Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği-
Bozma kararına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmeden taraflar yararına usulü müktesep hak doğacağından, bu hakkın zedelenmemesi için, bozma kararının gereklerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerektiği-
İddianın ileri sürülüş şekli, dosya kapsamına göre temyiz kanun yolu başvurusuna konu dava, kadastro öncesi nedenlere davacı tarafından şahıslar aleyhine açılan tapu kaydının iptali ile adına tescil isteğine ilişkindir... Kadastro sonucu Of ilçesi, ... çalışma alanında bulunan ... taşınmaz evvelinde tarafların kök murisine ait iken ölümü ile çekişmeli taşınmazın mirasçılarına intikal ettiği ve mirasçılardan bir kısmının, paylarından diğer mirasçılar lehine vazgeçerek hak ve alakalarını kestiği gerekçesiyle davalılar adına tespit ve tescil edilmiştir. Davayı kabul ettiklerini beyan eden davalılar yönünden kabul nedeniyle kabulüne karar verilmesi gerekirken, taşınmazların tümü yönünden davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.
Kaza yerini terk etmek yönünden haklı bir neden bulunmadığı, araç sürücüsünün kaza yerinde fotoğraf çekmediği, kazanın hemen ardından davalı sigorta şirketini haberdar etmeyip kazadan 6 ay sonra davalıya hasarın ödenmesi için başvuruda bulunduğu, çekici kullanmadan olay yerinden ayrıldığı uyuşmazlıkta, davacıya ait araç sürücüsünün kaza yerini zorunlu nedenlerle terk ettiği dolayısıyla zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükü davacı sigortalıda olup, dosyadaki mevcut deliller ile hasarın teminat kapsamında kaldığı ispatlanamadığından, davanın tümden reddi gerektiği-
Dava, ölüm aylığının kesilmesi ve kurum işleminin iptali ile aylığın yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı Hazine'nin dayandığı tapu kaydının sınırlarının dava konusu taşınmaza uymadığı kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın karar için yeterli olmadığı, doğru sonuca varılabilmesi için mahkemece öncelikle davacı Hazine'nin tutunduğu tapu kaydının tedavülleriyle getirtilmesi, taşınmazın başında icra edilecek keşif sırasında tapu kayıtları uygulanıp kapsamının 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 20. maddesi gereğince belirlenmesi, tapu kaydının sınırları yerel bilirkişilere zeminde tek tek gösterilmesi, bilirkişilerin gösteremediği sınırların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanının sağlanması, fen bilirkişisinden yerel bilirkişi ve tanıkların gösterdiği sınırları haritasında işaret etmesinin istenilmesi, dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan davaya konu edilen taşınmazın niteliği, intikali ve tasarrufu hususunda maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınması, bilirkişi ve tanık sözlerinin komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmesi, teknik bilirkişiye uygulanan tapu kaydının kapsadığı alanı gösterir ve keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmesi, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece, dava konusu taşınmazların öncesini bilebilecek yaşta, tarafsız, davada yararı bulunmayan ve aynı köyde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek 3 kişilik yerel bilirkişi kurulu ve tarafların bildirdikleri tüm tanıklar ile teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılarak, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde yerel bilirkişi ve tanıklara, dava konusu taşınmazların (her bir taşınmaz için ayrıntılı olarak), öncesinde kime ait olduğunun, hangi nedenle kime intikal ettiğinin, kimin hangi sıfatla zilyet olduğunun, taşınmazların kök muristen miras yoluyla mı intikal ettiğinin, yoksa davalılar tarafından 3. kişilerden satış yoluyla mı kazanıldığı sorulup, tarafların zilyetliklerinin miras yoluyla gelen hakka mı, yoksa satın almaya mı dayalı olarak devam ettiğinin belirlenmesi, dava konusu taşınmazların kök muristen kaldığının anlaşılması halinde ise bu kez murisin sağlığında paylaşım yapıp yapmadığının yahut mirasçılar arasında murisin ölümünden sonra taksim yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise çekişmeli taşınmazların kime kaldığının araştırılması; bundan sonra tarafların tüm delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ile tescili istemine ilişkindir... Davada temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190. maddeleri gereğince davacılar tarafından kanıtlanması gerekir. Dava dilekçesindeki iddialar bakımından ispat yükünün davalı tarafa yüklenmesinin hukuki bir dayanağının bulunmadığı ve temlikin muvazaalı olduğuna dair dosya içerisinde yeterli delil bulunmadığı, davacıların iddialarını ispatlayamadıkları anlaşılmaktadır. Ne var ki, davacıların delil listesinde yemin deliline de dayanmış oldukları görüldüğünden mahkemece davacılara yemin teklifi hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamayacağı ve yargılama yapılamayacağı- Yargılama sırasında yapılan tebligatlarla ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerektiği- Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemesi gerektiği- Dava dilekçesi tebliğ edilmişse de her parselin ayrı ayrı dava konusu olduğunun gözden kaçırıldığı, tebligatın bilinen en sonra adrese yapılması gerektiği, yargılamanın başında “Bozca köyü” adresine tebligatın yapıldığı, taşınmazın değerinin görev sınırını geçmesi nedeniyle Sulh Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek bu kararın da “Bozca köyü” adresine tebliğ edildiği, ancak Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karara ilişkin tebligatın bilinen en son adrese değil, doğrudan MERNİS adresi şerhi ile tebligatın muhtarlığa bırakıldığı, yine Yargıtay onama kararının ve karar düzeltme dilekçesinin de doğrudan MERNİS adresine yapıldığı dikkate alındığında davalıya yapılan bu tebliğlerin usulüne uygun olmadığı ve bu nedenle kararın davalı yönünden kesinleştiğinden söz edilemeyeceği-