Davacı kiracı,kira sözleşmesi gereği kendisine kiralanan 345.575 m² lik yerin büyük oranda azalması ve geriye 130.545 m² lik küçük bir arazi kalması nedeniyle dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK.'nun 249 vd. maddeleri ( 1.7.2012 de yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 305 vd. maddeleri) gereğince davalı kiralayandan kira bedelinin tenzilini ve elden çıkan kısımlarla ilgili menfi zararlarını talep edebileceği- Menfi zararlar içinde kiracının kira sözleşmesine güvenerek yaptığı masraflarının da bulunduğu- Kiralananın bir kısmı kiracının elinden çıkmış olup,kiracı kiralananın bir kısmının elinden çıkması nedeniyle kiranın tenzilini ve elinden çıkan kısma ilişkin olarak yaptığı masrafların tazminini davalı kiralayandan talep edebileceği, bu durumda mahkemece,kiralanan taşınmazın elden çıkan kısmı tespit edilip bu elden çıkan kısma kiracı tarafından yapılan masraf ve imalat bedelleri tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacının aracı 01.02.2008' de aldığı ve davayı 29.05.2008 tarihinde garanti süresi içinde açtığı, alınan bilirkişi raporu ile, aracın üretim hatasından kaynaklı gizli ayıplı olduğunun sübuta erdiği, 818 s. BK' nın 96. maddesi uyarınca, satış bedelinin indirilmesi, davacının zararını karşılamaya yetmediği durumda davacının eksik ifa nedeniyle zararının tazminini isteyebileceği, BK 202/2 maddesinde satışın feshinin gerekmediği hallerde semen tenzili ile yetinileceğinin belirtildiği, ayıbın sözleşmenin feshini gerektirir nitelikte olmayıp onarım ile giderilebileceği, davacının değer kaybı bedelini ve boya-tamir bedelini talep etmekte haklı kabul edildiği, davacının müştereken ve müteselsilen tahsil talebine dair bir açıklamada bulunmaması nedeniyle bu yönde bir karar verilmemesi gerektiği- Dava dilekçesinde faiz talebi bulunmadığı ve bu konuda ıslah yoluna da gidilmediği halde, faize hükmedilmiş olmasının talep aşımı niteliğinde olduğu-
Vaat borçlusu ve mirasçıları, davanın açıldığı tarihte taşınmazın maliki olmadığından, aynen ifa imkansızlığı nedeniyle müspet zararı isteyebilecekleri- Mahkemece; ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle, taşınmazın rayiç değerinin bilirkişi marifetiyle tespiti ile belirlenen rayiç bedele hükmedilmesi gerektiği, hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken uygulanan denkleştirici adalet kuralına göre hesaplanan miktara hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Mirasçıları, murisin borçlarından şahsen (TMK 699) ve müteselsil olarak (TMK 641. md) sorumlu olduklarından, mahkemece hükmedilecek alacak miktarının tamamından davalı mirasçıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları gerektiği, miras hisselerine düşen miktarın hüküm altına alınmasının hatalı olduğu-
Kiracı (iş sahibi) kira süresi sona ermeden kira sözleşmesini tek taraflı feshederek kiralananı tahliye ettiğinden kira süresinin sonuna kadar kiralayanın uğradığı tüm zararı ödemekle yükümlü olduğu, ancak dava tarihinde yürürlükte olan B.K.'nun 96.maddesi göndermesi ile aynı kanunun 44.maddesi uyarınca kiralayanın da zararın artmasına neden olmaması gerektiği, bu durumda davacının zararı tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira bedelinden ibaret olduğu -Kira sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan ve kiraya veren (yüklenici) tarafından yapılması gereken bakım, ısınma, elektrik, su gibi v.s. gibi giderler de sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle yapılmadığından, kira bedeline dahil edilen bu tür giderlerin de hesap edilerek, takdir edilecek tazminat miktarından düşülmesi gerektiğinin nazara alınması gerekeceği-
Dava, taraflar arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve protokolden kaynaklanmakta olup, davacının arsa sahibi kendisine düşen dairelerin süresinde teslim edilmemesi nedeniyle halen oturduğu konutta fazla ödemek zorunda kaldığı ısınma bedeli ile kazan değiştirme bedelinin tahsilini istediği, mahkemece taraflar arasında düzenlenen protokolde dava konusu talepler düzenlenmediğinden bahisle dava reddedilmiş ise de söz konusu isteklerin, BK'nın 96. ve 106/II. maddesi hükümlerine göre herhangi bir sözleşmeye bağlanmaksızın talep edilebilecek zararlar olduğu, ne var ki, davacının halen ikamet ettiği konutun kendisine ait olduğu ve mevcut ısınma sisteminin kendisi tarafından tesis ettirildiği, inşaat sözleşmesinden dolayı o evde oturmak zorunda kalmadığı gibi hususlar dikkate alındığında davacının dava konusu taleplerinde haklı olmadığı-
Sözleşmenin ifasının borçlu tarafından kusuru ile imkansız hale getirilmesi durumunda olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 96. maddesi gereğince borçlunun bundan doğan zararı tazmin etmesi gerektiği, bunun da ifanın imkansız hale geldiği yani bir başka anlatımla taşınmazın 3. kişiye devredildiği tarihteki rayiç bedeli olacağı, davacının BK'nın 96. maddesi gereğince uğradığı zararın tazminini istemek ya da tapu iptali ve tescil talebinde bulunmak yerine ilanihaye kira bedeli istemesinin mümkün olmadığı, kira kaybının sözleşmenin ifasına dönük bir talep olduğu, taşınmazın üçüncü kişiye devredildiği tarihten itibaren uzunca bir süre geçtiği ve devrinden önce davacının kullanımına terkedilen ayrı bir bağımsız bölümün olduğu, dolayısıyla davanın reddi gerekeceği-
Mahkemece; taraflarca dosya kapsamına sunulan tüm belgeler, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin tesbit dosyası ve belediye işlem dosyası kapsamı, oluşturulacak yeni uzman bilirkişi kuruluna incelettirilmeli, inşaatın 1975 Deprem Yönetmeliğine, fen ve sanat kurallarına, Yasa ve sözleşme hükümlerine uygun şekilde yapılıp yapılmadığı ve dolayısıyla inşaat ayıplı yapılmış ise, çökmesinin inşaatın ayıplı yapılması sonucu olup olmadığını gerekçeleri de gösterilmek suretiyle açıklayan bilirkişi kurulu raporu alınmalı ve çökmenin, kusurlu imalât sonucu gerçekleşmiş olduğunun tesbiti halinde de davalı yüklenicinin kazanılmış hakkı gözetilerek; ... TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Satışı vaad edenin, taşınmazın maliki olmaması satış vaadinin geçerliliğini ve içeriğini etkilemeyeceği- Resmi şekle uygun olarak geçerli bir biçimde kurulan sözleşmede yer alan davalının taşınmazın mülkiyeti devir ediminin ifasının, üçüncü kişinin aynı taşınmazla ilgili açtığı davada verilen “üçüncü kişi lehine” iptal kararı nedeniyle, ilerde de imkansızlaşması nedeniyle, davalının taşınmazın mülkiyetini devir vaadine ilişkin “aynen ifa” nın yerini “tazminat borcunun” alacağı- 
Taşınmaz vaadi sözleşmesinde, sözleşme tarihi itibarıyla satış vaadinde bulunanın malik olmaması sözleşmeyi geçersiz kılmayacağı, bu durumda sözleşmenin karşı tarafı borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan tüm zararlarının tazminini talep edebileceği-
  • ...
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • kayıt gösteriliyor