İş aktinin feshinin geçersizliğine ilişkin açılacak bir davanın basit yargılama usulüne göre, kısa süre içerisinde sonuçlandırılması düşüncesi, işçinin emek gelirinden olanaklar ölçüsünde çok kısa bir süre yoksun kalması ilkesinden kaynaklanmış ve bu nedenle de Yargıtay Özel Dairesi'nce verilecek kararın kesin olmasının amaçlanmış olması-
Davalı şirketin, davalı bakanlığa ait hastanenin laboratuvar hizmet işini ihale ile üstlendiği, davacının bu işte davalı şirketin işçisi olarak laboratuvar teknikeri unvanı ile çalışmakta iken iş sözleşmesinin yazılı fesih bildirimi olmaksızın ve haklı bir nedene de dayanılmaksızın sona erdirildiği görüldüğünden, mahkemece feshin geçersizliğine karar verilmiş olmasının isabetli olduğu- 657 s. K. mad. 36/III uyarınca, “Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri” sınıfına dahil personel tarafından yerine getirilmesi gereken hizmetlerin, lüzumu halinde bedeli döner sermaye gelirlerinden ödenmek kaydıyla, Bakanlıkça tespit edilecek esas ve usullere göre hizmet satın alınması yoluyla gördürülebileceği- Somut olayda da laboratuvar hizmetinin, hizmet satın alınması yoluyla gördürüldüğü anlaşıldığından, kanuna uygun ve muvazaaya dayanmayan bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu ve bu nedenle mahkemece davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığı sonucuna varılmış olmasının hatalı olduğu-
9. HD. 22.11.2010 T. E: 2009/33321, K: 33865-
4857 Sayılı yeni İş Kanununun 20.maddesine göre “…. mahkemece verilen kararın temyizi halinde Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir..” hükmü ile yasa koyucunun bozma kararına karşı direnme yolunu kapamayı amaçladığının vurgulandığı-
Bir şirketin tasfiye sürecine girmesinin, işyerinin kesin olarak kapandığı anlamına gelmeyeceği- İşyeri kesin olarak kapansa dahi, aynı işkolunda işverenin diğer grup şirketlerinde çalışan işçilerin değerlendirilmesi olanağının her zaman imkan dahilinde olduğu- İş akdinin feshinin geçersizliğinin sonucu olarak, kararın kesinleşmesini takip eden işe başlatılma süreci infaz aşamasında değerlendirilmesi gereken bir olgu olduğu-
Sendikal tazminat ile birlikte diğer bir kısım işçilik hak ve alacakları istemine ilişkin olan davada, davacı işçinin çalışma süresi dikkate alındığında 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer alan iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı, ispat yükünün işverene ait olduğu ve dava dosyasında işyerinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerin sayısına ilişkin bilgilerin yer aldığı dikkate alınarak, yapılacak yargılama sonucunda hüküm kurmak gerekirken, önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
Sendikalar Kanununun 31. maddesinde tanımlanan “sendikal” tazminat, sadece iş ilişkisinin devamı sırasında, işin sevk ve idaresi, dağıtımı ve tüm çalışma şartlarına ilişkin hükümlerin uygulanmasında sendikal nedenlerle ayrım yapan veya farklı işlemde bulunan işveren davranışları için öngörülmüş olup, anılan maddenin sendikal sebepli fesih iddiaları karşısında uygulanma olanağının bulunmayacağı, sendikal nedenlerle iş sözleşmesinin feshinde, 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31. maddesinin yaptığı yollama nedeniyle İş Kanununun iş güvencesine ilişkin hükümlerin uygulanması zorunluluğunun bulunacağı-