Davalı taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hak kurumu gözönünde bulundurulmaksızın, bozma sonrası ilk karardakinden daha fazla maddi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu gibi, usuli kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durumun da bulunmadığı- Davacının ilk bozma kararından önce hükme esas alınan rapordaki maluliyet oranı %19,2 olmasına karşın, davalı vekilinin temyizi üzerine, bozma kararından sonra hükme esas alınan rapordaki maluliyet oranının %16,2 olduğu hususu gözönüne alındığında, davacı açısından değerlendirilmesi gereken değişen-gelişen durumun da olmadığı- Bozma kararından sonra maluliyet oranı değiştiği gibi karar tarihine yakın tazminata esas ücretin asgari ücrete oranının da değiştiği, ek dava olduğu için usuli kazanılmış hakkın bulunmadığı, zararın öğrenilmesine esas kusur ve maluliyet oranının 2008 yılı ve bozma sonrası belirlendiğine ve bu tarihlere göre on yıllık zamanaşımı dolmadığından direnme kararının uygun olduğu-
Teslim edilen kömür miktarı düşülmeden depoda bulunduğu bildirilen Rus menşeli kömürün tamamı için başka menkul rehni sözleşmesi yapılması nedeniyle ayrı bölmelerde tutulduğu belirtilen ve bankanın yazılı muvafakati olmadan kimseye teslim edilmeyeceği taahhüt edilen kömürlerin dava dışı şirkete teslim edilmesine davacının zımni muvafakat ettiğine ilişkin ispat yükünün davalılarda olduğu yani davalı şirket tarafından ispatlanması gerektiği- Davacının, vedia sözleşmeleri gereğince davalılara bırakılan Rus menşeli kömürün depodan çıkarıldığını bilip bilmediği, davalılar tarafından yapılan bildirimlerde rehinli kömürlerin mi yoksa rehinli kömürler haricindeki diğer kömürlerin mi kastedildiği hususlarının açıklığa kavuşturulmadan mahkemece karar verilemeyeceği-
Eser sözleşmelerinde; açık mesaha noksanlığı (yüz ölçümünün eksik olması) bulunması halinde, işin "ayıplı" değil "eksik" iş sayılacağı, işin eksik ifasının, sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilip, TBK. mad. 112 gereğince borcun ifa edilmemesi nedeniyle oluşan zararın istenebileceği- Eksik işlerin giderim bedelinin talep edilebilmesi için, eserin teslim alınması sırasında çekince konulmasına gerek olmadığı, eksik iş bedeli olarak talep edilebilecek miktarda, eksik bırakılan işin mahalli piyasa rayiçleri ile giderim bedeli miktarı kadar olacağı- Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin, mimari plan başlıklı maddesinde; "10 gün içinde üç farklı mimari plan seçeneğinin arsa sahiplerine sunulmaması halinde, arsa sahiplerince sözleşmenin feshedilebileceği" belirtilmiş ise de, yüklenicinin öncelikli proje sunma edimini yerine getirdiğini kanıtlayamadığı bir durumda, bu hüküm uyanınca arsa sahiplerinin sözleşmeyi feshe zorlanamayacağı-
Davacılar BK anlatımıyla alacağın muaccel hâle geldiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde sözleşmeye aykırılık iddiasıyla tazminat isteminde bulunmak yerine, öncelikle ceza kanunu önünde davalı doktorun eylemlerinin kusurlu olduğunu ve meydana gelen zarar ile bu kusur arasında illiyet bağının bulunduğunu tespit etmiş, hemen akabinde doktor ve hastanenin haksız fiillerinden doğan zararlarını tazmin etmelerini talep etmiş olup dava dilekçesinde açıkça davalıların suç teşkil eden hukuka aykırı eylemleri nedeniyle doğan zararlarının tazmini istenerek haksız fiile ilişkin hükümlere dayanıldığı gibi, kusurlu eylem aynı zamanda kamu davası sekiz yıllık zamanaşımına tabi olan taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçuna vücut verdiğinden BK’nın 60/2 maddesi hükmünün açıkça davacılar lehine olduğu- Taraflar arasında vekâlet hükümlerine tabi sözleşme ilişkisi bulunmakla