Kira sözleşmesindeki "kiracının 3 ay öncesinden ihbarda bulunmak kaydıyla kiralananı tahliye edebileceğine" ilişkin tarafların serbest iradesi ile konulan şartın geçerli olup tarafları bağlayacağı- Kiracının taşınmazdan erken tahliyesi nedeniyle mahrum kalınan kira bedeline ilişkin açılan itirazın iptali davasının kabulü halinde icra tazminatına hükmedilemeyeceği-
İş kazasında yaralanan işçinin açtığı tazminat davasında, bekletici mesele yapılan maluliyet oranının tespitine dair dosyanın kesinleştiği tarihte davacının zararının kesin şekilde belli olduğu kabul edilerek zamanaşımının meslekte kazanma gücü kaybı oranının kesin şekilde belirlenmesinden sonra hesaplanması gerektiği- "Tazminata konu zararın varlığının öğrenilmesi yeterli olduğundan, zamanaşımı başlangıç tarihinin olay tarihi olduğu ve davacının ıslah dilekçesiyle talep ettiği maddi tazminatların zamanaşımına uğradığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İfa imkânsızlığının yorumlanması ve belirlenmesinin zorunlu bulunduğu, TBK.'daki anlatımlara uygun rapor alınmadan, yetersiz ve uzmanlık alanı uygun olmayan bilirkişi heyetince düzenlenen rapora itibar edilerek karar verilmesinin doğru olmadığı, hükmün bozulmasının gerektiği, o halde mahkemece yapılacak işin; 6100 sayılı HMK'nın 266 ve devamı madde hükümlerine uygun seçilecek aralarında uzman makine mühendisi bulunan bilirkişiler kurulu aracılığıyla bilirkişi incelemesi yaptırılarak mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişli rapor alınarak özellikle sözleşme ve ekindeki projede belirtilen şekilde mevcut çelik konstrüksiyonlu binanın ana taşıyıcı çelik aksamı ile konstrüksiyonlu cephe ve çatı kaplamalarının hasar verilmeden sökülerek 150 km ileride idarece yeri belirlenecek alana naklinin ve hasarsız sökülmesinin anlatılan ilke ve esaslara göre objektif olarak mümkün olup olmadığı, temlik eden sözleşmenin yüklenicisinin işinin ehli basiretli bir tacirden beklenen özen ve yükümlülüğü yerine getirip getirmediği ve sözleşme ve eklerine göre işin yapılmasının imkânsız olup olmadığını bilmesinin gerekip gerekmediği, biliyor ya da bilmesi gerekiyor ise Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nin 14. maddesinde ki sorumluluk hükümleri de gözetilerek temlik eden yüklenicinin sonuç ve zarardan sorumlu olup olmadığı belirlenmeli, asıl davanın menfi tespit davası olarak açıldığı ve yargılama aşamasında ödeme yapılması nedeniyle istirdat davasına dönüştüğü de gözetilerek bedele hükmedilmesi halinde istirdat tarihinden itibaren faiz yürütülmesi, birleşen davada talep edilen alacağın miktarı içerisinde asıl davada dava konusu edilen alacağın bulunduğu da gözetilerek mükerrer ödemeye neden olmayacak şekilde kazanılmış haklarda göz önüne alınarak hüküm kurmaktan ibaret olması gerekeceği-
Dava konusu iş yeri niteliğindeki yerin davacı tarafından davalıya 5 yıllığına kiralandığı, ancak sözleşme süresi dolmadan kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle icra takibine itirazın kaldırılması ve tahliye davasının kabulü ile tahliye kararı verilmesine kendi kusuru ile sebep veren davacı-kiracının anahtar teslim tarihinden itibaren makul süre kadar kira bedelinden sorumlu olduğu-
Davalı taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hak kurumu gözönünde bulundurulmaksızın, bozma sonrası ilk karardakinden daha fazla maddi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu gibi, usuli kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durumun da bulunmadığı- Davacının ilk bozma kararından önce hükme esas alınan rapordaki maluliyet oranı %19,2 olmasına karşın, davalı vekilinin temyizi üzerine, bozma kararından sonra hükme esas alınan rapordaki maluliyet oranının %16,2 olduğu hususu gözönüne alındığında, davacı açısından değerlendirilmesi gereken değişen-gelişen durumun da olmadığı- Bozma kararından sonra maluliyet oranı değiştiği gibi karar tarihine yakın tazminata esas ücretin asgari ücrete oranının da değiştiği, ek dava olduğu için usuli kazanılmış hakkın bulunmadığı, zararın öğrenilmesine esas kusur ve maluliyet oranının 2008 yılı ve bozma sonrası belirlendiğine ve bu tarihlere göre on yıllık zamanaşımı dolmadığından direnme kararının uygun olduğu-
