Alacaklı vekili adına tebliğ evrakını alanın çalışanı olmadığı ispat edildiğinden, tebliğ işleminin usulsüz olduğu ve bu durumda, alacaklı vekilinin bildirdiği tarihin onama ilamının tebliğ tarihi kabulü ile bu tarihe göre süresinde olan karar düzeltme itirazlarının incelenmesi gerektiği- Taşınmaz hacizlerinin tapuya şerh verilmek suretiyle tamamlanacağı, taşınırlarda olduğu gibi “fiili haciz” yapılması gerekmeyeceği- Hacizden sonra tapuda meydana gelen değişikliklerin, bu değişiklik ilama dayansa bile, ilamda “haczin kaldırılması” yönünde açık bir hüküm bulunmadığı sürece haciz koymuş olan alacaklının durumunu etkilemeyeceği-
Mahkemece ‘ödeme emir tebliğ işleminin usulsüzlüğüne karar verilmesi halinde Tebligat Kanununun 38. maddesi gereğince ‘borçlunun usulsüz tebliği öğrendiği tarihin tebliğ tarihi olarak düzeltilmesine’ karar vermekle yetinilmesi gerekeceği ayrıca ‘tebligatın usulsüzlüğü nedeniyle ödeme emrinin iptaline’ karar verilemeyeceği–
İmza itirazının borçlu tarafından, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren (ya da ödeme emrinin tebliğini beklemeden) 5 günlük süre içinde icra mahkemesine yapılması gerekeceği-
Tebligat Kanununun 32. maddesi gereğince muhatabın usulsüz tebliği öğrendiği tarihten itibaren takibin şekline göre icra dairesine itiraz etmemiş olmasının, ‘tebligatın usulsüzlüğüne’ ilişkin şikayetin incelenmesine engel teşkil etmeyeceği–
Borçluya yapılan ödeme emri tebligatı usulüne uygun olmasa da, borçlu daha sonra icra müdürlüğünden teminatın iadesine muvafakati hakkında talep ettiğinden, mevcut tebligata ıttıla kesbettiğinin kabulü gerektiği ve bu durumda, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, borçlunun söz konusu talep tarihinden itibaren beş gün içinde ödeme emrine itiraz etmediğinden, 5. günün bitiminde ihtiyati haczin kesin hacze dönüşeceği ve davacının hacizleri davalının hacizlerinden sonra olduğundan, sıra cetvelinin iptali istemli davanın reddi gerektiği-
Tebligat sırasında adresinde bulunmayan muhatabın «tevziat (dağıtım) saatinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği»nin tebligat parçasında belirtilmesinin, gerçek kişiler yönünden zorunlu olduğu, tüzel kişi muhataplar bakımından bunun belirtilmemiş olmasının tebligatın hükümsüzlüğünü gerektirmeyeceği–
Tebligat Kanununun 21 ve Tebligat Tüzüğü‘nün 28. maddesi uyarınca; muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek kişilerin hiçbirisi gösterilen adreste bulunmazsa; tebliğ memurunun bu kişilerin adreste bulunmama sebeplerini, bilmesi muhtemel konusu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, zabıta âbir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan kaçınmaları halinde bu durumu da tutanağa yazıp imzalamaları (imzalatmaları) gerekeceği, ayrıca, tebliğ sırasında hazır bulunmayan muhatapların, tevzi (dağıtım) saatlerinden sonra adrese geldiğinin (döndüğünün) beyan edilmesi halinde, bunun tebligat parçasına yazılıp imzalanması gerekeceği–
«Usulsüz tebliğ»le ilgili istemin, tetkik mercine ‘gecikmiş itiraz’ şeklinde sunulmuş olması halinde de, başvurunun hukukî niteliği hakimce belirleneceğinden (HUMK. 76; şimdi; HMK. 33) istemin «şikayet» olarak incelenip sonuçlandırılması gerekeceği–