Reçete ve raporların doktorun elinden çıkmadığı, hastanın ifadelerine göre ilaçların kurum sigortalısı tarafından teslim alınmadığı, reçetenin de raporu düzenleyenlerce eczaneye teslim edildiği mahkemenin de kabulünde olup olayda davacının bir kusuru ve kastı olduğundan bahsedilemeyeceği, bu durumda, 2009 yılı protokolünün 6.3.10 maddesinin ve bu madde gereği ceza-i işlemin olayda uygulanmasının mümkün olmadığı, ancak, karşılığı bulunmayan reçetedeki ilaç bedelinin davalı Kuruma yüklenmesi sonucunu doğurur şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı takip alacaklısının duruşmadaki beyanında "iki adet daire niteliğindeki taşınmaz ve 10.000 TL kapora karşılığı 3 adet çek aldığını ve çeklerden iki adetinin de teminat olarak alındığını" imzalı beyanıyla belirttiği, yine davalı vekilinin dilekçesinde "takibe konu 10.000 TL lik çekin 10 parsel sayılı arsada kain müvekkili arsa sahibine ait tek katlı binada oluşabilecek zararlar ve kira bedeli olarak alındığının" belirtilmesi karşısında, kambiyo senedi vasfında olmayan çekin veriliş gayesini davalı alacaklının kabul ettiği anlaşıldığından, mahkemece taraflar arasındaki iç ilişki gereği taşınmaza davacı tarafından verilen herhangi bir zarar olup olmadığı araştırılarak oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Yargılama, isticvabına karar verilen tarafın yokluğunda devam etmekte olsa bile, o tarafa isticvap davetiyesi gönderilebileceği- Ç.lan taraf özürsüz olarak gelmediği veya gelip de soruları cevapsız bıraktığı takdirde, mahkemece sorulan vakıaların ikrar edilmiş sayılacağı- Davacının ... tarihinde 170.000 TL'yi "konut bedeli" açıklaması ile dava dışı A.Ş.'nin banka hesabına yatırdığı ve aynı tarihte sözleşmede 310.000 TL bedelle satıldığı belirtilen A.Ş. adına kayıtlı bağımsız bölümün tapuda davacı adına tescil edildiği hususları bir arada değerlendirildiğinde; davacının davalıdan haricen devraldığı taşınmaz bedelinin 310,000 TL olduğunu ispat ettiği, davacı adına tescil edilen taşınmaz için yaptığı ödemelerin davalı tarafından kabul edilen kişinin ise anılan sözleşmeyi teyzesi olan davacı nam ve hesabına yapan ve bazı edimleri onun adına ifa eden kişi konumunda olduğu-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; 17.01.2011 tarihli Bizmer Radyoloji Merkezinde yapılan lomber MR tetkikinde, L5 (vertebra) omurunda herhangi bir yükseklik kaybından bahsedilmediği ancak davacı hastanenin aynı gün yaptığı vertebra grafisinde L5 vertebrada yükseklik kaybı izlendiği ve netice olarak da bağımsız radyoloji merkezinde yapılan incelemede olmayan bulguların, davacı hastanede varmış gibi gösterilerek uygun olmayan SUT kodundan ödeme talep edilmiş olduğu değerlendirilmiştir. Ancak, dosya içerisinde mevcut olan 17.01.2011 tarihli Bizmer Radyoloji Merkezinden alınan MR sonucu incelendiğinde, bilirkişi raporundakinin aksine, "L5 vertebrada yükseklik kaybı dikkati çekmektedir" yazdığı, dosyadaki mevcut belgeler ve davacının, bilirkişi raporuna itirazları da değerlendirildiğinde, bu haliyle, alınan bilirkişi raporunun, hükme esas alınamayacağı, hal böyle olunca, konusunun uzmanı bilirkişiden, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, tarafların iddia ve savunmalarını karşılar nitelikte rapor alınarak, sonucu çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacının yaptığı ödemeler, ödeme tarihi itibari ile anaparadan düşülüp, faize ilişkin olarak TBK’nın 88. ve 120. maddeleri dikkate alınarak, takip tarihine kadar faiz işletilmesi sureti ile hesap yapılıp denetime elverişli rapor düzenlenmesi için dosyanın konusunda uzman yeni bir bilirkişiye tevdi edilmesi gerektiği-
Dava dışı 3. kişinin davacı adına bono düzenlemeye dair açık yetkisi bulunmadığı ve 3. kişiye verilen vekaletnamede yetki alanlarının açıkça belirtildiği, vekilin yetkisinin sınırlı olduğu anlaşıldığından davacının açtığı menfi tespit davasının kabulü gerektiği-
Davalı alacaklının icra takibinde haksız ise de takipte kötüniyetli olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığından kötüniyet tazminatı isteminin reddi gerektiği-
Menfi tespit davasında İİK. mad. 72/4 uyarınca davalılar lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
İtirazın iptali davasından önce açılan menfi tespit davası, itirazın iptali davasını doğrudan etkileyeceğinden menfi tespit davasının bekletici sorun yapılması gerektiği-
"Davacı-alacaklı ile ticari ilişkisini sona erdirdi halde, boş olarak verilen teminat senedinin davalı-alacaklı şirket tarafından doldurulup icra takibine konu edildiği" belirtilerek açılan menfi tespit davasında, davacı-borçlu, davalının ticari defterlerine delil olarak dayanmış olduğundan, dolayı davaya konu bononun davalı-alacaklının ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, kayıtlı ise bedel veya teminat konusunda herhangi bir açıklamanın bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-