TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkisinin Kaynakları > - Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri > - A. Sorumluluk > Madde 49 - I. Genel olarak
Onaylama işlemi, onaylanan imzanın ilgiliye ait oluşunu belgelendirme dışında hukuki işlemlerin içindekileri kapsamayacağından, noterin belgelendirdiği kısmın sadece imza ve tarihten ibaret olacağı- Ancak, söz konusu belgenin düzenleme şeklinde yapılması ve ilgilinin beyanında bir belgeye dayanması hâlinde ise, Noterlik Kanunu'nun 88. maddesi gereğince, o belgenin, tutanağın ayrılmaz bir parçası sayılacağından tutanağa eklenmek üzere ibrazı gerektiği- Rehin şerhinin kaldırılmasına esas teşkil eden ibranamenin düzenlenmesi sırasında, anılan belge noterlik dairesinde içeriği tutanak altına alınmak suretiyle düzenleme şeklinde yapılmış olup, ibrada bulunan ilgili de beyanında açık bir şekilde Noterliğinin işlemine dayanmış olup, tutanak içeriğinde bu belgeye dayanılmasına karşın Noterliğin bu numaralı işleminin ibrazı istenmemiş ve ibranameye eklenmemiş olduğundan, oysa ki, Noterlik Kanunu'nun 88. maddesi uyarınca dayanak belge istenmiş olsaydı, başkaca bir araştırmaya gerek kalmaksızın daha ilk bakışta gerçek rehin alacaklısının bir başka kişi (şirket) olduğu anlaşılacağından, davalının yapması gereken işlemi kanuna uygun şekilde yaptığından ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiğinden söz edilemeyeceği- Rehin şerhi de, davalının yaptığı işleme güvenen ilgili emniyet birimlerince kaldırıldığı ve aracın dava dışı kişilere satılması nedeniyle de davacının alacağının teminatsız kaldığı ve zarara uğradığı anşaıldığından, davalı noterin ihmali ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunduğu- Araç üzerindeki rehin şerhi idarenin işlemiyle kaldırıldığından, kendi sisteminde gerçek rehin alacaklısını görme imkânı bulunan idarenin gerekli denetimi yapmadan rehin şerhini kaldırmış olması nedeniyle noterin kusurlu eylemi ile zararlı sonuç arasındaki illiyet bağının kesilip kesilmediği hususu da tartışılmış ve noterliğin bir güven kurumu olması yanında yaptıkları işlerde uzman olmaları, belge ve beyanları yaptıkları işlemlerle resmileştirmeleri nedeniyle düzenledikleri belgeye duyulan güvenin fazla olduğu, somut olayda da idari birimlerin ihmalinde bu güvenin etkili olduğu, dolayısıyla idarenin kusurunun illiyet bağını kesecek ağırlıkta olmadığının HGK çoğunluğu tarafından kabul edildiği- Davalı noterin sorumluluğunun, haksız eylemin asıl faili olduğu ve haklarında kamu davası açıldığı belirtilen üçüncü kişilerin ve bu kişilerden biri olduğu anlaşılan rehin borçlusunun ödeme aczine, haklarında takip ya da dava açılmasına bağlı olmadığı- Müteselsil sorumluluk nedeniyle zararın tazmininin davalıdan istenmesine engel bir durum olmadığı-
İdare mahkemesinde henüz kesinleşmemiş kararın, bu davanın sonucuna etkili olacağı anlaşıldığından, İdare mahkemesince verilen kararın kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre değerlendirme yapılıp karar verilmesi gerektiği-
Davacının maddi zararının kapsamının belirlenmesi için gerekirse uzman bilirkişiden rapor alınarak buna göre sonuca gidilmesi gerektiğinden, davacı aleyhine verilen ihtiyati tedbirin başlangıçta haklı olduğu gerekçesiyle, maddi tazminat talebinin reddedilemeyeceği-
Aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasını yapan Sigorta şirketi tarafından düzenlenen aktüeryal raporuna göre davacının maluliyet tazminatının hesaplandığı ve bu doğrultuda sigorta şirketi tarafından davacıya ödeme yapıldığı ve yapılan ödeme sonucunda davacı ile Sigorta şirketi arasında sulh protokolü imzalandığı anlaşılmakla, davacının iddia ettiği (trafik kazasından kaynaklanan) maddi zararın miktarı belirli olmasına rağmen, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığı, dava konusu edilen zararın gerçekte belirli bir alacak olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği-
Dava konusu olayda, taşınmazdan çıkarılan malzeme nedeniyle taşınmazın fiziki yapısına zarar verildiği, haksız eylem nedeniyle taşınmaza fiziki olarak zarar verilmesi durumunda, zarar miktarı, o taşınmazın değerini de geçemeyeceğinden, dava konusu taşınmazın rayiç değeri belirlenmeli ve taşınmazın değerini geçmeyecek biçimde tespit edilecek tazminata karar verilmesi gerektiği-
Davalı ile ihbar olunan şirket arasında sözleşme bulunması ve bu sözleşmeyle tesisin işletme bakım ve sorumluluğunun ilgili şirkete ait olduğu, şeklindeki düzenlemenin bulunması davalı Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı-
Davacının yaralanması sonucunda tarım ve ziraatle ilgilenemediği süre zarfında, kaybettiği arılarının bedelinin de maddi zarar kapsamına dahil edildiği, davalının eylemi ile iddia olunan bu zarar arasında uygun illiyet bağının mevcudiyetinin ispat edilemediği-
Bilirkişi raporlarının yargı mercileri denetimine elverişli ve gerekçeli hazırlanması gerektiği- Bilirkişi raporları ile santral kaynaklı bir zarar doğduğu sonucuna varılması halinde ise; net gelir belirlenerek ve hangi yıla ilişkin ürün zararı isteniyorsa o yıla ilişkin veriler esas alınarak zarar hesaplaması yapılacağı-
Dava dilekçesinde birden fazla taşınmaz ile ilgili bir miktar tazminat talep edilmiş olmasına rağmen, her bir taşınmaz için ne kadar tazminat istendiğine ilişkin dilekçelerde herhangi bir açıklık bulunmamasından, taşınmazların her biri için eşit miktarda tazminat talep edildiğinin anlaşılacağı- Toprak ve bitki analiz sonuçları ile yapılan gözlem sonunda tespit edilen hususlar değerlendirilerek, davaya konu taşınmazlarda santrallerden kaynaklı bir zarar doğup doğmadığı tereddüde yer vermeyecek şekilde tespiti ile raporlar arasındaki çelişkiler nedenleri izah edilip, Mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişli, gerekçeli bir bilirkişi raporunun hazırlanması gerektiği- İncelemeler sonucunda santral kaynaklı bir zararın doğduğu tespit edilmesi halinde, oluşan zarar, brüt gelirden üretim giderleri çıkartılarak net gelir belirlenip, hangi yıla ilişkin ürün zararı isteniyorsa o yıla ilişkin veriler esas alınarak tazminatın hesaplanacağı-