Mirasbırakanın 5 taşınmazının tamamı ile bir taşınmazdakii ½ payını dava dışı bir kişiye, adı geçenin de eşit paylarla davalılara satış suretiyle devrettiği, murisin çekişme konusu diğer taşınmazı 09.05.2005 tarihinde dava dışı bir başka kişiye onun da davalıya sattığı, davalıların ½ oranda paydaş oldukları bir başkta taşınmazın ise dava dışı kişilerden temellük ettikleri, mirasbırakadan geriye davacı kızları ve davalı oğulları ile ondan sonra ölen eşinin ilk eşinden olan dava dışı üç çocuğunun kaldığı anlaşılmakla, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenerek taşınmaz temlikleri bakımından davanın kabulüne, davalıların ½ oranda paydaş oldukları dava dışı kişilerden temellük ettikleri taşınmaz yönünden ise 01.04.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı gözetilerek bu parsel bakımından davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- "İradenin bölünmezliği" ilkesi dikkate alındığında ve deliller birlikte değerlendirildiğinde ... sayılı parselin 1/2 payının devrinin de muvazaalı olduğunun kabulü gerektiği- Dava dışı ...'ya temlik edilip adı geçenin de davalıya aktardığı taşınmazın ilk ele temlikinin gerçek satış olduğu, bu nedenle bu taşınmaz yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muuvazaa iddiasına dayalı davalarda, mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması herkesin iddiasını ispatla yükümlü olduğunun gözetilmesi gerektiği- Davalıların evlilik tarihi ile mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazları temlik tarihinin aynı olduğu, tapu kayıtlarına göre mirasbırakan adına kayıtlı başkaca pek çok taşınmazın bulunduğu, mirasbırakanın asıl amaç ve iradesinin kızından mal kaçırmak olmadığı, tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere davalı oğlu ile davalı gelininin evliliği sırasında adetleri gereği altın ve ev yeri karşılığı hediye olarak verildiği, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket ettiğinin kanıtlanamadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Islah sureti ile başlangıçta dava konusu edilmeyen murisin yaptığı temlikin dava konusu haline getirilemeyeceği-
Davalı’ya yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı saptandığından davanın bu nedenle reddi gerektiği- Usul hukukumuzda davaya dahil diye bir müessese bulunmadığı, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği ve hakkında hüküm kurulamayacağı- HMK. mad. 65 uyarınca, açılan bir davaya dava konusu edilen şey hakkında tarafların dışında hak iddia edilerek o şeyin kendisine ait olduğunu ileri süren ve harcını yatırmak suretiyle davaya dahil olan kimsenin hukuki durumunun asli müdahillik olduğu- Asli müdahaledede dava edilen müddeabihin esas olduğu ve müddeabihin dışına çıkılarak dava konusu edilmeyen hususta hak talebinde bulunulamayacağı- Davacının miras payına yönelik açtığı davada, asli müdahillerin kendi paylarına yönelik taleplerinin kabul görmeyeceği- Ölü kişi adına tescile kararı verilemeyeceği-
Mahkemece aradan 41 yıl geçtikten sonra muvazaa iddiası ile dava açılması hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiş ise de, muris muvazaası iddiası ile açılan iptal ve tescil/tazminat davaları hak düşürücü süreye tabi bulunmadığından ve her zaman dava açılabileceğinden hakkın kötüye kullanılmasından bahsedilemeyeceği-
Davaya konu taşınmazların davalılar arasında gerçekte satış işlemi ile devredilmediği, davacı alacaklının takibini ve alacağını sonuçsuz bırakmak kastı ile davalı borçluların diğer bir davalıya satış gibi göstererek taşınmazların tapuda muvazaalı olarak devrettikleri, taşınmazların beşinin birden takipten kısa süre sonra aynı gün üstelik aynı kişiye satışının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, satış yapılan davalının borçlulardan birinin baldızı diğerlerinin ise teyzeleri olması nedeniyle satışın gerçek satış niteliğinde bulunmadığı, her ne kadar banka hesabına taşınmazların gerçek değerinden daha düşük bedeller ile davalı tarafından borçlu davalılar adına yatırılmış ise de bu işleminde gerçekten muvazaalı olarak davalı borçlular tarafından yapıldığı, ödemenin gerçek nitelikte olmadığı, davaya konu alacağı karşılayacak nitelikte ve miktarda hacizler yapılmadığı gibi bu miktarda tahsilatın da yapılmamış olması nedenleriyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasının isabetli olduğu-
Davalıya devredilen taşınmazların miktarı, davacılara muristen taşınmaz kalmaması, davalı tanıklarının davacı lehine olan beyanları, davalının satın alma savunmasının ispat edilememesi, ülkemizin bir gerçeği olan erkek evladın kayırılması olguları birlikte değerlendirildiğinde murisin asıl amacının oğlu lehine kız evlatlarından mal kaçırmak olduğu-
TBK.'nin 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında zamanaşımı söz konusu olmaz ve İİK.'nin 277 vd. maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesi muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmayacağı- Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayandığından ve hak düşürücü süre eldeki davada uygulanmayacağından, davanın TBK.'nin 19. maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Muvazaa nedeniyle açılmış olan tasarrufun iptali davasında dava konusu taşınmazlardan birisi borçlu şirketin bir başka alacaklısının takip dosyasındaki ihalede dava dışı kişi tarafından satın alınıp ihale bedelinin borcu karşılamaya yetmemesi sebebiyle bu taşınmaz açısından dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına ilişkin; diğer taşınmaz açısından ise yine başka bir alacaklının takip dosyasındaki ihale sonucunun borcu karşılamaya yetip yetmediği araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-