Menfi tespit davasının kabulüne ilişkin kararla birlikte takibin duracağı, Yargıtayca kararın bozulması halinde dahi takip durmaya devam edeceği, menfi tespit davasının takibin kesinleşmesinden sonra açılmış olması ya da söz konusu kararın  bozulmasının İİK'nun 72/5. maddesinin uygulanmasını ortadan kaldıracak bir durum olmadığı, alacaklı tarafından daha önce başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinin derdest olduğu anlaşıldığına göre mahkemece borçlunun şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki cari ilişkinin, zaman zaman varılan mutabakat metinleri de göz önüne alınarak taraf ticari defter ve belgeleri, mal teslimi ve ödemeye ilişkin belgeler üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılarak beş adet takip dosyasına dayanak teşkil eden alacak borç ilişkisinin tespiti ile varılacak uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında başka bir ticari ilişkinin varlığı ileri sürülerek ispatlanmadığı da gözetildiğinde taraflar arasındaki cari ilişkinin açık hesaba dayalı olarak işlemekte olup olmadığı konusunda gerektiği takdirde davalının ihtaratlı davetiye ile söz konusu hususlarda isticvap edilmesi, bu yönde ilişkinin varlığının kabulü halinde davacı delilleri arasında olduğu üzere ticari defterlerin ilişkinin başladığı tarihten sonlandığı tarihe kadar olan kısmının ibrazı emredilerek açık hesap çerçevesinde dava konusu çekler bakımından davacının borçlu olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, çekin ödeme vasıtası olduğuna dair gerekçeyle davanın reddinin doğru olmadığı-
Davacı taraf dava dışı şirket ile banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinde 150.000TL limitle kefil olduğundan bahisle davalının kendisine gönderdiği ihtarname nedeniyle menfi tespit davası açmış olup, ihtarnamede davacının dahil olduğu asıl borçlu ve kefillerden toplam 585.334,48TL alacak talebinde bulunulmuş, davacı “şimdilik” kaydıyla fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak ihtarnamede gösterilen bedelin 150.000TL’sinden borçlu olmadığının tespitine ve dava dilekçesinin sonuç kısmında da 150.000TL’den borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, davalı tarafça ihtarnameye konu alacak bakımından davacı kefil ile dava dışı asıl borçlu ve diğer kefiller hakkında ilamsız takip başlatılmış olup bu icra takibinde davacının kefalet limiti olan 150.000TL ile sınırlı sorumlu olduğu belirtilmiş olduğundan, eldeki menfi tespit davasının; kısmî dava niteliğinde olmayıp tam dava niteliğinde olduğu- 
Yetkili hamil olan alacaklı davalının borçlu ciranta hakkında takip yapabilmesi için, bononun keşidecisine ödememe protestosu göndermesinin zorunlu olduğu-
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibinde borçlu olarak sadece dava dışı asıl borçlunun gösterildiği dikkate alındığında, ipotekli taşınmazlardan birinin maliki olan davacı kefilin menfi tespit davası açmakta hukukî yararının bulunup bulunmadığı- Ticarî krediyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacının temerrüdünün oluştuğu, davaya konu krediden doğan banka alacağının davacı kefilden tahsili amacıyla yapılan icra takibinin hâlen derdest olduğu, eldeki davaya konu takip dosyasında; dava dışı asıl borçluya ve ipotek veren üçüncü kişi konumunda olan davacıya ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte icra emri gönderildiği, takip konusu alacağın aynî teminatını oluşturan ipotekle takyit edilmiş taşınmaz bulunmakta olup, davacıya ait taşınmazın da bu taşınmazlar arasında olduğu, davalı bankanın TMK.'nın 873/3. maddesine uygun talepte bulunduğu ve takip talepnamesinde davacı ile ipotek veren diğer üçüncü şahısları doğru olarak borçlu hanesinde değil, "rehin veren üçüncü şahıslar" hanesinde gösterdiği- İİK 149 ve 149/b maddeleri, "ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte ipotek veren üçüncü kişi ise takip talebinin borçlu kısmında asıl borçlu ile birlikte ipotek veren üçüncü kişinin de taraf olarak gösterilmesini" düzenlemekte olup, bu hükümlere göre, asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında "şekli mecburi takip arkadaşlığı" olduğundan, ipotek veren davacının eldeki menfi tespit davasını açmakta hukukî yararı bulunduğu-
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin davada, davaya konu senet ile ilişkili olarak davalılar hakkında dolandırıcılık suçuna ilişkin olarak mahkumiyet karar verildiği, ancak bu karar Yargıtay aşamasında olup henüz kesinleşmediğinden, davalılar hakkında devam eden ceza yargılamasının sonucunun beklenilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Takip kesinleştikten sonra davacı/borçlunun mal varlığından takip dosyasına tahsilatlar yapıldığı anlaşıldığından, davalı/alacaklının kabulünde olan söz konusu tahsilatlar bakımından davacı/borçlunun menfi tespit isteminde bulunmasında hukuki yararının olmadığı- Menfi tespit davalarında alacak-borç durumu dava tarihi itibarıyla hesaplanacağından takip tarihi itibarıyla borcun tespiti ile takipten sonra yapılan ödemeler de nazara alınarak dava tarihi itibarıyla alacak-borç miktarının tespiti ile varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 492. maddesi mucibince asıl borcun sükût etmesi halinde kefilin sorumluluktan kurtulması ve bu davanın konusuz kalması söz konusu olabileceğinden mahkemece davacının bu iddialarının değerlendirilmesi gerektiği-
Mahkemece, davalıya HMK'nın 222/3. maddesi uyarınca kanuna uygun olarak tutulmuş defterlerini ibraz etmesi, etmediği takdirde davacının defterlerindeki kayıtların davacı yararına delil olarak kabul edileceği ihtarına havi aynı Yasa'nın 94. maddesi gereğince kesin süre verilip süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarının da HMK'nın 222/3. maddesi gereğince bildirilerek ihtar edilmesi, davalıya bu yönde bir ihtar tebliğ edilmesi gerekeceği-