Tebligatın usulsüz olması halinde tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine ilişkin karar verme yetkisinin icra mahkemesi’ne ait olup bu konuda icra müdürlüğünün bir yetkisinin bulunmadığı-
Tebligat usulsüz olsa dahi muhatabın tebliğden haberdar olması halinde tebligat geçerli sayılacağından, muhatabın beyan ettiği tarihin “tebliğ tarihi” olarak kabul edileceği- Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihinin gerçeğe aykırılığı iddia ve isbat edilemediğine göre öğrenme tarihden itibaren 7 günlük sürede yapılan başvurunun incelenmesi gerektiği-
Tebligat adresi Lara Hastanesi olmasına rağmen, tebligat sırasında konut kabul edilerek muhatabın işte olması sebebiyle Tebligat Kanunu'nun 21.maddesine göre tebliğ yapılmasının usulsüz olduğu-
6 aylık “itirazın kaldırılmasını isteme süresi” nin hak düşürücü süre niteliğinde olduğu, bu sürenin, borçlunun itirazının alacaklıya (vekiline) tebliği ile başlayacağı, öğrenme ile anılan sürenin işlemeye başlamayacağı-
Davacı-borçlu şirkete satış kararının Teb. K. mad. 35 uyarınca tebliğ edildiği, davacı-borçlu AŞ tarafından verilmiş bir vekaletnamenin satış kararı ve satış gününe kadar takip veya satış dosyasına ibraz edilmediği, dolayısıyla satış tarihine kadar davacı-borçlu şirketin icra satış dosyasında vekille temsil edilmediği, bu nedenle doğrudan şirkete yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu- Satış dosyasına ibraz edilen kıymet takdiri raporuna itirazın reddine ilişkin karar örneğinde davacı-borçlu şirketin vekilinin adı bulunmasının sonucu değiştirmeyeceği, vekaletname aslının veya onanmış örneğinin her dosya için ayrı ayrı verilmesi zorunluluğunun bulunduğu- Davacı-borçlu şirkete usulüne uygun olarak tebligat yapılmadığı kabul edilse dahi, davacı-borçlu şirket adına vekaletname ibraz eden vekil tarafından satış gününden önce taşınmazların satışına karar verildiği belirtilerek satışın durdurulmasının talep edildiğinden davacı-borçlu şirketin satış tarihinden haberdar olduğu- Davacı-borçlu şirket, haberdar olmadığını beyan ettiği tebligat gereğini yerine getirmek üzere işlemlere başlamış, vekili aracılığıyla açtığı davalarda satışın tedbiren durdurulmasını talep etmiş olmakla artık, vekilin de haberdar olduğu açık olan satış tarihinin tebliğ edilmediğinden bahisle tebligat yokluğuna dayanarak ihalenin feshini talep etmesi açıkça TMK’ nun 2. maddesindeki iyiniyet kurallarına da aykırılık teşkil edeceği- Davacı-borçlu şirketin vekili olduğu, delil olarak bildirilen dosyalar içine verilen vekaletname örneklerinden anlaşılan avukatın açık artırmada hazır olduğu ve tutanağı imzaladığı da belirgin olduğundan, başka bir sıfatla açık artırmaya katıldığını kanıtlayamayan bu vekilin artırma ve satış sırasında hazır bulunmasının da davacı-borçlu şirketin satış günü ve ihaleden haberdar olduğunu gösterdiği- Davacı-borçlu şirketin ihale tarihinden yöntemince haberdar olduğu gözetildiğinde, yapılan ihalenin feshine dair şikayetin yasada öngörülen süreden çok sonra olduğu ve mahkemece süre nedeniyle ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Tebligat Kanunu'nun 39. maddesi gereğince, dosyada menfat çatışması bulunan diğer borçlu eşine yapılan tebliğatın usulsüz olacağı-
Mahkemece tebligatın usulsüzlüğü kabul edildiğine göre, takip şekli göz önüne alınmak suretiyle, Tebligat Kanunu'nun 32.maddesine göre öğrenme tarihinin tespitiyle, icra emri tebligat tarihi ile kıymet takdiri tebliğ tarihinin bu tarihe göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekeceği-
7201 Sayılı Tebligat Kanunun 32. maddesi gereğince tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağından ve muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunacağından, mahkemece borçlu yönünden tebliğ tarihinin düzeltilmesi ile yetinilmesi gerekeceği-
“Gecikmiş itiraz”da, “tebligatın usulüne uygun olarak yapılmış olması ancak, muhatabın bir engel nedeniyle süresinde itiraz edememiş bulunması” söz konusu olduğu halde, “usulsüz tebligat” da, “tebligatın muhatabına usulüne uygun olarak yapılmamış olması”nın gerekeceği-
7201 Sayılı Tebligat Kanununun 32.maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminde haberdar olmuş ise geçerli sayılacağı; muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği-