Ödeme emrinin ilk olarak borçlunun bilinen adresine tebliğe çıkarılması, tebligatın iade edilmesi üzerine aynı adres olan mernis adresine tebligatın yapılması, tebliğ evrakında sadece adresin başında mernis adresi ibarelerinin yazılı olması, bu şerh dışında tebligat mazbatasını çıkaran merci tarafından Tebligat Kanunu’nun 23/I-8 ve Yönetmeliğin 16/2 maddesi kapsamında “adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu” belirtilerek, bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21/2 maddesi uyarınca tebligat yapılacağına dair meşruhat verilmeden yapılan tebligatın tebligat kanun ve yönetmeliğin adı geçen hükümlerine aykırı sayılacağı-
Hükmü şahıslarda, tebligatın, yetkili mümessillerine, bunlar birden fazlaysa yalnız birine yapılacağı- Tebligat, usulüne aykırı yapılış olsa bile, muhatabın tebliğ işleminden haberdar olması halinde, tebligatın geçerli sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin, "tebliğ tarihi" olarak kabul edeceği-
Dosya içindeki bilgi ve belgelerden borçlunun satış tarihinden haberdar olduğu anlaşılmakta ise de bu bilgilenmenin, sözü edilen hazırlıkları yapmaya yetecek bir süre önce gerçekleşmesinin şart olduğu- İhale, alacaklı ile borçlu arasındaki temel borç ilişkisine yabancı olup asıl borcun sona ermesi, önceden yapılmış ihalenin sıhhatine etki etmediğinden takip konusu borç tamamen ödense ve icra dosyası infazen kapansa bile derdest olan ihalenin feshine ilişkin şikâyetin incelenip sonuçlandırılması gerektiği-
Yargılamanın iadesi istenilen dosyanın davalısının(işbu dosya davacısı) tebligatın usulsüz olduğu iddiasıyla hükmü temyiz etmeden, doğrudan yargılamanın iadesi yoluna başvurduğu, davacı tarafça tebliğ durumu öğrenilir öğrenilmez bu husus belirtilip Tebligat Kanunu 32. maddesine göre öğrenme tarihi tebliğ tarihi kabul edilerek bu tarihten itibaren süresi içerisinde temyiz kanun yoluna başvurulması gerektiği halde, süresi içerisinde temyiz yoluna başvurulmadığından ancak sınırlı hallerde uygulanabilen ve olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi yolu ile istenilen sonucun elde edilmesinin olanaklı olmadığı, o halde mahkemece yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Ödeme emri tebliğ şerhlerinde, borçluların tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadıklarının belirlenmediği ve muhatapların tevziat saatinden sonra adrese döneceklerinin tespit edilmediği, diğer taraftan, haber verilen kişinin açık kimliğinin de tebligatlardaki meşruhatta yazılı olmadığı gibi, imzasının alınmadığı ya da imzadan imtina hususuna da tebligat parçalarında yer verilmediği, bu haliyle, her iki şikayetçi borçlu yönünden gerçekleştirilen ödeme emri tebliğ işlemlerinin, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1 ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Yönetmeliği'nin 30 ve 35. maddeleri koşullarına göre usulüne uygun yapıldığını söyleyebilme olanağının olmadığı-
İcra mahkemesinin, açıkça ileri sürülmedikçe, tebligat usulsüzlüğünü re'sen nazara alamayacağı- İcra dairesinin de tebligatın usulsüz olduğunu belgeleyen icra mahkemesi tarafından verilmiş bir karar getirilmediği sürece, kendiliğinden tebligatın usulsüz yapılmış olduğunu dikkate alamayacağı- İcra dairesince 2. ve 3. haciz ihbarnamesi tebligatların usulsüz yapıldığından bahisle alacaklının satış talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, ancak, taşınmaza haciz konulan tarihten sonra ilk olarak 1000,00 TL satış avansı yatırılarak satış talep edilen tarih, 2 yıllık süreden sonra olduğundan, yasal sürede satış istenmediğinden bu gerekçe ile alacaklının satış talebinin reddi gerektiği-
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince; tebliğin, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağı, muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği, o halde, mahkemece, usulsüz tebligat şikayetinin kabul edilerek, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca borçlunun tebliğe muttali olduğunu beyan ettiği tarihe göre, tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının yasal dayanağı İİK'nun 16. maddesi olup, bu yöndeki şikayetin, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılmasının zorunlu olduğu, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince, tebliğin usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılacağı, bu durumda, aksine bir belge bulunmadığı sürece, muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihinin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği-
Şikayetçi borçlunun, tebligattan haberdar olduğunu bildirdiği tarihten önce ıttılaya ilişkin belge bulunmadığından, yasal 7 günlük süre içinde ileri sürülen usulsüz tebligat şikayetinin kabulü gerektiği, başvurunun gecikmiş itiraz olarak nitelendirilmek suretiyle süre yönünden istemin reddinin isabetsiz olduğu-
Ödeme emri; “birlikte işçisi ..... imzasına” şerhiyle 01.10.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup, Tebligat Kanunu'nun 17. maddesine göre muhatabın adreste bulunup bulunmadığı belirtilmediğinden tebligatın usulsüz olduğu-