklıya usulüne uygun kesin süre verilmesi gerekeceği, bunun yerine, borçluya kesin süre verilerek, bu sürede bilirkişi ücretinin yatırılmaması halinde "borçlunun imza itirazından vazgeçmiş sayılacağına" karar verilemeyeceği-
Mahkemece, gider avansının ikmal edilmesi hususunda davacıya süre verilmiş ise de, talep edilen giderin keşif harç ve giderleri ile bilirkişi ücretleri olduğu, mahkemece verilen ara kararından anlaşıldığı, dosya kapsamı itibariyle tarafların belirttiği tüm delillerin HMK'nun 324. maddesinde belirtilen usullere uyulmak suretiyle toplanarak ve davalının açtığını belirttiği yönetim ataması ile aidat miktarını tespiti istemine ilişkin yerel mahkemenin dava dosyasının da işbu dava ile birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “davalı şirket vekili tarafından dava konusu çeklerin ilerde teslim edilecek mallara karşılık avans olarak alındığının kabulü karşısında, ispat külfetinin davalı şirkette olduğu ve avans olarak alınan çekler karşısında mal teslim olgusunun kanıtlanamaması nedeniyle davacının davalılara borcu olmadığının tespitine, dava konusu çeklerin davalılardan alınarak davacıya teslimine, 3. şahısların talep haklarının ortadan kalkmasına sebebiyet vereceğinden, davacının iptal talebinin reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Trafik kazası sonucu ölüm nedeni ile maddi tazminat-
Bir kimsenin haksız eyleminden dolayı suçlu olarak ceza mahkemesine sevkedilen kişinin dava sırasındaki masraf nedeniyle genel hükümler çerçevesinde bir hukuk mahkemesinde dava açabileceği-
Uyuşmazlık, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
“Kesin önel”e ilişkin ara kararında –HUMK.163 (yani HMK 94) uyarınca- yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için ne kadar ücret yatırılacağının belirlenmesi; özellikle tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması ayrıca önele uymamanın doğuracağı sonuçların da açıklanarak, tarafların uyarılması gerekeceği–
Taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde icra müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir olunacağı, hükmolunan taşınırın değerinin borsa veya ticaret odalarında olmayan yerlerde seçilerek bilirkişiden sorulup alınacak cevaba göre tayin olunacağı, ilgililerin bu hususta icra mahkemesine şikayet hakkı olduğu, şikayetçi borçlunun taşınır değerinin bulunulan yer ticaret odasına sorulması talebinin reddedilerek, doğrudan bilirkişi marifetiyle tespiti kararını yerinde olmayacağı-
Araçta üretim hatası bulunup, bunun gizli ayıp olduğunda kuşku bulunmadığı, zira, davalının üretici onarımını yetkili servis istasyonları eliyle yaptığı, bu istasyonların satılan araçların teknik özellikleri itibariyle arıza ve ayıbı doğru ve tam teşhis edebilecek, en kısa sürede ve tam anlamıyla giderebilecek elemanlar bulundurmak zorunda olduğu, deneme yanılma ile aracı tamire çalışan ve parça değişikliği yoluna giden servis çalışanlarının serviste bulundurulmasının sonuçlarının tüketiciye mal edilmesinin düşünülemeyeceği, kaldı ki, üretim hatasının varlığını rahatlıkla tespit edebilecek nitelikte olması gereken servisin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli periyotlarla tekrarlaması karşısında davada zamanaşımının varlığından da söz edilemeyeceği-
Borçlu vekilinin başvurusu ilama aykırı faiz ve alacak istenildiği yönündeki şikayete ilişkin olup, dosya içeriğinden tensip zaptının tebliği üzerine borçlu vekilinin verilen kesin süre içinde talep edilen bilirkişi ücretini mahkeme veznesine yatırdığının anlaşıldığı, bu durumda, mahkemece, İİK. 18/2 uyarınca bilirkişi incelemesi yaptırılarak, sonuca gidilmesinin gerekeceği-
Şahit dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin gider avansı içinde değerlendirilmesinin, HMK. mad. 324 karşısında, mümkün olmadığı- Gider avansı dava şartı iken, delil ikamesi avansının "dava şartı" olarak nitelendirilemeyeceği- Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmamasının, "dava şartı" nedeni ile davanın reddini gerektirmeyeceği- Tarafların belirlenen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilinden vazgeçmiş sayılacağı-
Fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılmasının mümkün olmadığı, bu nedenle imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar esas alınarak yapılması gerekeceği-
Alacaklı avans yükümlülüğünü yerine getirmemiş olsa da, borçlu tarafından yatırılan gider avansından karşılanmak üzere, itirazı konu imza üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, başkaca bir inceleme yapılmaksızın bilirkişi ücretinin yatırılmadığı gerekçesi ile imza itirazının kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kiraya verenin açık muvafakati bulunmadıkça kiracının anahtar teslimini ancak yazılı delille kanıtlayabileceği, kira sözleşmesindeki imza inkar edilmediğinden kira ilişkisi ve kira miktarının davacı kiraya veren tarafından kanıtlandığı-
Davacının adli yardım talebinin reddi sonrası dava açılırken alınması gereken harçlar alınmadığından usulünce açılmış bir davadan söz edilemeyeceği-
İİK'nun 89. maddesi uyarınca menfi tespit istemi-
İmza itirazında, imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin, takibe başlayarak imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu-
Temyiz konusu kararın temyiz eden aleyhine bozulamayacağını (Aleyhe bozma yasağı)–
Bilirkişi ücretinin yatırılmasına dair ara karar delil avansına ilişkin olup hizmet tespiti davası kamu düzenine ilişkin olduğundan, bilirkişi ücreti yatırılmasa dahi mevcut deliller çerçevesinde mahkemece bir karar verilmesi gerekeceği, ayrıca uyuşmazlığa konu davada tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK’nın 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak, davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Bir kısım delillerin celbi için dosyanın bilirkişi incelemesi yapılmak üzere diğer bir mahkemeye gönderilip bilirkişi ücretinin yatırılması için 2 haftalık kesin süre verilmesi konusunda ara kararı verilmesine karşın bilirkişiler tarafından incelenecek delillerin henüz dosyaya girmediği anlaşılıp talimat mahkemesine gidiş-dönüş bedeli yatırılmadan sadece bilirkişi ücretinin yatırılması da dosyanın talimat mahkemesine gönderilmesi yönünden amaca uygun olmayacağından verilen sürenin HMK 94. maddesi anlamında kesin süre niteliğini taşımadığı-
Tanıkların davacının yük taşıdığı günlerde fazla mesai yaptığını söyledikleri, aynı işyerinde çalışan başka bir şoförün davasında da fazla mesai hesaplandığından bahsedildiği, şu durumda davacının yük taşıdığı günler mümkün olduğu kadar tesbit edilerek o günler için gerçekleşecek fazla mesai ücretine karar verilmesinin gerekeceği, bu hesap için üç kişilik bilirkişi kuruluna gerek olmadığı, tek kişilik bilirkişi ile hesap yapılabileceği, bu bakımdan davacıya üç kişilik bilirkişi ücreti ödemesi külfetinin getirilmesinin ve bu ücretler yatırılmadığı için verilen mehlin yerine getirilmemiş olmasından söz edilmesinin de doğru olmadığı-
Görülmekte olan davanın 1086 sayılı HUMK döneminde açıldığı, 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihi itibariyle davanın dilekçeler aşamasının tamamlandığı ve tahkikat safhasına geçildiği, mahkemece 15.11.2011 tarihli celsede gider avansının yatırılması için kesin süre verildiği- Gider avanslarının, dava dilekçesi ile davanın açılması sırasında mahkeme veznesine yatırılmasının gerektiği, dilekçeler aşamasının tamamlanmış bulunması ve HMK’nın 448. maddesinin açık hükmü karşısında, davacı yönünden HMK’nın  120. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı- 1086 sayılı HUMK'nın yürürlükte olduğu dönemde açılan bu dava için yapılacak masraflar nedeniyle istenilecek giderlerin "delil avansı" olarak kabul edilerek HMK'nın 324. maddesinin uygulanacağı-
İİK'nın 280/1 md.si kapsamında göre; tasarrufun iptali davalarında ispat yükünün davacı üzerinde olduğu- Davacının, davalıların kötü niyetli olduğunu ve alacaklılara zarar verme kastı ile hareket ettiğini ispatlamakla yükümlü ve bunun iki davalı için de geçerli olduğu-
Tensip ara kararında avans miktarı belirtilmediği gibi, 2 haftalık kesin süre içerisinde avansın mahkeme veznesine yatırılmaması halinde sonucunun ne olacağı da belirtilmeden davanın usulden reddine karar verilemeyeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemi-
Rehinle teminat altına alınmış ve ayrıca kambiyo senedine de bağlanmış alacağın tahsili amacıyla, borçlu aleyhine tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile aynı anda ve sıra gözetilmeksizin hem rehnin paraya çevrilmesi yolu ile, hem de kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılamayacağı-
Borçlunun kıymet takdirine itiraz dilekçesini ibraz ederken 6100 Sayılı HMK'nun 120. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere keşif ve bilirkişi ücretini de karşılamak üzere avans yatırdığı, mahkemece HMK'nun 115/2.maddesi gereğince noksan ücret ve masrafların miktarı da belirtilerek mahkeme veznesine yatırılması için kesin mehil verilmeden itirazın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, bu nedenle kıymet takdir raporunun usulüne uygun olarak kesinleştiğinin kabul edilemeyeceği-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davası-
İcra dosyasında, alacaklı vekili tarafından dosyanın yetkili İcra Müdürlüğü'ne gönderilmesine ilişkin icra tutanağında bir kayıt olmadığı gibi, Uyap sistemine kaydedilmiş bir talep dilekçesine de rastlanmadığı, bu durumda, takip dosyası, alacaklı vekili tarafından usulüne uygun bir gönderme talebi olmaksızın (ya da şifahi beyan ile) re'sen icra müdürlüğünce yetkili yere gönderilmiş olup, başvurunun, HMK.'nun 20. maddesinde öngörülen iki haftalık kesin süre içerisinde yapıldığının kabulünün mümkün olmadığı, HMK'nun 20. maddesi hükmünün kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle aleyhe bozma ilkesinin nazara alınamayacağı-
Trafik kazasından kaynaklanan rücuen tazminat istemi- Bozma ilamına uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşacağından, gereğinin tamamen yerine getirilmesi gerektiği- Davanın kabulüne dair karar gereğince hükmedilen 947,90 TL yargılama gideri davalı Sigorta tarafından davacıya ödendiğinden, davalıların yeniden aynı yargılama giderinden sorumluluğuna karar verilmemesi gerektiği-
Kıymet takdirine ilişkin itiraz konusunda uzman bilirkişi kurulu marifeti ile kesif yapılarak, (icra müdürlüğünce yapılan kıymet takdirinde ihale konusu taşınmazın değerinin belirlendiği ... tarihi esas alınarak) şikayete konu taşınmazın bedeline ilişkin bilirkişi raporu alınması, bilirkişi tarafından tespit edilen değerin taşınmazın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı denetlenip mahkemece doğru olduğuna kanaat getirilmesi halinde, taşınmazın tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine karar verilmesi, muhammen bedelin altında olması halinde ise zarar unsuru oluşmayacağından ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
İmzaya itiraz halinde, imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğundan, mahkemece, ispat yükünün alacaklıda olduğu gözetilerek HMK'nun 324. maddesi kapsamında delil avansının alacaklı tarafından yatırılması için işlem yapılması, sonucuna göre imza itirazı hakkında karar verilmesi gerekeceği-
17. HD. 13.06.2016 T. E: 5175, K: 7153-
Davacı markası ile iltibas oluşturan markanın tesciline sözleşmeye rağmen davalılarca itiraz edilmemesi nedeniyle tazminat istemi-
Davalı vekilinin istinaf sebeplerinin değerlendirilebilmesi, bu bağlamda davacı bankanın ....... şubesindeki kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle davalı ödemelerinin başka kalemlerde gösterildiği savunması da gözetilerek iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle davacı bankanın davalıdan alacağı bulunup bulunmadığı, alacağı var ise miktarının tespiti için bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişiden ek rapor alınması için duruşma açılmasına karar verilerek, ............. tarihli tensip zaptının düzenlendiği, ............... tarihli celsede alınan ara karar gereği davalı vekilinin istinaf incelemesinin yapılabilmesi için belirlenen bilirkişi ücretinin yatırılması, aksi halde mevcut duruma göre karar verileceğine dair ihtaratı içeren duruşma zaptı davalı vekiline .............. tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği halde bilirkişi ücretinin verilen kesin sürede yatırılmadığı, davalı vekilinin .............. tarihinde yapılan duruşmaya mazeretsiz olarak katılmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 358 inci maddesinin 3 üncü bendi uyarınca reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
6100 sayılı HMK'nın 293. maddesinde düzenlenen uzman görüşünün, tarafların uyuşmazlığın aydınlanabilmesi, anlaşılabilmesi ve iddia ve savunmaların ispatı içen kendisinin belirlediği özel ve teknik bilirkişiden bir konuda bilgi alması olarak düzenlenmiş olup, uygulamada 'özel bilirkişi' adı da verilmekte olduğu- Tarafların kendi menfaatlerini koruyabilmek ve alınan bilirkişi raporundan tatmin olmamaları halinde, olayın tam olarak aydınlanmasını sağlamak ve doğru ve adil kararın verilmesi için uzman görüşü alıp mahkemeye ibraz edebilecekleri- Mahkemenin; özellikle özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda tarafın sunduğu uzman görüşünü, dava konusuyla ilgili olması halinde, mutlaka dikkate almak ve değerlendirmek zorunda olduğu-
1. HD. 26.05.2021 T. E: 2020/1582, K: 2846-
Bilirkişi ücretine ilişkin gider avansının tamamlanmasına yönelik tebligatın davacı asile tebliğ edildiği, söz konusu tebligatın vekil varken asile yapılması nedeniyle usulsüz olduğu, bu durumda; tebligat asile yapılmışken davanın ek kararla açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru görülmediği- Bilirkişiye yönelik giderin taraflarca yatırılmaması halinde, usul yasasındaki düzenleme gereğince bu delile özgü olmak üzere masraflarının suç üstü ödeneğinden karşılanarak temini yoluna gidilebileceği-
Taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiğinin kabul edileceği, hakimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağının kalmayacağı, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hakim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekeceği- Gider avansı dava şartı iken, delil ikamesi avansının dava şartı olarak nitelendirilemeyeceği, delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmamasının davanın dava şartı yokluğu ile reddine neden teşkil etmeyeceği, tarafın belirtilen süre de delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılacağı-
Borçlunun takip dayanağı bononun teminat senedi olduğunu ve bonoda tahrifat yapıldığını ileri sürerek, takibin iptalini talebinde, mahkemece bozma ilamı doğrultusunda, HMK. mad. 266 uyarınca borçlunun tahrifat iddiası yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Takip dayanağı senetteki imza ve yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik yöntemlerle yapılması, sonuçta imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının dayanakları gösterilerek denetime elverişli bir raporla ortaya konulması gerekeceği, bu şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, mahkeme hakimince kendi gözlemine göre sonuca gidilemeyeceği, mukayeseye esas alınan belgelerin fotokopi olmamasına özen gösterilmesi gerekeceği (belge asılları üzerinde inceleme yaptırılması gerekeceği), senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin senedi elinde bulunduran ve takibe koyan alacaklıya ait olduğu, imza incelemesi konusunda Adli Tıp Kurumu’nun son makam olmadığı, ispat yükünün alacaklıya ait olduğu-
Davalı üçüncü kişi, davacı ve davalı borçlu şirket gibi "kuyum" işi ile uğraşmakta olup, davalı şirketin, yine aynı sektörde faaliyet gösteren davacı şirkete borçlu olduğunu bilebilecek konumda olduğu- Aynı anda dört adet taşınmazı satın almış ve iki gün sonrada üç adet taşınmazı borçlu şirketin diğer ortağı ve davalı şirketin temsilcisinin eşine devretmiş olduğu; dört adet taşınmazın toplam değeri satış tarihindeki değerine göre, davalının, borçlu şirketten alacağının bu miktarın yaklaşık 1/3 'ü kadar olduğu- Davalı üçüncü kişi tarafından satın alınan taşınmazda davalı şirket ticari faaliyetlerine bir müddet daha devam etmiş olduğu da gözetildiğinde, davalı üçüncü kişinin borçlunun aciz halini ve zarar verme kastıyla hareket ettiğini bilebilecek konumda olduğu-
Takip dayanağı ‘ilam’da hükmedilen alacağın (tedbir nafakasının, inkar tazminatının, maddi/manevi tazminatın, birikmiş nafaka farklarının vs.) ya da ‘ara kararı’ ile hükmedilen birikmiş nafaka alacağının faizinin ne zaman başlayacağının belirtilmemiş olması –yani; ‘faizin başlangıcı’ hakkında ilamda bir hüküm bulunmaması halinde, karar tarihinden itibaren faiz istenebileceği; ancak hükmün infazı için kesinleşme gereken hallerde faizin, ilamın kesinleşme tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı–
Keşif ve bilirkişi için ücretinin istenen avans delil ikamesi avansı niteliğinde olduğu, süresinde yatırılmaması halinde delile dayanan tarafın o delilden vazgeçmiş sayılacağı- Kesin süreye ilişkin ara kararın her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılması, yapılacak işler teker teker belirtilmesi gerektiği-  Mahkemece, "Keşif ve bilirkişi ücretini yatırmak üzere iki haftalık süre verildiği, yatırmadığı takdirde keşif deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtar edildiği, belirlenen süre içerisinde gerekli avans ve giderler yatırılmadığı" gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece, hesap edilecek bilirkişi ve keşif giderleri "tek tek belirlenmek suretiyle" ara karar oluşturulması, bu ara karar doğrultusunda keşif giderlerinin yatırılması için "kesin süre" verilmesi, belirlenen kesin sürenin sonuçları hakkında tarafların uyarılması, kesin sürenin gereğinin yerine getirilmemesi halinde ise, (delilden vazgeçmiş sayılmaya ilişkin) HMK. 324 gereğince işlem yapılması gerektiği-
İhlalli geçiş iddiasından kaynaklı geçiş bedeli ve ceza bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkin davada davacının başlattığı icra takibinin kısmen haklı olduğu, davalının itirazının kısmen iptalinin gerektiği, alacağın likit ve belirlenebilir olması nedeniyle icra inkar tazminatının şartlarının oluştuğu-
HMK. mad. 324 kapsamında eksik delil avansının yatırılması için (avansın hangi işlere ilişkin olduğunun, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağı açıkça belirtilerek ve kesin sürenin sonuçları hatırlatılıp) borçluya usulüne uygun süre verilerek oluşacak sonuca göre şikayet hakkında karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun şikayeti üzerine mahkemece bilirkişiden rapor alınması amacıyla bilirkişi gider avansının yatırılması için borçlu vekiline süre verilmesi ve verilen sürede avansın yatırılmaması durumunda; anılan avans delil ikamesi avansı niteliğinde olup, HMK'nun 324. maddesine göre bu avansın belirlenen sürede yatırılmamasının hukuki sonucunun, delile dayanan tarafın delilden vazgeçmiş sayılması olduğu- Tebligatta, muhatabın tevziat saatlerinden sonra dönüp dönmeyeceği, adreste bulunmama sebebinin kimden sorulduğu belirtilmeden, imzadan imtina eden komşusuna haber verilerek ve 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırılıp mahalle azasına teslim edilerek yapılan tebligatın usulsüz olduğu- 
Davalı şirket tarafından yapılan viyadük ve yol çalışması sırasında, dinamitleme ve çakıl üretme makinelerinin çıkardığı tozların, rüzgarın da etkisi ile kendisine ait zeytin ağaçlarının üzerinde biriktiğini bu suretle, ağaçların yeni filizler çıkarmasına, büyümesine, çiçek açmasına ve döllenmesine mani olarak ürün kaybının oluşmasına sebebiyet verildiğini belirterek, bu zararın davalıdan tazminine-
