Ecrimisil alacağının 08.03.1950 günlü ve 22/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre haksız eylemden doğan bir işgal tazminatı olduğu, kural olarak kanunun ayrık tuttuğu özel haller dışında dava tarihine kadar gerçekleşmiş olan haklar ile ilgili hüküm kurulmasının istenebileceği- TMK'nun 718/2 maddesine göre, arazi üzerindeki mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynakların da gireceği- TMK'nun 729. maddesi bu kuralın istisnalarından birisini düzenlediği, zemin ile üzerindeki bitkiler arasındaki bağlantıyı kesmiş ve aşağıdaki koşulların oluşması halinde ise bitki sahibine üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanındığı, bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerine menkul niteliği taşımayan (meyva ağaçları, asma yani bağ fidanları gibi) bitkiler dikilmiş olması gerektiği-
Davacılar, dava konusu taşınmazın şahsın mirasçıları tarafından davacı tarafa devredilmesi yönünde davalıların murisi ile davacıların murisi arasında anlaşma olduğunu savunmuş ise de dosyaya bu konuda bir delil sunamadığından davacılar yararına sübjektif iyiniyet koşulunun gerçekleşemediği ve tapu kayıt maliki davalının elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil istemlerinin kabulü gerektiği-
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapının, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline geleceği ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olacağı ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlediği, uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekeceği- Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebileceği-
Davacının, ecri misil ödemek suretiyle hazineye ait taşınmazlardan üzerine baraka niteliğinde bir dükkan inşa ederek tasarrufta bulunduğu, davalı tarafın, davacının kendi malzemesiyle inşa ettiği bu dükkandan (baraka niteliğindeki yapıdan) davacıya herhangi bir bedel ödemeksizin yararlandığı ve bu haliyle mal varlığında haklı bir hukuki nedene dayanmayan artış olduğu, yani davalının davacı aleyhine sebepsiz zenginleştiği, bu durumda davalının, bu kullanımı sebebiyle malzeme sahibi olan davacıya bir miktar tazminat ödemesi gerektiği, eldeki davada davalının zenginleştiği miktarının niza konusu barakanın bulunduğu taşınmaz maliki olan hazineden talep edebileceği miktar kadar olduğu, davalının kötü niyetli zilyet sıfatı ile taşınmaz sahibinden talep edebileceği miktarın ise, TMK'nın 723/3. maddesi uyarınca "yapı inşasında kullanılan malzemenin malik için taşıdığı en az değer, başka bir anlatımla asgari levazım bedeli'' olduğu-
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapının, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline geleceği ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olacağı ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlediği, uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekeceği- Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi için öncelikli koşulun iyiniyetli olması gerektiği-
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapının, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline geleceği ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olacağı ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlediği, uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekeceği- Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi için öncelikli koşulun iyiniyetli olması gerektiği-
Davacı tarafın, temliken tescil taleplerinin kabul edilmemesi halinde ikinci kademede TMK’nın 723. maddesi uyarınca tazminat isteminde bulunduğu, davacının tazminat talebi incelenmeden ve bu hususta olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmadan karar verilemeyeceği-
Kooperatif anasözleşmesi uyarınca su verilmemesinin ön şartı gerçekleşmemiş bulunduğundan, davalının eyleminin haksız nitelikte olduğu, bu sebeple, kooperatif uygulamaları konusunda uzman bir bilirkişi ile ziraatçi bilirkişinin de içinde bulunduğu bilirkişi heyeti oluşturularak, kooperatif genel kurul ve yönetim kurulu kararları, tüm defter, kayıt ve belgeleri celp edilmek suretiyle incelenerek, tarafların iddia, savunma, itirazlarını da karşılayacak şekilde, kooperatif üyelerinden sulama borcu olduğu halde davalıdan sulama suyu alan üyenin bulunup bulunmadığı ile bu konuda davalı kooperatif uygulamalarının ne olduğunun araştırılması gerekeceği-
Murisin, davalı tarafından satın alınan ancak tapu kaydındaki temlik yasağı nedeniyle tapuda dava dışı 3. kişi adına kayıtlı olan taşınmaz üzerine yapı inşa etmesi nedeniyle iyiniyetli olduğu kanıtlanamayıp, sübjektif koşul olan iyiniyetin kanıtlanamaması halinde diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesine gerek olmadığından davacının açmış bulunduğu tapu iptali ve tescil davasının reddedilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı- Davacının temliken tescil talebi reddedildiğine göre yapı yıkılamadığı takdirde taşınmaz malikinin malvarlığında sebepsiz bir zenginleşme meydana geleceğinden, taşınmaz malikinin malzeme sahibine muhik (haklı) bir tazminat vermesi gerekeceği; ancak malzeme sahibi iyiniyetli değilse tazminat miktarının levazımın en az kıymetini geçemeyeceği-
Davalıların açmış oldukları tapu iptali ve tescil davasında, inşaatın durdurulması ile ilgili bir tedbir kararı almamış olduklarından, davacı yüklenici inşaata devam etmiş olup, ne şekilde sonuçlanacağı belli olmayan o davadaki muhtemel haklarından söz edilerek salt inşaatın durdurulmasını istemeleri, tedbir kararı istenmediğinden ve verilmediğinden davacı yüklenicinin inşaat yapımına devamında kötüniyetli olduğuna gerekçe yapılamayacağı, davacı yüklenicinin, geçerli sözleşmeye göre tamamlayıp bitirdiği inşaatla ilgili olarak işbu davada hak talep etmesi mümkün olup, ekonomik değer taşıyan ve işbu dava tarihinden önce yasal olarak tamamlandığı anlaşılan inşaatın konusu olan sözleşmenin geçersiz olduğundan sözedilemeyeceği- Sözleşmenin yapıldığı tarihte sözleşmeye konu arsanın, sadece tek maliki mevcut iken sonradan diğer davalıların arsaya paydaş olmaları sebebiyle sözleşmenin ilk paylaşım koşullarına göre uygulanması mümkün olmadığından, mahkemece, gerekirse mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, sözleşme tarihi itibariyle taşınmazın bulunduğu bölgede uygulanan emsal sözleşmelerdeki paylaşım oranları baz alınarak, davacı yüklenici ve davalı arsa sahibi arasında uygulanması gereken paylaşım oranının tespit edilmesi, tespit edilerek bu paylaşım oranına göre yüklenicinin hak ettiği dairelere isabet eden pay belirlenerek, bu oranda tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekeceği-