TMK'nun 6. maddesi gereğince Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu-
Hiç bir delil toplanılmadan taraflara tanık ve tüm delillerini bildirmesi için süre ve imkan tanınmadan, 04.05.2011 tarihinde yapılan tensip ara kararı ile keşif gününün belirlendiği, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğu, uyuşmazlık taşınmaza ilişkin olup öncelikle tüm deliller toplandıktan sonra yöntemine uygun bir biçimde verilecek ara kararı ile keşfin yapılmasına karar verileceği, kaldı ki, dava dilekçesi ve duruşma gününün davalı yana tebliğine ilişkin tebligat parçasından, tensip tutanak örneğinin (bu şekilde keşif gününün) davalıya tebliğ edilip edilmediğinin de anlaşılamadığı, öte yandan, yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede taraflara tanık ve delillerini bildirmeleri için süre ve imkan tanınmadığının belirlendiği, mahkemece, bu hususların gözardı edilmesinin doğru bulunmadığı-
Davacıya ait dava dışı 162 ada 32 parsel ile dava konusu aynı ada 26 parsel bitişik olup, çözüme kavuşturulması gereken hususun, ortak sınırın geçtiği yerin tespiti olduğu, başka bir anlatımla, davacı tarafın gösterdiği taşınmaz bölümünün davacının zilyet ve tasarrufunda bulunduğu taşınmaz içinde kalıp kalmadığının saptanması olduğu, hukuki niteliği yanında maddi olaylardan sayılan zilyetliğin, tanık dahil her türlü delille kanıtlanabileceği, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının beyanlarına göre, çekişme konusu taşınmazın davacının tasarrufunda olduğunun tespit edilemediği, yerel bilirkişilerin taşınmazlar arasındaki ortak sınırı bilmediklerini açıkladıkları, TMK.nun 6. maddesi gereği davacının iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna varıldığı, hal böyle olunca kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Davacı kadının iddiaları arasında çelişki bulunduğu hem de davacı tarafın, anlatımlarının duyguya dayalı olması sebebiyle hüküm kurmaya elverişli olmadığı, davacının davasını ispat edemediği, bununla birlikte davacı vekili dava dilekçesinde, her türlü yasal delil demekle, yemin deliline de dayanmış olduğundan, davacıya ziynetlerin elinden alındığı, bozdurulduğu ve davalı tarafta kaldığı konusunda mahkemece davalıya yemin teklif etme hakkının varlığının hatırlatılmasının gerekeceği, kabule göre de dava dilekçesinde talep olundan miktar aşılarak karar verilmesinin ve bileziklerin tek tek parasal değeri gösterilmeden toptan değer üzerinden karar verilmesinin hatalı olduğu-
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlü olduğu-
Davalı vakıf tarafından 1935 tarihinde bildirilen beyannamede taşınmazların miktarı, mevkii ve sınırlarının yazılı olmaması nedeniyle bu taşınmazların bahsi geçen beyanname kapsamındaki taşınmazlardan olduğunun Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi uyarınca davalı Vakıf tarafından kanıtlanması gerekeceği, cemaat vakıflarının 1936 beyannamelerinde belirtilen ve ayrıca vasiyet, bağış, satın alma yolu ile elde edilen taşınmazlar dışında zilyetlikle taşınmaz edinemeyecekleri-
Muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişinin, TMK.'nun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorunda olduğu; senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiasının, 6100 s. HMK.'nun 200 ve 201. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabileceği; sözleşme aynı kanunun 203. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekeceği-