Taşınmazın dava tarihindeki değeri olan üzerinden harç alınması gerekirken dava dilekçesinde gösterilen bedel üzerinden harç alınması doğru olmadığı- Davalıların akraba oldukları, tapudaki satış bedeli ile tasarruf tarihindeki saptanan gerçek değerleri karşılaştırıldığında; bedeller arasında fahiş fark bulunduğu, davalıların satışın gerçek olduğunu ispatlayamadıkları- TBK 19 maddesi gereğince işlemin muvazaalı olduğu ve dava konusu taşınmazın devrine ilişkin satışın iptali ile İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak davacı alacaklının icra dosyasındaki asıl alacak miktarı ile sınırlı olmak üzere dava konusu yapılan taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi verilmesi gerektiği-
Davacı bankanın ipoteği fek etmeden taşınmazın satışını her zaman talep edebilme imkanı varken bu imkanını kullanmayıp ipoteği fek etmiş olması karşısında akabinde tasarrufun iptali davası açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde sayılacağı-
Tasarrufun iptali davası veya TBK'nun 19. maddesi gereğince açılan muvazaa davası TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz olmadığından 6100 sayılı HMK’nun 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanında kaldığı-
Kapatılan özel eğitim kurumlarından mülkiyeti kendine ait olan taşınmazların 01.01.2014 tarihi ile kapatılma tarihi arasındaki süreçte 3.kişilere devredilmiş olması ve kapatma tarihine kadar faaliyete devam edilmiş olması koşuluyla devir işleminin muvazaalı kabul edileceği- Davalı vekilinin işyerinde daimi çalışanına usulünce tebliğ edildiği, istinaf başvurusunun ise 11.04.2019 tarihinde yasal 2 haftalık istinaf süresi geçtikten sonra yapıldığı, davalı tarafça katılma yoluyla istinaf isteminde de bulunulmadığı anlaşılmakla süresinden sonra yapılan istinaf başvurusunun usulden reddi gerektiği-
Somut olayda miras bırakanın davaya konu temlikleri mirasçılarından mal kaçırma amacıyla yaptığı dinlenen tanıklar tarafından ifade edilmediği gibi çocuklarından birini diğerine göre üstün tutarak mal kaçırmasını gerektirecek herhangi bir olumsuz ilişkisi, miras bırakan ile davacı oğlu arasında temlik tarihinde mal kaçırmayı gerektirecek bir husumetinin ortaya konulmadığı, miras bırakanın davalılara yaptığı kazandırmalar dışında davacıya taşınmazını devrettiği, adına kayıtlı olup mirasçılarına intikal eden dava dışı taşınmazlarının bulunduğu, her iki taraf tanıklarınca mal kaçırma kastından söz edilmediği hususları bir arada değerlendirildiğinde, ara malikler kullanmak suretiyle yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu söylenemeyeceği ve davacının iddiasını ispat ettiğinden bahsedilemeyeceği-
Miras bırakanın 2001 yılında maliki olduğu üç parça taşınmazdaki payların ölünceye kadar bakma akdi ile, 2009 yılında ise bir parça taşınmazdaki payının ise bağış akdi ile davalı kızlarına devredildiği, miras bırakanın geride paydaşı olduğu bir parça taşınmazının kaldığı anlaşılmakta olup miras bırakanın bakım ihtiyacını daha az sayıda taşınmaz paylarını vererek karşılaması mümkün iken makul sayılabilecek nispetten çok daha fazla taşınmazını temlik ettiği, ölümünden kısa bir süre önce verdiği vekâletname ile bir taşınmazının da aynı davalılara bağış yoluyla devredildiği, devredilen taşınmazların toplam değerlerinin, geride kalan taşınmazının değerine olan oranı gözetildiğinde makul sınırın aşıldığı gözetildiğinde miras bırakanın temliklerdeki irade ve amacının mirasçılarından mal kaçırmak olduğunun davacı tarafça ispat edildiği-
Muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil davasında; taşınmazın değerinin akit tablosunda düşük olarak gösterilmesinin tek başına bu yönde delil olarak kabul edilemeyeceği- İlk bayiye yönelik iptal tescil hakkı bulunmayan davacıların sonraki devirler yönünden de muvazaa iddiasında bulunması dinlenemeyeceği-
Dava konusu olup muvazaalı devredildiği iddia edilen araç dava tarihinde davalılar adına kayıtlı olmadığından, yani dava tarihinden önce davalı tarafından dava dışı kişiye satıldığından, TBK m. 19'a dayalı olarak satış işleminin iptali istemiyle açılan davanın bedelin tazminine dönüştürülmesi mümkün olmadığı, davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin olan davada, harcın dava değeri tasarrufa konu taşınmazın tasarruf tarihindeki değeri ile takip çıkışı alacak miktarından hangisi düşük ise düşük olan tutardan ibaret olduğu- Mahkemece davacı yandan başvuru harcı ve nisbi peşin harç alınmadan davanın bitirilmesinin doğru olmadığı- Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, eksik peşin nispi karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça eldeki davaya devam etme olanağı bulunmadığı- Aksi halin kabulünde, harç kaybı yanında, istinaf ve temyiz sınırlarına göre tarafların kanun yoluna başvuru hakkının elinden alınmasına neden olacağından hukuki dinlenilme hakkının ihlali sonucunu doğuracağı-
Alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespit edilmesinin kanuni sonucu olarak alt işveren işçisi, başlangıçtan itibaren asıl işveren işçisi sayılarak işlem görecek ise de, alt işveren işçisinin asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmesi için 6356 sayılı Kanun'un 39 uncu maddesindeki şartların mevcut olması gerektiği- Davacının sendika üyeliğinin davalı Belediyeye bildirilmemesi ve davacının da toplu iş sözleşmesinden yararlanma talebi ile davalı Belediyeye bir başvurusunun bulunmaması karşısında, davacının hesaplamaya esas dönemde toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının olanaklı olmadığı- "Özel Dairenin bozma kararında davacı işçinin sendika üyeliğinin davalı Belediyeye bildirilmesinden itibaren toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olduğunun belirtildiği ve ilk derece mahkemesince bu bozma kararına uyulması ile davalı işveren yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu" ve "kişinin kendi muvazaasına dayanamayacağı, hakkını kötüye kullanan, muvazaalı işlemle işçinin sendika üyeliğini engelleyen ve üye olduğu hâlde toplu iş sözleşmesinden yararlandırmayarak muvazaalı işlem yapan işverenin hukukça korunmaması, muvazaalı işlemin sonuçlarına katlanması gerektiği, dosya içeriğinde davalı ... İnsan Kaynakları ve Eğitim Daire Başkanlığı yazısında davacının sendikaya üye olduğu, davacının kayden işvereni olan şirketi ile Sendika arasında imzalanan toplu iş sözleşmesinden ilk defa ....tarihleri arasında yararlandığının bildirmesi karşısında davalının davacının sendika üyeliğinden haberdar olduğu ve hukuk güvenliği açısından da direnme kararının yerinde olduğu" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-