Teslim edilen kömür miktarı düşülmeden depoda bulunduğu bildirilen Rus menşeli kömürün tamamı için başka menkul rehni sözleşmesi yapılması nedeniyle ayrı bölmelerde tutulduğu belirtilen ve bankanın yazılı muvafakati olmadan kimseye teslim edilmeyeceği taahhüt edilen kömürlerin dava dışı şirkete teslim edilmesine davacının zımni muvafakat ettiğine ilişkin ispat yükünün davalılarda olduğu yani davalı şirket tarafından ispatlanması gerektiği- Davacının, vedia sözleşmeleri gereğince davalılara bırakılan Rus menşeli kömürün depodan çıkarıldığını bilip bilmediği, davalılar tarafından yapılan bildirimlerde rehinli kömürlerin mi yoksa rehinli kömürler haricindeki diğer kömürlerin mi kastedildiği hususlarının açıklığa kavuşturulmadan mahkemece karar verilemeyeceği-
Eser sözleşmelerinde; açık mesaha noksanlığı (yüz ölçümünün eksik olması) bulunması halinde, işin "ayıplı" değil "eksik" iş sayılacağı, işin eksik ifasının, sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilip, TBK. mad. 112 gereğince borcun ifa edilmemesi nedeniyle oluşan zararın istenebileceği- Eksik işlerin giderim bedelinin talep edilebilmesi için, eserin teslim alınması sırasında çekince konulmasına gerek olmadığı, eksik iş bedeli olarak talep edilebilecek miktarda, eksik bırakılan işin mahalli piyasa rayiçleri ile giderim bedeli miktarı kadar olacağı- Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin, mimari plan başlıklı maddesinde; "10 gün içinde üç farklı mimari plan seçeneğinin arsa sahiplerine sunulmaması halinde, arsa sahiplerince sözleşmenin feshedilebileceği" belirtilmiş ise de, yüklenicinin öncelikli proje sunma edimini yerine getirdiğini kanıtlayamadığı bir durumda, bu hüküm uyanınca arsa sahiplerinin sözleşmeyi feshe zorlanamayacağı-
Davacılar BK anlatımıyla alacağın muaccel hâle geldiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde sözleşmeye aykırılık iddiasıyla tazminat isteminde bulunmak yerine, öncelikle ceza kanunu önünde davalı doktorun eylemlerinin kusurlu olduğunu ve meydana gelen zarar ile bu kusur arasında illiyet bağının bulunduğunu tespit etmiş, hemen akabinde doktor ve hastanenin haksız fiillerinden doğan zararlarını tazmin etmelerini talep etmiş olup dava dilekçesinde açıkça davalıların suç teşkil eden hukuka aykırı eylemleri nedeniyle doğan zararlarının tazmini istenerek haksız fiile ilişkin hükümlere dayanıldığı gibi, kusurlu eylem aynı zamanda kamu davası sekiz yıllık zamanaşımına tabi olan taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçuna vücut verdiğinden BK’nın 60/2 maddesi hükmünün açıkça davacılar lehine olduğu- Taraflar arasında vekâlet hükümlerine tabi sözleşme ilişkisi bulunmakla birlikte, davalı doktorun eylemi aynı zamanda suç teşkil eder mahiyette de olduğundan, sözleşme sorumluluğu ve haksız fiil sorumluluğunun somut olayda yarıştığı ve dava tarihi itibariyle BK. mad. 60/2 hükmü gereğince zamanaşımının gerçekleşmemiş olduğu- Tazminat davalarında BK. mad. 60/2 hükmünün işlerlik kazanabilmesi için haksız fiilin suç teşkil eder mahiyette olmasının yeterli olduğu, ayrıca ceza davası açılması veya fiilin mahkûmiyet ile cezalandırılmasının aranmadığı- Yerel mahkemece davalıların zamanaşımı defî yerinde görülmeyerek işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken davanın reddine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
3. HD. 13.09.2018 T. E: 719, K: 8541-
Davacının ifa imkansızlığını tapu iptal ve tescil talebinde bulunduğu dava dosyasının kesinleştiği tarihte öğrendiği kabul edilerek, davaya konu taşınmazın o tarihteki rayiç değerine göre hüküm kurulması gerektiği-