Yabancı para alacağının tahsil tarihindeki kur değeri üzerinden tahsilini talep etmiş olan alacaklının senedin vade tarihinden takip tarihine kadar 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi doğrultusunda yabancı para faizi isteyebileceği–
Mahkemece verilen keşif kararında ve bilirkişi dinlenmesi kararında masrafların yatırılması için kesin süre verilmesi gerektiği – bu süre verilirken kesin masrafların, yapılması gereken işlerin ne olduğu, verilen sürenin yeterli olup olmadığı, kesin süreye uymamanın doğuracağı sonuçların açıklanması gerektiği-
6100 sayılı HMK'nın 324/2 maddesindeki "Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır" hükmü uyarınca delil avansının yatırılmaması, ilgili delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılma neticesini meydana getireceğinden, mahkemece niteliği itibariyle delil avansı olan gider için verilen kesin sürenin sonuçları açıkça anlatılıp ihtar edilmeden, usulüne uygun kesin süre verildiğinden de bahsedilemeyeceği gibi, davalı yüklenici tarafından, davacı şirket yetkilisinin elinden sadır olduğu iddiasıyla sunulan belgedeki imzanın sahte olup olmadığı yönünde yapılacak olan bilirkişi incelemesinin davalı lehine olduğu anlaşılmasına rağmen bu delil avansından da davacının sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-
Mirasçılar arasında miras taksim sözleşmesine dayalı mülkiyet aktarımına yönelik tapu iptali ve tescil isteği-
İtirazın iptali davası-
Bilirkişi incelemesinin yaptırılması için gerekli olduğu belirtilerek 24.12.2014 tarihli tensip zaptının 7-8-9. bendi ile borçlu tarafça yatırılması istenen avansın, delil avansı niteliğinde olduğu, bu avansın yatırılmamasının sadece o delile dayanmaktan vazgeçme sonucunu doğuracağı, bu halde, Mahkemece verilen kesin süre içerisinde delil avansının yatırılmamasının o delilden vazgeçilmiş sayılacağı anlamına geldiği değerlendirilerek şikayet dilekçesinde ileri sürülen ve bilirkişi incelemesi gerektirmeyen şikayet nedenleri üzerinde durulması, hasıl olacak kanaate göre bir karar verilmesi gerekirken bilirkişi ücretinin gider avansı olduğundan yola çıkılarak şikayetin dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemi-
Trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı tazminat istemi-
Fer’i müdahilin tek başına temyiz hakkının bulunmadığı- Usulsüz tescil iddiasına dayalı tapu kaydının iptali ve tescil davasında dava konusu para dışında başka bir şey (müddebih) ise değerini mahkemenin takdir edeceği- Bir davada müddebihin tek bir değeri olduğu ve bu şekilde müddeabihin değeri takdir edilip kesinleştikten sonra bu değerin, mahkemenin görevli olup olmadığı, mahkemenin kararının temyiz edilip edilemeyeceği, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılıp yapılamayacağı, temyiz sonucunda verilecek Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilip gidilemeyeceği, harç hesaplanması ve vekalet ücreti takdirinde esas alınacağı- Mahkemece, dava konusu taşınmazın harca esas değeri davacı tarafça dava açılırken tam olarak belirtilmediğinden değerin tespiti yönünden yapılan keşif ve bilirkişi giderinin davacının üzerinde bırakılmasına karar verilmiş ancak, mahkemece müddeabihin değerinin tespiti için keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmış olup, müddeabihin değeri davanın başında mahkeme tarafından re’sen takdir edileceğinden, davada davacının gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet verdiği de söylenemeyeceğinden keşif ve bilirkişi ücretinden oluşan yargılama giderlerinden de davayı kabul eden davalının sorumlu tutulması gerektiği ve bu suretle, yapılan keşif ve bilirkişi giderinin davacının üzerinde bırakılmasına karar verilmesinin hatalı olduğu, ancak söz konusu yanlışlığın yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği, kararının düzeltilerek onanmasına karar verildiği- Hükmün sadece fer'ileri yönünden temyiz halinde davalıdan alınması gereken temyiz peşin harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağı-
Marka hükümsüzlüğü istemi-
Dava konusu alacağı ödediğini savunan davalı tarafın bu borcu ödediğini ispatlamakla yükümlü olduğu- Bu noktada davacı taraf borcu ispatlama yükümlülüğünden kurtulmuş olup, ispat yükümlülüğünün davalı tarafa geçtiği-
1086 sayılı HUMK zamanında açılan tasarrufun iptali davasında, bozma ilamına uyulup bozmadan sonraki aşamada, sadece HMK’nun 324 maddesi uyarınca "delil avansı istenebileceği", gider avansı istenmesinin yerinde olmadığı- Ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının açıklanmamasının hatalı olduğu- Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerektiği- Soyut kesin süre verilerek davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacının döviz hesaplarında davacının iradesi dışında yapıldığı iddia edilen işlemlerin davacının bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleştiğinin ispatı davalı bankada olup, mahkemece ispat yükü ters çevrilerek ara kararı ile bozma doğrultusunda inceleme yapılması için gerekli bilirkişi ücretinin davacıya yüklenilmesinin doğru olmadığı- Davacı bankanın yazılı belge ile savunmasını kanıtlayamadığı göz önüne alındığında ve cevap dilekçesinde her türlü yasal delil ibaresi ile yemin deliline dayandığı da kabul edilerek, davacının davaya konu hesaplarında bulunan paraların davacıya ödenip ödenmediği yada kredi kartı borçlarına harcanıp harcanmadığı konusunda davacıya yemin teklif edip etmeyeceği hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Delil ikame avansı dava şartı olmadığından yatırılmaması halinde HMK.nun 115/2.maddesi gereğince davanın reddine karar verilemeyeceği, avans yatırılmayan delilin ileri sürülmemiş gibi davanın esası hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Kambiyo senedine dayalı takiplerde faiz hesabının hakim tarafından basit bir hesaplama ile belirlenebileceği nedeniyle bu konuda borçlulara bilirkişi ücretini yatırmaları için kesin süre verilerek sonuca gidilemeyeceği-
Kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla açılan alacak davasında, bilirkişinin emeğine karşılık ödenmesi gereken miktarın davacının gider avansından yatırılması gerektiği hususu davacıya açıklanmışsa ve davacı vekilince 1 aylık kesin süre sonrasında bu miktar yatırılmış, davacı vekili celsenin ertelenmesine ve yargılamanın uzamasına sebebiyet verilmediğinden mahkemece, kesin süre içinde gerekli masrafların yatırılmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinin yerinde görülmediği-
Kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılması, yapılacak işler teker teker belirtilmesi ve yargılama ilgilinin yokluğunda yürütülüyorsa usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi gerektiği- Mazereti nedeniyle duruşmaya katılmayan tarafa yeni duruşma gününün ve kesin süreye ilişkin ara kararının yöntemince tebliği zorunlu olup “duruşma gününün UYAP sisteminden öğrenilmesi”, “İhtarın UYAP ortamından öğrenilmiş sayılmasına” gibi bildirimler usule uygun olmadığı gibi tarafın duruşma gününün bu şekilde kendisine bildirilmesi yönündeki taleplerine de bu anlamda değer verilemeyeceği- Somut olayda, keşif harç ve giderlerinin yatırılmasına yönelik kesin süre içeren ara kararının davacı vekiline usulünce tebliğ edilmediği, hukuken davacının aleyhine sonuç doğurmayacağı, davanın reddine dair kararın yerinde olmadığı-
İmzaya itirazda, “senetteki imzanın borçluya ait olduğunu” ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olup, alacaklı yerine borçludan bilirkişi ücretini yatırmasını isteyip, “bilirkişi ücretini yatırmadığından bahisle” “itirazının reddi”nin usulsüz olacağı-
8. HD. 10.06.2019 T. E: 2018/3719, K: 5618-
Vekil ile takip edilen davalarda vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamesinin bulunması dava şartları arasında sayıldığı- Dava şartlarının, mahkemece re’sen her aşamada ve kendiliğinden inceleneceği- Davacılar vekiline HMK hükümleri uyarınca usulüne uygun vekaletname ibrazı için süre verilmesi, davacı şirketlerin sayısıda dikkat edilerek, konkordato onama ilam harçlarının , yargılama ve ilam gider harçlarının tutarları belirlenerek davacı şirketlere kesin süre içerisinde yatırılması için şekil şartlarına uygun mehil verilmesi, davacı şirket temsilcisi ve vekilinin beyanları doğrultusunda tasdik talebine itiraz ile yargılamanın çekişmeli hale geldiği gözetilerek talebin geri alınmasını kabul edip etmedikleri itiraz eden alacaklı müdafiilere sorularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Sıra cetveline itiraz davasında, vekalet ücreti alacağı satış masrafı değil takip masrafı olduğundan, mahcuzun satış bedelinden öncelikle ödenemeyeceği-
Hakimin, tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebileceği, bu takdirde verilen ikinci sürenin kesin olduğu, ancak, hakimin kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebileceği, kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usuli kazanılmış hakkın doğacagı, hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanağın olmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında uygulanacak yargılama usulünün basit yargılama usulü olduğu- Uyuşmazlığa konu davanın 1086 Sayılı HUMK zamanında açılmış bulunması, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada sadece delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak, kapsamı da belirtilmeden gider avansı istenmesi yerinde olmadığı gibi; mahkemenin davanın reddine dayanak aldığı, davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında alınması gereken avansın ne miktarda ve hangi işlere ilişkin olduğu, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağının açıkça belirtilmemesi ve belirtilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının da açıklanmamasının doğru olmadığı- Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceği, bu durumda mahkemece, uygulama yapılmadan, soyut ve kesin süre verilerek dava şartı noksanlığından davanın reddine karar verilemeyeceği-
Taşınmazın taksim projesinin teknik bilirkişi tarafından hazırlanması gerektiği, bilirkişi ücretinin uygun biçimde belirlenip depo edilmesi için uygun süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İcra hukuk mahkemesince borçluya ait taşınmazın ortaklığının satış yoluyla giderilmesi için dava açma konusunda alacaklı vekiline yetki verildiği, verilen yetki doğrultusunda ortaklığın giderilmesi davası açıldığı, karar aşamasına geldiği sırada şikayetçi vekilince açılan ortaklığın giderilmesi davası sonucu taşınmazın satıldığından davanın konusuz kalması nedeniyle reddedildiği, şikayetçi vekilinin, masrafların kendilerine ödenmediği iddialarının sabit olmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Konkordato mühletinden önce ya da sonra açılmış davalarda, taraf olma sıfatının aynen muhafaza edileceği, bu nedenle kişisel talep haklarına ilişkin davalar, konkordato dolayısıyla herhangi bir ertelemeye veya duraklamaya uğramaksızın devam edeceği, ne var ki; konkordato onanarak kesinleştiği taktirde ilamla belirlenen alacakların, onaylanan konkordato projesinin öngördüğü esaslara göre ödenmesi gerektiği- 
Mahkemece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinin amir hükmüne rağmen davacının talebi aşılarak, 23.000 YTL ( YTL=TL) asıl alacak ve 8.251,64 YTL işlemiş faize karar verildiği- Bu hususun davalı tarafından sarahaten temyize getirilmese dahi re’sen dikkate alınacak bir bozma sebebi olduğu- Kabule göre de, dava, davalı A. Ö. Ş. yönünden kısmen kabul edildiği halde, reddedilen kısım yönünden bu davalıya yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilmemesinin doğru görülmediği-
Satışı istenen taşınmazın kıymetinin takdiri hakkındaki İİK’nun 128. maddesinin paraya çevirme başlığını taşıyan III. bölümde bulunduğu, bu nedenle taşınmazın kıymetinin belirlenmesi için yapılan keşif ve bilirkişi masraflarının da tıpkı ilan giderleri gibi paraya çevirme masrafı olarak kabulünün gerekeceği-
Ferî müdahil vekilince ilk kararın temyiz edilmemiş olması nedeniyle direnme kararına karşı temyiz talebinde bulunulmasında hukuki yarar bulunmadığı- Davalı bankanın harçtan muaf olduğu nazara alınmadan yazılı şekilde başvurma harcı ve vekâlet harcından sorumlu tutulmasına imkân verecek şekilde harçların yargılama giderlerinin içerisine dâhil edilerek davalı bankadan tahsiline karar verilmesi doğru görülmediğinden bozulması üzerine mahkemece verilen direnme kararında, HMK’nın 332. maddesine uygun şekilde yargılama giderlerinin dökümünün yapılmaması bir eksiklik teşkil etse de, dosya kapsamında yer alan reddiyat makbuzlarının incelenmesinde mahkemece hükmedilen yargılama giderleri içerisine 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun 140. maddesi esas alınmak suretiyle başvurma harcı ile vekâlet harcının dâhil edilmediği anlaşıldığından, yerel mahkemenin başvurma harcı ve vekâlet harcının yargılama giderleri içerisine dâhil edilmediği yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı-
Mahkemece, davanın kabul edilen kısmı üzerinden ödenmesi gereken harç miktarına göre başlangıçta peşin ödenen ve sonradan davalıdan tahsil edilen harç miktarı mahsup edilerek bakiye karar harcının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceği-Dava dosyasında bir kez bilirkişi incelemesi yapılmış olup, ara kararla bilirkişi ücreti takdir edilerek, bilirkişi ücretinin davalı tarafından karşılanmasına karar verildiğinden, bilirkişi ücreti davalı tarafından mahkeme veznesine yatırıldığı, ancak mahkeme kararının 4 nolu bendi ile davacı tarafından yapılan yargılama giderleri arasında bilirkişi ücreti de hesaplanarak, davanın kabul edilen kısmına oranla bilirkişi ücretinden de davalının sorumluluğuna karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerektiği-
Borçluya yapılacak tebligat için gerekli masrafın bulunduğu gözetilerek, dava dilekçesinin ve tensip tutanağının dosyada mevcut gider avansı kullanılarak takip dosyasında adresi belli olan borçluya tebliği mümkünken, ek gider avansının ikmal edilmediği ve borçlunun davaya dahil edilmediği gerekçesiyle davanın usulden reddedilemeyeceği-
Muvazaaya dayalı iptal davasında, davacının 'muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını' ileri sürdüğü- İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı aynı zamanda davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde davacının tasarruf üzerinde İİK 283/2 maddesi gereği kıyasen haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Dava konusu taşınmaz davalı ...... tarafından, sadece çıplak mülkiyet olacak şekilde, dava dışı ......'ye satıldığından ve dava bedele ilişkin olarak açıldığından, davalı ...... yönünden taşınmazı elden çıkardığı tarihteki bedeli konusunda, 21.02.2019 havale tarihli bilirkişi rapor doğrultusunda, 31.03.2015 tarihi itibariyle (devir, yani taşınmazın elden çıktığı tarih) çıplak mülkiyetin 130.683.91TL olarak ve yine Hatay İcra Müdürlüğünün 2015/47477 takip sayılı dosyasındaki takip konusu olacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak nakden tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerekeceği-
İspat yükü alacaklıda olduğundan borçlunun imza örneklerinin nerelerde bulunduğunu beyan etmesi için alacaklıya kesin süre verilmesi, imza örnekleri ilgili yerlerden getirtilerek, usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği, mahkemece tensip 6 no'lu ara kararı gereğince yasanın öngördüğü bu usule uyulmadan ispat yükü ters çevrilerek doğrudan imza örneklerini sunmak üzere mahkemede hazır edilmesine ilişkin meşruhatlı davetiye çıkartılması mümkün olmadığı, ispat yükünün alacaklıda olması nedeniyle bilirkişi ücreti için davacı borçluya süre verilmesinin mümkün olmadığı, imzaya itirazın çözümü için bilirkişi incelemesi gerektiğinden, ispat yükü kendisine olan davalı alacaklı tarafından söz konusu bilirkişi ücretinin yatırılmaması ve takibe konu senetteki imzanın davacıya ait olduğunu ispatlayamaması nedeniyle, mahkemece imza itirazın kabulüne ilişkin kararında isabetsizlik bulunmadığı-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemi-
İlama istinaden yapılan takipte velayeti anneye verilen müşterek çocuk alacaklı sıfatı ile ilam gereği birikmiş iştirak nafakası talebinde bulunmuş olup iştirak nafakası alacaklısı velayet hakkı kendisine verilen eş olup reşit olan müşterek çocuğun birikmiş iştirak nafakası alacağını takibe koyma hakkı ve sıfatının bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece taleple bağlı kalınarak takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
Feshin geçersizliğine ve işe iadesine-
Kiralayanlar tarafından kiracı aleyhine açılan kiralanana verilen hasar bedelinden oluşan alacağın tahsili istemine ilişkin davada; mahkemece, tespit raporu ve yargılama sırasında alınan raporlar arasındaki çelişkinin giderilebilmesi ve kiralananda meydana gelen hasarın hor kullanmadan mı yoksa olağan kullanımdan mı kaynaklandığının ayrıntılı bir şekilde tespit edilmesi için gerektiğinde yerinde yeniden keşif yapılarak yeni bir bilirkişi raporu alınarak (bu hususta gerektiğinde bilirkişi ücretinin yatırılması için kesin süre verilerek) sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Bozma ilamı doğrultusunda icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken, davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmolunması doğru olmadığı, borçlunun şikayet başvurusunda haklı çıktığı halde, harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulması da isabetsiz olduğu, anılan kararın belirtilen nedenlerle bozulması gerektiği-
İlgiliye verilen süre makul olmadığı gibi kesin süre içerisinde keşif giderleri mahkeme veznesine depo edilmediği takdirde sonuçları yöntemine uygun şekilde davacı tarafa hatırlatılmamıştır; dolayısıyla davacıya verilen kesin sürenin yöntemine uygun olmadığı-
Çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikine dayanak resmi aktin bulunup bulunmadığı ve temlikin neye göre yapıldığı hususları mahkemece ilgili tapu sicil müdürlüğünden sorularak öğrenilebileceği ve bu doğrultuda dayanak belgelere kolayca ulaşılabileceği mümkün iken, belirtilen hususlarda mahkemece resen bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olması doğru olmadığı-
İİK.’nun 158. maddesine göre depo emrinin verildiği güne kadar alacağın esası ve eklentilerinin hesap edilip buna göre bulunacak miktar üzerinden verilmesi gerekeceği; ayrıca depo kararında “7 gün içinde depo emrinde belirtilen borcun ödenmemesi halinde iflasa karar verileceği” hususunun davalıya ihtar edilmesi gerekeceği-
Davacı şirketin, ilk davada 2 yıl 6 ayı, eldeki davada ise 3 yıl 8 ayı aşkın bir süre iflas erteleme tedbirlerinden faydalandığı halde borca batıklığının devam ettiği, buna rağmen, halen iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğundan bahsedilmesinin mümkün olmadığı, bu durumun iflas erteleme kurumunun amacıyla bağdaşmadığı ve tümüyle alacaklıların zararına olduğu gözetilerek, davacı şirketin iflasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle iflas ertelemeye karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekirken soyut "ihtarat yapıldı" açıklamasına dayalı olarak bilirkişi deliline dayanılmaktan vazgeçildiği sonucuna varılarak davanın ispatlanmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesinin doğru olmadığı- Dava konusu SGK prim borçları ile emlak vergisi borçlarına yönelik taleplerin sözleşme hükümleri ve ilgili kurumlardan getirtilen yazı cevapları birlikte değerlendirilerek hakim tarafından çözümlenmesi mümkün olduğu halde yanılgılı olarak, bu talepleri de içerir şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin ara kararı kurulması ve bilirkişi avansı yatırılmadığı ve ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın tümden reddinin doğru olmadığı-
