Evlilik birliği devam ederken müşterek çocuk için hükmedilecek nafaka, tedbir nafakası niteliğinde olup; mahkemece iştirak olarak nitelendirilmiş olması doğru değil ise de; bu hususun düzeltilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Velayete ilişkin davalar “basit yargılama” usulüne tabi olsa da, delillerin toplanması ve taraflar tanık göstermiş ise gösterilen tanıkların dinlenmesi gerekeceği-
Mahkemece talep edilen iştirak nafakasının fazlasına hükmedemeyeceği-
Davalı annenin müşterek erkek çocuğu baba yanında bırakıp müşterek kızı yanına almak suretiyle ortak konutu terk ettiği, nerede ve kiminle olduğu, ne iş yaptığı, nasıl geçindiği hususunda sağlıklı bilgi edinilemediği, evi terki sonrasında beraberinde götürdüğü kızını farklı yerlerde bulunan üç ayrı okulda öğrenim görmek zorunda bıraktığı anlaşıldığından, davalı annenin bu yaşam tarzı ve kardeşlerin birbirlerinden ayrılmaları küçüklerin bedeni ve fikri gelişimlerini olumsuz etkileyeceğinden, müşterek kız çocuğun velayetinin davalı anneye verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Boşanma veya ayrılık vukuunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş tarafın gücüne göre çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olacağı, müşterek çocuk lehine iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Boşanma veya ayrılık vukuunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş tarafın gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olması gerekeceği-
Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılmasına hakim tarafından karar verilebileceği-
Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğundan; mahkemece, davalı annenin gücü oranında müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılması için uygun bir miktar iştirak nafakası takdir edilmesi gerektiği- Velayeti kendisine bırakılmayan davalı anne ile çocuk arasında her hafta sonu düzenlenen kişisel ilişkinin, davacı babayı hafta sonları eve bağımlı hale getirebileceği gibi velayet görevini de gereği gibi yerine getiremeyecek olması, yine dini bayramlarda ve Temmuz ayında düzenlenen kişisel ilişkilerde de başlama ve bitiş saatlerinin gösterilmemesinin de infazda tereddüt yaratacak nitelikte olması sebebiyle; mahkemece müşterek çocuk ile davalı anne arasında her ayın belirli hafta sonlarında, dini bayramlarda ve Temmuz ayında kurulan kişisel ilişkinin de başlama ve bitiş saatleri de gösterilerek daha uygun kişisel ilişki kurulması gerektiği- 
Nafakanın dava tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesi gerekirken; kararın kesinleşme tarihinden itibaren karar verilmiş olması doğru görülmemiş ise de; bu hususun düzeltilmesinin yeniden yargılama yapmayı gerektirmediği-
Davacı, kendisi ve çocuk için dava dilekçesinde talep ettikleri nafakadan vazgeçtiğini bildirip, sonradan da herhangi bir nafaka talebinde bulunmadığından; davacı ve yanında bulunan müşterek çocuk yararına dava tarihinden hükmün kesinleşmesine kadar tedbir nafakası takdir ve tayininin doğru olmadığı- Baba ile velayeti anneye bırakılan müşterek çocuk arasında her ayın birinci ve üçüncü C.rtesi günleri 09.00 ile 18.00 arası kişisel ilişki tesisinin, babalık duygusunu tatmine elverişli olmayıp yetersiz olduğu; aynı hafta sonları çocuğun babası yanında yatılı kalmasına imkan verecek şekilde kişisel ilişki tesisinin bundan beklenen amaca uygun düşeceği-