Takibe konu senetteki son ciranta olan davalı alacaklı tarafından muteriz borçlu hakkında kambiyo vasfını haiz çeke dayalı olarak başlatılan takipte, itirazın süresinde yapıldığı, senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu, mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda, senet üzerindeki imzanın muteriz borçlunun eli ürünü olmadığı hususunda kesin kanaat bildirildiği, raporda borçlunun mukayeseye esas imza örneklerine ilişkin evrak asılları üzerinden inceleme yapıldığı gibi davalı alacaklı tarafça beyan edilen vekaletnamenin de incelemede esas alındığı, raporun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, mahkemece davalı alacaklı vekilinin yeniden rapor alınması talebinin 23.12.2020 tarihli duruşmada verilen ara karar ile yerinde görülmediğinden reddedildiği, kesin kanaat içeren yeterli nitelikteki raporun mahkemece hükme esas alınarak itirazın kabulü ile davalı alacaklı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı-
İİK'nın 128/a-2. maddesinde yer alan kesinleşen kıymet takdirinin üzerinden iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri yapılamayacağına dair düzenlemenin, icra müdürlüğünce alınan kıymet takdir raporuna ilişkin olup, meskeniyet şikayetinde mahkemece belirlenen haline münasip ev değerinin şikayet yoluyla güncellenmesinde kıyasen uygulanmasının mümkün olmadığı- İnceleme sırasında takip konusu borcun ödenmesi ve şikayete konu taşınmazdaki haczin kaldırılması nedeniyle iş bu şikayetin konusuz kaldığı görülmüş ise de, şikayette borçlu haksız olduğundan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin yine borçlu aleyhine hükmedilecek olması ve İlk Derece Mahkemesi kararında bu giderlerin borçluya yükletilmiş olması nedeniyle bu hususun bozma nedeni yapılmamasına göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olduğu-
Taşınmazın paylı mülkiyete tabi olması nedeniyle şikayetin borçlunun pay oranı esas alınarak çözümlenmesi gerektiği belirtildikten sonra, mahkemece alınan bilirkişi raporunda, taşınmazın borçluya ait 1/4 hisse değerinin 150.000,00 TL, borçlunun satın alabileceği haline münasip ev değerinin ise 300.000,00 TL olarak belirlenmesi karşısında, şikayete konu taşınmazın borçlunun haline münasip evi olduğu gerekçesiyle şikayetin kabulü ile şikayete konu taşınmazdaki borçlunun 1/4 hissesine konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği- HMK'nın 326. maddesinde yer alan, kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına ilişkin düzenleme gereğince, borçlunun meskeniyet şikayetinde haklı olması ve alacaklının aşamalarda şikayetin reddi talebini sürdürmesi nedeniyle, alacaklı aleyhine yargılama giderleri ve HMK'nın 323/ğ maddesi gereğince yargılama giderleri kapsamında olan vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olduğu-
Takibe dayanak ilamda davacılar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmuş olup davanın tarafları arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından alacaklılar adına ayrı ayrı takip başlatılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı, dayanak ilama göre taşınmaza hukuki el atma tarihi 1956 tarihi olup kamulaştırmasız el atma tarihinin 1983 yılından öncesine ait olduğunun anlaşıldığı, bu durumda olayda 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 16. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı, bu nedenle ilamın takibe konulması için kesinleşmesi gerekmediği, aynı Kanunun geçici 6. maddesinin 7. fıkrası uyarınca el koymaya ilişkin kamulaştırmasız el atma bedellerine ilişkin dava ve takiplerde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretlerinin maktu olarak hesaplanması gerektiği, alacaklı vekilince taraflar arasında protokol düzenlendiği, davanın konusunun kalmadığı ileri sürülmüş ise de her davanın açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanması gerektiği-
Şikayete konu taşınırın haciz tarihinden sonra, alacaklı tarafından süresinde satış talep edildiği fakat haciz tarihinden itibaren altı aylık hak düşürücü süre içinde satış avansı yatırılmadığı görülerek şikayete konu taşınır üzerindeki haczin düşmüş olduğu, şikayet eden borçlunun istemi taşınır üzerindeki haczin kaldırılması olduğundan, haczin düşmesi nedeniyle bu sonuç hasıl olduğundan, şikayetin konusuz kaldığı, şikayet eden borçlunun istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerektiği gerekçesiyle ve yargılama ve vekâlet ücreti yönünden yapılan değerlendirmede, şikayete konu taşınırın TMK’nin 686. maddesine göre eklenti niteliğinde olduğu, taşınmazın üçüncü kişi lehine ipotekli olduğu, İİK’nın 83/c, TMK’nın 686 ve 862. maddeleri uyarınca ipoteğin eklenti niteliğindeki taşınırı da kapsayacağı, haciz tutanağına göre haciz sırasında bu hususun ileri sürüldüğü, alacaklı vekilinin de hacizde hazır bulunduğu, borçlunun şikayeti üzerine yapılan yargılamada alacaklı vekilinin şikayetin reddini savunduğu, borçlunun şikayetinde haklı olduğu, yargılama gideri ile vekâlet ücretinin alacaklıya yüklenilmesi gerektiği-