Mahkemece, yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden davalılar hakkında hüküm tesis edilmesi gerekirken, yargılama giderlerinin tamamından davalı tarafın sorumlu tutulması, lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin ve kabul edilen dava değeri üzerinden eksik harç alınmasının doğru olmadığı, ne var ki, bu hususların yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Taraflar arasındaki şikayet davasında, usulüne uygun olarak verilen kesin süreye rağmen gider avansının yatırılmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiği-
Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup takibe koyan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat talebine-
Borçlu tarafın ihalenin feshi sebebi olarak ileri sürdüğü hususların icra hakimince, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olup, bu konuda bilirkişiye başvurulması yasaya aykırılık teşkil edeceğinden, bilirkişi ücretini yatırması için şikayetçiye verilen kesin sürenin sonuç doğurmayacağı, mahkemece, şikayetin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği -
Ara karar ile davacı vekilinin yatırması istenen bedeller HMK'nun 120. maddesinde öngörülen gider avansı olmayıp, delil avansı olduğundan, olayda gözetilmesi gereken yasa hükmünün HMK.'nun 120,114 ve 115. maddeleri olmayıp aynı Yasa'nın 324. maddesi olduğu-
Delil avansının yatırılması hususunda borçluya herhangi bir tefhim ya da tebligat yapılmadan bu konuda gıyapta oluşturulan ve şikayetçinin haberdar olmadığı ara kararına istinaden mahkemece “şikayetin kanıtlanamadığı” gerekçesiyle “şikayetin reddine” dair karar verilemeyeceği-
Paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteği-
Davalının deposuna bırakılan emtianın iade edilmediği iddiasına dayalı tazminat istemi-
Duruşmada «bilirkişi ücretini ödemeyeceğini» belirtmiş olan borçluya ayrıca bu konuda «kesin süre» verilmeden karar verilemeyeceği—
Trafik kazasından kaynaklanan maddi-manevi tazminat istemi-
Taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiğinin kabul edileceği, hkimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağının kalmayacağı, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hakim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekeceği-
Kadastro tespitine itiraz davasında taşınmaza ilişkin esas alınan harici satış senetlerinin geçerliliği konusunda mahkemece yapılan araştırmanın yeterli kabul edilmediği; bu nedenle gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra ve deliller (keşif, tanık, bilirkişi, tapu kayıtları, vs.) yapıldıktan sonra karar verilmesi gerektiği-
İcra mahkemece eksik olan keşif avansını yatırması için borçlu tarafa kesin süre verilmesi gerekirken, dosyada mevcut gider avansı miktarı dikkate alınmaksızın keşif avansının tümünü yatırması için borçlu tarafa kesin süre verilmesi, kesin süre içerisinde de toplam keşif avansının yatırılmamış olması nedeni ile şikayetin reddine karar verilmesinin isabetsiz olup bozmayı gerektireceği-
Sermaye şirketinin aktif ve pasif durumunun belirlenmesi teknik bir konu olup, bilirkişi marifetiyle incelenmesinin gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesinin kararı ile ipotek alacaklısının dosyaya sunduğu ............... tarihli dilekçesinde, ipoteğin günümüz koşullarına göre uyarlanması gerektiği, bu doğrultuda yapılacak hesaplamaya göre ipotek bedelinin depo edilebileceği iddiasıyla, depo edilen ipotek bedeline itiraz ettiği, bu hususun makbul sebep kapsamında olduğu, bu durumda, ihtilafın çözümlenmesi yargılama yapılmasını zorunlu hale getirdiğinden, ipoteğin fekkinin İİK.'nun 153. maddesi kapsamında talep edilemeyeceği, o halde Mahkemece davacının ipoteğin kaldırılması isteminin reddine ilişkin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı-
İmza itirazında, imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup takibe başlayarak imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu, HMK'nun 324. maddesi kapsamında delil avansının alacaklı tarafından yatırılması için yapılan işlem gereğince sonuca gidilmesi yerinde olduğundan, mahkemece itirazın kabulüne dahil kararın onanması gerekeceği-
Kural olarak senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu- Mahkemece dosyada bulunan gider avansı kullanılmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Tarafın, belirlenen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilinden vazgeçmiş sayılması gerekeceği-
Dava konusu kredinin faizinin ‘fahiş’ olup olmadığı hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken bir konu olduğu, HUMK m. 275 uyarınca bu gibi durumlarda bilirkişi dinlenemeyeceği-
Feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine-
8. HD. 27.09.2018 T. E: 2016/9987, K: 16443-
Mahkemece HMK'nın 324/1.maddesi kapsamında alacaklıya, dava dosyasında yapılması gereken incelemeler sebebiyle gereken delil ikamesi avansını tamamlaması için usulüne uygun şekilde muhtıra çıkartılarak sonrasında yapılacak inceleme ve değerlendirmeler neticesinde oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiğinin kabul edileceği, hakimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağının kalmayacağı, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hakim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekeceği-
Kart çıkaran kuruluşlar(bankalar) tarafından, kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu m.44/2 uyarınca, HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapıldığı; HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca bu atfın HMK’nun ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağı; gerek HUMK’un göreve ilişkin 1-8. maddelerinde, gerekse HMK’nun 1-4. maddelerinde genel mahkemelerin görevlerinin düzenlenmiş olduğu; ticaret mahkemelerinin görevine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasına, ticaret mahkemelerinin görevinin TTK'nun 5. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde ise TTK’nun göreve ilişkin hükümlerine herhangi bir atıf yapılmamasına göre 01.10.2011 tarihinden önceki davalar bakımından dava değerine göre sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu-
Hazine hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş olmasına rağmen, aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmiş olmasının isabetli olmadığı-
Senetteki imzanın borçluya ait olduğunun ispat külfetinin, senedi elinde bulunduran alacaklıda olduğu-
20. HD. 29.05.2019 T. E: 2224, K: 3789-
Davacı tarafın tahsilat makbuzları karşılığı keşif harcı ve bilirkişi ücreti yatırmış olduğu mahkemece yargılama giderleri hesaplanırken, bu giderlerin de hesaba katılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Davalı tarafından ödenen bilirkişi ücretinin, davacı tarafından yapılan yargılama giderleri içinde değerlendirilmesi doğru olmamakla bozma sebebi ise de bu yanılgının giderilmesinin, yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediği-
Gider avasının, bilirkişi ücretini karşılamaya yeterli olduğu, mahkemece yapılan değerlendirmenin hatalı olmasından istinaden uygulama ile yazılı şekilde kararın usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle mahkemece verilen kararın bozulması gerekeceği-
Trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin davada, mahkemece davacı tarafa gider avansı olarak toplam ........ TL miktarı 2 haftalık kesin süre içinde yatırması aksi halde davanın usulden reddedileceği ihtaren yazıldığı ve davetiyenin 26.06.2013 tarihinde tebliğ edildiği, 24.09.2013 tarihinde HMK 115/2 maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verildiği, uyuşmazlığa konu davanın 1086 sayılı HUMK zamanında açılmış bulunması ve olayda dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK’nun 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece alınması gereken maktu ve nispi harcın verilen kesin sürede ikmal edilmemiş olması nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi ve süresi içinde harç ikmaliyle yenilenme yapılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme ile davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
HMK. mad. 266'ya göre mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebileceği, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı-
Takip konusu çek, itiraz eden borçlu şirketin temlik cirosu ile alacaklı bankaya geçmiş olup, ciro imzasının borçlunun eli ürünü olduğunu bilebilecek durumda olan ve basiretli davranma yükümlülüğü bulunan alacaklı bankanın, çeki teslim alırken imzanın huzurunda atılmasını sağlamadığından, borçlu aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatmasında ağır kusurlu olduğunun kabulü ile tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması gerektiği- Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatmasında alacaklının kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunun tespitinde, icra mahkemesince alacaklının, taraflar arasındaki temel borç ilişkisine göre alacaklı olup olmadığının incelenemeyeceği-
Kat Mülkiyeti Kanunundan doğan uyuşmazlıklarda, basit bir hesaplamayı gerektiren hususlar için bilirkişi incelemesine gerek bulunmadığı–
Mahkemenin davanın reddine dayanak aldığı davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararda hangi iş için ne miktar avans yatırılacağının ayrı ayrı açıkça belirtilmemesi, ara kararın bilirkişi ücreti genel gider avansında mevcut ise gider avansından karşılanmasına, yok ise davacı vekiline yatırması üzere 2 haftalık kesin süre verilmesine şeklinde tereddüte yer vermeyecek şekilde açık olmamasının doğru olmadığı, kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceği, bu durumda mahkemece, soyut ve kesin süre verilerek bilirkişi ücreti iki haftalık kesin süreden sonra yatırıldığından bahisle davanın ispatlanamadığından reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Tahliye istekli olarak başlatılan icra takibi sebebiyle, kiralananın tahliyesi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı tarafça senedin elden ödendiği iddia edilmiş ise de davalının senet ödemesine ilişkin belgedeki açıklamalarında senedin taraflar arasında yapılan sözleşmede yer almadığı, mesajlaşmalara göre davacının "En son ki havalede Nisan ayını ödediniz, Mayıs ayı ödemesi halen duruyor" şeklindeki mesajının da "ok" denilerek teyit edildiği, bu hale göre davalının sözleşme kapsamında Mart ve Nisan dönemine ait 2 adet senet bedelini ödediği, Mayıs dönemine ait senet bedelinin ödenmediği anlaşıldığından alacak davasının kabulü gerektiği-
Delil avansına yönelik ara kararında mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmeli ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde bu delilin ikamesinden vazgeçildiğinin kabulü ile dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ihtar edilmesi gerekeceği, HMK'nın ilgili hükümlerince çıkarılan muhtıranın re'sen yapılan incelemesinde, yerel mahkemece 1 nolu celsede ilgili hususlar belirtilmişse de, delil avansının yatırılacağı yerin ve keşif harcının ayrıca ve açıkça gösterilmediği, bu durumda kesin sürenin hukuki sonuçlarını doğurur mahiyette usulüne uygun olarak verilmiş bir süreden bahsedilemeyeceği, o halde mahkemece, keşif ve bilirkişi masrafları ve harçlar ayrı ayrı gösterilerek ve yatırılacak yer belirtilerek usulüne uygun ihtar ile delil avansını yatırılması için şikayet eden-borçluya kesin süre verilmesi, usule uygun ihtara ve kesin süreye rağmen yatırılmaması halinde İİK'nın 82/1-12. maddesine dayalı haczedilmezlik şikayetinin keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmaksızın sonuçlandırılması mümkün olmadığından ispat edilemeyen şikayetin esastan reddine karar verilmesi, aksi halde bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Trafik kazası nedeniyle tazminat istemi-
Taşınmazın kıymetinin belirlenmesi için yapılan keşif ve bilirkişi masraflarının paraya çevirme masrafı olarak kabulü gerektiği- İhale bedeli, muhammen değerin yüzde ellisine, satış giderinin eklenmesi halinde oluşan miktarı karşılamadığından, mahkemece, İİK. mad. 129/1 gereğince re'sen ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği- 
Geçici mühlet kararından sonra davacı şirket, komiserin talimatlarına uymaz ise komiserin yazılı raporu üzerine, mahkemenin geçici mühlet kararını kaldırarak konkordato talebinin reddine ve davacı şirketin iflasına karar vermesi gerektiği-Davacı konkordato talep eden dava dilekçesi ekinde dosyaya sunduğu stok listeleriyle konkordato komiserine ibraz ettiği stok listeleri arasında büyük bir fark bulunduğu anlaşıldığından, davacı konkordato talep edenin iyi niyetli olmadığı, dürüstlük ilkesine uygun davranmadığı, bilirkişi ücretlerini yatırmadığı, projede belirtilen sermaye artırımına gitmediği böylece konkordato talebinde samimi olmadığının anlaşıldığı ve davacı vekili, davacı şirketin borca batık olduğunun tespiti yapılmadan iflas kararının verilemeyeceğini istinaf sebebi olarak ileri sürmüşse de, İİK. mad. 292/b ve c uyarınca, mahkemenin doğrudan iflas kararı verebileceği, konkordato talep eden şirketin borca batıklığını araştırma yükümlülüğü bulunmadığı-
Davanın 6100 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden önce açılmış bulunması karşısında, davanın açıldığı sırada yatırılması gereken bir avansın söz konusu olamayacağı ve hükmün anılan Yasa'nın yürürlüğünden sonra açılacak davalarda söz konusu olabileceği, esasen 448. madde anlamında da dava açılma işleminin tamamlanmış olduğu anlaşıldığından, tamamlanmış işlemden sonra yürürlüğe giren Tarife'ye dayalı olarak gider avansının ödenmesinin istenemeyeceği, masrafa gerek olması halinde dahi HMK'nın 324. maddesi uyarınca sonuca gidilmesi gerektiğinden mahkemece, bu hususlar gözardı edilerek dava şartı eksikliğinden davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, delil avansının süresinde yatırılmış olduğu kabul edilerek borçlunun işlemiş faiz ve faiz oranına yönelik şikayetinin bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm tesisinin isabetsiz olduğu- İşlemiş faiz ve faiz oranına yönelik şikayetin,verilen kesin sürede eksik avans yatırılmadığından, borçlunun iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile esastan reddine karar verilmesi gerekirken usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının kendisi ve müşterek çocuk lehine hükmedilen nafakalar için yıllık artırım oranı belirlenmesi konusunda bir talebinin bulunmadığı halde, talep dışına çıkılarak nafakaların her yıl TÜFE oranında artırılmasına karar verilemeyeceği- Boşanmaya neden olan olaylarda kocanın tamamen kusurlu olması halinde kadının manevi tazminat isteğinin kabul edilmesi gerektiği-
Davacı tarafın dava açmadan önce Sulh Hukuk Mahkemesinde zararın tespitine dair keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiği ve bu dosya kapsamında bilirkişi ücreti, keşif harcı ve tebligat gideri harcaması yapıldığı anlaşılmakta olup, HMK mad. 326/1 ve HMK mad. 323'e göre tespit giderlerinin yargılama giderleri ile birlikte hüküm altına alınması gerektiği-
Tebligat zarfında bilirkişi ücreti konusundaki ihtar ve meşruhata yer verilmediğinden şikayetçiye bilirkişi ücretini yatırması için usulüne uygun kesin süre verildiği kabul edilemeyeceği-
Davacının (fiilen çalışmasına 4 gün kala) kendisine, kendisiyle çalışmaktan vazgeçtiklerini belirten bir e-posta gönderildiğini, hiç bir sebep gösterilmeksizin soyut ithamlarla işe başlatılmadığını, dolayısıyla davalı şirkete olan güveni sebebiyle çalıştığı bankadan istifa ederek kıdem tazminatından mahrum kaldığını iddia ederek, kıdem tazminatının ve mahrum kaldığı ücretlerin ile diğer sosyal hakların karşılığı olarak maddi tazminat talebinde bulunduğu somut uyuşmazlıkta; bilirkişi raporunda Davacı taraf .......... Limited Şirketi'nden geçen sürenin de gerçekte dava dışı banka yanında geçtiğini ve kıdem tazminatı hesabında bu sürenin de gözetilmesini talep ettiği, davacı taraf ........... Limited Şirketi'nden istifa ettiğine ilişkin dilekçesi dosyada mevcut olduğu, davacı .... şirketinden istifa ettikten sonra dava dışı bankada çalışmaya başladığı, Davacının ............Limited Şirketi'nden istifa etmesi nedeniyle .... şirketi yanında geçen çalışma süresinin kıdem tazminatı hesabına dahil edilmediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne-
Mahkemece, delil avansının süresinde yatırılmış olduğu kabul edilerek borçlunun itiraz ve şikayetleri incelenerek oluşacak sonuca göre karar bir verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki alacak davası-
Kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacakları talebine ilişkin alacak davada ilk derece mahkemesince aldırılan bilirkişi hesap raporunda, davacının fazla mesai ücret alacağı ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağının olmadığı tespit edilse de, bilirkişi tarafından bu alacak kalemleri yönünden denetime elverişli olmayacak şekilde, davacıya davalı işverenlikçe tahakkuk ettirilip ödenen fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarından daha fazla mesai yaptığı konusunda bir tespit ve hesaplama yapılamadığından bu alacak kalemleri yönünden davanın reddine karar verildiği ancak hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda, denetime elverişli olmayacak şekilde, hesaplama yapılmadan fazla mesai ücret alacağı ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı yönünden davacının alacağının olmadığının tespit edilmiş olması bir eksiklik ise de, söz konusu bilirkişi raporuna karşı ilk derece mahkemesi yargılaması aşamasında, yasal süresi içerisinde davacı tarafça bu yönden açıkça bir itirazda bulunulmadığı ve ayrıca, istinaf dilekçesinde de bu hususta açık ve net bir istinaf sebebi ileri sürülmediğinden davacının fazla mesai ücret alacağı ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmediği-
1086 s. HUMK döneminde açılmış olan davalarda da, davanın her aşamasında aranan gider avansı dava şartının gözetilmesi gerektiği (6100 s. HMK. mad. 114/g, 115/2 ve 120)- Gider avansının eksik olduğunun anlaşılması halinde, tamamlattırılması için HMK. mad. 120/2 gereğince verilecek iki haftalık kesin süre ile birlikte gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirlemesi ve tarafa avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları konusunda uyarı yapılması gerekeceği-
Davacı kapalı faturalara dayalı olarak takip başlatmıştır. Davacının takibine dayanak yaptığı faturaların kapalı fatura niteliğinde olmasına ve bunun fatura bedelinin ödendiğine karine teşkil etmesine, davacının bu karinenin aksini geçerli delillerle kanıtlayamamış olmasına ve ticari defterlerini inceleme talebinde bulunmadığı gibi, mahkemece mevcut bilirkişi raporu üzerine, davacı defterlerinin incelenmesine karar verildiği halde, verilen kesin sürede bilirkişi ücreti karşılanmadığından davacı defterinin incelenemediği anlaşılmasına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde istemin kabulüne karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
İmza itirazından ispat külfetinin alacaklıya ait oluğu, mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu göz önünde bulundurularak HMK'nun 324. maddesi kapsamında delil avansının davacı tarafından yatırılması için işlem yapılması, sonucuna göre imza itirazı hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
8. HD. 20.03.2017 T. E: 2015/2807, K: 3873-
