Taraflar arasında düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesi noterde resmi şekilde düzenlendiğinden geçerli ve iki taraf için de borç doğurmakta olup, (6098 s TBK. mad. 27 ve 112) sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirmemeleri sebebiyle davacının bundan doğacak müspet (gerçek) zararını gidermeleri gerektiği sonucu ortaya çıkmakta ise de, tanık beyanları, satış vaadi ve taksim sözleşmelerine konu muris adına kayıtlı taşınmazda, tarafların da içinde yer aldığı mirasçılar adına yapılan miras payları oranında intikalden sonra taksim sözleşmesine uygun şekilde mirasçılardan ...’in paylarını üç kardeşine, annenin de miras payını üç çocuğuna devretmeleri, sonrasında davacının da kendi payını önce kısmen sonra tamamen dava dışı gerçek kişilere satması, tapudaki tedavüllerin miras taksim sözleşmesine uygun olarak yerine getirilmesi karşısında, tüm mirasçıların katılımı ile yapılan tarihsiz miras taksim sözleşmesinin davada dayanılan satış vaadi sözleşmesinden sonra düzenlendiğinin, bu durumda da satış vaadi sözleşmesi ile taraflara yüklenen yükümlülüklerin, daha sonra tüm mirasçıların katılımı ve özgür iradeleri ile düzenlendiği anlaşılan ve tapuda da devirlere konu edilen miras taksim sözleşmesi ile ortadan kalktığının, tarafların miras taksim sözleşmesi ile satış vaadi sözleşmesinden caydıklarının (vazgeçtiklerinin) ve satış vaadi sözleşmesinin bozulduğunun kabulü gerektiği, artık tarafların ortak ve özgür iradeleri ile düzenlenen miras taksim sözleşmesi sebebiyle satış vaadi sözleşmesinden sonra davalıların kusuru olmaksızın ortaya çıkan imkansızlık nedeniyle davalılar borçlarından kurtulduklarından, davacı tarafın caydığı (vazgeçtiği) satış vaadi sözleşmesine dayanarak gerek mülkiyet gerek tazminat isteme hakkının da ortadan kalkmış olduğu ve bu sebeple davacı taraf lehine hüküm kurulma imkanının da kalmadığı-
Kiraya veren, kira süresi sona ermeden akdi haksız şekilde feshettiği takdirde, davacı zararının, kiralananın üçüncü şahsa satıldığı tarihten itibaren, kiracının benzer nitelikteki taşınmazı aynı koşullarla, ne kadar sürede kiralayabileceği ve bu süre içerisindeki zararın tespitinden ibaret olacağı-
Satın alınan aracın faturada belirtilen özelliklere uygun olmaması nedeniyle değiştirilmesi, mümkün olmadığı takdirde bedelin yada araca yapılan masrafın tahsili istemi-
Davacı, satıldığı iddia edilen taşınmazın maliki olmayıp malikin vekili olarak işlem yapmış ve dosyaya bir örneği sunulan taahhütnamede davacının imzası bulunmamakta olup, antifiriz satışının da dava dışı Ltd. Şti. ile davalı A.Ş arasında gerçekleştiği, davacının satış akdinin taraf olmayıp dosyaya sunulan teslim belgelerinin birinde teslim alan sıfatı ile imzasının bulunduğu anlaşıldığından, somut olay bakımından davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından açılan davanın reddi gerektiği-
Davacı kiracı,kira sözleşmesi gereği kendisine kiralanan 345.575 m² lik yerin büyük oranda azalması ve geriye 130.545 m² lik küçük bir arazi kalması nedeniyle dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK.'nun 249 vd. maddeleri ( 1.7.2012 de yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 305 vd. maddeleri) gereğince davalı kiralayandan kira bedelinin tenzilini ve elden çıkan kısımlarla ilgili menfi zararlarını talep edebileceği- Menfi zararlar içinde kiracının kira sözleşmesine güvenerek yaptığı masraflarının da bulunduğu- Kiralananın bir kısmı kiracının elinden çıkmış olup,kiracı kiralananın bir kısmının elinden çıkması nedeniyle kiranın tenzilini ve elinden çıkan kısma ilişkin olarak yaptığı masrafların tazminini davalı kiralayandan talep edebileceği, bu durumda mahkemece,kiralanan taşınmazın elden çıkan kısmı tespit edilip bu elden çıkan kısma kiracı tarafından yapılan masraf ve imalat bedelleri tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacının aracı 01.02.2008' de aldığı ve davayı 29.05.2008 tarihinde garanti süresi içinde açtığı, alınan bilirkişi raporu ile, aracın üretim hatasından kaynaklı gizli ayıplı olduğunun sübuta erdiği, 818 s. BK' nın 96. maddesi