Borçlunun vekili bulunması halinde tebligatın vekile yapılmasına dair zorunluluğun asile tebligat yapılması gereğini ortadan kaldırmadığı, İİK'nın 76 ve 338. maddesinde düzenlenen suçlar yönünden asile tebligatın arandığı, hal böyle olunca borçlu asile icra emri tebliğinin usulsüz olmayıp, borçlunun vekiline de tebligat yapılmamasının sadece bir eksiklik olduğuna işaret edildikten sonra, mahkemece bu eksikliğin ikmaline karar verilmesi gerekmekle birlikte, İlk Derece Mahkemesinin karar tarihinden sonra ...............'de borçlunun vekiline de icra emrinin tebliğ edilmiş olması nedeniyle şikayetin konusuz kaldığı- Davalı tarafta yer alan takip borçlusu ............ ile ............'nun adları altında Avukat .............'in, vekilleri olarak yazılı olduğu ve ilamın hüküm kısmının a bendinin 3. fıkrasında adı geçenler lehine vekalet ücretine hükmedildiği görülmekle, şikayet tarihi itibariyle borçlunun şikayetinde haklı olduğunun ve bu suretle yargılama giderleri ile vekalet ücretinin şikayet edilen alacaklı aleyhine hükmedilmesinin yerinde olduğu-
Alacaklının yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, bu durumda kendisini vekille temsil ettiren alacaklı lehine, karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre vekalet ücreti takdiri ve yargılama giderlerinin de kabul ve ret durumuna göre taraflar arasında paylaştırılması gerekeceği-
Davacı asilin; davalı bankanın N. Şubesine 24.04.2017 tarihli yazılı başvurusunda, ... ada ... parselde kayıtlı taşınmazının üzerine konan ipotek borcunun bittiğini, üzerine konan ipoteğin üç gün içinde kaldırılması veya mevcut borç varsa bildirilmesini talep etmiş ise de, davacının taşınmazı üzerinde davalı banka lehine doğmuş ve doğacak nakdi ve gayri nakdi alacağı için 90.000,00 TL bedelle birinci derece, birinci sıra, fekki bankaca bildirilinceye kadar, süresiz olarak ipotek tesis edildiğinden ve özellikle de gayrı nakdi kredilerde kısa süre içerisinde borç miktarının tespiti mümkün olmadığından, Bölge Adliye Mahkemesince bu yazıya cevap verilmediğinden bahisle davalı bankanın yargılama giderlerinden sorumlu olması gerektiği gerekçesiyle verilen direnme kararının hatalı olduğu- Davalı bankanın davacıya borcunun olup olmadığını, var ise miktarını bildirmemek suretiyle davacının borcunu ödeme veya başka bir teminatla karşılama olanağını ortadan kaldırmak suretiyle davacıya dava ikame etme dışında bir çare bırakmadığı ve davalı bankanın bu pasif tutumuyla davanın açılmasına sebebiyet verdiği, bu nedenle yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiği görüşünün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı- Bölge Adliye Mahkemesince, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapıldığı hâlde davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 2 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca vekâlet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığı-
Alacağın masaya kabulü sonucunda davanın konusu kalmadığı, müflis bankanın faturadan kaynaklanan borcunu ödemeyerek bu davanın açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle yargılama giderlerinden ve maktu vekalet ücretinden sorumlu tutulmasında yasaya aykırılık bulunmadığı- İflas kararı verilmesiyle birlikte Fon'un talebi üzerine icra hukuk mahkemesince atanan iflas idare memurları, müflis bankanın yasal temsilcisi konumunda olup dava açılmasında kusurlarının bulunup bulunmamasının eldeki dava bakımından bir önem arzetmediği- 5411 sayılı Kanun'un 140 ıncı maddesi uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların her türlü harçtan muaf olduğu, davalı müflis bankanın harçtan muaf olduğu gözden kaçırılarak yargılama giderleri içerisinde maktu harçtan sorumlu tutulmasının doğru olmadığı gibi davacıya iadesine karar verilen fazla harcın yeniden yargılama giderlerine dahil edilerek mükerrerliğe yol açacak şekilde davalıdan alınarak davacıya verilmesinin doğru olmadığı-