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davası-
Y.li idrak gücüne sahip olduğu iç hukuk tarafından kabul edilen ve ayrıca görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun dinlenmesi ve onun ifade edeceği görüşe de önem verilip deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğinden; 12 yaşındaki küçüğün görüşü alındıktan sonra, uzman raporu alınıp alınmayacağı konusunda değerlendirme yapılması gerektiği- 
Davalı taraf alacağına dayanak olarak açık-cari hesap ilişkisini göstermiş olup, bahsi geçen faturalar dışında BA-BS formlarında yer almayan 5.000.- TL'den az miktarlı faturalara da alacak kapsamında dayanıldığının davalı kayıtlarında belirtilmiş olması ve de ayrıca davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmaması nedeniyle 6100 sayılı HMK'nın 222. maddesi uyarınca kendi lehine delil oluşturmayacağı da birlikte değerlendirildiğinde davalının alacağın varlığını ve alacaklı olduğunu dosya kapsamı itibariyle kesin delillerle ispatlayamadığı, açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun elbirliği halinde ortak olduğu taşınmazlarda, borçlu ortağın alacaklısının, icra hakimliğinden, İİK. 121 uyarınca; alacağı yetki belgesine dayanarak borçlunun ortağı olduğu taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açabileceği, icra mahkemesinden alınan yetkiye dayalı olarak açılan davalarda, kural olarak, borçlu ortağın mülkiyet hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması gerektiği, bu şekilde açılacak davalarda; borçlu ortak dahil, tüm ortakların davaya dahil edilmelerinin zorunlu olduğu- Davanın açıldığı tarihte, davalıların dava konusu taşınmazlarda elbirliği halinde malik olduğu, dava tarihinden sonra tapuda intikallerin yapıldığı ve davalı borçlunun, dava konusu taşınmazlarda paylı malik haline geldiği anlaşıldığından ve davanın açıldığı tarihte davacının hukuki yararı bulunduğundan; davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi, yargılama giderlerinin borçlu davalı üzerinde bırakılması gerekirken, vekalet ücretine hükmedilmemesi ve davacı alacaklının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının isabetli olmadığı-
Kurum zararı nedeniyle alacak istemine ilişkin davada, davanın 1086 sayılı HUMK yürürlükteyken açıldığı, dilekçeler aşamasının tamamlandığı ve tahkikat aşamasına geçildiği, tahkikat aşamasında HMK'nın yürürlüğe girdiği, mahkemece bu aşamada gider avansı yatırılması için kesin süre verildiği anlaşılmış olup, HMK. mad. 120, 324, 448 göz önünde bulundurulduğunda, gider avansının dava açılırken yatırılması gerektiği ve bu aşamanın geçtiği, dolayısıyla tamamlanmış olduğundan HMK hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilemeyeceği-
Toplu iş sözleşmesi ile sağlanan hakların tek taraflı olarak işveren yararına azaltılmasının hukuken korunamayacağı, işçilerin eski şartlarda değil de işverence belirlenecek yeni şartlarda işe dönmek istemelerinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, işverenin fesih işleminin toplu iş sözleşmesinden yararlanmaya ilişkin düzenlemeleri dolanan sadece görünürde bir işlem olduğunun kabulü gerekeceği-
Uyuşmazlığa konu davanın HUMK zamanında açılmış bulunması ve olayda dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK’nun 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak, gider avansı istenmesinin yerinde olmadığı; bu ara kararı yerine getirilmediğnde sadece bu delile dayanmaktan vazgeçilmiş olup mevcut duruma göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlunun adresi için davacıdan bilgi vermesi İçin ihtar çıkarıldığında, davacı vekili dilekçe ile ABD adresinin tesbit edilemediğini ancak Tapu Müdürlüğü'nde yer alan adresine tebligatın yapılması istenilmişse de bu adrese bir tebligat yapılmamış olup, davalının Mernis adresinin tesbit edilememesi halinde, Tebligat Yasası'nın 35/2 maddesine göre "Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. "belirtildiğinden, Tapu Müdürlüğü'nde olan adresine tebligat yapılmaması halinde mernis adres de tesbit edilmediğinden bu yasaya göre tebligat yapılması gerektiği-
Satışın dayanağı olan Belediye Meclis kararının idari yargı yerinde iptal edilmesiyle ihale alıcısı adına oluşan tescilin yolsuz hale geldiği, sonraki maliklerin de TMK'nın 1024. maddesi uyarınca aynı Kanun'un 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacakları-
Borçlu tarafından şikayete konu edilen ve bilirkişi incelemesine gerek bulunmayan ödeme emrinin iptali talebinin içeriği incelenmeden bu hususta olumlu-olumsuz bir karar verilmemesinin HMK’nun 297 maddesine aykırılık oluşturduğu-
İcra emrinin ilama aykırı düzenlenemeyeceği-
Karşılıksız çek keşide edilmesi nedeniyle, bankaca haksız olarak, çek hesabı açma yasağı konusunda Merkez Bankasına bildirimde bulunulması halinin başlı başına manevi tazminatı gerektireceği-
Makine kırılma sigorta poliçesi kapsamında sigortalanan emtianın hasar bedelinin davalıdan tahsili istemi -
Mahkemece, masaya kaydı istenen alacakla ilgili sadece faiz hesabı yapılacağı gözönüne alınarak tayin edilecek bir mali müşavir bilirkişi aracılığıyla talep konusu alacağın miktarı da nazara alınmak suretiyle takdir edilecek uygun bir bilirkişi ücreti yatırıldığında bilirkişi incelemesi yaptırılması ve oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu ayrı olacağından, bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığının keşfen incelenmesi, taşınmazın konumunun düzenlenecek paftada kadim köy ve kasaba ya da şehirlere göre haritasında işaret edilmesi, vakfın niteliği hakkında bu belirlemeden sonra görüş bildirilmesinin zorunlu olduğu- Vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin vakıf şerhinin doğrudan kaldırılması gerekip gerekmediğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması gerektiğinden, vakıflara ait tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilerek, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenmesi, Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınması ve HMK. mad. 266 uyarınca bilirkişiler kurulu görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerektiği-  Araştırma sonucu kayıtlardaki vakıf şerhinin terkini gerektiği kanısına varıldığı takdirde, her bir parsel numarası ve maliki ayrı ayrı yazılarak, davacıların murislerinin ve davacıların müşterek payına hasren infaza elverişli şekilde HMK. mad. 297/2 gereğince hüküm kurulması gerektiği-
Gider avansının yatırılmış olmasının dava şartları arasında olduğu, mahkemece bu koşulun mevcut olup olmadığının kendiliğinden araştırılacağı, şartın noksanlığı tespit edilir ise davanın usulden reddine karar verileceği, harç ve avansların Bakanlıkça saptanacağı ve dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacağı, avansın yeterli olmadığının anlaşılması durumunda davacıya iki haftalık kesin süre verileceği, 30.09.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği belirtilen Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi'nin 4. maddesi uyarınca, gider avansının; tebligat, bilirkişi ücreti ve diğer iş ve işlemler için dava açılırken alınması gereken bir tutar olduğu, dava şartı olmayan ve HMK'nın 324. maddesinde düzenlenen, taraflardan birinin, ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen ve verilen kesin süre içinde yatırılmak zorunda olunan (delil ikamesi için) avansa ilişkin yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, diğer tarafın bu avansı yatırabileceği, aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı- Davanın HMK'nın yürürlüğünden önce açılmış olması, dilekçelerin teati aşaması tamamlanarak, tahkikat aşamasına gelinmiş olması karşısında bu aşamada masrafa gerek olması halinde HMK'nın 324. maddesi uyarınca sonuca gidilmesi gerektiği nazara alınmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı- Mahkeme karar başlığında dava tarihinin yanlış yazılması ve davacının öldüğü anlaşılmakla mirasçılarının isimleri yerine murisin isminin yazılmasının da doğru olmadığı-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinin tesbiti davası-
Mahkemece, bilirkişi ücretinin dosyaya yatırılması gözönüne alınarak, dosyanın bilirkişiye tevdiiyle uyuşmazlık konusuna ilişkin rapor tanziminden sonra elde edilecek sonuç dairesinde hüküm tesisi gerekirken kati mehil müesesenin konuluş amacına aykırı olarak kesin süreye yanlış anlam verilmek suretiyle , bilirkişi ücretinin yatırıldığı tarihten yaklaşık 3 ay sonrasına tekabül eden celsede bilirkişi ücreti süresinde yatırılmadığından mevcut haliyle kanıtlanamayan davanın reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemi-
Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceği, o halde, ilk derece mahkemesince, HMK'nun 324. maddesi kapsamında delil avansının yatırılması için (avansın hangi işlere ilişkin olduğunun, hangi iş için ne miktar avansın, nereye yatırılacağının açıkça belirtilerek ve kesin sürenin sonuçları hatırlatılarak) borçluya usulüne uygun süre verilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- Dairemizin bozma ilamında icra müdürlüğünce yapılan kıymet takdiri tarihi itibariyle kıymet takdiri yapılması gerektiği şeklindeki değerlendirme maddi hataya müstenit olup, muhammen bedelin mahkeme keşif tarihi olan ............ tarihi itibari ile belirlendiği görülmekle bu tarih itibari ile değerlendirme yapılması gerektiği-
Şirketin zarar görmesi nedeniyle ortaklar ve alacaklıların da zarar göreceği, sorumluluktan söz edebilmek için öncelikle bir zararın bulunması, zararın oluşmasında yönetim kurulu üyelerinin kusurlarının olması zorunlu olduğu, yönetim kurulu üyelerinin kusurluluğundan kurtulmak için kusursuzluğunu ispat etmesi gerektiği, kusursuzluğun ispatı ise genel hükümlere tabi olduğu, ancak dolaylı zarara sebebiyet veren eylemler nedeniyle şirket alacaklısı tarafından TTK mad. 336/5'e binaen alacak isteminde bulunması halinde TTK mad. 309 ve 340 uyarınca dava sonucunda hükmedilecek tazminatın zarar verilecek şirketin yönünden karar verilmesi yönünde Yargıtay kararlarının bulunduğu, doktrinde de bu görüşün hakim olduğundan, somut olayda vakfın TMK mad. 109 gereğince yönetim kurulu üyelerinin kurucu ortağı oldukları dava dışı şirketin, esas sözleşmesine aykırı olarak yönetim kurulu ve denetçiler kuruluna seçilmek üzere aday göstermediği, dava dışı şirketin ödenmiş sermayesinin tamamen yitirilmiş olduğu, mezkur hastanenin işletilmesi için yapılan tekliflere davalı vakfın cevap vermediği ve dava dışı şirketin faaliyetlerini sürdüremediği açık olduğu, TTK mad. 553'e göre davalı vakfın ve gerçek kişi yönetim kurulu üyelerinin dava dışı şirkete vermiş olduğu zarar nedeni ile davacının uğramış olduğu zararın kabulü ve zararın oluşumu ve davacı şirketin toplam borç yükleri kaydi değerler üzerinden tespit edilmiş bulunduğu-
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin bozma ilamında belirtilen hususlar tek tek tespit edilmediğinden dosyadaki mevcut bilgilerle karar verilmesi eksik araştırmaya dayalı olmakla birlikte, ........... Turizm Lokantacılık Ltd. Şti.’nin tüm ticari defter ve kayıtlarının incelenerek murisin varsa hissesi ile hissesine düşen aktif ve pasifin belirlenmesi gerekeceği- 4721 sayılı TMK’nın 610. maddesine dayalı olarak şirket hisselerinin veya malvarlığının mirasçılar tarafından tasarruf edilip edilmediğinin belirlenmesi amacıyla alanında uzman bilirkişiler tarafından bilirkişi incelemesinin yapılması gerekirken eksik inceleme sonucu verilen kararın doğru olmadığı-
Borçlunun ilama aykırı faiz talep edildiğini iddia ederek, icra emrinin iptalini istediği davada, İcra Mahkemesi'nce borçlu tarafa bilirkişi ücretini yatırması için kesin süre verilmiş ise de, kesin sürenin sonuçları hatırlatılmadığından, borçlu tarafa sonuçları da hatırlatılarak yeniden süre verilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
İtirazın iptaline karar verilmesi üzerine, alacaklının itirazın iptali kararını icra dairesine sunarak itirazın iptaline karar verilen takip alacağı yönünden icra emri tebliğ edilmeksizin itirazın iptaline karar verilen takip alacağı kadar haciz yapılabileceği- Takip talebindeki alacak kalemleri arasında yer almayıp, itirazın iptali kararında hükmedilen inkâr tazminatı, yargılama gideri ve vekâlet ücreti alacaklarının tahsili için borçluya icra emri düzenlenerek tebliğ edilmediğine göre, belirtilen alacak kalemlerinin dosya hesabına dahil edilerek bu miktar yönünden de haciz yapılmasının mümkün olmadığı- Borçlu icra mahkemesine başvurusunda icra emri gönderilmeden itirazın iptali kararında hükmedilen yargılama giderleri, vekâlet ücreti ve icra inkâr tazminatının da eklenerek dosya hesabı yapılarak malvarlığına haciz konulduğunu ileri sürdüğünden icra müdürlüğünce takibin devamına karar verilen takip alacağını aşan miktar yönünden iptali ile haczin bu miktar yönünden kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
Tensip zaptıyla dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar verilemeyeceği gibi verilen kesin sürede bilirkişi ücreti ödenmediğinden davanın usulden reddine karar verilemeyeceği- hukuk mahkemelerinde ön inceleme yapılmadan tahkikata geçilemeyeceği ve taraf dilekçelerinde belirtilen getirtilmesi mümkün deliller toplanıp, tahkikat aşamasına geçildikten sonra bilirkişi incelemesinin yapılabileceği- Bilirkişi ücretinin delil avansı niteliğinde bulunduğu, davacı tarafından süresinde yatırılmaması halinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağından mevcut delil durumuna göre karar verileceği-
Kira parasının tespiti istemi-
İİK. mad. 206/4-A uyarınca, iflasın açılmasından önceki 1 yıl içinde tahakkuk etmiş işçi alacaklarına rüchaniyet tanınmış olduğu-  İşçilik alacaklarının hüküm altına alındığı ilamlara bağlı olarak alınan vekalet ücretlerinin ise bu kapsamda olmadığı-
Mirasın hükmen reddi davalarının maktu harç ve vekalet ücretine tabi olduğu-
HMK'nın 448. maddesi anlamında dava açılma işleminin tamamlanmış olduğu anlaşıldığından, tamamlanmış işlemden sonra yürürlüğe giren tarifeye dayalı olarak gider avansının ödenmesi istenemeyeceği- Davanın HMK'nın yürürlüğünden önce açılmış olması, dilekçelerin teati aşaması tamamlanarak, tahkikat aşamasına gelinmiş olması karşısında; bu aşamada masrafa gerek olması halinde HMK'nın 324. maddesi uyarınca sonuca gidilmesi gerektiği- Yargılama aşamasında iflasına karar verilen şirket yönünden davanın kayıt kabul davasına dönüşeceği ve İİK. mad. 235/3 uyarınca basit yargılama usulüne tabi olduğu ve bu durumda, mahkemece davalı müflis ile diğer davalılar hakkındaki davanın farklı yargılama usulüne tabî olduğu gözetilerek bu davalı şirket ile ilgili dosyanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydı ve tabî olduğu yargılama usulüne göre yargılamanın yürütülmesi, iflas idaresine dava dilekçesinin tebliği ile yazılacak müzekkere yönünden sadece tebliğ ve müzekkere giderinin yatırılmasının yeterli olduğunun gözetilmesi gerekirken, gider avansının yatırılmasına ilişkin dava şartı eksikliğinden davanın, bu müflis davalı şirket yönünden usûlden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İmza inkarında bulunmuş olan borçlunun imza inceleme-sine esas teşkil edecek şekilde,oturarak ve ayakta imza örnekleri alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekeceği-
Alacağın varlığı ve miktarı 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yargılama yapılmasını zorunlu kıldığından, mahkemece bu yönde bir ilam alınmadan başlatılan icra emrinin iptaline karar verilmesi gerektiği- İİK. mad. 68/b ve 150/ı 'nın tüketici (konut) kredilerinde uygulanma olanağı olmadığı- İlam niteliği bulunmayan belgeye yönelik şikayetin süresiz olarak ileri sürülebileceği-
Mahkemece, ihalenin fesih nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin itirazların konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak suretiyle incelenerek, taşınmazın tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine, muhammen bedelin altında olması halinde ise, zarar unsuru oluşmayacağından ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece talep edilen miktarın, HMK 120’de anlamını bulan ve dava şartı olan gider avansı değil, HMK’nin 324. maddesinde ifade edilen delil ikame avansı olduğu, HMK madde 324 gereğince bu avansın açık olarak, kalem kalem gösterilmesinin gerektiği, ara kararda ise bu şekilde bir belirleme yapılmamış olup, davacı vekiline yapılan ihtaratın da geçerli olmadığının kabulü gerekeceği-
Davalının borçlunun kardeşi olması, takibin başlamasına müteakip borçlu tarafından tüm sürelerden feragat edilerek, kesinleştirilmesi, maaş haczinden başka işlem yapılmamış olması olguları karşısında davalıların haksız oldukları sabit olduğundan, yargılama sırasında borcun ödendiğinden konusuz kalan davada yargılama giderinin davalılar aleyhine hükmedilmesi gerekeceği-
Henüz kusur durumu belli değilken mahkemenin ilk duruşma ara kararında kusur bilirkişi ücreti, tazminat bilirkişi ücreti ve adli tıp ücreti gibi avansları iki haftalık kesin sürede istemesinin isabetsiz olduğu, zira, kusur raporu alındığında davacının tamamen kusurlu çıkması durumunda davanın reddedebilme ihtimali varken mahkemenin kusur belirlenmeden tüm avansları talep etmesi ve sonrasında belirlenen delil avansı yatırılmadığı için davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğu-
Mahkemece, iflas erteleme talebi ile ilgili ilanlar yapılmış ve kayyım atanmış ise de, kayyım atanmasına ilişkin karar ile kayyımın mahkemece belirlenmiş görevi ve yetkilerinin ve bunların sınırlarının ilanı ve ticaret siciline tescili ile erteleme talebinin ticaret siciline tescili gerekirken, bu hususlar yerine getirilmeksizin karar verilmesinin isabetsiz olacağı- İflasın ertelenmesini isteyenin, bu kararın ilânı, gerekli yerlere bildirilmesi, atanacak kayyım için belirlenecek ücreti ve alınacak erteleme tedbirlerinin uygulanması için gerekli masrafları avans olarak mahkeme veznesine peşin yatırması gerekeceği-
3. HD. 10.05.2016 T. E: 2015/15077, K: 7433-
Mahkemenin davanın reddine dayanak aldığı davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında bilirkişi ücretinin genel gider avansında mevcut ise gider avansından karşılanmasına, yok ise veya yetersiz ise eksik miktar belirlenip açık şekilde yazılıp davacı vekiline yatırması üzere 2 haftalık kesin süre verilmesine şeklinde tereddüte yer vermeyecek şekilde açık olmamasının doğru olmadığı, kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceği-
Trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemi-
4. HD. 05.04.2023 T. E: 2021/27393, K: 4971
E.tmanın önlenmesi-
Şikayete konu olan ve ihalesi yapılan menkuller için muhammen değerin yüzde ellisine satış masrafının eklenmesi halinde ortaya çıkan değerin ihale bedeli ile karşılanmadığı anlaşıldığından, mahkemece, İİK'nun 129/1. maddesi gereğince bu husus re'sen gözetilerek ihalenin feshine karar verilmesi gerekeceği-
Zararın varlığını ve tutarını kanıtlamak zorunda olan davacının, zararın gerçek tutarını kanıtlamakta zorlandığı veya kanıtlanmasının davacıdan beklenemeyeceği durumlarda hakimin, işlerin olağan gidişi ve zarar görenin aldığı önlemleri gözeterek zarar tutarını kendiliğinden belirleyeceği, yaşamın olağan akışına uygun olan tedavi giderleri vb. gibi tüm giderlerin belgelenmesinin beklenemeyeceği-
Dava, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir...TMK'nin 713/3. maddesi gereğince, tescil davalarında Hazinenin yanında ilgili kamu tüzel kişiliklerine de husumet yöneltilmesi zorunludur. Dosya kapsamında alınan raporlar usulüne uygun orman ve zilyetlik araştırması içermediğinden hüküm kurmaya elverişli değildir.