birlikte, davalı doktorun eylemi aynı zamanda suç teşkil eder mahiyette de olduğundan, sözleşme sorumluluğu ve haksız fiil sorumluluğunun somut olayda yarıştığı ve dava tarihi itibariyle BK. mad. 60/2 hükmü gereğince zamanaşımının gerçekleşmemiş olduğu- Tazminat davalarında BK. mad. 60/2 hükmünün işlerlik kazanabilmesi için haksız fiilin suç teşkil eder mahiyette olmasının yeterli olduğu, ayrıca ceza davası açılması veya fiilin mahkûmiyet ile cezalandırılmasının aranmadığı- Yerel mahkemece davalıların zamanaşımı defî yerinde görülmeyerek işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken davanın reddine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
3. HD. 13.09.2018 T. E: 719, K: 8541-
Davacının ifa imkansızlığını tapu iptal ve tescil talebinde bulunduğu dava dosyasının kesinleştiği tarihte öğrendiği kabul edilerek, davaya konu taşınmazın o tarihteki rayiç değerine göre hüküm kurulması gerektiği-
Eser sözleşmesine ilişkin davada, davalı-karşı davacı taşeron, alacağını karşı dava tarihi itibariyle Türk Lirası olan karşılığını talep etmek suretiyle seçimlik hakkını kullandığı, Seçimlik hakkını kullandıktan sonra iradeyi sakatlayan sebeplerin bulunmaması dışında dönülmesinin mümkün olmadığı, Ödenmeyen alacağın ve ıslah ile arttırılan kısmının karşı dava tarihindeki T.C Merkez Bankası efektif satış kuruna göre karşılığı olan dava ve ıslah tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmesi gerekirken, Amerikan Doları üzerinden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Sipariş edilen malların niteliğinin açıkça belirtilmiş olması ve davacının davalıya bu mallar dışında başka mallar teslim etmesi (aliud teslim) ve davalının bu teslimi kabul etmiş olması halinde, sadece bu işlem nedeniyle uğranılan zararın isteyebileceği- Davacının bu oluşta hiçbir kusurunun olmadığını ispat etmedikçe davalının zararını tazminden sorumlu olduğu- Davacının sipariş ettiği sözleşmede fiyatı belirli ürünlerin yerine davacı tarafından teslim edilen ve davalı tarafından da teslim alınan iadesi yapılmayan ürünlerin rayiç fiyatı saptanıp eğer teslim edilen ürünlerin değeri sözleşme ile belirlenen ürün bedelinden daha az ise aradaki fark davalının zararı kabul edilip, davalının ilamsız takipteki itirazının bu zarar kadar haklı olduğunun benimsenmesi gerektiği- Dava konusu ürünlerin plastik gövdeli olmasının açık ayıp olduğu yönündeki değerlendirmesinin yerinde olmadığı-
Taşınmazın kullanımı sigortalının oluşu ile davalıya bırakıldığı bunun başka bir ilişkiye dayandığı ispatlanamadığı yerel mahkemenin kiracının sorumluluğu sözleşmeye aykırı davranıştan doğduğundan, hiçbir kusurunun bulunmadığını 818 sayılı BK’nun 96. maddesi uyarınca kiracı ispat etmedikçe zarardan sorumlu olduğu gerekçelerle davanın kabulüne karar vermesinin isabetli olmadığı, diğer yandan somut olayda, davalının kullanımında olan sigortalı konuttaki yangının davalının kusuruyla meydana geldiği ispatlanamadığına göre davanın kabulünün doğru olmadığı-
Noter huzurunda düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin, “borç doğuran” bir sözleşme olarak geçerli olduğu ve davacının, sübjektif imkânsızlık nedeniyle tasarrufi işlemin, yani ifanın yerine getirilememesi sonunda meydana gelen zararın tazminini, TBK. mad. 112 uyarınca satıcıdan isteyebileceği- İfa imkansızlığı nedeniyle taşınmazı devir ve temlik yükümünü yerine getiremeyen vaad borçlusu olan tarafın, ifa edemediği bu edim yerine karşı tarafa yani vaat alacaklısına tazminat ödeme yükümlülüğünün söz konusu olduğu- Mahkemece, taşınmazın ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle değeri tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • kayıt gösteriliyor