uyarınca, satış bedelinin indirilmesi, davacının zararını karşılamaya yetmediği durumda davacının eksik ifa nedeniyle zararının tazminini isteyebileceği, BK 202/2 maddesinde satışın feshinin gerekmediği hallerde semen tenzili ile yetinileceğinin belirtildiği, ayıbın sözleşmenin feshini gerektirir nitelikte olmayıp onarım ile giderilebileceği, davacının değer kaybı bedelini ve boya-tamir bedelini talep etmekte haklı kabul edildiği, davacının müştereken ve müteselsilen tahsil talebine dair bir açıklamada bulunmaması nedeniyle bu yönde bir karar verilmemesi gerektiği- Dava dilekçesinde faiz talebi bulunmadığı ve bu konuda ıslah yoluna da gidilmediği halde, faize hükmedilmiş olmasının talep aşımı niteliğinde olduğu-
Vaat borçlusu ve mirasçıları, davanın açıldığı tarihte taşınmazın maliki olmadığından, aynen ifa imkansızlığı nedeniyle müspet zararı isteyebilecekleri- Mahkemece; ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle, taşınmazın rayiç değerinin bilirkişi marifetiyle tespiti ile belirlenen rayiç bedele hükmedilmesi gerektiği, hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken uygulanan denkleştirici adalet kuralına göre hesaplanan miktara hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Mirasçıları, murisin borçlarından şahsen (TMK 699) ve müteselsil olarak (TMK 641. md) sorumlu olduklarından, mahkemece hükmedilecek alacak miktarının tamamından davalı mirasçıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları gerektiği, miras hisselerine düşen miktarın hüküm altına alınmasının hatalı olduğu-
Kiracı (iş sahibi) kira süresi sona ermeden kira sözleşmesini tek taraflı feshederek kiralananı tahliye ettiğinden kira süresinin sonuna kadar kiralayanın uğradığı tüm zararı ödemekle yükümlü olduğu, ancak dava tarihinde yürürlükte olan B.K.'nun 96.maddesi göndermesi ile aynı kanunun 44.maddesi uyarınca kiralayanın da zararın artmasına neden olmaması gerektiği, bu durumda davacının zararı tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira bedelinden ibaret olduğu -Kira sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan ve kiraya veren (yüklenici) tarafından yapılması gereken bakım, ısınma, elektrik, su gibi v.s. gibi giderler de sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle yapılmadığından, kira bedeline dahil edilen bu tür giderlerin de hesap edilerek, takdir edilecek tazminat miktarından düşülmesi gerektiğinin nazara alınması gerekeceği-
Dava, taraflar arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve protokolden kaynaklanmakta olup, davacının arsa sahibi kendisine düşen dairelerin süresinde teslim edilmemesi nedeniyle halen oturduğu konutta fazla ödemek zorunda kaldığı ısınma bedeli ile kazan değiştirme bedelinin tahsilini istediği, mahkemece taraflar arasında düzenlenen protokolde dava konusu talepler düzenlenmediğinden bahisle dava reddedilmiş ise de söz konusu isteklerin, BK'nın 96. ve 106/II. maddesi hükümlerine göre herhangi bir sözleşmeye bağlanmaksızın talep edilebilecek zararlar olduğu, ne var ki, davacının halen ikamet ettiği konutun kendisine ait olduğu ve mevcut ısınma sisteminin kendisi tarafından tesis ettirildiği, inşaat sözleşmesinden dolayı o evde oturmak zorunda kalmadığı gibi hususlar dikkate alındığında davacının dava konusu taleplerinde haklı olmadığı-
Sözleşmenin ifasının borçlu tarafından kusuru ile imkansız hale getirilmesi durumunda olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 96. maddesi gereğince borçlunun bundan doğan zararı tazmin etmesi gerektiği, bunun da ifanın imkansız hale geldiği yani bir başka anlatımla taşınmazın 3. kişiye devredildiği tarihteki rayiç bedeli olacağı, davacının BK'nın 96. maddesi gereğince uğradığı zararın tazminini istemek ya da tapu iptali ve tescil talebinde bulunmak yerine ilanihaye kira bedeli istemesinin mümkün olmadığı, kira kaybının sözleşmenin ifasına dönük bir talep olduğu, taşınmazın üçüncü kişiye devredildiği tarihten itibaren uzunca bir süre geçtiği ve devrinden önce davacının kullanımına terkedilen ayrı bir bağımsız bölümün olduğu, dolayısıyla davanın reddi gerekeceği-