Avukatlık ücret sözleşmesinin düzenlendiği tarihte davalı fiil ehliyetine haiz olmadığından, düzenlenen avukatlık ücret sözleşmesi geçersiz olacağı- Avukatlık ücretine hükmedilirken, hukuki yardımın başladığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği Hukuki yardımın ne zaman başladığı konusu ise değişken olup her işlemin özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden, dava açılmış ise, davanın açıldığı, ya da tespitin yapıldığı tarih, müvekkil aleyhine dava açılmış ise cevap verme tarihi, ya da vekaletnamenin verilme tarihin hukuki yardımın başladığı tarih olarak esas alınması gerektiği- Değeri parayla ölçülebilen dava ve işlerde, hukuki yardımın başladığı tarihteki yürürlükte olan kanun hükümleri uygulanarak, hukuki yardımın yapıldığı tarih 2.5.2001 tarihinden önce ise asgari ücret tarifeleri, bu tarih ile 20.1.2004 tarihleri arasında hukuki yardım başlamışsa "yüzde beş" ile "onbeş", bu tarihten sonra ise, "yüzde onu" ile "yüzde yirmi arasındaki bir oran tatbik edileceği, değeri parayla ölçülemeyen davalarda ise avukatlık asgari ücret tarifeleri uygulanacağı- Taraflar arasında geçerli ücret sözleşmesi bulunmadığından, davalı tarafından davacı avukata 15.8.2003 tarihinde vekaletname verildiği, dolayısıyla bu tarih itibariyle sözleşme ilişkisi kurulduğuna göre davacı avukatın, bu tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu hükümleri gereğince 25.8.2003 tarihinde açılan tapu iptal tescil davasında gösterilen dava değeri üzerinden "yüzde beş ile onbeş" arasındaki bir oran üzerinden vekalet ücreti istemeye hak kazanmış olduğu- Davanın kısmen kabulüne karar verilmesine rağmen, kendisini vekil temsil ettiren davalı yararına reddedilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği-
Borçlu, kıymet takdirine itiraz dilekçesini ibraz ederken HMK. mad. 120 'de belirtildiği üzere, keşif ve bilirkişi ücretini de karşılamak üzere avans yatırmış olduğu ve mahkemece HMK. mad. 115/2 gereğince noksan ücret ve masrafların miktarı da belirtilerek mahkeme veznesine yatırılması için kesin mehil verilmeden itirazın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, bu nedenle  kıymet takdir raporunun usulüne uygun olarak kesinleştiğinin kabul edilemeyeceği ve mahkemece, ihalenin fesih nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin itirazların konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak suretiyle incelenerek, taşınmazın tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine, muhammen bedelin altında olması halinde ise zarar unsuru oluşmayacağından ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
İşgaliye bedelinin TBK. mad. 346 'ya aykırı nitelikte cezai şart olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de TBK mad. 346 'da yasaklanan "kiracının kira bedelini zamanında ödememesi halinde" cezai koşulun ödeneceğine dair anlaşmalar olduğundan ve davada istenen kira bedeli değil, lojmanın süresinde tahliye edilmemesinden kaynaklanan işgaliye bedeli olduğundan işin esasının incelenmesi gerektiği-
İcra mahkemesinin, bilirkişi incelemesi yaptırmadan “inkar edilen imzanın borçluya ait olduğu” kanısına vararak “itirazın kabulüne” karar verebileceği, fakat “imzanın borçluya ait olmadığı” sonucuna ancak bilirkişi incelemesi yaptırarak ulaşabileceği-
Davada yalnızca bir davacının maddi tazminat talebi olmasına rağmen, tüm davacılar leh ve aleyhinde kabul ve reddedilen miktarlar yönünden vekalet ücreti hükmünün kurulması, ayrıca yine manevi tazminata yönelik vekalet ücretleri takdir edilirken müteselsilen tahsil edileceğinin kararda belirtilmemesi ve birleşen davada yatırılan peşin harç ve gider avansının yargılama giderlerinde dikkate alınmamasının hatalı olduğu-
Taraflar arasındaki asıl ve birleştirilen tazminat, ihraç kararının iptali davaları-
HMK’nın 94. maddesi ile HUMK’nın 163. maddesi uyarınca mahkemece kesin süreye ilişkin ara kararda; yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her bir iş için ne miktar ücret yatırılacağının hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, özellikle tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukukî sonucun açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut delillere göre karar verilip, gerektiğinde ret kararı verilebileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiğinin her türlü duraksamadan uzak olduğu- Mahkemenin 29.05.2013 tarihli duruşmasında verilen ara karar incelendiğinde; bilirkişi incelemesinin belirli bir şekilde hangi konuda yapılacağı anlaşılamadığı gibi tayin edilecek bilirkişilerin ve heyetin kaç kişiden teşekkül edeceği, hangi uzmanlık alanına sahip kişilerden oluşacağı ve her bir bilirkişiye ödenecek ücretin ne kadar olduğunun ayrı ayrı belirtilmediği- Zira çözümü; uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorun açıkça belirtilmeden ve inceleme yaptırılacak konunun kapsamı ile sınırları açıkça gösterilmeden bilirkişinin görevlendirilemeyeceği- Ayrıca ara kararda verilen süreye uyulmaması durumunda davacı tarafın bu istekten vazgeçmiş sayılacağının ihtar edilmesine karşın, mahkemece diğer deliller incelenmeden ispat edilemeyen davanın reddine karar verildiği- Dolayısıyla mahkemenin bilirkişi ücretinin süresi içerisinde yatırılmaması durumunda uygulanacak olan yaptırıma ilişkin ihtarının dahi isabetsiz olduğu- Eş söyleyişle, davacıya verilen kesin sürenin HMK’nın 94. maddesi ile yargısal uygulamada öngörülen şartları taşımadığından hukukî bir sonuç doğurmayacağı- O hâlde, Mahkemece yukarıda açıklandığı şekilde HMK’nın 94. maddesinde belirtildiği gibi usulüne uygun olarak bilirkişi incelemesi amacıyla ara karar kurulup, müteakip işlemler de tamamlanmak suretiyle varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun olmayan kesin süreye sonuç bağlamak suretiyle davanın ispatlanamadığından bahisle reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemi-
Mahkemece, aynı konuya ilişkin görülmekte olan bir başka davada alınan bilirkişi raporu dikkate alınarak dava konusu sözleşmenin muvaazalı olduğu kanaatine varılmış ise de, bu bilirkişi raporunda muvaazanın varlığına ilişkin bir tespit yer almadığı gibi, kira sözleşmesinin muvaazalı olmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmişse de hükmün temyiz eden davalı şirketler yararına bozulması gerektiği-
Bilirkişi ücretinin gider avansı olmadığından, verilen sürede yatırılmaması halinde davanın usulden reddine karar verilemeyeceği, kesin olduğu berltilmeksizin verilen sürenin HMK. mad. 94 kapsamında kesin olduğundan bahsedilemeyeceği-
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa alacak davası-
Hor kullanma tazminatının, ödenmeyen Nisan ayı kirasının, davacı tarafından yönetime ödenen aidat bedelleri, yapılan tespit masrafı ve makul süre kirasının tahsili istemi-
İflas kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece bu tesbitin yapılması için davacı tarafça bilirkişilerin ücretinin karşılanması için avans yatırılmaması halinde HMK. 325 uyarınca bu giderin ileride ilgili taraftan tahsil edilmek üzere hazineden (suç üstü ödeneğinden) karşılanması gerektiği-
Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceği-
Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması dava şartı nedeni ile davanın reddini gerektirmeyecek, sadece o delile dayanan taraf belirlenen sürede delil avansı giderini yatırmaması halinde o delilinden vazgeçmiş sayılması gerekeceği-
İtirazın iptali davası-
Tapulu taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteği- Davalılar, dava konusu taşınmazda paydaş olmadıklarından, mahkemenin intifadan men şartı gerçekleşmediği gerekçesi ile ecrimisil talebini reddetmesinin isabetsiz olduğu- Dava dilekçesinde tanık deliline dayanan ve mahkemece tanıkların bildirilmesi için usulüne uygun süre verilmeyen davacının tanıkları dinlenmeden karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece, davacı tarafa tanıklarının bildirilmesi için süre ve imkan tanınarak davalıların müdahalesinin ne zaman başlayıp ne zaman sona erdiğinin ve davacı tarafın davalıların taşınmazı kullanmasına herhangi bir muvafakatinin bulunup bulunmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti ile oluşacak sonuca göre ecrimisil talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği- Davalıların müdahalesinin dava açıldıktan sonra sona erdiğinin anlaşılması halinde davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalılardan alınmasına karar verilmesi gerektiği-
Marka ve isim hakkına tecavüz iddiasına dayalı olarak maddi ve manevi tazminat istemi-
8. HD. 07.03.2019 T. E: 2017/10237, K: 2388-
İcra mahkemesince, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı-
Delil avansı gider avansında olduğu gibi HMK'nun 114. maddesinde belirtilen dava şartları arasında sayılmadığından, mahkemece ara kararında belirtilen delil avansının yatırılmaması nedeniyle dava şartlarının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın usulden reddinin doğru olmadığı, mahkemece yapılacak iş, HMK'nun 324/2 maddesi gözetilerek ara kararında belirtilen delil avansıyla ilgili delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı hükmü karşısında diğer delillerin incelenip sonucuna göre bir karar verilmesinden ibaret olması gerekeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan iş göremezlik tazminatı istemi-
Taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmeleri kapsamında davacıdan yapılan kesintilerin istirdatı istemi-
İtirazın iptali ve alacak davası-
Her ne kadar rüştünü ispatlamış olsa da, vasıfsız ve bulunduğu yer itibariyle çalışma imkanı bulunmayan kişinin, anne ve baba tarafından bakılması yöre şart, gelenek ve görenekleriyle bağdaştığı da anlaşıldığından babasından nafaka istemeye hakkı bulunduğu-
İtiraz Hakem Heyetince davacı tarafa kesin süreli ihtaratı içeren ara kararın e-posta yoluyla tebliği usule aykırı değil ise de, Anayasa ve Yasa hükümlerine aykırı şekilde; davaya konu başvuru vekille takip edildiği halde, ara kararların hem asıla hem de vekile e-posta yoluyla tebliğe çıkartılmış olması, ara kararında HMK'nın 281. maddesine uygun şekilde taraflara bilirkişi raporuna varsa itirazlarını bildirmeleri için 2 haftalık yasal süre yerine 1 haftalık kesin süre tanındığının kararlaştırılması, elektronik yolla yapılan tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılması gerekirken, Hakem Heyetince verilen ara kararda; e-postanın hata verisi gelmediği sürece aynı gün tebliğ edilmiş sayılmasına karar verilmesinin, bununla birlikte dosyada ara kararın tebliğine ilişkin e-postanın davacı vekiline tebliğ edildiğine dair belge bulunmamasına rağmen, davacı tarafın süresi içerisinde kesin sürenin gereğini yerine getirmediği ve iddiasını ispatlayamadığından bahisle başvurunun reddine dair Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına davacı vekilince yapılan itirazın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İhtiyati tedbir kararı alınıp uygulandığında İİK’nun 72/4.maddesi uyarınca davalı alacaklı yararına tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Davacı şirketin talebi borca batık olan şirketin iflasın ertelenmesine yönelik olup, davacı şirketin İİK. mad. 179 ve TTK. mad. 376 uyarınca iflasına karar verilebilmesi için borca batıklığın tesbitinin şart olduğu- İflas kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemece bu tesbitin yapılması için davacı tarafça bilirkişilerin ücretinin karşılanması için avans yatırılmaması halinde HMK. mad. 325 uyarınca bu giderin ileride ilgili taraftan tahsil edilmek üzere hazineden (suç üstü ödeneğinden) karşılanması gerektiği-
Yapılan yargılama sonunda alacak iddiasının ispatı için teknik bilirkişi incelemesinin gerekli olduğu, ancak davacı yanın verilen kesin sürede bilirkişi raporu aldırılması için masraf yatırmadığı, bilirkişi ücretinin delil avansı niteliğinde olduğu, bu suretle bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığı, dosya kapsamına göre davacının davasını ispat edemediği gerekçeleri ile, davacının davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflardan tahsil edilmeyen giderin davalı tarafa yüklenmesinin mümkün olmadığı-
Kira bedelinin uyarlanması istemi-
'Kıymet takdirine itiraz' talebiyle açılan davada, "keşif ve bilirkişi incelemesi için gereken gider avansının yatırılmadığı" gerekçesiyle davanın reddedilmesi 'mahkemeye erişim hakkının ihlali' sayılır mı?
