Asıl davanın, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tesciline ilişkin olduğu; birleştirilen davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması, hile ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine ilişkin olduğu, dava dilekçesinde ve cevap dilekçesinde M. ile vekil İ. arasında tamamen bir vekalet ilişkisi olduğu ileri sürülmüş olmasına rağmen; ıslah dilekçesinde, M. ile eniştesi Mü. arasında bir inanç ilişkisi olduğu, bu anlamda Mü.’in gerçekte kendi parası ile satın aldığı taşınmazları M. adına tescil ettirdiği, M.’ın Mü. adına satış yetkisi içeren vekaletname düzenlediği, söz konusu vekaletname ile Mü.’in bu taşınmazlarda tasarruf işlemleri yaptığı; ancak dava konusu taşınmazda M. adına kayıtlı davaya konu hissenin M.’ın ailesinin birikimiyle satın alınarak M. adına tescil edildiği, Mü.’in bu hisseyi satmak istemesi üzerine aralarında uyuşmazlık çıktığı, bunun üzerine M.’ın dayısı İ.’in uyuşmazlığı sonlandırmak için araya girdiği ve M.’ın Mü. tarafından satın alınan ancak M. adına tescil edilen taşınmazların satışının yapılabilmesi için dayısı İ.’i vekil tayin ettiği, vekil İ.’in ise M.’ın bilgisi ve rızası dışında vekalet görevini kötüye kullanarak, hileli ve muvazaalı olarak dava konusu satış vaadi sözleşmesini düzenlediği ileri sürüldüğü, çelişkili davranış yasağı nedeniyle M'nin savunmasına itibar edilmemesinin gerektiği, M. ile Mü. arasında inanç ilişkisi olduğu, Mü.’in bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazların M. adına tescil edildiği, ancak bu taşınmazlara ilişkin tasarruf işlemlerinin M.’ın Mü.’e verdiği vekaletname ile Mü. tarafından yapıldığı, M. ile Mü. arasında ihtilaf çıkması ve M.’ın Mü.’i vekaletten azletmesi üzerine, M.’ın dayısı İ.’e vekaletname verdiği ve vekil İ.’in bir kısım taşınmazda M. adına kayıtlı hisseleri M.’a vekaleten Mü.’e satış yoluyla veya satış vaadi sözleşmesi düzenlemek suretiyle devrettiği dosya kapsamında sabit olduğu, satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın M. adına, ailesinin birikimleriyle satın alınmak suretiyle mi yoksa M. ile Mü. arasındaki inanç ilişkisi doğrultusunda ileride Mü.’e devredilmek üzere mi tescil edildiğinin tespit edilmesinin gerektiği, ikinci ihtimalde M.’ı zarara uğratma kastından söz edilemeyeceği, dosya kapsamı itibariyle, dava konusu taşınmazın M.’ın ailesinin birikimleriyle M. adına satın alındığının ispatlanamadığı ve dosyaya yansıyan olayların oluş şekline göre de M. tarafından vekil İ.’e vekaletname verilmesinin nedeninin Mü. tarafından satın alınarak M. adına tescil edilen hisselerin Mü.’e iadesi olduğu sonucuna varıldığı, bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemesinin S. ile vekil İ.’in birbirini tanıyor olması ve dava konusu taşınmazın satış tarihindeki rayiç değeri ile satış vaadi sözleşmesinde yazılı satış bedeli arasında fark olması nedeniyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığının kabulüne yönelik gerekçesinin somut olaya uygun ve yeterli görülmediği, ayrıca, satış vaadi sözleşmesinin M. vekili İ. ile S. arasında muvazaalı ve hileye dayalı olarak düzenlendiğinin de ispatlanamadığı, dolayısıyla hükmün bozulmasının gerektiği-
Davalı erkek kendisine senetle teslim edilen çeyiz ziynetlerinin iade edilmemek üzere kendisine verildiğini veya kadının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığını ispatlamadıkça bu ziynetleri davacı kadına iadeyle yükümlü olduğu- Erkek tarafından çeyiz senedi ile teslim alınan, bozdurulan ve kadına tekrar iade edilmediği davacı kadın tarafından ispatlanan "25'er gramlık 12 adet bilezik"ten "12 adet bileziğin" ispatlandığı hususu göz önüne alındığında davanın bilezikler yönünden kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davacı, ziynet eşyalarının davalılar tarafından alıkonulduğunu, eşinin evi terk ettiğini, buna rağmen ortak konutta bir süre daha kaldığını ancak eşinin dönmemesi üzerine anne babasının kendisini almak için geldiklerini, bu sırada davalıların da ortak konuta geldiklerini, davalılardan altınlarını istediğini ancak davalıların altınların zekatını verdikten sonra iade edeceklerini beyan ettiklerini iddia etmiş ve dinlenen davacı tanıkları da bu hususları doğrulamış olduğundan, mahkemece, davacı kadın tarafından varlığı ispatlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulü gerektiği-
Davalıların çocuklarına verilen özel okul hizmetinin bedelinin ödenmediği iddiası ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali talebi- Çocuklarının burslu olduğunu iddia eden davalıların bunu ispat etmesi gerektiği-
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, terekeye iade, olmazsa tenkis istemlerine ilişkindir... Asıl davada davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince; birleştirilen davada davacı dava dilekçesinde kendisine yapılan temlikin muvazaalı olduğunu bildirmiş, davalı da savunmasında “6 ve 7 parsel sayılı taşınmazların murisin ölü kızının çocuklarına isabet ettiğini, onların isteği üzerine emanetçi olarak adına tescil edildiği” yönünde beyanda bulunmuş, davacıların muvazaa iddiası karşısında paylaştırma yapıldığı yönünde savunma yapan davalılar, mirasbırakan tarafından tüm mirasçıları kapsayan bir paylaştırmanın yapıldığını ispatlayamamışlardır. Bu durumda toplanan delillere göre temliklerin muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği-
Bozma kararına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmeden taraflar yararına usulü müktesep hak doğacağından, bu hakkın zedelenmemesi için, bozma kararının gereklerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerektiği-
İddianın ileri sürülüş şekli, dosya kapsamına göre temyiz kanun yolu başvurusuna konu dava, kadastro öncesi nedenlere davacı tarafından şahıslar aleyhine açılan tapu kaydının iptali ile adına tescil isteğine ilişkindir... Kadastro sonucu Of ilçesi, ... çalışma alanında bulunan ... taşınmaz evvelinde tarafların kök murisine ait iken ölümü ile çekişmeli taşınmazın mirasçılarına intikal ettiği ve mirasçılardan bir kısmının, paylarından diğer mirasçılar lehine vazgeçerek hak ve alakalarını kestiği gerekçesiyle davalılar adına tespit ve tescil edilmiştir. Davayı kabul ettiklerini beyan eden davalılar yönünden kabul nedeniyle kabulüne karar verilmesi gerekirken, taşınmazların tümü yönünden davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.
Kaza yerini terk etmek yönünden haklı bir neden bulunmadığı, araç sürücüsünün kaza yerinde fotoğraf çekmediği, kazanın hemen ardından davalı sigorta şirketini haberdar etmeyip kazadan 6 ay sonra davalıya hasarın ödenmesi için başvuruda bulunduğu, çekici kullanmadan olay yerinden ayrıldığı uyuşmazlıkta, davacıya ait araç sürücüsünün kaza yerini zorunlu nedenlerle terk ettiği dolayısıyla zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükü davacı sigortalıda olup, dosyadaki mevcut deliller ile hasarın teminat kapsamında kaldığı ispatlanamadığından, davanın tümden reddi gerektiği-