Eser sözleşmesine ilişkin davada, davalı-karşı davacı taşeron, alacağını karşı dava tarihi itibariyle Türk Lirası olan karşılığını talep etmek suretiyle seçimlik hakkını kullandığı, Seçimlik hakkını kullandıktan sonra iradeyi sakatlayan sebeplerin bulunmaması dışında dönülmesinin mümkün olmadığı, Ödenmeyen alacağın ve ıslah ile arttırılan kısmının karşı dava tarihindeki T.C Merkez Bankası efektif satış kuruna göre karşılığı olan dava ve ıslah tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmesi gerekirken, Amerikan Doları üzerinden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Sipariş edilen malların niteliğinin açıkça belirtilmiş olması ve davacının davalıya bu mallar dışında başka mallar teslim etmesi (aliud teslim) ve davalının bu teslimi kabul etmiş olması halinde, sadece bu işlem nedeniyle uğranılan zararın isteyebileceği- Davacının bu oluşta hiçbir kusurunun olmadığını ispat etmedikçe davalının zararını tazminden sorumlu olduğu- Davacının sipariş ettiği sözleşmede fiyatı belirli ürünlerin yerine davacı tarafından teslim edilen ve davalı tarafından da teslim alınan iadesi yapılmayan ürünlerin rayiç fiyatı saptanıp eğer teslim edilen ürünlerin değeri sözleşme ile belirlenen ürün bedelinden daha az ise aradaki fark davalının zararı kabul edilip, davalının ilamsız takipteki itirazının bu zarar kadar haklı olduğunun benimsenmesi gerektiği- Dava konusu ürünlerin plastik gövdeli olmasının açık ayıp olduğu yönündeki değerlendirmesinin yerinde olmadığı-
Taşınmazın kullanımı sigortalının oluşu ile davalıya bırakıldığı bunun başka bir ilişkiye dayandığı ispatlanamadığı yerel mahkemenin kiracının sorumluluğu sözleşmeye aykırı davranıştan doğduğundan, hiçbir kusurunun bulunmadığını 818 sayılı BK’nun 96. maddesi uyarınca kiracı ispat etmedikçe zarardan sorumlu olduğu gerekçelerle davanın kabulüne karar vermesinin isabetli olmadığı, diğer yandan somut olayda, davalının kullanımında olan sigortalı konuttaki yangının davalının kusuruyla meydana geldiği ispatlanamadığına göre davanın kabulünün doğru olmadığı-
Noter huzurunda düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin, “borç doğuran” bir sözleşme olarak geçerli olduğu ve davacının, sübjektif imkânsızlık nedeniyle tasarrufi işlemin, yani ifanın yerine getirilememesi sonunda meydana gelen zararın tazminini, TBK. mad. 112 uyarınca satıcıdan isteyebileceği- İfa imkansızlığı nedeniyle taşınmazı devir ve temlik yükümünü yerine getiremeyen vaad borçlusu olan tarafın, ifa edemediği bu edim yerine karşı tarafa yani vaat alacaklısına tazminat ödeme yükümlülüğünün söz konusu olduğu- Mahkemece, taşınmazın ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle değeri tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
Taraflar arasında yapılan satış vaadi sözleşmesinin resmi şekilde yapılmış olmakla geçerli olduğu, geçerli sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle davacının, taşınmazın ifasının imkânsız hale geldiği tarihteki rayiç değerini isteyebileceği, öyle olunca mahkemece, taşınmazın ifasının imkansız hale geldiği dava konusu taşınmaz hakkında açılan tapu iptal tescil davasının karar düzeltme sonrası kesinleşme tarihindeki rayiç bedeli belirlenip bu bedele hükmedilmesi gerekeceği-
Noter huzurunda düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin, “borç doğuran” bir sözleşme olarak geçerli olduğu ve davacının sübjektif imkânsızlık nedeniyle tasarrufi işlemin, yani ifanın yerine getirilememesi sonunda meydana gelen zararın tazminini, 818 sayılı BK.’nun 96. maddesi (6098 sayılı Borçlar Kanunu' nun 112.maddesi) gereğince satıcıdan isteyebileceği, yani burada ifa imkansızlığı nedeniyle taşınmazı devir ve temlik yükümünü yerine getiremeyen vaad borçlusu olan tarafın, ifa edemediği bu edim yerine karşı tarafa yani vaad alacaklısına tazminat ödeme yükümlülüğünün söz konusu olacağı, davacının, bu durumda şahsi hakkının ifasının kusurlu olarak imkansız hale getirildiği tarihteki taşınmazın raiç değerini davalılardan isteyebileceği-
Davacıların toplu konut ve kentsel dönüşüm kapsamında kendi uhdesine düşecek bağımsız bölümlerin makul süre içinde teslim edilmemesi nedeniyle mahrum kaldıkları kira bedelinin tahsilini istediği davada, davacılar ve Belediye arasında düzenlenen muvafakat senedinde teslim süresi kararlaştırılmayıp, teslim süresini belirleme yetkisinin davalıya tanınmasında davalının, bu yetkisini kullanırken, objektif iyiniyet kurallarına uygun davranıp haklı nedenlere dayalı gecikmeler hariç, işin niteliğinin ve büyüklüğünün gerektirdiği imalât süresi içinde tamamlaması gerektiğinden davacının seçimlik haklarından “aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat” isteminin değerlendirilmesi gerektiği-
Erken tahliye halinde kural olarak, kiracı anahtar teslim tarihine kadar kira bedelinden anahtar teslim tarihinden itibaren ise kiralananın aynı şartlarda kiraya verileceği makul süre kira bedeli ile sorumlu olup TBK. mad. 112 ve 52 uyarınca, davacı kiralayanın bu yerin yeniden kiralanması konusunda gayret göstermesi, böylece zararın artmasını önlemesi için kendisine düşen ödevi yapması gerektiği- Davacının zararının, tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira parasından ibaret olduğu-
Kiralananın kullanıma elverişsiz hale gelmesi veya kullanımının önemli ölçüde azalması davacının kasıtlı bir eylemi ile meydana gelmiş olmasa da, davalı kiralayanın TBK. mad. 301 gereğince kiralananın kullanıma elverişli halde bulundurulması yükümlüğünden kurtulamayacağı- Mahkemece kiralananın hangi tarihler arasında elektrik ve suyunun kesildiği belirlenerek, davacının ticari defterleri incelenmesi, davacının ticari defterlerine göre kiralananın elektrik ve suyunun kapalı kaldığı dönemde ciro kaybının olup olmadığı üzerinde durulması sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davalı banka nezdinde açılmış olan hesaplarda bulunan paraların davacıların bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu diğer gerçek kişi davalı hesabına ... yapılması suretiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada, davacıların üçüncü kişilerle el ve iş birliği yaparak ya da başka şekilde kusurlu davrandıklarının kanıtlanamayıp, davalı banka tarafından hesaplarda bulunan paraların güvenliğinin tam olarak sağlanamayarak, etkili güvenlik önlemlerinin geliştirilememesi karşısında zararın tamamından sorumlu olduğu kabul edilerek davacıların hesaplarından çekilen tüm tutarın davalı bankadan tahsiline karar vermek gerektiği-