Tüketici yasasına göre daha genel bir yasa olan İİK’nun 149.maddesinin, bu özel yasanın kapsamında kalmayan kredililer için uygulanabilir olacağı-
Sponsorluk sözleşmesinde sözleşme serbestisi kapsamında ödeme yükümlülüğünün dolar (USD) cinsi üzerinden belirlenebileceği- Dövize endeksli sözleşme yasağını getiren tebliğin geçmişe yönelik uygulanamayacağı-
Taraflar arasındaki kooperatifin feshi davası-
Trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemi-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davası-
11. HD. 07.04.2016 T. E: 2015/8242, K: 3876-
11. HD. 06.04.2016 T. E: 2015/8781, K: 3698-
Bölge adliye mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davacı ile davalılar ... ve ... vekillerinin istinaf başvuruları kısmen kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmış, HMK 353/1-b.2 uyarınca düzeltmek suretiyle yeniden esas hakkında bir karar verilmiş olup, bölge adliye mahkemesince esas hakkında kurulan bu yeni hükümde istemin kısmen kabul ve red olunan bölümleri üzerinden istinaf giderleri yönünden yapılan paylaştırmada istinaf aşamasındaki tebligat ve bilirkişi ücretine ilişkin giderler davacı yanca karşılanmasına rağmen, davanın kabul ve ret oranına göre yine davacıdan tahsiline karar verilmesinin doğru olmadığı-
İflas kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece borca batıklığın tespitinin yapılması için davacı tarafça bilirkişi ücreti karşılanmak üzere avans yatırılmaması halinde bu giderin uyarınca ileride ilgili taraftan tahsil edilmek üzere hazineden karşılanmasının gerektiği-
Geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemi- Mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu'nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemi-
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davası-
Müflis kefilin sorumlu olduğu miktarı belirlemek için yapılacak bilirkişi incelemesinin gerektirdiği masrafları yatırmayan davacı-alacaklının açtığı kayıt kabul davasının reddedilmesi gerekeceği–
Kıymet takdirine itiraz edenin, gerekli masraf ve bilirkişi ücreti olarak ifade edilen miktarı mahkemenin tespiti olmaksızın ilgili dosyaya yatıramayacağı, dolayısıyla uygulamada da kıymet takdirine itiraz şikâyetinin "masraf bulunmaması nedeniyle esasa girilmeksizin usulden reddedilebilmesi" için İİK. m.128/a-1'de de "gerekli masraf ve ücretin mahkemece belirlenip itiraz edene bildirilmesi" nin arandığı - Mahkemece gerekli masraf ve bilirkişi ücretinin belirlenerek şikâyette bulunana bildirilmesine rağmen yatırılmaması hâlinde İİK. m. 128/a maddesinin işlerlik kazanacağı - Kıymet takdirine itiraz eden ilgilinin, "eksik masrafın mahkemece tamamlatılması yoluyla ne kadar miktarı hangi süre içinde yatırması gerektiğini" bilebilecek durumda olduğu ve yeniden bilirkişi incelemesi talep eden ilgilinin masrafı ve bilirkişi ücretini yatırmaması durumunda kıymet takdirine itirazın kesin olarak reddedilmesinde bir isabetsizlik ve Anayasanın 13 ve 36. maddelerine bir aykırılık bulunmadığı -
Sıra cetveli şikayetin görüldüğü icra mahkemesinin yargı çevresinde bulunan icra müdürlüğüne ait takip dosyasından düzenlendiğine göre, İİK.18. maddesi gereği şikayet yargılamasında HUMK 409. (şimdi; HMK. 150.) maddesinin uygulanamayacak bulunmasına göre, delillerin ikame edilmediğinin kabulü ile esasa girilmemesinin hatalı olduğu-
İcra dosyasında davalının takibe itiraz etmeyip aldığı maaşın neredeyse 3/4 ünün borca karşılık kesilmesini kabul etmesi, hatta ikinci kez daha fazla kesinti yapılması yönünde muvafakat vermesi ve davanın niteliği itibariyle, takip konusu borç/alacağın gerçek olduğunun davalılarca ispat  edilmesi gerekeceği- Davalılarca borcun/alacağın gerçek  olduğu ispat edilemediği gibi, borçlunun dosyada borcu kabul etmesi, maaşından birinci sırada ve yüklü miktarda kesinti yapılması, buna muvafakat vermesi nedeniyle bu takibin muvazaalı ve davacı alacağını engellemeye yönelik olduğu-
Borca itirazın çözümlenmesi için borçlu tarafından sunulan dekontlardaki ve celp edilen kişi adına adı geçen bankaya ait hesap ekstresinde kayıtlı ödemelerin, nafaka borcuna mahsuben yapılıp yapılmadığının tesbiti, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olup, bu konuda bilirkişiye başvurulmasının, HMK'nun 266. maddesi hükmüne aykırı olduğu-
Bilirkişi incelemesi, bir delil türü olup davacıya verilen kesin sürede delil avansının yatırılmaması sebebiyle ancak delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı ihtarının yapılması gerekliliği yanında bilirkişi için takdir edilen ücret bakımından dosyada ne kadar eksik delil avansının olduğu hususunda açık, net ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde bir belirlemenin yapılmadığı, şu halde; mahkemece, usule aykırı ara karara rağmen davacı tarafından yargılamanın gecikmesine sebebiyet verilmeksizin bir sonraki duruşma gününden önce delil avansını yatırmış olması dikkate alınarak bilirkişiden rapor alındıktan sonra tüm delillere göre sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın senette tahrifatın olduğu ya da olmadığı sonucuna varılamayacağı- Davacı tarafa usulüne uygun olarak kesin süre süre verilmesine rağmen bilirkişi ücretinin kesin süre içinde yatırılmadığından bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar vermek gerektiği- Borç ipotek ile temin edilmiş olsa bile elinde kambiyo senedi bulunan alacaklının, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapabileceği, alacaklının tercih hakkını bu takip türünden yana kullandığı, senedin teminat senedi olduğu iddia edilmiş ise de senet metninde açıkça teminat ilişkisine dair bir ibare bulunmadığı gibi bu hususta ayrı bir yazılı delil de sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacıya, 1827,00 TL. tutarındaki delil avansını mahkeme veznesine yatırması için iki haftalık kesin süre verilerek, "kesin süre içinde avans yatırılmadığı takdirde bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçilmiş sayılacağı" ihtar edilmişse de, iki haftalık kesin süre yeterli ve makul bir süre olmadığı- Trafik kazasından kaynaklı tazminat davasının niteliği gereğince alınması gerekli olan bilirkişi raporlarının aynı anda alınması mümkün olmayıp belli bir sıra dahilinde yapılması gerektiği ve buna göre, hesap bilirkişi raporunun alınıp alınmamasına ancak kusur raporunun ve maluliyet raporunun sonucuna göre mahkemece karar verilebileceği düşünülerek, delil avansının yatırılması için daha uzun bir süre tayin edilmesi hali de davanın uzamasına sebebiyet verilmeyeceğinin kabulü gerektiği- Dosya kapsamında davacı tarafça 500 TL delil avansı yatırılmış olduğu anlaşıldığından, dosyanın safahati itibari ile yatırılan bu ücretin kusur raporu almaya yeterlidir olacağı ve davanın uzamasına da sebebiyet verilmemiş olduğu- Kesin sürenin verildiği tarih itibariyle dosya kapsamında henüz maluliyet raporu ve hesap bilirkişi raporu alınma zamanı gelmediğinden, davacı tarafın hak arama hürriyeti ve savunma hakkı kısıtlanmış olacağı- Mahkemce, yatırılan ücretle öncelikle kusur raporu alınması, duruma göre daha sonra davacı tarafa eksik delil avansını yatırması için yeniden süre verilmesi gerektiği-
Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin, senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu-
20. HD. 05.12.2019 T. E: 2017/5472, K: 7189-
Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılması için istenen miktar, HMK'nun 324. maddesi kapsamında delil ikamesi için avans niteliğinde olup bu avansın verilen kesin sürede yatırılmamasının hukuki sonucunun, delile dayanan tarafın delilden vazgeçmiş sayılması olduğu-
Taraflar arasında kararlaştırılmış olan devir bedelinin içerisinde hava parası da bulunmakla iade yükümlülüğünün olmadığı yolundaki davalı savunmasının incelenmesi konusunda mahkemece yapılacak iş ve işlemlerin gerektirdiği giderlerin, ispat yükü ters çevrilmek suretiyle davacıya yüklenmesinin isabetsiz olduğu, bir vakıadan lehine sonuçlar çıkaran tarafın o vakıayı ispatlamakla yükümlü olduğu, devir tarihi itibariyle davaya konu işletmede ne kadar demirbaş ve mal bulunduğu hususunda incelemenin öncelikle devir tarihi itibariyle yapılması gerektiğinden, mahkemece, ispat yükü dağılımı gözetilerek davalı tarafından karşılanacak bilirkişi ücreti kullanılarak yaptırılacak bilirkişi incelemesi suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna, varsayıma ve dosya kapsamına aykırı değerlendirmeler yapılarak karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Davalı yanca dosyaya sunulan bonolarla ilgili olarak, davacı, bu bonoların davalılar dışında bir başkasıyla olan ilişki çerçevesinde düzenlendiğini ileri sürmekte olup, bonoların keşidecisinin davalı şirket yetkilileri dışında bir kişi olduğu görüldüğünden ve davacı vekili, ödenmeyen bonolarla ilgili olarak iptali davası açtıklarını ve bu davaya konu olan bonoların davalı şirket tarafından ibraz edilen bonolardan farklı olduğunu ileri sürdüğünden mahkemece, iptal davasına dair dosya içeriğiyle tarafların iddia ve savunmaları birlikte irdelenip değerlendirilmeden bu bono bedellerinin davacıya ödendiğinin kabul edilmesinin isabetsiz olduğu-
Karşılıklı Boşanm-Mal Tasfiyesi
Üç çocuklu bir aile için, 50 milyon lira değer taşıyan biriketten yapılmış yıkık bir samanlık ile kerpiçten yapılmış iki odalı evin, «mesken» olarak kabulü gerekeceği–
TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uğranılan zararın tazmini istemi- Davacının, taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde eldeki davayı açmasında ve kapama fındık bahçesi niteliğindeki taşınmaza fındık bahçesi geliri üzerinden değer belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı- Hazinenin harçtan sorumlu tutulmuş olmasının hatalı olduğu-
Bozma ilamından sonra davacı vekilinin hazır olduğu duruşmada, iki haftalık kesin süre verilmesine karar verilmiş ve takip eden davacı vekilinin katıldığı oturumda da, "gider avansının verilen kesin süreye rağmen yatırılmadığından ve gider avansının yatırılmasının HMK. mad. 115/2 gereğince dava şartı olduğundan açılan davanın reddine" karar verilmişse de, davanın 1086 Sayılı H.U.M.K. zamanında açılmış bulunması, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu, bozma ilamına uyularak sulh hukuk mahkemesi dosyasındaki borçlunun terekesine mümessil tayininin beklendiği anlaşıldığından mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda tereke dosyası beklenerek taraf teşkili sağlandıktan sonra iptal koşulları yönünden değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
11. HD. 12.04.2016 T. E: 2015/8420, K: 4032-
Dava 6183 s. yasanın 79. maddesi hükmüne göre açılmış olup davacı haciz bildirisine süresinde itiraz etmemiş davanın açılmasına kendisi sebebiyet verdiğinden yargılama giderleri üzerinde bırakılması gerektiği-
Mahkemece delil avansının yatırılmadığı, bu nedenle davanın kanıtlanamadığı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiş ise de, süreye ilişkin ara kararda sürenin “kesin” olduğunun belirtilmediğinin ve verilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının açıklanmadığının görüldüğü, kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceğinden, ilk derece mahkemesince, HMK'nun 324. maddesi kapsamında delil avansının yatırılması için (avansın hangi işlere ilişkin olduğunun, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağı açıkça belirtilerek ve kesin sürenin sonuçları hatırlatılarak) borçluya usulüne uygun süre verilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlığa konu dava 1086 sayılı HUMK zamanında açılmış olup dilekçelerin teati aşamasından geçerek tahkikat aşamasına gelinmiş olduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece hmk’nun ilgili maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği, ancak kapsamı belirtilmeden yazılı şekilde gider avansı istenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Mahkemenin davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında alınması gereken avansın ne miktarda ve hangi işlere ilişkin olduğu, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağının açıkça belirtilmemesi ve belirtilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının da açıklanmamasının doğru olmadığı, kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceği-
HUMK. nun 163. maddesi hükmü gereğince, kesin süreden söz edilebilmesi için ara kararda taraflarca yapılması gereken işler ayrıntılı bir şekilde belirlendikten sonra, ara kararın yerine getirilmemesi durumunda ne gibi işlem yapılacağının da usulünce taraflara duyurulması gerekir. Mahkemenin keşif yapılmasına ilişkin ara kararı incelendiğinde, HUMK 163. madde hükmüne uygun olmadığı sonucuna varılmaktadır. Çünkü sözü edilen kararda keşif için gerekli keşif ücreti gösterilmediği gibi, mahkeme heyetinin ücreti tutarı ve tebligat masrafı da açıklanmamıştır. O halde, davacının mükellefiyet ve sorumluluklarının sınırını açıkça göstermeyen bir ara kararına dayanarak dava reddedilemez. Hâkim, davayı en az giderle ve en kısa zamanda çözmek zorundadır. Bu emredici hukuk kuralı gözetilerek mahkemece keşif yapılmalı; bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır. Açıklanan sebeplerle mahkemece verilen kesin süre içerisinde keşif giderinin karşılanmamış olması sebebi ile davanın reddine karar verilmiş olması
Şirketin İİK'nın 179. ve TTK'nın 376. maddeleri uyarınca iflasına karar verilebilmesi için borca batıklığın tesbitinin şart olduğu- İflas kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece bu tesbitin yapılması için davacı tarafça bilirkişilerin ücretinin karşılanması adına avans yatırılmaması halinde HMK'nın 325. maddesi uyarınca bu giderin ileride ilgili taraftan tahsil edilmek üzere hazineden (suç üstü ödeneğinden) karşılanması gerektiği-
Gider avansı yeterli miktarda olmayan davacının, kendisine verilen kesin süre içinde delil avansını yatırması, aksi halde delil ikamesinden vazgeçmiş sayılacağı-
HUMK.’nun 163. maddesi uyarınca, kesin sürenin hakkın düşümüne yol açabilmesi, her şeyden önce verilen ara kararlarında hak ve yükümlülüklerin açıkça belirtilmiş olması ve usulüne uygun olarak verilmiş bir ara kararı bulunması koşuluna bağlı olacağı-
Yargılama gideri yönünden de davalının sorumluluğunun bulunmadığı dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken sorumluluğuna karar verilmesinin doğru olmadığı, ne var ki, belirlenen bu yanılgının giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmayacağı- Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorunda olduğu-
Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade ettiği, bu durumda, delil avansını yatırmayan tarafa, talep olunan delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacağı ve davanın mevcut diğer deliller nazara alınarak karar verileceğinin ihtarı gerekeceği, bu ihtar sonucunda oluşacak durumda da davanın mevcut diğer delillere göre karara bağlanması gerektiği, bu nedenle bilirkişi incelemesi için istenen masrafın, dava şartı olan gider avansı olarak değerlendirilerek hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat külfeti davalıda olup, keşif ve bilirkişi ücretinin, iddiasını ispat etmekle yükümlü olan davalıya yükletilmesinin gerekeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemi-
Trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar (işgörmezlik ve SGK sorumluluğu dışında kalan tedavi gideri) tazminatına-
Davacı banka ile davalı şirket. arasında düzenlenen ipotek belgesinde, kamulaştırma bedeli ile diğer hak ve menfaatlerin de ipotek kapsamında olduğu hükme bağlandığından, kamulaştırma bedel artırımı davası sonucu artırılan bedel üzerinde de davacı bankanın rehin hakkı bulunduğunun, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmasının mümkün olduğunun kabulünde, tarafların icra inkâr tazminatı ve kötüniyet tazminatı taleplerinin reddinde bir isabetsizlik olmadığı-
Devam eden hacizde şikayetçi vekilinin, masrafların kendilerine ödenmediği iddiaları sabit olmadığından şikayetin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Her ne kadar mahkemece bilirkişi görüşüne başvurulmasına dair ara kararı verilmiş ve davacıya verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücretinin yatırılmaması nedeni ile ispat edilemeyen dava reddedilmiş ise de genel bilgi veya tecrübeyle ya da hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağından, davaya konu uyuşmazlık da hakimin kendi hukuki ve genel bilgisi ile çözebileceği konulardan olduğundan bilirkişi ücretinin yatırılması için davacıya verilen kesin sürede ücretin yatırılmadığı ve davacının bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
HMK'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce açılan davada, gider avansının yatırılmasına ilişkin ara kararının verildiği tarih itibariyle dilekçeler aşaması tamamlanmış olup yargılama tahkikat aşamasında bulunduğundan, HUMK döneminde açılan ve tahkikat aşamasında bulunan davada, HMK'nın 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceğinin kabulü ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, tebligat gideri, tanık gideri, keşif ve bilirkişi gideri vb. için istenilen masrafın, dava şartı olan gider avansı olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğu-
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden (resen) dikkate alınması gerekeceği ve taraflar için usuli kazanılmış hakkın doğmayacağı-
Bilirkişi ücretinin yatırılması için davacıya kesin süre verilmesine rağmen gider avansının tamamlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, davacı, davalı bankadan çektiği krediler nedeniyle kendisinden haksız alınan masrafın iadesine yönelik işbu davayı açarken; kredi nedeniyle kendisinden alınan dosya masrafı, kredi tahsis gibi masrafların iadesi isteğini dilekçesinde açıkça belirttiğinden, o halde, davacı tüketicinin sunduğu belgeler üzerinde bir inceleme yapılarak sonuca gidilebileceği, tüketicinin masraf yatırmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu, kaldı ki, vekille temsil edilmeyen davacıya, mahkemece kesin süre verilmiş ise de; verilen kesin süreye uyulmamasının doğuracağı sonucun açık olarak anlatılmaması nedeniyle davacı yana verilen kesin süre usulüne uygun olmadığından, davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gerekeceği-
Borçluların kıymet takdirine itiraz dilekçesini ibraz ederken 6100 Sayılı HMK.'nun 120. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere keşif ve bilirkişi ücretini de karşılamak üzere avans yatırdığı, mahkemece HMK.'nun 115/2. maddesi gereğince noksan ücret ve masrafların miktarı da belirtilerek mahkeme veznesine yatırılması için kesin mehil verilmeden itirazın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, bu nedenle kıymet takdir raporunun usulüne uygun olarak kesinleştiğinin kabul edilemeyeceği-
Yapılmış olan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibin -‘senedin kambiyo senedi niteliğini taşımaması’, ‘alacaklının yetkili hamil olmaması’, ‘senedin cezai şart karşılığı verilmiş olması’, ‘bononun keşidecisini protesto edilmeden, cirantanın takip edilmiş olması’, ‘çekin süresinde bankaya ibraz edilmemiş olması’, ‘çekin tarihli ibraz şerhini içermemesi’, ‘çekin karşılıksız kaşesini taşımaması’, ‘senedin (çekin) tanzim tarihinde tahrifat yapılmış olması’, ‘senedin (çekin) teminat için verilmiş olduğunun belirlenmiş olması’ vb. nedenlerle- İİK. 170/a uyarınca ‘takibin iptaline’ karar verilen durumlarda ayrıca icra mahkemesince borçlu lehine inkar tazminatına hükmedilemeyeceği-
Taraflar arasındaki genel kurul toplantısının iptali davası-
Uyuşmazlığın 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 84. vd. maddesinde düzenlenen haksız rekabet hükümlerine göre çözümleneceği açık olup hakimin genel ve hukuki bilgisiyle çözüme kavuşturabileceği mahiyette olması sebebiyle bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirmeyeceği, bu itibarla mahkemece uyuşmazlığın çözümü yerine yazılı gerekçe ile reddinin doğru olmadığı-
Mahkemece delil ikamesi için gereken masrafın yatırılması amacıyla yapılan ihtaratta bilirkişi için belirlenen ücret miktarı ifade edilmiş olmasına rağmen, davacı tarafından tamamlanması istenen meblağ ve hangi kalemlere yönelik olduğu açıkça gösterilmediği gibi delil ikamesi için eksik kalan meblağın ödenmemesi halinde bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçilmiş sayılacağı ve eldeki diğer delillere göre karar verileceği hususunda yasal ihtaratın da yapılmadığı anlaşıldığından, bilirkişi delilinin toplanması için gerekli avansın tamamlanması amacıyla davacı tarafa usulüne uygun ihtarat yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Borçlular vekilinin icra mahkemesine verdiği dilekçede; icra emri gönderilebilmesi için muaccel hale gelmiş bir borcun bulunması gerektiğine yönelik beyanın borca itiraz niteliğinde olduğu, borçlular yasal süresi içinde toplam borç tutarına ilişin Noter ihtarnamesine karşı cevabi ihtarname ile itiraz ettiğine göre mahkemece bilirkişi aracılığı ile İİK’nun 68/b madde koşullarında inceleme yapılmasının ve krediyi kullandıran tarafın İİK'nun 68/b maddesi çerçevesinde alacağını diğer belgelerle kanıtlamasının zorunlu olduğu, bu durumda alacağını ispatlamak zorunda olan; krediyi kullandıran taraf yani alacaklı olduğuna göre ispat yükünün alacaklıda olduğu-
Mahkemece, dosyaya tapu kaydı celb edilerek taşınmaz üzerinde bulunan ipoteğe ilişkin borcun haciz tarihi itibariyle bitmiş olup olmadığı veya ipoteğin -mesken kredisi, zirai kredi, esnaf kredisi sağlamak için kurulmuş nitelikte- bir “zorunlu ipotek” olup olmadığı araştırılarak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Uluslararası Yatırım İhtilaflarının Çözüm Merkezi (ICSID) tarafından verilen hakem kararının, milli otorite tarafından denetlenmeksizin ilamlı icra takibine konu edilemeyeceği-
İtiraz Hakem Heyetince davalı vekiline kesin süreli ihtaratı içeren ara kararların e-posta yoluyla tebliği usule aykırı değil ise de, elektronik yolla yapılan tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılması gerekirken, İtiraz Hakem Heyetince, Elektronik Tebligat Kanunu hükümlerinin sigorta tahkim alanında uygulanmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin süresi içerisinde kesin sürenin gereğini yerine getirmediği ve delil ikamesinden vazgeçtiğinden bahisle itirazın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Yargılama giderlerinin kapsamını belirleyen 6100 sayılı HMK'nun 323/1-ç maddesinde "Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler" denilmek suretiyle ihtarname giderlerinin de yargılama giderleri içinde sayıldığı-
İmza incelemesi için, ”avukatın müvekkilini icra mahkemesinde hazır bulundurma” sorumluluğu bulunmadığı-
Şikâyet, haciz sıra cetvelindeki sıraya ilişkin basit yargılama usulüne tabi ise de, İİK.’ nun 18. maddesi kapsamında şikâyet yargılaması usulüne tabi olan sıra cetveline ilişkin şikâyetlerde karar tarihi itibarıyla yürürlükte olan 6100 sayılı HMK.’ nun basit usule tabi davalar ile ilgili 320/4. maddesi hükmünün uygulanamayacağı, bu durumda mahkemece esasa girilerek, şikâyetin karara bağlanması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemi-
Trafik kazası nedeni ile oluşan maddi hasarın tahsili istemi-
Trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemi-
Davacı tarafın yatırması gereken bilirkişi ücreti, niteliği itibariyle gider avansı değil, delil avansı mahiyetinde olduğundan, kesin süre içinde yatırılmamasının davanın usulden reddini gerektirmeyeceği, tarafın belirlenen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilinden vazgeçmiş sayılacağı, mahkemece, davacının bilirkişi delilinden vazgeçtiğinin kabulü ile mevcut delillere göre karar verilmesi gerekeceği-
Şikayetçi süresinde kıymet takdirine itiraz etmiş daha sonra eksik gider avansını yatırmadığından davasının reddedildiği, davacının bu ret kararına karşı somut bir itirazının ve fesat iddiasının da bulunmadığı, ihalelerin muhammen bedelinin üzerinde yapılmış olması nedeniyle hukuki yarar yokluğu hususunun istisnalarının da somut olayda gerçekleşmediği, davacı borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmesinde hukuka aykırı yön bulunmadığı-
Başvuruya konu olan rahatsızlığın sigorta poliçesinin yapıldığı ............. tarihinde davacı tarafından biliniyor olup olamayacağının, davalı vekilinin incelenmesi gerektiğini ileri sürdüğü hastane kayıtları ile dava konusu tedavi gideri talep edilen kalp rahatsızlığı arasında illiyet bağının olup olmadığının ve ibraz edilen belgelere göre harcamaların toplamının ne kadar olduğu ve bu belgelerin belirtilen hastalıkla ilgili olup olamayacağı konusunda uzman bilirkişiden iddia ve itirazları karşılayan denetime elverişli, ayrıntılı, gerekçeli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği ancak tarafların, uygulanacak faizi oranını, belirlerken 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorunda olduğu-
Kira alacağı istemi-
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davası-
İcra takibinin dayanağı ilamda, ‘‘ .... depo vasıflı bağımsız bölümdeki KMK'na aykırı imalatların inşaat bilirkişisinin raporu ve celsedeki beyanları dikkate alınarak vaziyet planı, mimarı proje ve ruhsatının uygun hale getirilmesine, bunun için 634 sayılı KMK'nun 33/2 maddesi gereğince davalıya kararın kesinleşmesinden itibaren 30 gün süre verilmesine, bu süre içerisinde vaziyet planı, mimari proje ve ruhsata aykırılıkların giderilmemesi halinde belirtilen aykırılıkların kal'ine, inşaat bilirkişisinin raporunun ve celsedeki beyanlarının kararın eki sayılmasına...’’ şeklinde karar verilmiş olup, anılan ilamın infazı verilen süre içerisinde borçlu tarafından gerçekleştirilmediğinden icra müdürlüğünce raporla projeye uygun hale getirilmesi için masraf bedeli 18.018,95 TL olarak belirlenmiş ve infaz gerçekleştirilmiş olup, icra mahkemesince alınan raporda icra müdürlüğünce yapılan masraf belirlemeye ilişkin raporun yerinde olduğu tespit edilmiş ancak itiraz üzerine icra mahkemesince rapor aldırılmıştır ve bu raporda icra müdürlüğünce yapılan işler için belirlenen masraf miktarının bilirkişi raporu hariç 7.999,33 TL olduğu belirlenmiş olduğundan, mahkemece, ilam yargılamasının yapıldığı mahkemede inceleme yapan bilirkişilerin temin edilebilmesinin mümkün olması halinde, bu bilirkişinin refakate alınarak, mahalline gidilip, infazın ilama uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesi, ilama uygun infazın gerektirdiği masrafın masraf konusunda ehil bilirkişilerce belirlenmesinin sağlanması, bu suretle icra müdürlüğünde yapılan masraf incelemesi ile icra mahkemesinde yapılan inceleme sırasındaki çelişkinin de ortadan kaldırılması suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken çelişkili raporlara rağmen eksik inceleme ile sonuca gidilmesinin hatalı olduğu-
Müşteki tarafından icra ceza mahkemesine verilecek olan şikâyet dilekçesinin, şüpheli veya şüphelilerin isimleri ve şikâyet konusu olaya ilişkin bilgileri taşıması gerektiği- Karşılıksız çek şikâyetine ilişkin dilekçede dilekçenin üzerine el yazısı ile tüzel kişiyi temsile yetkili gerçek kişi sanıkların T.C. numaraları yazılmak suretiyle paraflandığından, sanıklar hakkında yargılamaya devam olunması gerektiği- Çekin bankaya ibrazında karşılığının bulunmadığı, bankanın ödemekte yükümlü olduğu 1.290,00-TL'nin ödendiği, sanıkların suça konu çekin ibraz tarihinde karşılığını bankada bulundurulmayarak üzerlerine atılı suçu işledikleri ve sanıkların çek hesabı sahibi tüzel kişi şirket yetkilileri oldukları sabit olduğundan, 5941 s. Çek K. mad. 5/1 uyarınca cezalandırılmaları gerektiği-
D. kazasından kaynaklanan tazminat istemi-
Trafik kazasından kaynaklanan daimi maluliyet tazminat istemi-
Borçlu tarafından yapılmış olan meskeniyet şikayetinde icra mahkemesince “bilirkişi ücreti, vasıta gideri ve keşif heyeti yolluğunun davacı tarafça yatırılması için kesin süre verilmiş olması ancak, masrafların yatırılmaması halinde sonuçlarının ne olacağı konusunda” borçluya herhangi bir ihtaratta bulunulmamış olması nedeniyle”, mahkeme tarafından verilmiş olan ara kararının yerine getirilmemiş olmasının, şikayetçi aleyhine sonuç doğurmayacağı-
Trafik kazası sonucu oluşan araç değer kaybının tahsili istemi-
Delil ikame avansı dava şartı olmadığından yatırılmaması halinde HMK.nun 115/2.maddesi gereğince davanın reddine karar verilemeyeceği, mahkemece avansı yatırılmayan delil ileri sürülmemiş gibi kabul edilerek dava hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemenin çocuğun ve tarafların barınma, geçim kaynakları ile, ekonomik/sosyal durumları konusunda, taraflardan bilgi edinmesi, onlardan açıklama istemesi, gerektiğinde, tanıkların beyanına başvurması bu şekilde bilgi toplandıktan sonra bünyesinde uzman bulunduran bir mahkemeden istinabe yoluyla uzman bilirkişi incelemesi yaptırabileceği-
Taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorunda olduğu, avans yükümlülüğünü yerine getirmediği takdirde delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacağı ancak, bu hükmün uygulanabilmesi için; verilecek bilirkişi incelemesi ara kararında hakim, katip, mübaşir ve teknik bilirkişilere verilecek ücretlerle, vasıta ücretinin ve yapılacak tebligatlarla ilgili masrafların kalemler halinde gösterilip, bu ücretlerin temini ve yatırılması için ilgili tarafa makul ve belirli bir süre tanınması gerektiği- Somut olayda, mahkemece verilen ara kararda hakim, katip, mübaşire verilecek ücretlerle, vasıta ücreti kalem kalem belirtilmediğinden bilirkişi incelemesi için oluşturulan ara kararının kesin sürenin sonuçlarının uygulanmasını gerektirecek nitelikte olmadığı-
İmza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin, borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgelerin, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınması gerekeceği- Fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılamayacağı-
Trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemi-
İtirazın iptali davası-
Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümü mümkün olan konularda bilirkişi incelemesi yaptırılamayacağı-
Davacının, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu-
Eser sözleşmesi- Yüklenici alacağının ve irat kaydedilen teminat mektubu bedelinin tahsili ile birleşen davada ise davacı idarenin müspet ve menfi zararlarının tahsili istemi-
Ev sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemi-
Bilirkişi ücretinin tevdii için verilen, süreye ilişkin ara kararda, alınması gereken delil avansı miktarının tam olarak belirtilmediği, "masrafın gider avansından karşılanmasına, yeterli gelmemesi durumunda tamamlatılması" şeklinde muğlak bir ifade kullanılmasının usulüne uygun kabul edilmeyeceği-
Bir dava, davanın temeli olan uyuşmazlık konusu olayın meydana geldiği değil, uyuşmazlığın yargı önüne getirildiği tarihteki yargılama kurallarına tabi olacağından yargılama sırasında yargılama kuralları değişirse, o noktadan itibaren kural olarak yeni kuralların ve yeni usul hükümlerinin ne zaman yürürlüğe gireceği kanunda açık olarak düzenlenmişse, bu düzenlemeye göre yeni usul kurallarının zaman bakımından uygulanacağı-
Bilirkişi incelemesi yaptırılması için gerekli olduğu belirtilerek tensip zaptının 7. bendi ile borçlu tarafça yatırılması istenen avansın, delil avansı niteliğinde olduğu, bu avansın yatırılmamasının sadece o delile dayanmaktan vazgeçme sonucunu doğuracağı-
Borçlu vekilinin, müvekkili aleyhine yapılan takipte talep edilen faiz oranı ve miktarlarının fahiş olduğunu, alacak kalemlerinin nete çevrilmeden icra takibine konu edildiğini belirterek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporu doğrultusunda istemin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Yargılamayı yapan mahkeme tarafından taraflara herhangi bir işlemi yapması, eksikliği gidermesi, avans ve giderleri yatırması, belgeleri sunması vb. nedenlerle süre verilmesi halinde mahkemece bu konuda yapılacak ihtarda taraflardan yerine getirilmesi istenen yükümlülüğün açıkça belirtilmesi, avans ve giderlere ilişkin harcama kalemlerinin ve miktarlarının net olarak belirlenmesi, sürenin hakim tarafından belirleneceği hallerde makul bir sürenin verilmesi, verilen sürenin kesin olup olmadığının belirtilmesi ve yapılması istenen yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde sonuçlarının ne olduğunun tereddüte yer vermeyecek şekilde ilgili tarafa bildirilmesi gerektiği-
Trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemi-
Bilirkişi ücretine ilişkin mahkemenin ara kararının, ilamlı takip konusu yapılamayacağı–
Dava, 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce açılmış, gider avansının yatırılmasına ilişkin ara kararının verildiği tarih itibariyle dilekçeler aşaması tamamlanmış olup yargılama tahkikat aşamasında bulunduğundan , 1086 sayılı Kanun döneminde açılan ve tahkikat aşamasında bulunan işbu davada, HMK'nın 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceğinin kabulü ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde tebligat gideri, tanık gideri, keşif ve bilirkişi gideri için istenilen masrafın, dava şartı olan gider avansı olarak değerlendirilmesi suretiyle hüküm tesisinin doğru olmayıp, bozmayı gerektirdiği-
Tescile dayanak meclis kararının idari yargı mercii tarafından iptal edilmesiyle yolsuz tescilin oluştuğu ve yolsuz tescilin haksız fiil niteliğinde bulunduğu gözetildiğinde, doğan sonuçlardan davalıların müteselsilen sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği-
Mahcuzlara ilişkin faturalar, kira sözleşmeleri ve ekleri incelenerek gerekirse mahallinde keşif yapılmak suretiyle, mahcuzların sunulan kira sözleşmesi eki ve faturalarla karşılaştırılması, faturaların davacı 3. kişi defterlerinde kayıtlı olup olmadığı hususunda uzman bilirkişi raporu alınması, tanıkların dinlenmesi ve bundan sonra dosyadaki tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, kusur ve hasar tespitine yönelik olarak oluşturulan keşif ara kararının yerine getirilmesi için davacılar vekiline verilen kesin sürenin, usul hukukuna konuluş amacına uygun kullanılmadığı ve yöntemine uygun olmadığı ve bu nedenle hukuki sonuç doğurmayacağı-
Senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunun ispat külfetinin, senedi elinde bulunduran ve takip konusu yapan, bir başka anlatımla, “imzanın borçluya ait olduğunu” iddia eden alacaklıya ait olduğu-
Keşif giderlerinin yatırılması için kesin önel verirken, bu giderlerin açıkça neler olduğu gösterilmesi ve bir keşfin yapılabilmesi yönünden gerekli bütün giderler sayılıp açıklanması gerekeceği, bu anlamda; çekişmeli taşınmazın nitelik ve tasarruf durumunun saptanması amacıyla yapılacak keşif giderlerine değinen kesin önele ilişkin ara kararında,Hakim-Katip-Mübaşir, bilirkişiler gibi görevlilere ödenecek para ile keşif araç ücreti ve davetiye tebliğinin zorunlu kıldığı masrafın eksiksiz olarak gösterilmesi gerekirken keşif giderini oluşturan kalemlerin ayrıntılı ve tam olarak gösterilmediğinin anlaşıldığı, verilen ara kararına dayanılarak kesin süreye uyulmadığından söz edilerek davanın reddine karar verilmesinin olanaksız olduğu-
Davacı kurum vekili, ödenek sıkıntısı nedeniyle bilirkişi ücretinin süresinde yatırılamadığını belirtmiş olup, davacı son celseden önce bilirkişi ücreti yatırdığına göre davanın da uzamasına sebep olmadığı dikkate alınarak HMK 324 uyarınca işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki kayıt kabul davası-
İmza incelemesinin belge (senet) fotokopileri üzerinde değil belge (senet) asılları üzerinde yaptırılması gerekeceği—
Alacaklıya (vekiline) yatıracağı bilirkişi ücreti ile giderlerinin miktarı belirtilerek kesin mehil verilmeden, «süresi içinde yatırılmadığı»ndan bahisle, inceleme yaptırılmadan karar verilemeyeceği–
Hesaplanan yargılama giderinin bir kısmının davalı tarafça karşılandığı dikkate alınmadan karar verilmesinin hatalı olduğu-
Bir kanun hükmü şerhi bir anlam yüklenecek kadar açık ve kesin değilse başka değişle hakim görüşünün hukuki dayanakları ve bilimsel görüşlere dayandırarak farklı bir bakış açısı getirmiş ve delillerin takdirinden elde ettiği kanaat ile uyuşmazlığı sonuçlandırmış ise artık burada hakimin sorumluğundan bahsedilemeyeceği-
Taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiğinin kabul edileceği, hakimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağının kalmayacağı, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hakim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekeceği-
27.10.2003 tarihinde her iki çocuğun velayetlerinin tedbiren anneye verilmesine karar verilmiş, bu karar Ankara 6. İcra Müdürlüğünün 2003/11367 sayılı dosyası ile 5.11.2003 tarihinde yerine getirilmiş, çocuklar anneye bu tarihte teslim edilmiş olup; tedbir nafakasına bu tarihten itibaren hükmolunması gerekeceği-
Önelin «kesin» olduğu açıklanmadan «kesin önelin yerine getirilmediği» gerekçesiyle davanın reddine karar verilemeyeceği–
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası-
Çaplı taşınmaz elatmanın önlenmesi, eski hale getirme ve tazminat isteklerine-
Ön inceleme duruşması ile aktüer, kusur ve maluliyet hususlarında rapor alınmasına ilişkin ara karar verilmiş ise de raporların her birinin ayrı ayrı taraflara tebliği gerekli olduğundan ve raporlar ayrı ayrı itiraza tabi olduğundan üç ayrı hususa ilişkin raporların aynı celsede alınmasına karar verilemeyeceği-
Kararın davacı vekili tarafından temyizi sonrası maluliyet raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi yönünden bozulduğu, mahkemece, bozmadan sonra maluliyet ve hesap raporları alındığı hükmün davalılar tarafından temyiz edilmediği gözetilerek, hesap raporları arasındaki çelişkiyi gidermeye yönelik alınacak bilirkişi raporu ücretinin tamamlanmaması durumunda mevcut delil durumuna göre ve kazanılmış haklarda gözetilerek bir karar vermek gerekirken; ara karar gereği eksik gider avansının kesin süre içinde yatırılmadığından bahisle davacının davasını ispatlamayadığı gerekçesiyle davanın tümden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Ek bilirkişi ücretinden kaynaklanan alacak
Borçlunun şikayeti mükerrer takibin iptaline ilişkin olup HMK 266. maddesi nazara alındığında anılan şikayet nedeni bilirkişi incelemesini gerektirmeyeceği-
Eldeki dava, menfi tespit davası olarak açılmış olup; takip konusu borcun kısmen ödendiği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince ödenen kısım yönünden davanın yasa gereği istirdat davasına dönüştüğü gözetilerek bu kısmın istirdatına karar verilmesi gerekirken, istirdat hükmü kurulmamasının yerinde görülmediği, kamu düzeni ile ilgili bu hususun resen gözetildiği, ayrıca davacı vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin haklı olduğu-
Çekişmeli taşınmazlarda kardeşlerinin hisselerini satın aldığını iddia ederek tescil istenen davada; mahallinde, yaşlı, tarafsız, taşınmazı iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile fen bilirkişinin katılımıyla keşif yapılmalı ve bu keşifte her bir taşınmaz yönünden ayrı ayrı beyan alınarak yerel bilirkişi ve tanıklardan, dava konusu taşınmazların öncesinde kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ve hangi hukuki sebebe dayalı olarak kullanıldığı sorulup, maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanlar arasında çelişki oluşması halinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkinin giderilmesine çalışılmalı; çelişkinin giderilememesi halinde hangi beyana ne sebeple üstünlük tanındığı gerekçeli kararda tartışılarak açıklanmalı; fen bilirkişisinden, keşfi takibe ve bilirkişi beyanlarını denetlemeye elverişli krokili rapor alınmalı ve bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek önceki yargılama aşamalarında oluşmuş usuli kazanılmış haklar da gözetilerek bir hüküm kurulması gerektiği-
Bilirkişi ücretinin mahkemece verilen 10 günlük kesin süreden sonra ancak duruşma gününden önce yatırılmış olması halinde imza incelemesi yaptırılmak yerine mahkemece «itirazın reddine» karar verilemeyeceği—
Yargılamayı yapan mahkeme tarafından taraflara herhangi bir işlemi yapması, eksikliği gidermesi, avans ve giderleri yatırması, belgeleri sunması vb. nedenlerle süre verilmesi halinde mahkemece bu konuda yapılacak ihtarda taraflardan yerine getirilmesi istenen yükümlülüğün açıkça belirtilmesi, avans ve giderlere ilişkin harcama kalemlerinin ve miktarlarının net olarak belirlenmesi, sürenin hakim tarafından belirleneceği hallerde makul bir sürenin verilmesi, verilen sürenin kesin olup olmadığının belirtilmesi ve yapılması istenen yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde sonuçlarının ne olduğunun tereddüte yer vermeyecek şekilde ilgili tarafa bildirilmesi gerekeceği-
3621 sayılı Kıyı Kanunu ile Türk Medeni Kanunu'nun 715 ve 999. maddelerine dayalı olarak açılmış tapu kaydının iptali ile sicilden terkinine-
3. HD. 15.11.2021 T. E: 5278, K: 11404-
İlk Derece Mahkemesince karar-ilam harcı, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden diğer davalı ile birlikte sorumlu tutulan davalı/borçlu ...................' in kararı istinaf etmekte hukuki yararı olduğu açıkça ortada iken istinaf talebinin aleyhine hüküm kurulmadığı gerekçesi ile reddinin hatalı olduğu-
Mahkemece direnme kararında asıl dava yönünden vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmemesi suretiyle ilk karar ile direnme kararı arasında farklılık oluştuğu- Mahkemece HMK'nın 294. ve 297. maddelerine uygun şekilde verilen ilk karar gibi asıl dava yönünden de vekâlet ücreti ve yargılama gideri ile ilgili hüküm fıkrası oluşturularak buna uygun gerekçeli karar yazılması gerektiği-
Davacı vekiline .......... tarihli oturumda ''...Bilirkişi için ..... TL ücret takdirine, avanstan karşılanmasına, olmadığı taktirde davacı vekili tarafından 2 hafta kesin sürede vezneye yatırılmasına, aksi halde bilirkişi incelemesinden vazgeçmiş sayılacaklarının hatırlatılmasına, ...'' şeklinde uyarı yapılmış olup, HMK'nun 324.maddesine göre bunun yaptırımının davacının bu delilden vazgeçmiş sayılıp, diğer delillere göre karar verilmesi olacağı, mahkemece bu yola gidilmeyip, davanın kesin süreye riayet edilmemesi nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bilirkişi incelemesi yaptırılması için gerekli olduğu belirtilerek 05.08.2014 tarihli tensip zaptının 13. bendi ile borçlu tarafça yatırılması istenen avans, delil avansı niteliğinde olduğu, şikayet başvurusu yapılırken, borçlu tarafça dosyaya 140 TL avans yatırıldığı, delil avansı niteliğinde olan bilirkişi ücreti için, dosyada bulunan avans miktarı gözönünde bulundurularak eksik kalan miktar yönünden borçlu tarafa süre verilmesi, eksikliğin bu şekilde giderilmesi gerekirken dosyada bulunan avans miktarı dikkate alınmadan belirlenen miktar için borçlu tarafa süre verilerek sonuca gidilmesinin doğru olmadığı-
Davacı vekilinin verilen kesin süreye rağmen bilirkişi ve posta giderini yatırmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Davacı, davalı borçlu hakkında ... tarihinde takip başlatmış, ödeme emri davalı tarafa ... tarihinde tebliğ edilmiş, davalı da bu tarihten altı hafta sonra temerrüde düştüğünden talep edilen alacağın ve faizin ancak borçlunun temerrüde düştüğü tarihten itibaren işlemesi gerektiği-
Davanın temelini oluşturan icra takibinde bir adet faturaya dayanılmış, davalı gerek icra takibine yönelik itirazında gerekse yargılama sırasında verdiği dilekçelerinde takip ve dava konusu edilen fatura bedelini ödediğini savunmuş olup, bu durumda mahkemece somut olay bakımından ispat külfetinin ödeme savunmasında bulunan davalıda olduğu-
Davacı vekilinin mahcuzların üçüncü kişiye fason olarak bırakıldığını, malik olmadıklarını, mahcuzları fason olarak bırakan dava dışı şirketleri belirterek, mülkiyetin dava dışı şirketlere ait olduğunu belirttiği, davacı üçüncü kişinin kendi adına istihkak iddiasında bulunmadığının anlaşıldığı, öte yandan, istihkak iddiasının, tüzel kişilerde tüzel kişiyi temsile yetkili organlarca, gerçek kişilerde ise ya kendisi tarafından ya da bu kişiyi temsile yetkili kişilerce ileri sürülebileceği, Tüzel kişiyi veya gerçek kişiyi temsil yetkisi olmayan kişinin yaptığı iddianın, geçerli bir istihkak iddiası sayılmayacağı, buna göre, davacı üçüncü kişinin dava dışı şirketler adına yaptığı istihkak iddiasının da geçerli olmadığı-
Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 E., 1990/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında Yargıtay tarafından da karar verilebileceği kabul edilmiş olmakla, müdahil N... vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği-
Sözleşmeyi müşterek müteselsil kefil olarak imzalayanın takibe konu borçtan sorumlu olabilmesi için 818 sayılı BK. 493 maddesine göre (TBK. m. 600) sözleşme bitim tarihinden itibaren bir ay içinde hakkında takibin yapılması gerektiği-
Borçlu şirket ile istihkak iddiasında bulunan şirketin ortaklarının aynı kişiler veya aynı soyadını taşıyan kişiler olması ya da temsilcilerinin aynı kişi olması halinde şirketler arasında «organik bağ» bulunduğu ve dolayısıyla bunlar arasındaki -devir, satış, kira gibi- işlemlerin -kural olarak- alacaklardan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işlemler olarak kabulü gerekeceği–
Borçlu vekili, itiraz dilekçesinde icra emrindeki faiz miktarına da itiraz etmiş ise de; yargılama sırasında "borca değil yalnızca faizin türüne itiraz ediyoruz, bu da hesaplamayı gerektirmeyip yalnızca hukuki uyuşmazlık niteliğindedir" şeklinde beyanda bulunduğundan, bu durumda, icra mahkemesince faizin türü belirlenmek suretiyle şikayetin sonuçlandırılması gerekeceği-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davası-
Bankanın sözleşmedeki hükme dayanarak haklı ve makul olmayan, ayrıca belgelendirilmeyen dava konusu giderleri talep etme hakkı bulunmadığı, talep edilen bu giderlerin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalı taraftan talep edilebileceği, soyut olarak istihbarat gideri adı altında ücret alınmasının mümkün bulunmadığı bankanın bu tür işlemleri Merkez Bankasının nezdinde tutulan negatif kayıt sistemi ve Kredi Kayıt Bürosu A.Ş. nezdinde tutulan kayıtlardan bu durumun tespit edilmesinin mümkün olduğu, bu nedenle davacı tarafın istihbarat ücreti adı altında haksız alınan bedel için icra takibi yapmakta haklı olduğu, alacak miktarının likit olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, davalı itirazının iptaline, icra takibi 05.07.2012 tarihinden önce başlatıldığından %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
İhtiyati haciz haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa alacaklının, kusurlu olmasa dahi zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlü olduğu- Haksız ihtiyati haciz koyduran alacaklının maddi tazminat yönünden kusursuz sorumluluğunun bulunduğu-
Taşınmazın, 1974 yılında yapılan tapulama çalışması sırasında ham toprak niteliğiyle Hazine adına tescil edildiği, 2886 s. K. mad. 45 uyarınca davacı tarafından ..1994 tarihinde satın alındığı, Hazine tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası sonucunda orman sayılan yerlerden olduğundan tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına tesciline karar verildiği ve bu kararın 2010 tarihinde kesinleştiği, oluşan zararın tapu kaydının iptalinden kaynaklandığı, eldeki davanın ise ..2012 tarihinde açıdığı anlaşılmakla, arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu ile değer belirlenerek tapu iptal kararının kesinleştiği tarih esas alınarak değer biçilmesinde ve taşınmazın gerçek bedelinin TMK. mad. 1007 gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin isabeti olduğu- Hazinenin harçtan muaf olduğu-
Davanın reddine karar verildiği halde, davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacıdan tahsiline yönelik hüküm kurulmamış olmasının hatalı olduğu-
Davacının (alacaklının) tasarrufun iptali davasını açabilmesinin bazı şartlara bağlı olduğu- İİK'nın 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerektiği- İcra dosyasında yapılan inceleme ile; borçluya ait olduğu bildirilen adrese haciz için gidildiği ve bu adresleri terk ettiğinin tespit edilmesi, ödeme emrinin iade gelmesi üzerine mernis adresine tebligat çıkarılması, mernis adresinde yapılan haciz tutanağında da adresten ayrıldığının tespit edildiği, dolayısıyla kaçak konumda olup Yargıtay içtihatlarına göre aciz halinin gerçekleşmiş sayıldığı, icra dosyasında yapılan incelemeye göre, icra dosyasında malvarlığı araştırmasının yapıldığı, bankalara yazılan haciz ihbarnamelerinin olumsuz sonuçlandığı, herhangi bir malvarlığına ulaşılamadığı, yapılan araştırmaya göre de aciz halinin gerçekleşmiş sayılacağı- 4.kişi (ve ondan devralan diğer kişiler) açısından, bedel farkı tek başına tasarrufun iptalini sağlamayacağı, ilgili tasarrufların iptal edilebilmesinin ancak bu tasarrufların kötüniyetle yapıldığının ispatı şartına bağlı olduğu-
İtiraz Hakem Heyetince verilen ara karar ile başvuranın 5 günlük kesin süre içinde ........... TL bilirkişi ücreti yatırması, ücretin yatırıldığına dair dekontun naip hakeme gönderilmesi, sistem hata vermediği takdirde taraflara tebligatın yapılmış sayılmasına, verilen süre içinde ücretin yatırılmaması halinde mevcut delillere göre karar verileceği hususunun davacı tarafa ihtar edildiği yönünde karar verildiği, ancak söz konusu ihtarın davacıya ihtar edilip edilmediği dosya kapsamından anlaşılamamakla birlikte yapılan ihtarın da usulüne uygun olmadığının anlaşıldığı, İtiraz Hakem Heyeti tarafından başvurana gerekli bilirkişi ücretini yatırması için usulüne uygun ihtarda bulunularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken itirazın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemi-
Bozma kararı ile ilk hükmün hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitireceği, bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hükmün yeni bir hüküm olduğu ve hükmün bir bütün olduğu- Mahkemece bozma ilamına uyularak verilen hüküm ile birleştirilen davalı lehine usuli kazanılmış hak doğduğundan sadece harcın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yargılama gideri ve vekalet ücretinin de birleştirilen davalıdan tahsiline karar verilmesinin ve bozma ilamı çerçevesinde tüm talepler yönünden hüküm tekrarı yapılmamasının doğru olmadığı-
Taraflar arasındaki kayıt kabul davası-
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği’ nin faiz oranlarına ilişkin genelgeleri dikkate alınarak kredilere uygulanan faiz oranlarının “fahiş” niteliğinde bulunup bulunmadığı yönünde yapılacak bir değerlendirmenin, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken bir konu olduğundan, bu konuda bilirkişi incelemesi yaptıramayacağı-
Bononun vade tarihinden itibaren işlemiş faizin hesaplanması ve takipten sonra işleyecek faiz oranının belirlenmesi, özel ve teknik bilgiyi gerektirmediğinden, bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılamayacağı, hesaplamanın bizzat mahkemece yapılması gerekeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemi-
Davacı işçinin davalı işyerinde 01.10.2003-07.05.2014 tarihleri arasında çalıştığı, ihale süresinin sona ermesi nedeniyle sözlü olarak yapılan feshin haklı yada geçerli bir nedeni bulunmadığı anlaşıldığından mahkemece davacının işe iadesine ilişkin verdiği kararın yerinde olduğu, ancak davacı işçinin kıdemine ve fesih nedenine göre mahkemece işe başlatmama tazminatının davacının 6 aylık ücreti tutarında belirlenmesi doğru olmayıp bu tazminatın davacının 5 aylık ücreti oranında belirlenmesinin dosya içeriğine uygun düşeceği - Davalı şirket ile davalı Belediye arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun tespiti ile davacının davalı Belediye'deki işine iadesine ve işe iadenin maddi sorumluluklarından ve yargılama giderlerinden her iki davalının da müştereken müteselsilen sorumluluğu olduğuna karar verilmiş olması doğru ise de davalı iş ortaklığının sorumluluğu bulunduğu halde mahkemece hüküm yerinde davalı iş ortaklığı yönünden davanın husumet yönünden reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Tedbir kararı gereğince 14.000 TL'yı ödeyen şikayetçinin, daha az tutarda olan keşif giderlerini yatırmadığı gerekçesiyle itirazının reddine karar verilmesinin hakkın kaybı sonucunu doğuracağı-
Eleştiri amaç ve sınırını aşan yazıların gerçeği yansıtsa bile yazıda kullanılan dil, ifade ve üslubun davacıyı küçük düşürmek, ona hakaret etmek amacına yönelik bulunması, davacının kişilik değerlerine saldırı niteliğinde bulunması halinde, davacı lehine tazminata hükmedilmesi gerekeceği–
Vasiyetnamenin iptali, olmadığı halde tenkis istenen davada tarafların dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olduğu, hakim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar etmiş olacağı-
İcra takibine vaki itirazın iptali istemi-
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerekeceği- Genel Bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin yargı harcından muaf olduğu, kural olarak dava kabul edilirse harcın münhasıran davalıya yükletileceği ancak davalı idare harçtan muaf olduğundan harcın davalıdan alınmasına karar verilmeyeceği gibi davacıya da yükletilemeyeceği-
Davanın 6100 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden önce açılmış bulunması karşısında, davanın açıldığı sırada yatırılması gereken bir avansın sözkonusu olamayacağı ve hükmün anılan Yasa'nın yürürlüğünden sonra açılacak davalarda söz konusu olabileceği, esasen 448. madde anlamında da dava açılma işleminin tamamlanmış olduğu anlaşıldığından, tamamlanmış işlemden sonra yürürlüğe giren Tarife'ye dayalı olarak gider avansının ödenmesinin istenemeyeceği, masrafa gerek olması halinde dahi HMK'nın 324. maddesi uyarınca sonuca gidilmesi gerektiğinden mahkemece, bu hususların gözardı edilerek dava şartı eksikliğinden davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.

  • kayıt gösteriliyor