Bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilmesi gerektiği- Santral kaynaklı bir zararın doğduğu bilirkişi incelemeleriyle tespiti ile; zarar hesaplanırken, brüt gelirden üretim giderleri çıkartılarak net gelir belirlenmeli ve hangi yıla ilişkin ürün zararı isteniyorsa o yıla ilişkin veriler esas alınacağı-
Feragat edilen parsel yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi, dava ve ıslah dilekçesindeki istemin, her bir taşınmaz yönünden eşit olduğu dikkate alınarak tazminat miktarının feragat edilen parseli kapsayacak şekilde belirlenemeyeceği- Bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler nedenleri izah edilerek giderilip, Mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişli, gerekçeli bir bilirkişi raporu hazırlanması gerektiği- Yapılacak incelemeler sonucunda santral kaynaklı bir zarar doğduğu sonucuna varılması halinde ise; zarar hesaplaması yapılırken, brüt gelirden üretim giderleri çıkartılarak net gelir belirlenmeli ve hangi yıla ilişkin ürün zararı isteniyorsa o yıla ilişkin veriler esas alınacağı-
Dava dilekçesinde her bir taşınmaz için ne kadar tazminat istendiğine dair bir açıklama yapılmadığından, her bir taşınmaz yönünden, eşit miktarda tazminat talep edildiği kabul edileceği-.Bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilmesi gerektiği- Santral kaynaklı bir zararın doğduğu bilirkişi incelemeleriyle tespiti ile; zarar hesaplanırken, brüt gelirden üretim giderleri çıkartılarak net gelir belirlenmeli ve hangi yıla ilişkin ürün zararı isteniyorsa o yıla ilişkin veriler esas alınacağı-
Taşınmazlarda santrallerden kaynaklı bir zarar doğup doğmadığı tereddüte yer vermeyecek şekilde tespitinin yapılması gerektiği- Raporlar arasındaki çelişkiler nedenleri izah edilerek, Mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişli, gerekçeli bir bilirkişi raporu düzenlendiğinde santral kaynaklı bir zarar doğduğu sonucuna varılması halinde zarar hesaplaması yapılırken, brüt gelirden üretim giderleri çıkartılarak net gelir belirlenerek hangi yıla ilişkin ürün zararı isteniyorsa o yıla ilişkin veriler esas alınacağı-.
Davacının dava konusu taşınmazda dikili bulunan fıstık ağaçlarında meydana gelen ürün kaybı zararı nedeniyle tazminat talebinde bulunduğu, zeytin ağaçları nedeniyle ürün kaybı zararına ilişkin talebinin bulunmadığı gözetildiğinde mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilerek zeytin ağaçlarında belirlenen ürün kaybı zararına hükmedilmesinin doğru olmadığı-.
Ceza Mahkemesi tarafından davaya konu olay ile ilgili 3/4 oranında haksız tahrik indirimi yapıldığı ve verilen bu hükmün doğrudan kesin olduğu anlaşıldığından, davalının eylemini haksız tahrik altında gerçekleştirdiği, maddi vakıa olarak kesinleşmiş ceza kararı ile tespit edildiği, belirlenen maddi tazminat miktarından tahrik indirimi 3/4 oranında bir indirim yapılması gerekirken gerekçesi gösterilmeden 1/4 oranında indirim yapılmasının yeterli olmayacağı-
Taşınmaz malikinin davacının dedesi olduğu, mahkemece mahallinde yapılan keşif sonrası düzenlenen fen bilirkişi raporunda ise dava konusu taşınmazının 235 nolu parsel olduğunun bildirildiği, bu defa mahkemece 235 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarının getirtildiği ve anılan taşınmazın malikinin dava dışı ve tanık olarak beyanı alınan kişi olduğu anlaşıldığından, davacının kendisine ait olduğunu ve zarar gördüğünü iddia ettiği evin öncelikle kime ait olduğunun ve hangi parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunduğunun fen bilirkişisi marifetiyle yapılacak keşifle belirlenmesi, bu hususta varsa taraf tanıklarının keşif mahallinde dinlenmesi ve bu aşamadan sonra uyuşmazlığın esası ile ilgili bir sonucu gidilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, davalı sigorta şirketi dışındaki davalı haksız fiil sorumlusu olup herhangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın kaza tarihinde yükümlü olduğu tüm borçlar yönünden temerrüde düşeceğinden davacı dava dilekçesinde maddi ve manevi tazminata kaza tarihinden itibaren faize hükmedilmesini talep ettiği halde, mahkemece davalı sigorta şirketi bakımından tüm alacak için dava tarihi yerine dava ve ıslahla artırılan kısım bakımından ıslah tarihinden itibaren; davalı sigorta şirketi dışındaki davalı bakımından maddi tazminat yönünden kaza tarihi yerine dava ve ıslahla artırılan kısım bakımından ıslah tarihinden itibaren, manevi tazminat yönünden kaza tarihi yerine dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı- Manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesi gereği manevi zarar karşılığı olarak istenebilecek manevi tazminatın bölünerek istenemeyeceği-
Davacının “adam çalıştıran” konumunda olup, sahtecilik işlemi yapan çalışanını seçmede ve denetlemede TBK’nın 66. maddesi uyarınca özen yükümlülüğüne uygun davranması gerektiği, Yükümlülüğe aykırı davranılması halinde adam çalıştıranın zararın oluşumunda müterafik kusurlu kabul edileceği, mahkemece öncelikle tarafların kusur oranlarının tespit edileceği-