Uyuşmazlık konusu taşınmazın dava tarihinden geriye doğru 20 yılı aşkın süreden beri davacı ve babası tarafından eklemeli ekonomik amacına uygun olarak zeytinlik ve bademlik vasfıyla tasarruf edildiği anlaşıldığından, davanın kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Yanlar arasında görülen alacak olmazsa tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmişse de; vekil satıştan elde ettiği bedeli müvekkiline intikal ettirmekle yükümlüdür. Bedelin malike ödendiğinin ispat külfeti davacıya değil vekile yani davalıya aittir. Oysa Mahkemece bu kural tersine çevrilmiştir. Bununla birlikte, davacı alacağının bir kısmını aldığını duruşmalarda beyan etmiştir. Bu durumda mütebaki alacak için taraf delillerinin toplanarak hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Dava konusu yerin kadastro çalışmalarında tescil harici bırakıldığı ve dosyada mevcut bilirkişi raporlarına göre, Dairenin hükmüne uyulan bozma ilamında yazılı olduğu üzere, davacı yararına zilyetlik ve imar – ihya yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleşmediği anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yönlere ilişkin tüm temyiz itirazlarının reddine, ancak, bozmadan sonraki aşamada davalı Hazine tarafından İdare adına tescil isteği nedeniyle yukarıda A, B ve C harfleriyle gösterilen yerlerin Hazine adına tesciline ilişkin karar yerinde görülmediğinden Hazine'nin tescil talebinin de reddine karar vermek gerekeceği-
Dava, 775 sayılı Yasanın 3. maddesi uyarınca açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Dava konusu taşınmaz Yasanın yürürlüğe girmesinden önce Hazine adına kayıtlı olduğundan sonraki el değiştirmelerin neticeye etkisi yoktur. Çekişmeli taşınmazın devri gerekli olan taşınmazlardan olup olmadığının keşfen ortaya çıkarılması, keza aynı taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi davası sonucunda verilen kararın da hüküm verilirken değerlendirilmesi, şayet 775 sayılı Yasanın 3. maddesi uyarınca devri gereken taşınmazlardan olduğunun tespiti halinde davanın kabul edilmesi, aksi takdirde reddi gerekirken tüm bu hususular değerlendirilmeden, noksan inceleme yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına nadan olacağı-
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmişse de; davalılardan G. açılan davayı kabul etmiştir. Bilindiği üzere kabul, davaya son veren taraf işlemlerinden olup, kesin hükmün hukuki neticelerini doğurur. Mahkemece kabul eden davalı bakımından davacıların davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek davalı G. bakımından da davanın reddedilmiş olması ve davacı yemin deliline de dayanmış olduğundan bu hususun yerine getirilmeden hüküm kurulmuş olmasının hükmün bu nedenlerle bozulmasına neden olacağı-
Paftasında gösterildiği tarihten itibaren makul sayılabilen süre içerisinde açılmış bulunan davalara bakılmasının ve paftasında gösterildiği tarihten geriye doğru kazanmayı sağlayan sürenin nazara alınmasının gerekeceği, bir başka anlatımla makul süre kaçırıldıktan sonra, tespit öncesi nedenlere tutunularak açılan davanın dinlenme olanağının olmadığı-
Taşınmaz bölümünün, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasında, davacının çekişmeli taşınmazı satış iradesi var ise de, bu hususun vekille alıcının el ve işbirliği içerisinde davacıyı zararlandırmalarının gerekçesi olamayacağı-
Kadastro tutanağı düzenlenmeyen ve paftasında dere yatağı olarak gösterilen bu yerle ilgili olarak kadastroya tabi olması yolunda herhangi bir iddianın vaki olmadığı ve dava tarihi olan 08.07.2003 tarihine kadar geçen süre içerisinde hak arama yoluna başvurulmadığı, bu nedenle; davanın,makul sürede açılmadığı ve dava konusu taşınmazın paftasında dere yatağı olarak gösterildiği tarihten dava tarihine kadar imar ihyanın tamamlanmasından sonra 20 yıllık sürenin geçmediği dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasında dava 1086 sayılı Yasa döneminde açılmış ve 6100 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar eski yasa hükümleri uygulanarak yürütüldüğünden, davanın açılması ile ilgili tüm işlemlerin tamamlandığının kabul edileceği-