İtiraz Hakem Heyetince dava konusu kazanın meydana geldiği yerin karayolu olduğu, karayolu ile bağlantısı bulunduğu kabul edilerek işin esasına girileceği-
Kaza tarihi itibarı ile aracın zorunlu malî sorumluluk sigortası yaptırılmamış olması nedeniyle Sigortacılık Kanunu gereğince zorunlu malî sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dâhilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu "güvence hesabı" tarafından karşılanacağı- Güvence Hesabının sorumluluğunun kapsamının trafik kazasından önce yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’na göre belirleneceği- Sigortacının motorlu bir aracın işletilmesinden doğan zarardan sorumlu tutulabilmesi için öncelikle o zarardan işleten sigortalının sorumlu olması gerektiği- Zorunlu malî sorumluluk sigortacısının, sigortalı işletenden daha fazla bir sorumluluk altına girmesinin mümkün olmadığı- Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber, destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin teminat kapsamı dışında tutulması nedeniyle, somut olayda tam kusuru ile kendi ölümüne neden olan sürücü murisin destek tazminatının sigorta teminatı kapsamında olmadığı- desteğin davaya konu trafik kazasında tam kusurlu olduğu ve davacı tarafın desteğin idaresindeki trafik sigortasız araç nedeni ile Güvence Hesabından destek tazminatı talep etme hakkı bulunmadığından, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı aracın işleteni konumunda olduğunu, işleten tarafından ileri sürülecek tazminat taleplerinin teminat kapsamı dışında kalacağının hüküm altına alınmış olması nedeniyle davacı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik ve AAÜT bir bütün olarak yorumlandığında tarafların avukat ile temsil edildiği hâllerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücretinin, her iki taraf için de AAÜT’de yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biri olarak hükmolunması gerektiği- Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesinin gerekli olduğu; belirlemenin ise, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerektiği- Davacının, alkollü olduğunu bildiği halde davalıya sigortalı araç sürücüsünün kullandığı araca binerek zararın artmasında katkısının bulunduğu gözetilerek %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle davalının sorumlu olduğu-
Desteğin kazaya %100 kusurla sebebiyet verdiği, kaza tarihinin yeni Genel Şartlar döneminde olması nedeniyle desteğin tam kusuruyla neden olduğu destekten yoksun kalma tazminatlarının teminat kapsamında olmadığı-
Kusur raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verilemeyeceği-
Takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerektiği-
Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik ve AAÜT bir bütün olarak yorumlandığında tarafların avukat ile temsil edildiği hâllerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücretinin, her iki taraf için de AAÜT’de yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biri olarak hükmolunması gerektiği- Aktüer raporundaki hesaplamanın, TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemi uygulanmak suretiyle yapılacağı-
Kaza tarihinde yürürlükte bulunan TCK'da on beş yıllık ceza zamanaşımı süresi dikkate alındığında, dava tarihinde (08.06.2016) zamanaşımı süresinin dolmadığı, bu durumda davalı vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı değerlendirilerek reddine karar vermek gerektiği-
Davacıların Afganistan vatandaşı olduğu, anılan ülkenin Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesine taraf ülkeler arasında yer almadığı, Afganistan ile Türkiye arasında teminattan muafiyeti öngören ikili bir anlaşma bulunmadığı ve emsal dosyalarda Adalet Bakanlığından alınan bilgi yazılarına göre, sözü edilen ülke vatandaşlarının teminattan muaf tutulmasına imkan veren fiili bir uygulamanın da bulunmadığı dikkate alınarak; uyuşmazlığın mahiyet ve miktarına göre takdiren belirlenen 10.000,00 TL teminatın banka hesabına yatırılması için süre verildiği, davacılar vekilinin kendisine tanınan kesin süre içinde teminatı yatırarak 21.10.2022 tarihli işlem dekontunu dosyaya ibraz ettiği ve böylelikle Yargıtay bozma ilamında işaret edilen dava şartı eksikliğinin giderilmiş olduğunun anlaşıldığı-