''İşyerinde ağır ve tehlikeli bir işin yürütüldüğü, dikiş makinesinin terk edilmesinin durumu kazalara açık hale getireceği, davacının hem bu eylemi, hem de işveren vekili tarafından yapılan görevine dönmesi yolundaki çağrıya uymayarak tartışma yaşanmasına neden olması'' şeklindeki davranışları işyerindeki huzuru bozucu nitelikte olduğundan, akdin davalı işverence feshedildiği ve bu feshin geçerli nedene dayandığı kesinleşmiş yargı kararı ile sabit olup bu kararın işçilik alacağına dair davaya bakmakta olan mahkemeyi bağlayacağı- ''Geçerli nedenle iş akdinin işverence feshedilmiş olması karşısında davacının kıdem ve ihbar tazminatına dair taleplerinin kabulü yerine yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi hatalıdır.” gerekçesi ile verilen bozma kararının usul ve yasaya uygun olması ve yerleşik uygulamanın da bu yönde bulunmasına göre direnme kararının yerinde olmadığı- 
Davalı işveren, fabrikaya nakil için davacı işçiye doğrudan bir görev teklifinde bulunmadığından davalı işverence yapılan fesih işleminin geçerli nedene dayanmadığı ve davacının işe iadesinin gerektiği-
Feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı, feshin tutarlı uygulanıp uygulanmadığını tespit için fesih öncesi ve sonrası davalının tüm işyerlerine ilişkin fesih öncesi ve sonrası altışar aylık dönem bordroları getirtilerek, alınan ve çıkarılan işçi sayıları tespit edilmeli, alınan ve çıkarılan işçilerin unvanları temin edilmeli, işletme yönetimi, hukukçu, insan kaynakları alanında uzmanların bulunduğu bilirkişi heyetiyle gerekirse yerinde inceleme yapılarak davalı işverenlikte küçülme ve istihdam fazlalığı olup olmadığı, feshin tutarlı uygulanıp uygulanmadığı, feshin son çare olması ilkesine uyulup uyulmadığı konusunda açık ve denetime elverişli alınacak bilirkişi raporu değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği- 
İyiniyetli olan davacı işçiye karşı taraf olmadığı muvazaanın ileri sürülemeyeceği, akdin hükümsüzlüğünün davacıya karşı ileri sürülmesinin MK.mad. 2 'deki iyiniyet kurallarına aykırı olması ve hiç kimsenin kendi hilesinden yararlanamayacağı ilkesi gereğince muvazaalı işlemi yapan davalının davacının iş akdini geçersiz nedenle feshi sonucuna bağlı yasal yaptırım sonucu doğan alacağından ve yargılama giderlerinden gerçek işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunun kabul edilmesi gerektiği-
Davalı işverence feshin son çare olması ilkesine uyulmadan yapıldığı anlaşıldığından mahkemece feshin geçersiz olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı ancak işe iadenin mali sonuçlarından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması yerinde ise de, işe iade yönünden davalı şirketlerin oluşturduğu adi ortaklıktaki işine iadesine karar verilmesi gerekirken hangi davalı nezdinde işe iadesine karar verildiğinin hükümde gösterilmemesinin hatalı olduğu-
Davacı dava dilekçesinde iş aktinin 18.04.2014 tarihinde tek taraflı olarak sonlandırıldığını iddia ederken davalının ise fesih bildirim tarihinin 18.04.2014 olup yasal dava açma süresinin aşıldığını savunduğu, gerçekten da dosyaya sunulan işten ayrılma bildirgesi, hizmet döküm cetveli ve SGK kayıtlarından davacının işten çıkış tarihi 18.04.2014 şeklinde işlendiği, ayrıca sunulan bordrolardan da 2014 yılı Nisan ayında 8 gün çalışma 8 gün rapor olmak üzere 16 gün karşılığı ücret tahakkuk ettirildiğinin de görüldüğü, davacının 12-24 Nisan 2014 arasında arka arkaya 3 kez raporlu olduğu da görülmüş olup en son rapor bitim tarihi olarak 24.04.2014 tarihi gözüktüğü, yani davacının 25.04.2014 tarihinde işbaşı yapması gerektiğinin anlaşıldığı, yine davacının devamsızlık yaptığına dair 8-9 Nisan ile 11-12-13 Nisan 2014 tarihli tutanaklar sunulmuş olup, davacının devamsızlığı üzerine keşide edilen ve varsa mazeretini bildirmesi aksi halde iş akdinin 4857 sayılı İş Kanunun 25.maddesi gereğince feshedileceğini içeren noter ihtarı da davacıya 18.04.2014 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, davacı vekili yargılamanın hiçbir aşamasında dava dilekçesinde belirtilen iş aktinin 18.04.2014 tarihinde tek taraflı olarak