Borçlu icra dairesine yaptığı itirazda sözleşmeye itiraz etmemiş olup kira borçları, alacaklıya götürülecek borçlardan olduğundan, alacaklının, kira alacağı için ikamet ettiği yerdeki icra dairesinde takip yapabileceği-
Mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, itirazın iptali davasına bakan mahkemenin öncelikle (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek, icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırması ve kendisinin yetkili olup olmadığını belirlemesi gerektiği- Davalı şirket yetkilisi tarafından imzalanmayan sözleşmenin (ve buradaki) yetki sözleşmesinin davalıyı bağlamayacağı- Davalı şirketin inkâr etmediği eser nedeniyle, davalının para borcundan oluşan edimi yönünden borcun ifa edileceği yer olan davacı takip alacaklısının ikametgâhının bulunduğu yer icra dairesinin de icra takibinde yetkili olduğu- Özel yetkinin genel yetkiyi ortadan kaldırmayacağı-"TBK 89/1'in sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olarak uygulanabileceği, bu düzenlemenin, iki tarafa karşılıklı borç yükleyen ve karşılıklı edimler içeren eser sözleşmesinden kaynaklanan ihtilâfta yetkili icra müdürlüğünün ve mahkemenin belirlenmesinde uygulanamayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
2004 sayılı Kanun'un 67 nci maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasının görülebilmesine ilişkin yasal koşullar arasında yetkili icra dairesinde usulüne uygun yapılmış bir icra takibinin bulunması gerektiği, somut uyuşmazlıkta, .................. İcra Müdürlüğü'nün 2004 sayılı Kanun'un 50 nci maddesi yollaması ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine göre yetkili icra dairesi olmadığı, davalı borçlunun da ödeme emrinin tebliğinden sonra yasal süre içerisinde usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunduğu, yetkili icra dairesinin ikametgahının bulunduğu .............. Adliyesi İcra Müdürlükleri olduğunu bildirdiği, geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunmasına ilişkin yasal koşulun oluşmadığı-
İcra ve İflas Kanunu'nun 50/1. maddesine göre para ve teminat borçlularına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesinin HMK'nın 447/2 . maddesi atfı ile HMK'nın yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile uygulanmak suretiyle belirleneceği- Takip dayanağı olan akdin yapıldığı icra dairesinin de takipte yetkili olduğu, buna göre; çeke dayalı takip, genel yetkili yer olan borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesinde muhatap bankanın bulunduğu yer ödeme yeri sayıldığından buradaki icra dairesinde ve ayrıca İİK'nın 50/1 maddesi uyarınca çekin keşide edildiği yerdeki icra dairesinde yapılabileceği-
Zamanaşımına uğramış senede dayanarak yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasında, taraflar arasında ticari ilişki mevcut olduğundan, davacı alacaklının kendi yerleşim yerinde de icra takibi açabileceği- Genel yetki kuralı gereğince takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığından bahisle davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacının, dava dışı ... Ltd. Şti.' nin asıl borçlu, davalının müteselsil kefil olduğu 29.03.2017 ve 27.09.2017 tarihli genel kredi sözleşmelerine istinaden davalı kefil hakkında başlatılan takiple ilgili olarak itirazın iptali isteminde bulunduğu, kefaletin fer'iliği ilkesi ve 6102 sayılı TTK' nın 7. maddesindeki ticari teselsül karinesi uyarınca genel kredi sözleşmesindeki yetki şartı müteselsil kefil tacir olmasa bile müteselsili kefili bağlayacak ise de dava konusu sözleşmelerdeki yetki şartında parantez içinde \"tacir olmayan gerçek kişi olanlar hariç olmak üzere\" ibaresine yer verilmekle davalı gerçek kişinin tacir olmaması halinde yetki sözleşmesi dışında tutulduğunun açık olduğu, ticaret sicil kayıtlarına göre 03.07.2017 tarihli genel kurul kararıyla davalının asıl borçlu şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığı, bu tarihten önce şirketin üç ortağından biri olduğu, ilk sözleşme tarihinde ortak ise de sonrasında ortaklık sıfatının kalmadığı, davacı tarafça, davalının tacir gibi hareket ettiği başkaca delillerle iddia ve ispat edilmediği, davalı tacir olarak kabul edilmeyerek sözleşmedeki yetki hükmünden ayrık tutulduğundan ilk derece mahkemesince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-
Faturaya dayalı konteynır/demuraj alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine-
Talep edilen borç TBK 89 uyarınca götürülecek borçlardan olduğundan, davacı/alacaklının seçimlik hakkı gereği yerleşim yeri olan icra dairelerinin de yetkili olduğu- İcra takibinin yetkili icra dairesinde yapıldığının kabulü ile mahkemece icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz reddedilerek itirazın iptali davasının esastan incelenmesi gerektiği-
HMK'nın 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkemenin, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğu- Aynı Kanun’un 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğunun belirtilmiş olmasının özel yetkiye ilişkin bir düzenleme olduğu- Ayrıca BK'nın 73. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 89.) maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcunun alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğu- Dolayısıyla istirdat istemine ilişkin davanın; davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabileceği-
Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yerinin de alacaklının yerleşim yeri olacağı- Faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali da, icra dairesinin yetkisinin İİK. 50 uyarınca HMK hükümleri çerçevesinde hadise şeklinde incelenip değerlendirilmesi gerektiği- Mahkemece davalı tarafın yetki itirazı hadise şeklinde incelenip taraflar arasında akdi ilişki bulunduğunun tespiti hâlinde, davanın bir miktar para alacağına ilişkin olduğu gözetilerek TBK. 89/1 ve HMK. 10 uyarınca davacı alacaklının muamele merkezinin bulunduğu icra dairelerinin de yetkili olduğunun kabulü ile işin esasına girilmesi gerekirken; mahkemece yargı çevresi içinde usulüne uygun yapılmış bir icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-