sonlandırıldığı iddiasının sehven/maddi hataya dayandığını ileri sürmemiş olup kaldı ki dosyaya sunulan sağlık raporları dahi dikkate alınsa davacının en son 25.04.2014 tarihinde işbaşı yapması gerekirken bu tarihte ve sonrasında dava açılış tarihine kadar işyerinde çalışmasını sürdürdüğüne dair bir ispat da bulunmadığından davacının iş sözleşmesinin 18.04.2014 tarihinde sonlandırıldığının tarafların kabulünde olduğu, bu tarih esas alındığında ise 25.08.2014 tarihinde açılan davanın yasal 1 aylık süre içerisinde açılmadığının anlaşılması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Fesihten 3 ay önce ve 3 ay sonrasında sendikalı işçilerden kaçının iş sözleşmesinin sona erdiği ve kaçının sözleşmesinin işverence feshedildiği, fesih sebeplerinin neden ibaret olduğu, fesih sebepleri ve fesih tarihlerinde benzerlikler bulunup bulunmadığı, bu dönem içerisinde sendika üyeliğinden istifa eden işçilerin sayısının ne olduğu, üyelikten istifa eden bu işçilerin iş akitlerinin akıbetinin ne olduğu, iş akitlerinin istifa sonrası sürüp sürmediği, yeni işe alımla var ise bu işçilerin sendikalı olup olmadığı ve Mahkemece dayanılan oransal dengenin bu yeni giren işçiler sebebiyle mi ortaya çıktığı, geçmiş yıllar da nazara alındığında fesih tarihine yakın süreçte işyerinde sendikal faliyette bir artış yaşanıp yaşanmadığı hususlarında araştırmaya gidilmesi ve toplanacak deliller dosya içeriği ile yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak feshin sendikal nedene dayanıp dayanmadığı hususunun kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması gerektiği-
İşe iade davasının yargılaması devam ederken davacının davalı işverence işe davet edilmesi, iş akdinin feshinin geçerli nedene dayanmadığının işverence kabul edildiği anlamına geldiği(Dairenin uygulamasının bu yönde olduğu), buna göre, davalı işverenin yargılama aşamasında yaptığı işe davet ile feshin geçersizliği sabit olup böyle bir durumda işin esasına girilerek başkaca bir araştırma yapmaya da gerek olmadığından mahkemenin davanın reddi yönündeki kararının hatalı olduğu - Davacı vekili imzalı beyanıyla talebini sınırlamış olup davalı taraftan sadece boşta geçen süre ücreti ile yargılama gideri ve avukatlık ücreti talep ettiklerini, ödenen ihbar tazminatının da boşta geçen süre ücretinden mahsup edilmesini talep etmiş olup işe başlatmama tazminatı talebi olmadığından bu hususta davacı yararına hüküm tesis edilemeyeceği-
İş sözleşmesinin önel verilerek feshi halinde, dava açma süresi önelin sona ereceği tarihte değil de işverenin fesih bildirimini tebliğ ettiği tarihten başlayacağı, davalı işveren tarafından sözleşmenin feshinin 15.12.2014 tarihinde davacı işçiye bildirildiği, davanın ise 06.03.2015 tarihinde açıldığı, bildirim tarihine göre davanın bir aylık dava açma süresi geçtikten sonra açıldığı anlaşıldığından dava hak düşürücü süre içinde açılmamış olup davanın reddedilmesi gerekeceği-
İşveren fesih bildiriminde bulunmuş, ancak bunu tebliğ etmemiş olmasına rağmen, örneğin, işçi, işvereni şikayet ederek, fesih bildiriminin yapıldığı tarihi kesin olarak belirleyecek bir işlem yapmışsa, artık bu tarihin esas alınmasının uygun olacağı - E.li fesih halinde dava açma süresinin, eylemli feshin yapıldığı tarihten itibaren işleyeceği, fesih bildirimine karşı idari itiraz yolu öngören personel yönetmeliği ya da sözleşme hükümlerinin, dava açma süresini kesmeyeceği gibi, işçinin bu süre içinde hastalığı nedeni ile rapor alması da bu süreyi durdurmayacağı -  Fesih bildiriminin tanzim tarihi 12.02.2014 olup bildirim üzerinde "..... numarasının ve İadeli-Taahhütlü" ibaresinin bulunduğu yani fesih bildiriminin posta yoluyla tebliğe çıkartıldığının anlaşıldığı, davalı şirket tarafından sunulan tebliğ belgesine göre, fesih bildirimi davacıya 17.02.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup, dava, 13.3.2014 tarihinde açılmış olduğundan mahkemece, fesih bildiriminin tebliğ edildiği tarihten itibaren bir ay içinde açıldığı anlaşılan davanın süresinde olduğu kabul edilerek işin esasına girilerek inceleme yapıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-